Süreyya Terzioğlu

Süreyya Terzioğlu

Uzun zamandır adayların heyecanla beklediği an geldi TYT , AYT ve YDS

Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezinin (ÖSYM) düzenlediği sınavın ilk adımı olan TYT, dün sona erdi.

Bu yıl 3 milyonu geçen adayın başvurduğu ilk sınav bitti. Saat 10.15'te başlayan ve 13.00'da sona eren YKS'nin ilk oturumu TYT'de Türkçe 40, Sosyal Bilimler 20, Temel Matematik 40, Fen Bilimleri 20 soru olmak üzere 120 soru bulunuyordu ve 165 dakika süre verildi. İşte, 2024 üniversite sınavı sonuç tarihi...

YKS'nin diğer ikinci ayağı olan Alan Yeterlilik Testleri (AYT) 9 Haziran Pazar günü saat 10.15'te başlayacak. AYT'de adaylara Türk Dili ve Edebiyatı-Sosyal Bilimler-1 40 soru, Sosyal Bilimler-2 40 soru, Matematik 40 soru, Fen Bilimleri 40 soru sorulacak ve 180 dakika süre verilecek ve yarış başlayacak. AYT'ye 2 milyona yakın aday katılacak. Üçüncü ve son oturum olan Yabancı Dil Testi (YDT) ise yarın saat 15.45'te başlayacak ve adaylara 120 dakika süre verilirken Almanca, Arapça, Fransızca, İngilizce ve Rusça olmak üzere 5 dilde yapılacak sınavda 80 soru yer alacak.

Yazının Devamı

Bu ne cüret kimmiş kötü insan !

Son birkaç gündür İran’ın başına kim geçecek gibi Türkiye’nin bütün sorunlarını bir kenara koyup bu konuya yoğunlaşan medyaya kendi ülkesinin sorunlarından birine özellikle ülkeyi iki farklı görüş ile iki uç noktaya getiren önemli bir soruna tekrar dönmesini teşekkürle karşılıyorum.

Sokak hayvanlarının uyutulması ile ilgili Yasa tasarısı hakkındaki düşüncelerini paylaşan, henüz kendisi ya da sevdiği biri sokak hayvanları tarafından saldırıya uğramayan vatandaşlar ve hayvan hakları savunucuları, gündeme getirilen yasa teklifine haklı olarak büyük tepki gösterdi. Mesela

30 günde hiçbir sokak hayvanı sahiplenemeyen hayvanların uyutulması konusu gündemde, kısırlaştırılarak ama beslenmesine devam edilmesine devam edilmesi gerekirken yazık ki zamanında bilinçli davranma basiretini gösteremeyen belediyelerin yaptıklarının sonucudur bugün ki sorun. Her canlının en önemli hakkı yaşama hakkıdır. Ama unutulan bazı konuların olması da başka sorunları beraberinde getiriyor.

Yazının Devamı

Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı

Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, her Türk gencinin hatta ruhu genç olan vatan aşığı, Atatürk sevdalısı her vatandaşın en güzel bayramlarından biridir. Hem Türkiye Cumhuriyeti'nde hem yavru vatan Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde her yıl 19 Mayıs tarihinde coşkuyla kutlanır.

19 Mayıs 1919'tarihinde ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Bandırma vapuru ile Samsun'a çıkmasıyla İtilaf Devletleri'nin işgallerine büyük bir Kurtuluş Şavaşı’nın başladığı tarih olmuştur. Ve akabinde Mustafa Kemal Atatürk, bu bayramı "Bütün ümidim gençliktedir" dediği asil Türk gençliğine armağan etmiştir.

Uzun yıllar "Gençlik ve Spor Bayramı" olarak kutlanan bayramımız, Atatürk yılı ile anılırken, o dönemim Devlet Başkanı Kenan Evren tarafından "Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı" olarak yeni adını almıştır.

Yazının Devamı

Hangi hakla hizmet, böyle bir akla hizmet ediliyor?

