Ümit Yurtkuran

Ümit Yurtkuran

Yaşlanmaktan korkmayın ihtiyarlığı geciktirmek elimizde… (7)

Bugün rahatlıkla söyleyebilirim ki yaşınız, kilonuz ve sağlık durumunuz ne olursa olsun eğer halen hareket edebilecek durumda iseniz geriye dönüş şansınız hep var demektir. “Hastalık ya da ihtiyarlık boks maçı gibidir. Yere düştüğünüzde değil, ayağa kalkamadığınızda maçı kaybedersiniz.”

Çünkü insan vücudu 80 – 90 yıllık bir ömürde, (normal şartlarda) “kendisini en az 20 – 25 defa bütünüyle yenileme kabiliyetine sahip muazzam bir sistemle donatılmıştır.” Yeter ki zararın neresinden dönersem kardır düşüncesiyle Bismillah diyerek, doğru usullerle geriye dönüş için mücadeleye başlayalım.

*Düşüncenizi değiştirin. Yaşlanmaktan değil sağlıksız, hasta, yorgun, bezgin, bıkkın, bitkin, idealsiz, umutsuz bir ihtiyar olmaktan korkun. Asla ihtiyarlık hastalık ve ölüm korkusu gibi olumsuz düşünceleri aklınıza getirmeyin.

Yazının Devamı

Yaşlanmaktan korkmayın… İhtiyarlığı geciktirmek elimizde… (6)

Normal şartlarda vücudumuz Allah’ın koyduğu yasalara göre muntazam bir şekilde çalışır. Ancak yaşlılık süremiz ile bu süreçte ortaya çıkacak “Hastalıklar ve ihtiyarlık seviyemiz tamamen vücudumuzu tanımamıza, göstereceğimiz ilgiye alakaya, yaşam tarzımıza, beslenme şeklimize ve vücudumuzun (iç ve dış olmak üzere) genel bakımıyla doğrudan ilgilidir.”

Evet yaşlanma süremizi uzatmak ve sağlıklı yaşlanarak ihtiyarlığı geciktirmek, hastalıkları en az seviyeye indirmek, daha kaliteli, daha konforlu, daha enerjik, daha üretken, daha verimli bir yaşlılık geçirmek, yani nasıl yaşlanacağımızı yönetmek kesinlikle elimizdedir. Temel olarak “Hücresel fonksiyon bozukluğu” olarak tarif edebileceğimiz tek bir hastalık ve ihtiyarlık sebebi vardır. Bu sebep ortadan kaldırıldığı vakit yaşlansak da ihtiyarlığımız gecikecektir.

Bana göre ihtiyarlığa engel olabilmek; insanın ana rahmine düştüğü andan itibaren ölünceye kadar geçen süreyi hastalıklar veya ihtiyarlık açısından bir bütün olarak ele almasına bağlıdır. Çünkü “Hastalık nedenleri bebeklik çağında başka, yaşlılık döneminde başka değildir. Yaşınız ne olursa olsun hastalık nedenleri hep aynıdır.”

Yazının Devamı

Yaşlanmaktan korkmayın, ihtiyarlığı geciktirmek elimizde… (5)

İnsanların pek çoğu yaşı ilerledikçe aynaya daha seyrek bakar. Yüzümüzdeki kırışıklıkları, kahverengi lekeleri, şişmiş, sarkmış, etrafı kararmış göz kapaklarını, sararmış solmuş bakışları, beyazlamış, dökülmüş saçları pek görmek istemezler. Hâlbuki “aynadaki görüntümüz, yaşam tarzımızın, yaptığımız hataların, iç organlarımızın ve genel sağlık durumumuzun bir yansımasıdır.”

