Türk edebiyatının sessiz kahramanı

Zübeyir Tokgöz

Zübeyir Tokgöz

Tüm Yazıları

Edebiyatımız sessiz kahramanlarla doludur.

Bu kahramanlar, sadece sağduyu ile bakabilenlere görünür.

Sanatı, edebiyatı, hakkı, hukuku, vicdanı güncel kısır çekişmelere kurban edenlere görünmez.

Oysaki “doğru” her zaman doğrudur.

Olaylara göre, kişilere göre, zamana göre eğilip bükülmez.

Doğrular; doğa kanunları gibidir bence.

Mutlaktır ve evrenin her köşesinde geçerlidir.

Sağduyulu gözler o sessiz kahramanları mutlaka bulur arayışlarında.

Bulmalıdırlar da.

Ki “Amerika yeniden keşfedilmesin”

Değil mi ama?..

***

Bu gün size, tarihin sayfalarında kaybolmuş bir sessiz kahramandan söz edeceğim.

Bir mülakatında:

“Ağustos böceği gibi öterek yan gelmekten ise karınca gibi çalışmak daha iyi değil mi?”

“Şimdiye kadar öttüğümüz elverdi. Biraz da iş yapalım ki çorak edebiyatımız şenlensin. Değil mi?" diyebilen bir düşünce adamından bahsedeceğim.

Kısacık ömründe çalışmayı, üretmeyi önceleyen kahraman bir aydını hatırlatacağım.

***

Aslında birçoğumuz öykülerinden tanır onu.

Kısa ömründe tam yüz yirmi beş tane öykü yazmıştır.

Okumayı sevenlerimizin dimağlarında yer edinmiştir mutlaka o öyküler.

Aynı zamanda şairdir de.

Türk edebiyatında önemli bir akımın temsilcileri arasındadır.

O, doğrularını Şinasi, Namık Kemal, Abdülhak Hamit Tarhan, Recaizade Mahmut Ekrem, Tevfik Fikret, Halit Ziya Uşaklıgil gibi aydınlardan beslenerek inşa etmiştir.

Yarım kalmış Türk modernleşmesine önemli katkılar sunmuş olan yazar, kendi çağının hâkim eğilimi olan salt “Batıcılık” düşünce akımından, pozitivist yaklaşım ile birlikle millilik yönüyle ayrılmıştır.

Elbette bu düşüncesinde bir asker oluşu ve Balkan Savaşları’na katılışı etkilidir bence.

Zamanın ruhu da etkilidir bence düşüncelerini olgunlaştırmasında.

Öykülerinde, Balkanda yaptığı vatan savunması sırasındaki yaşadıkları olaylar ve gözlemlerini işlemiştir.

Biz Türkler için tam bir dram olan Balkan geri çekilmesi sırasında yaşanan olaylar kimlerin yüreklerini sızlatmamıştır ki…

Sessiz kahraman, hikâyelerinde tema olarak milli bilinci, vatan sevgisini, gizli kalmış kahramanlıkları, toplumsal değerleri, ahlakı, adaleti işlemiştir.

Dilinin sadeliği, Türkçesinin duruluğu, kurgu ve betimlemelerinin güçlülüğü, konularını toplumsal olaylardan seçmesi, mesajlarının evrenselliği onu Türk edebiyatının bir kahramanı yapmıştır…

***

Verdiğim ipuçlarıyla eminim tahmin etmişsinizdir, bu sessiz kahramanı.

Onun sesi hep eserleri olmuştur.

Ve olacaktır da gelecekte.

Tabi ki Ömer Seyfettin’den bahsediyorum.

Kaşağı’nın, Bomba’nın, Diyet’in, Eski Kahramanların, Forsa’nın yazarından.

Daha ilkokul üçüncü sınıftayken beni öykülerine tutkun edip, okuma alışkanlığı edinmeme aracılık eden Ömer Seyfettin’den bahsediyorum.

“Beş Hececiler” ile birlikte Milli Türk Edebiyatı’nın önemli temsilcisinden bahsediyorum…

***

Balıkesir, Gönen’de Ankara kökenli bir asker ailenin çocuğu olarak 1884 doğan Ömer Seyfettin, kısa ömrüne şiirleriyle ve öyküleriyle kocaman bir edebi yürek bırakarak 1920 yılında, henüz 36 yaşındayken aramızdan ayrılmıştır.

Yarım kalan “Primo Türk Çocuğu” isimli öyküsünü keşke tamamlayabilseydi.

Çocukken o öykünün devamını çok aramıştım da bulamamıştım.

Ömer Seyfettin’in o öyküyü tamamlamaya ömrünün yetmediğini bilmiyordum…

Yorumlar (1 yorum) Yorum yapmak için tıklayınız
Faruk Tomurcuk
Ömer Seyfettin Adalet duygusunu en yoğun anlatan yazarlarımızdan biridir. Çok güzel örnekleme.
0 Cevapla