Anayasa'nın 41. maddesinin 1 ve 2. fıkrası “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet ailenin huzur ve refahı ile ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar” der.

2828 ve 5395 Sayılı Kanun ise; Madde 1 – Korunmaya, bakıma veya yardıma ihtiyacı olan aile, çocuk, engelli, yaşlı ve diğer kişilere götürülen sosyal hizmetlere ve bu hizmetleri yürütmek üzere kurulan teşkilatın kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklar ile faaliyet ve gelirlerine ait esas ve usulleri,

6274Sayılı Kanun da Resmî Gazete' de yayımlanmış yasa olmakla beraber, bu kanunun amacı olarak şiddet gören ya da bu yönde bir tehdit altında bulunan kadın, çocuk, aile bireyi ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurlarının korunması ve bu kişileri hedef alan şiddetin önlenmesi için alınacak önlemleri,

Yazının Devamı

Uluslararası Aile Günü

Aile, toplumun en önemli ve en temel yapı taşını teşkil eder. Sağlıklı mutlu ve gelişmiş bir toplum ise ailenin ne kadar iyi korunduğu ile doğru orantılı sağlıklı ve güçlüdür. Ailenin korunması yaşam tarzları, inanışları ne olursa olsun evrensel bir insan hakkıdır ve hem toplum hem devlet tarafından korunması gereken bir yapıdır.

Devletin başlıca görevlerinden biri aileyi korumak ve varlığını sağlıklı bir şekilde olmasını sağlamaktadır. Bu nedenle, hem İnsan Haklarının gereği, hem de ve siyasi haklarımız gereği toplum ve devlet tarafından korunma hakkına sahiptir.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun almış olduğu kararla 20 Eylül 1993'ten bu yana 15 Mayıs “Uluslararası Aile Günü” olarak kabul edilerek dünyada ve ülkemizde de 1994’ten beri bugün kutlanmaya başlanmıştır. Tabi bu bağlamda toplumun, bütün sivil toplum kuruluşlarının AİLE'nin öneminin ve aile yapısının zarar görmesi halinde toplumdaki hangi değerlerin de aile ile birlikte yok olacağının farkına varılması ve bu konuda neler yapılarak ailenin güçlendirilmesi gerekliliğini topluma anlatmak çok önemlidir.

Yazının Devamı

Annelerimiz; kıymetli, baş tacı annelerimiz...

Bugün ilk kez, bazı inanışlara göre pek çok tanrının ve tanrıçanın annesi kabul edilen Rhea şerefine , onuruna verilen yıllık ilkbahar festivali aslında Anneler Günü'nün ilk esinlenme kaynağı olmuştur. ABD'de ise Anna Jarvis, kendi annesinin ölümüne duyduğu acı ile 1908 yılında başlattığı ve her yıl tekrarladığı anma günü, kamuoyunda karşılık bulup 1914 yılında Kongrenin onayıyla Amerika Birleşik Devletleri çapında genişlemiş oldu. Sonra da bütün dünya çapında Anneler Günü olarak kutlanmaya başlandı...

Gönül ister ki, tek güne sığmasın her gün annelerin günü olsun. Her gün mutlu edilsin. Her gün güzel kelimelerle, cümlelerle hitap etmek ne güzel olurdu...Bir de ANA gibi anneler vardır ya. Gücü neye yeterse yetsin yavrusuna kol kanat gerip ,yavrusu için en iyiyi en güzeli arayıp bulan. Bilmediği bilemediği yerde soran, soruşturan çaba gösteren , istese yavrusu canını hiçe sayıp verecek analar vardır...Bir de nasihat eder üstünü başını giydirip okula yollarken, "Aman yavrum kimseye dalaşma kimseyle kavga etme, öğretmenlerini iyi dinle ,saygısızlık etme, hadi Allah'a emanet yavrum" der yollar... İşte bu sıradan gibi görünen ama büyük anlam taşıyan bir anne modelidir. Bunun üzerine ne katarsa o kadar daha verimli daha başarılı bir birey olmasına katkı sağlar. Çocuğunun sadece karnının dolmasından sorumluymuş gibi davranan annelerin çocuklarının, başarı ve suça karışma yüzdesi anne çocuk ilişkisi tarafında önemli bir kriter olduğunu unutmamak lazım. O yüzden her anne kıymetlidir tabi tabi yavruları için öğrenmeye, kendisini geliştirmeye devam eden anne meyve veren ağaç gibidir kanaatimce.