Çünkü “vücudumuz içinde gelişen her türlü problem, dışında da açıkça kendisini belli eder.” Örneğin bir insanın;

*Cildimizdeki kırışıklıklar çoğalıp derinleşme eğilimine girmiş, saçlar beyazlaşıp seyrekleşmeye, kellik belirginleşmeye başlamışsa; “vücudumuzda toksinler çoğalmış, A – C – D - E vitaminleri ya da çinko, magnezyum, selenyum, iyot gibi mineraller eksilmiş, cildimizde hücre bozulması ve hücre ölümü hızlanmaya başlamış demektir.” *Göz kapakları şişmiş, göz altlarındaki torbalar iyice belirginleşmiş, vücudumuzun değişik yerlerinde ödem oluşmaya başlamış ya da tansiyon her yanlışımızda yukarı doğru fırlar hale gelmişse; “kalp-damar sisteminde, böbrek de, idrar yollarında problemler çoğalmış, bağırsak florası bozulmuş demektir.”

Yazının Devamı

Yaşlanmaktan korkmayın, ihtiyarlığı geciktirmek elimizde… (4)

Bugüne kadar yaptığım araştırmalar da ister devlet eliyle olsun ister üniversitelerimiz kanalıyla olsun “ihtiyarlığın önlenmesi yönünde” bazı tavsiyelerin dışında ciddi bir çalışmaya rastlayamadım.

Yapılan çalışmaların tamamında ihtiyarlığın önlenmesinden ziyade, ihtiyarlarımızın hayat standartlarını yükseltmek ya da işlerini kolaylaştırmak yönünde tedbir ve tavsiyelerden ibarettir. Halbuki öncelikle yapılması gereken şey; “hastalanmamıza ve ihtiyarlamamıza neden olan faktörlerin tespit edilerek taa çocukluktan itibaren gerekli önleyici tedbirlerin alınması ve hücresel sağlığımızı bozacak her türlü etkenlere karşı gerekenleri yapmak olmalıdır.” Çünkü sağlık problemleri artık sadece yaşlılarımız için değil, tüm yaş grupları için çok büyük bir problem ve devletimiz için çok büyük bir yük haline gelmiştir. Daha önceleri sadece yaşlılarda görülen bronşit, astım, zatürre, mide – bağırsak iltihabı, idrar yolu enfeksiyonu, diyabet, obezite, kanser gibi birçok hastalığın artık çocuklarda da görülüyor olması, ileri tarihlerde sağlık probleminin ne kadar büyüyüp taşınılmaz hale geleceğinin en büyük göstergesidir.

Dünyanın en eski ve en prestijli tıp dergilerinden olan Lanset dergisinde 1995 yılında yayınlanan geniş kapsamlı bir araştırmaya göre; Batı Ülkelerinde “yaşlı nüfus hastaneye kabullerin %50’den fazlasını ve sağlık kaynaklarının %40’ını tüketmektedir.” Muhtemelen ülkemizdeki durum bundan daha kötü durumdadır. Çünkü herkesin bildiği gibi bizim insanımız en küçük şikayetleri veya standart kontroller için sürekli hastanelere gitmeye programlanmış durumdalar.

Yazının Devamı

Yaşlanmaktan korkmayın, ihtiyarlığı geciktirmek elimizde… (3)

Eğer “İhtiyarlık nedenleri doğru tespit edilip gerekli tedbirler önceden alınırsa, ölünceye kadar sağlıklı ve üretken bir insan olarak, devlete ya da etrafımızdaki insanlara yük olmadan yaşamamızın mümkün olacağına inanıyorum.”

Öncelikle “yaşlandığımız için ihtiyarlayıp hasta oluruz anlayışının” değiştirilmesi şarttır. Çünkü biz yaşlanıp ihtiyarladığımız için hasta olmayız. Aksine “hasta olduğumuz için ihtiyarlarız.”

Vücudumuz ortalama 100 trilyon hücreden meydana gelir. Bu “hücrelerin her birisi hem kendisini yenileme kabiliyetine sahiptir hem de diğer hücrelerle etkili bir şekilde iletişim halindedir.”

