Uyulması gereken hayat kurtaracak prensip

Ümit Yurtkuran

Ümit Yurtkuran

Tüm Yazıları

Yirmi yıl aşkın bir süredir yaptığım araştırma ve deneyimlerim sonucu yürekten inanarak diyorum ki, “ihtiyacımız olan binlerce çeşitlilikteki bu gıdaları yaratan Allah, mutlak surette bunların sindirilmesi için gerekli olan sistemi de ona göre yaratmış ve programlamıştır.”

Yeter ki biz bu programı bozacak şekilde davranıp, beslendiğimizi zannederek, midemize: “içine atacağımız her şeyi hazmedilmek üzere itirazsız kabul eden bir öğütücü muamelesi yapmadan, mikro gıdalar açısından dolu ya da boş rafine ürünlerle rastgele tıka basa doldurmayalım.”

Farkında olup olmadığınızı bilmiyorum ama günümüz beslenme şartlarında, “yetişkin bir insan yılda ortalama olarak (su hariç) kabaca bir ton civarında yiyecek ve içecek tüketmekte, ortalama 1 milyon kalori almaktadır.”

Bu durumu birazcık dikkate alarak üzerinde düşünürseniz, daha az yememizin ve daha dikkatli, daha dengeli beslenmeye çalışmamızın şart olduğunu görürsünüz. Dengeli beslenmenin sağlığımız üzerinde ne kadar etkili olduğu konusunda yapılan çalışmalardan birisini örnek olarak vermek istiyorum.

On dokuzuncu yüzyılın sonlarında bir grup bilim insanı on yıla yakın bir süreyi Avrupa’da, İskandinavya’da ve İngiliz Adaları’nda bulabildikleri kadar çok “yüz yaşını aşmış ve halen hayatta olan kişileri araştırarak ve inceleyerek geçirdiler.”

Yüz yaşını aşmış ve halen hayatta olan yaklaşık “2000 kişi bulundu ve bu insanların bir kısmı 150 yaşını aşıp ikinci yüz yıllarının sonuna doğru ilerlemekteydi.” Bu saygı değer yaşlılara ve ailelerine kişisel yaşam sitilleri ve günlük yemek alışkanlıkları hakkında sorular yöneltildiğinde, “her birinde ortak olan faktörün beslenmede ölçü” olduğunu” gördüler.

Dr. Theodore Baroody “Alkalik ol veya öl” adlı kitabında bu araştırmayla ilgili olarak şu şekilde bahsetmektedir: Rapor edilen yüz yıldan fazla yaşamış iki bin kişi, uzun yaşamalarını açıklamak üzere incelendiğinde, hepsinin de değişik beslenme ve yaşam alışkanlıklarına sahip oldukları görüldü.

Bazıları lüks içinde bir yaşam sürüyordu, diğerleri sefalet içinde yaşıyordu. Bazıları çok su içerken, diğerleri içmiyordu. Bazıları hiç alkol kullanmazken, diğerleri kullanıyordu. Bazıları tütün içerken, diğerleri içmiyordu. Bazıları sadece sebze yerken, diğerleri çoğunluk la hayvansal besinler tüketiyordu. Bazıları beyinleri ile çalışırken bazıları elleriyle çalışıyordu. Bazıları günde bir öğün yerken, diğerleri dört veya beş öğün yiyordu.

Aslında “diyetlerinde ve günlük alışkanlıklarında çok büyük farklar olduğunu gördük.” Fakat diyetleri ile ilgili güvenilir bilgiler edindiğimiz “tüm bu kişilerde, uzun yaşamalarını açıklayan tek bir ortak nokta bulabildik. Besin miktarında ılımlılık yani ölçülü olmaktı.”

Bu araştırma, “hangi çeşit yiyecekle olursa olsun midemizi tıka basa doldurmanın zararlarını veya doldurmamanın faydalarını net bir şekilde gözler önüne sermektedir.” Sorumluluğunu bilen insanlar olarak, çeşitli gerekçelerle (en küçük bahane için bile) hastanelere gidip, ikide bir “vücudumuzun fabrika ayarlarıyla oynatmak yerine” yiyecek eşittir sağlık kuralına uyarak, “yemek için yaşamayı bırakıp yaşamak için yemeyi” öğrenmek zorundayız…

Yeni hafta sonunun yeni umutlara vesile olması dileğiyle…