Bu bağlamda anne olmayı anlamış ve kendisini yavrusunun kendisine, ailesine, çevresine, yurduna faydalı olacak bireyler yetiştirmeye adayan annelerin, Anneler Günü'nü kutluyorum.

Yazının Devamı

Toplumun bel kemiği; AİLENİN (Annenin) KORUNMASI

Bir toplumun refah seviyesini, o toplumda annelerine ve kadına verdiği değer belirler. Annelerimiz bilinçli, eğitimli, ruh ve beden sağlığı yerinde özgür bireyler olursa o annelerin yetiştirdiği çocuklarda, anneleri gibi sağlıklı ve ışık saçan bireyler olurlar.

Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk;“Vatanın bütün ümidi ve geleceği size, genç nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır. ” diyerek geleceğimiz olan gençliğe ne kadar ümit beslediğini dile getirmiştir. Ben de atamız gibi, asil gençliğimizin her zaman yanındayım.

"Bu millet esas terbiyesini aileden almaktadır. Türk milleti öyle analara sahiptir ki her devrin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir. Türk kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir.” diyerek başımızın tacı annelerimize duyduğu güvene yer vermiştir. Annelerimize hak ettiği değere kavuşturmanın en büyük ve önemli yolu milli bilinçten geçmektedir.

Yazının Devamı

1 Mayıs İşçi Bayramı'mız kutlu olsun

Milletlerarası İşçi Kardeşliği Teşkilatının 1889 Paris Kongresi'nde (II. Enternasyonalin 1. Kongresi), senede herhangi bir günün, birlikte olmalarını ve dayanışmalarının inancıyla işçilerin ortak bir bayramı olmasını kararlaştırıp uyguladılar…Ve artık 1 Mayıs İşçi Bayramı olarak kutlanır oldu.

Her ne kadar dünya üzerindeki tüm işçi grupları hemen hemen aynı şartlardan muzdarip olup öyle ya da böyle ses çıkarmaya çalışsalar da İşçi bayramı ilk kez 1856 yılında Avustralya'da inşaat işçilerinin yoğun çalışma şartlarının değiştirmesi ve düzenlenmesi amacıyla iş bırakmasıyla gündeme gelmiştir.

Ülkemizde işçi bayramı İlk resmi kutlamaları 1 Mayıs 1923 yılında Ankara'da yapılmıştır.

Yazının Devamı

Günümüzde kadına bakış açısı

Geçen haftaki yazımızda eski kültürlerde kadının yeri ve öneminden bahsederken özetle; bütün farklı kültürlere inat Türk kültüründe kadına verilen değer yine göğüs kabartan cinstendir diye bağlamış ve görüldüğü üzere eski Türklerde KADIN baş tacıdır. Kadın yürek doldurandır. Kadın anadır, hayat yoldaşıdır, aşktır, kardeştir, evlattır kadın candır, kadın HAYATTIR, diye noktalamıştık.

Peki, bugün ne değişti de, Türklerin kadına bakış açısı değişti. Kadını baş tacı yapan atalarımzın aksine kadını aşağılayan, küçük düşüren, okutmayan, evde hapseden, şiddet uygulayan hatta hayatını pervasızca elinden alan bir hal aldı.