Yazının Devamı

YAŞLANMAKTAN KORKMAYIN… İHTİYARLIĞI GECİKTİRMEK ELİMİZDE… (2)

“Aynı yaşta olan birçok insanın hareket kabiliyetlerinin, düşünme yeteneklerinin, genel sağlık durumlarının birbiri ile tıpatıp aynı olmadığı her insan tarafından bilinen bir gerçektir. ”Örneğin “40’lı, 50’li, 60’lı, 70’li, 80’li, 90’lı yaşlarda olan yüz binlerce insanı bir araya getirsek sağlık durumları tıpatıp aynı olan iki kişi bulamamız mümkün değildir.”

Kimisi yatalak vaziyette birçok hastalıkla uğraşıp ölmek için Allah’a yalvarırken, kimisi sapasağlam ayakta kendi işini kendi yapar vaziyettedir. Kimisi sabah yediğini öğlen hatırlayamazken, bir diğeri makaleler kitaplar yazıp üretime devam etmektedir. Kimisi daha 60’lı yaşlarda artık emeklilik vakti geldi moduna girip hayattan kendisini dışlayıp her şeyden elini eteğini çekerken, aynı yaşta bir başka insan üniversite kazanıp, mezun olup diploma almanın heyecanını yaşamanın hayalini kurmaktadır.

Yani “yaşlı iken de sağlıklı, üretken ve başarılı olmamız hayattan fazlasıyla zevk almamız mümkündür ve tarih yaşlanmalarına rağmen, başarının zirvesine yerleşmiş insanlarla doludur.”

Yazının Devamı

Yaşlanmaktan korkmayın, ihtiyarlığı geciktirmek elimizde… (1)

İnsanlık tarihi boyunca, hakkında bilgi sahibi olduğumuz bütün kadim medeniyetlerde “gençlik ve ölümsüzlük iksirleri” arandı ve (sosyal medyada bilimsel gelişmelerle ilgili ne anlatılırsa anlatılsın) bundan sonra da aranmaya devam edilecek ve bulunamayacaktır.

Kur-an’da üç ayrı surede geçen “Her nefis ölümü tadacaktır” mealindeki ayetlere yürekten inanan bir Müslüman olarak gençlik ve ölümsüzlük iksiri diye bir şeyin bulunduğuna ya da bulunacağına asla inanmıyorum.

Ancak genel sağlık durumumuzun (anne ve babalar bilinçlendirilerek) anne rahminden itibaren ele alınarak insan ömrünün bir bütün olarak düşünülüp, “Vücudumuzdaki doğal düzenin (fabrika ayarlarımızın) bozulmasına neden olacak” her türlü etkenden mümkün olduğunca uzak durup, belirli beslenme ve sağlık kurallarına uygun yaşamayı hayat tarzımız haline getirdiğimiz takdirde;

Yazının Devamı

Alkali beslenme mucizesi ve karbonat hakkındaki yanlışlar -2-

Dünkü yazımızı: Mesela ağzımız (PH= 6.5 -7.4), midemiz PH=1.5 – 3), on iki parmak bağırsağı (PH= 9), ince bağırsak (PH= 7 – 8),kalın bağırsak (PH= 7 – 8), karaciğer (PH= 6.9) Pankreas sıvısı (PH=7.8 - 8.5), safra (PH=8 – 8.5), kalp kasları (PH= (6.9), Kan (PH= 7.34 - 7:45), Lenf sistemi (PH= 7.5), beyin ve omurilik sıvısı (PH= 7.4), gözyaşı (PH= 7.3 - 7.5), anne sütü, (PH= 6.6 – 7), hücre içi (PH= 6.9), cilt yüzeyi (PH= 4 – 4.5), ter (PH= 6.6 – 7) olmak zorundadır. cümleleriyle bitirmiştik...

Alkali beslenme mucizesi ve karbonat hakkındaki yanlışlar -1-

Bugün kaldığımız yerden devam edcek olursak...

Yazının Devamı

Alkali beslenme mucizesi ve karbonat hakkındaki yanlışlar -1-

Vücudumuzdaki “Asit - baz dengesi sağlığımız açısından gerçekten çok önemlidir.” Bedenimizde birçok konuda olduğu gibi, bu konuda da tam bir denge mevcuttur. “Özellikle kanımız ve tüm organlarımız belirli bir PH (Power of Hydrogen) değerini muhafaza etmek zorundadır.” Önemli bir hastalık olmadığı taktirde, kanın ve dokuların PH değeri hiç değişmez.

