Yüreğimiz yangın yeri
Türkiye’de ormanların hemen hemen üçte ikisi sürekli yangın tehdidi altında ve yazık ki son 10 yıl içinde 30.000’e yakın orman yangını meydana gelmesine hayretle ve öfkeyle bakıyorum. Bir küçük kıvılcımın devasa büyük alanları kısa kısa sürede sararak büyüyen yangınlar, yalnızca ormanlarımızı değil her seferinde bizim de yüreklerimiz ormanlarımızı yaktı, orman köylümüzün ise geçimini elinden aldı.
Güzelim ormanlarımıza, içindeki canlılara mı, güzelim doğanın bol oksijenin, dönüşebilir endüstriye mi yoksa orman köylümüze üzülelim anlayamadan yandı kül oldu ormanlarımız. Kimi zaman helikopterlerimiz arızalı nasıl çıksın söndürmeye diyen kendini bilmezler ile kimi zaman orman yangınlarına sebep olan teröristlere , kasıtlı tutulan eşkıyalara ya da ya da alan terbiyesi için kontrolsüzce açılan ateşin büyük yangınlara dönüşmesinin önlenmesine yönelik tedbirlerin alınamaması duyduğumuz öfke işin başka bir boyutu. Oysa önlem almanın, sandığımızdan daha kolay ve çok çok daha az maliyetli olduğunu bilmek için ordiyaryus olmaya gerek yok sadece iyi niyet göstermek ve bu ülkenin bir evladı hatta sadece İNSAN olmak yeterli.
Teknoloji bu kadar ilerlemişken yangın sensörleri ile, İHA'lar ile kısa aralıklarla kontroller gibi yüzlerce önleyici tedbirlerle yangın riski yüksek olan ormanlık bölgelerde önlemler alınabilir ve orman köylülerimizi de ormanlarımızı da koruyabiliriz. Konuyla ilgili çalışma yapan bazı dernekler var çalışma şeklini ve yapılarını inceledikten sonra siz okuyucularımla o bilgileri de paylaşacağım.
Ekonomi, terör, talan, vurgun, şiddet, ırza teşebbüs ve orman yangınları derken yüreğimiz yangın yeri oldu. Dizi ve sabah programlarının karşısında zaman tüketmek yerine neler yapabiliriz diye okuyalım, araştıralım çaba sarf edelim. Sadece tüketici olmaktan çıkıp üretime katkıda bulunmaya çalışalım. Sağlıcakla kalın.