Aslında sorunun cevabı bana ulaşan danışanlarımın anlattıklarında. Hemen hepsinde aynı sorunlarla karşılaşıyorum. Karşılıklı saygı eksikliği, empati yoksunluğu, ekonomik sıkıntı, eğitimsizlik ve olumsuz örneklemeler. Bir de bunlara kadını korumak adına oluşturulmuş ancak kadını korumak dışında kadına farkında olmadan her türlü zararı veren sivil toplum örgütlerinin yaptıkları ile erkekleri kışkırtmaları, TV'de değişik sosyal medya mecralarındaki birbirinden berbat örnek teşkil eden paylaşımların yanına bir de yanlış politikaları eklersek kadına şiddetin neden artık var olduğunun ve giderek arttığının cevabını kısaca özetlemiş olabileceğimiz kanaatindeyim.

Yazının Devamı

Farklı kültürlerde kadının yeri ve önemi

Günümüzde kadınların yaşadığı bazı sıkıntıları daha sık ve daha ağır yaşamaya başlayınca hemen akla bir soru geliyor “ tarihte kadının yeri hep böyle miydi?” işte tam da bu yüzden eski bilgilerimi biraz karıştırıp farklı kültürlerde kadına nasıl bir gözle bakılmış kısaca değinmek istedim.

Tarihin başlangıcından beri kadın ; kimi zaman erkekle eşit derecede tutulmuş , kimi zaman zulme maruz bırakılmış, kimi zaman da el üstünde tutulmuş, doğurganlığı ile kutsallaştırılmıştır. Kadının yeri; yaşadığı coğrafyaya, yaşanılan zamana ve bulunduğu kültüre göre toplumdan topluma farklılıklar göstermiştir. Peki diğer farklı kültürlerde ve Türklerde, kadının yeri ve önemi nedir? Kadının Büyük Hun, Sakalar , Avrupa Hun ve Göktürk devletleri dönemlerinde algılanışına bakılırsa Türk kadınının devlet yönetiminde ve sosyal hayatta sahip olacak kadar kıymetinin farkında oldukları görülüyor.

Kadın ve erkek, her dönemde, her farklı kültürde birbirlerini az ya da çok tamamlayarak yaşamış ve varlığını sürdürmüşlerdir. Bu zaman zarfında bazen biyolojik ve fiziksel sebeplerle cinsiyetlerine göre iş bölümü yapılmış, bazen kadın çok ön plana çıkarılmış , deyim yerindeyse anaerkil bir kültür doğmuş hatta doğurganlığı sebebiyle kutsallaştırılıp tanrıçalaştırılmaya kadar götürülmüştür. Bazen de tam tersine geri planda bırakılmış, yaşamını sürdürebilmek için yaşam mücadelesi vermiş, hatta köle, kıymetsiz bir eşya yerine konmuştur. Tabi ki bu durumların hepsi yaşanılan toplumun eğitimine, anlayışına, din ve ahlak yapısına, dönem şartlarına hatta coğrafyaya göre değişiklik göstermiştir.

Yazının Devamı

Ailenin korunmasına farklı bir bakış açısı

Seçimden sonra ilk kez bir araya gelirken, en son yine 3 mart 2024 tarihinde “Ailenin (Annenin) korunması ve güçlendirilmesinde yerel yönetimlerden beklentiler” başlıklı seminerimde de dile getirdiğim konunun ana teması Annenin korunmasının öneminden ama onu korurken farkında olmadan düştüğümüz hatalardan da kısa kısa bahsedeceğim.

