Bizim kıymetlerimiz

Zübeyir Tokgöz

Zübeyir Tokgöz

Tüm Yazıları

Türkiye büyük bir ülke.

Coğrafyasıyla, kültürel birikimiyle, nüfusuyla, potansiyeliyle.

Milletinin en az beş bin yıllık tarihiyle.

Taşıyla, toprağıyla, madeniyle.

Bitkisiyle, hayvanıyla.

Jeo-stratejik konumunu belirtmiyorum bile…

Çünkü bugün ürünlerimizden bahsetmek istiyorum.

Kendi ürünlerimizden, geleneksel olarak ürettiklerimizden.

Ve

Onları koruyabilmemizden.

Fırsat buldukça Türkiye’yi gezmeye çalışıyorum.

Bazen iş ziyareti, bazen de turistik ziyaret.

Uğradığım her ilin; kendine has özelliklerini, ürünlerini öğrenince heyecanlanıyorum.

Kim gururlanmaz ki ülkesinin kültürel zenginliğini fark edince?

Bu bereketli topraklarda her ilin, her yörenin kendine has ürünleri var.

Aydın’ın incirini hepimiz biliriz.

Bursa Gemlik’in zeytinini.

Afyon’un kaymağını.

Veya Uşak’ın battaniyesini.

Siirt battaniyesi de vardı değil mi?

Ben höşmerimi Balıkesir tatlısı sanıyordum, meğer o höşmerim peynirli olanmış.

Ankara’nın ve Kırşehir’in de höşmerim tatlıları varmış.

Ancak bu höşmerimler peynirsiz olanları.

Bunlar tereyağı, pekmez ve baldan yapılıyormuş.

Ankara dönerini biliyordum da, erkeç pastırması olduğunu hiç duymamıştım.

Kırıkkale kılıçlar soğanı, Keskin tava, Malatya kayısısı, Gaziantep baklavası…

Dedim ya; ülkemiz çok zengin kültürel mirasa sahip diye.

Bu ürünler ve değerler saymakla bitmez.

Hepsi de binlerce yılda olgunlaşmış, gelenekselleşmiş ürünler.

Farkında olsak da olmasak da onlar bizim kıymetlilerimiz.

Evet.

Diğer değerlerimiz gibi bu ürünlerimizi de koruma altına almalıyız.

Nasıl mı?

Hemen yazıyorum:

Öncelikle ürünlerimizin doğallığına sadık kalarak.

Ve hiç zaman kaybetmeden coğrafi işaretini alarak.

Türkiye’de 2023 sonu itibariyle kesinleşen coğrafi işaretli ürün sayısı 1490 adettir.

Bu konuda oldukça yol alan illerimizin olması sevindiricidir elbette.

Düzce, Gaziantep, Konya, Karaman, Ankara gibi.

Ancak yetmez bu sayı.

Çünkü; birileri ürünlerimize göz dikmiş bekliyor.

Eğer illerimiz gecikirse; kırk yıllık tarhanayı raflarda “Tarhanaki” olarak satın alırız.

Baklavayı başka ülkelerde “Baklavaki” diye aldığımız gibi.

Bence biz ürünlerimizi ve değerlerimizi başka milletlere kaptırmayalım.

Onlar, atalarımızın bize armağanları.

Bizim kıymetlerimiz…