Konunun önemine binaen diyetisyenler, kimyagerler, doktorlar ve insan sağlığıyla ilgilenenler tarafından bu konuda birçok kitap yazılmıştır. Ancak “Bu kitapların bir kısmında çok büyük bir hata yapılarak, genel sağlığımızın korunması ve obezite dahil birçok hastalıktan kurtulabilmek için en büyük destek olarak, sürekli karbonat ya da alkali sıvıların kullanımı tavsiye edilmektedir.”

“Yüksek PH, yüksek sağlık sloganıyla yola çıkan bu kitap ya da makalelerde öyle abartılı tavsiyeler var ki,” vücudumuzu alkali hale getirerek, kanser, diyabet, ms, akne, egzama, obezite ve diğer tüm hastalıkların %99’undan kurtulabileceğinizden bahsedilmektedir. En vahimi de “vücudumuzu alkali yapabilmek adına karbonat ya da alkali sıvı kullanımının PH mucizesi olarak tavsiye ediliyor olmasıdır.”

Yazının Devamı

Sağlıklı bir ömür geçirebilmek için sağlık anlayışımızı değiştirmemiz şart…

“İnsanlar ölmezler kendi kendilerini öldürürler." Seneca (Romalı filozof)

Günümüz insanları olarak karmaşık ekonomik sorunlarla baş etmeyi, çok karmaşık bilgisayar programlarını kullanmayı, binlerce bağlantısı olan elektronik cihazları veya çok lüks ve karmaşık araçları tamir etmeyi biliyoruz. Ama cildimizdeki basit değişiklikler neyi ifade ediyor, günde kaç kez tuvalete çıkmamız gerekiyor veya idrarımızın rengi nasıl olmalı, gibi çok basit soruların cevabını verecek durumda değiliz.

Çünkü "öğretilmiş çaresizliğimiz sonucu" hastalıklar ve sağlık hakkında hiçbir bilgimiz yok. Ve bugünkü sağlık anlayışına göre bu, çok basit soruların cevabını bile "sadece tıp eğitimi almış doktorların" vermesi gerekir.

Yazının Devamı

Sağlıklı bir ömür geçirebilmek için sağlık anlayışımızı değiştirmemiz şart…

“İnsanlar ölmezler kendi kendilerini öldürürler."

Seneca (Romalı filozof)

Günümüz insanları olarak karmaşık ekonomik sorunlarla baş etmeyi, çok karmaşık bilgisayar programlarını kullanmayı, binlerce bağlantısı olan elektronik cihazları veya çok lüks ve karmaşık araçları tamir etmeyi biliyoruz.

Yazının Devamı

Yazarın hikayesi

2000’li yıllara geldiğimizde, Kırıkkale Organize Sanayi Bölgesi’nde fabrikası olan Metal Grup Isı Sistemleri Anonim Şirketi’nin Yönetim Kurulu başkanı, büyük bir şirketin Ankara bölge müdürü, siyasetin tam göbeğinde, gece gündüz koşuşturan, sporunu muntazam yapan, kırk küsur yaşlarında bir insandım.

O günlerde (sanki genç – yaşlı herkes kanser olmak için hazır bekliyormuş gibi) "erken teşhis erken tedavi" sloganıyla yapılan reklamların etkisiyle altı ayda bir "checkup" yaptırıyordum. (Bugün belirli risk grupları haricinde, sağlık taraması adı altında sık yapılan checkupların pek çoğunun gereksiz olduğunu hatta hastalık üretmek için yapıldığını düşünüyorum)

(Checkup konusunda, daha ayrıntılı bilgi için sayın Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın’ın "Rabbim Beni Doktorlardan Koru" adlı kitabına bakabilirsiniz)

Yazının Devamı