Bugünde sık sık yaşanan ancak Sümen altı yapılmış bazı sıkıntılara da kısaca değinecek olursak ; Ailenin korunması, hatta haklı olarak kadının annenin korunması adına; “KADININ BEYANI ESASTIR” ile , kadına uygulanan şiddeti engellemek, cinayetleri bitirmek amaçlanırken , iyi niyeti kötüye kullanıp gerçek ile yalan beyanın ayırt edilememesi ve bu durumun önüne geçilememesi, özellikle ayrılık sürecin iyi koordine edilip kısa zamanda sonuçlandırılamaması , sistemin doğru işletilememesi, bazı hukuki boşlukların düzeltilememesi gibi bir çok sebep ile evinden , çocuklarından ayrı bırakılan , mağdur olan erkeklerin de korunmasını sağlamak adına almış olduğum tüm eğitimlerin ışığında ve yapmış olduğum tüm akademik araştırmalarım sonucunda elde ettiğim veriler AİLENİN KORUNMASI sağlanamadığında ülkemize verdiği zararın korkunç boyutta olduğunu göstermektedir. Unutulmamalıdır ki toplumun en küçük ama en kıymetli yapı taşı Ailedir. Her ne kadar boşanmalar büyük bir yüzde ile artmış olsa da, evlenme yaşı artmış, evlenme isteği ya da ihtiyacı giderek azalsa da aile olabilmek hala çok kıymetli ve her zaman öyle kalacaktır. Yeter ki gençlerimizi buna hazır eğitim, anlayış ve bilince kavuşmasını sağlayalım.

Sağlıklı ailelerin oluşabilmesi için; Hukuki, Siyasi, Ekonomik, Ahlaki, Kültürel ve Sosyolojik tüm parametreleri ile ele alınarak incelenmesi ve hayata geçirilmesi büyük önem arz ediyor. AİLE nin sağlam temeller üzerine kurulabilmesi oranı, ailenin sağlıklı ve uzun ömürlü olmasıyla doğru orantılıdır. Ailenin en önemli baş karakteri ise ANNEdir. O yüzden annelerimizin hangi ölçütlerdeki bireylerden oluştuğunu, bu bireylerin anne olmaya hazır olup olmadıkları, hatta evlilikten önce de evliliğe hazır olup olmadıkları ile ilgili tüm konuları akademik olarak işlenmelidir. Zira derse girmeyen, konudan bihaber bir öğrencinin sınava girdiğinde ondan beklenen başarı ile sadece doğru ya da yanlış tanık olduğu ailesinden gördüklerinden oluşan bir deneyimle başarılı bir aile kurulabilmesi gibi o kadar düşük olasıdır. Akla şöyle bir soru gelebilir? Bizden önceki neslin büyük bir kesimi, sevmeden, tanımadan ve evlilik önceki eğitim ve danışmanlık hizmeti almadan hiç bozulmadan senelerce süren evliliklerin sürdürebilme becerileri nereden geliyor?

Yazının Devamı

Aile olabilmek önemli

Çok uzun zaman değil şu son zamana kadar toplumumuzun ana yapı taşının aile olduğuna hepimiz inanır ve bunu savunurduk. Benim gibi, ailenin toplumu şekillendiren ve en kıymetli olgusu olduğuna inanamaya devam edenler de bulunuyor tabii.

Sadece yurdumuzda değil dünya çapında da aile kavramı giderek değerinin yitiriyor olması çok can sıkıcı bir durum niteliğindedir. Yazık ki günümüzde özgürlükçüler ve medeniyetçiler diye kendini ifade etmeye çalışan bazı küçük kesimler ailenin nasıl olması gerektiğini ve bunun nasıl sağlanmasını tartışıp çözüm aramak, aileyi ayakta tutmaya çalışmak yerine aile kavramını gerici, çağımızda ailenin yerini bireysel hayatlar alması gerekliliği tezinin savunuculuğuna soyunmuş durumdalar.

Bireyci düşüncenin, bencilliğin adını özgürlükçülük koyup gençleri de buna inandırmak için her türlü hokkabazlığı yapıp aile kurumun çağımızda yeri olmadığından, günümüzün koşulları ile çatıştığında bahsetmektedirler. Günümüzdeki sıkıntıların sebebinin özgürlükçülük adı altında yaşamak istenenlerin çağımız ile önceki nesil ile fikir ayrılıklarından ve aileleri kurma amacının büyük bir yüzdesinin aşka, sevgiye, saygıya değil çıkara dayalı olduğu gerçeğinden kaynaklanmaktadır.

Yazının Devamı