Nihat Kaşıkcı

Nihat Kaşıkcı

Devlet-i ebet müddet

Türklerin ‘devlet’ ideolojisi, toplumun çatısı olan bu yapının ‘sonsuza kadar süreceği’ tezini temel alır. Tam adıyla; ‘Devlet-i ebet müddet’, yani ‘sonsuza kadar devlet’ olarak zikredilir.

Bu teze göre; ‘Türk Devleti’, yeri, zamanı, rejimi, hanedanı, yönetim şekli değişse de hep ‘aynı devlet’ sayılır. Yani Mete Han’ın Asya Hun İmparatorluğu ile Türkiye Cumhuriyeti aynı Türk Devleti’dir.

Bu ebedi devlet fikri, Türklerin genetiğine işlemiş bir anlayıştır. Büyük âlimlerimizden Osman Turan, ‘Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi’ adlı hacimli ve önemli eserinde, Türk Devlet ideolojisi olan ‘Turan’ın temellerini, bu ‘ebedi devlet’ fikrinde arar.

Yazının Devamı

“Hangi ülke istihbaratın adamı?”

Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne (O zamanki adı Basın-Yayın Yüksekokulu), yüksek bir puanla girmiştim. Sene 1983…

Bizim girdiğimiz tarihten önceki yıllarda, okulun ‘çok sıkı solcu’ bir kimliği olduğunu, dersler başladığında öğrenmiştik. Öyle ki, bizden bir üst sınıflarda, bizim gibi ‘Anadolu çocuğu’ kimliği taşıyan, milliyetçi ve mukaddesatçı hassasiyetleri olan öğrenci sayısı yok denecek kadar azdı. Mesela bir üst sınıfta 7-8, üçüncü sınıfta ise 3-4 kişi ancak vardı. Geri kalanların tamamına yakını, o okulu bilinçli şekilde seçmiş, çoğunluğu bu ülkeye ve halkına yabancı tiplerdi.

Hepsi de solcuydu. Hem de solun her rengi mevcuttu. Terör örgütleri de dâhil… İlginçtir, hemen hepsinin aile kaynaklı ekonomik durumları, bizim cenahtaki herkesten daha iyi idi. Biz o dönemde 18 yaş (ben 17) civarındaydık. Karşımızdakiler içinde yaşını-başını almış epeyce tip de vardı. Ya sonradan üniversite kazanmışlar veya başka bir fakülteyi bitirdikten sonra bizim okulu tercih etmişlerdi.

Yazının Devamı

Gösteri bitmiştir; dağılabilirsiniz…

İsrail adlı terör örgütü, insan mezbahasına çevirdiği Gazze’deki soykırıma ara vermeksizin devam ederken, İran ve şürekâsının oynadığı çadır tiyatrosunun bir perdesi daha kapandı.

Katil İsrail, İran’ın vekil örgütü Hizbullah’ın ikinci adamı Fuad Şükür’ü Lübnan’da ve HAMAS’ın siyasî lideri İsmail Haniye’yi Tahran’da kahpece şehit edince, İran ve vekillerinden intikam yeminleri ve tehditler fışkırmıştı.

Aradan neredeyse bir ay geçti. İran ve Hizbullah, futbol deyimiyle, orta sahada top gezdirip durdu. Çok büyük bir intikam saldırısına hazırlandığı havasını yaydı. Bütün dünya, “İran bu gece mi vurur İsrail’i, yoksa sabaha mı bırakır?” diye meraktan kıvrandı.

Yazının Devamı

Şamatacılar

Sokaktaki hırsızların çeşitleri var. Kimisi yankesicidir, kimisi gasp yapar. Bir de ‘şamatacılar’ denilen tipler mevcut. Birkaç şamatacı, kalabalık bir yerde, aralarında danışıklı bir kavgaya tutuşur. Birbirlerini itip kakmaya, bağırıp çağırmaya başlar. Çevredeki bazı saf vatandaşlar da ümmet-i Muhammet kavga etmesin diye, şamatacıların arasına girer, onları ayırmaya çalışır.

Elbette şamatacılar aynı zamanda ‘yankesme’ işinin de ustasıdır. O itiş kakış arasında, bizim zavallı saf vatandaşın cebinden cüzdanı, köstekli saati, artık neyi varsa yer değiştirir.

Sonra şamatacıların her biri, karşısındakine küfür ve tehditler savurarak, farklı yönlere doğru uzaklaşır. Saf vatandaş, biraz sonra başına gelenleri fark eder, fakat geçmiş olsun.

Yazının Devamı

‘Yasakla kurtul!..’ demekle olmuyor

Son birkaç gün içindeki orman yangınlarındaki kaybımız, yıllık kaybımızın da üzerinde görünüyor. Yani uzun yıllar ortalamasına kıyasla, son büyük yangınlarda yanan ormanlık alanımız, bir yıllık kaybımızdan daha fazla…

İlgili ilgisiz, yetkili yetkisiz, akademisyeninden bürokratına kadar herkes, orman yangınlarını önlemek için çare olarak, ormana girişlerin yasaklanmasını önceliyor. Yani, ‘Yasakla kurtul!..’.

Peki, insanların ormanlık alanlara girişini, oralardan yararlanmasını yasaklamak, yangınları önlemek için doğru bir tedbir mi?

Yazının Devamı

Devlet ve liderlik farkı…

Adını doğru koyalım: Gazze’de yaşanan soykırıma karşı, en samimi ve gayretli mücadele veren ülke Türkiye. İsrail terör örgütünü durdurmak için canhıraş çaba gösteren lider ise Başkan Recep Tayyip Erdoğan.

İrikıyım emperyalist ülkelerin, Akdeniz ve Kızıldeniz’e doluşarak açtığı cepheye, jeopolitik risklere ve bizzat İran, Irak, Suriye ve Yunanistan üzerinden kendisine yönelttikleri açık veya örtülü tehditlere rağmen Türkiye, başka hiçbir ülkenin yürütemeyeceği ölçekte bir büyük mücadele yürütüyor.

Türkiye bir yandan kendi bekasını emniyete almak için zamanla yarışırken, diğer taraftan kardeş Türk Cumhuriyetlerine, İslam Âlemine ve dinine-milliyetine bakmaksızın bütün dünya mazlumlarına şemsiye olmaya gayret ediyor.

Yazının Devamı

Bu ‘oyun’dan gerçekten sıkıldık

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, son Mısır temasları sonrasında, ABD başta olmak üzere, bütün İsrail yardakçılarına, “Biz bu oyunu oynamıyoruz…” cümlesiyle çok önemli bir mesaj vermişti.

Nedir bu ‘oyun’? İran ile örtülü Batılı müttefikleri arasındaki köşe kapmaca… En basit tanımıyla böyle…

İran ile Batı arasındaki kayıkçı kavgasını daha iyi anlayabilmek için, filmi biraz geriye saralım:

Yazının Devamı

Zihin yönlendirme özgürlüğü

Bir sosyal medya engellenmesi ‘faciasını’ (!) daha kazasız belasız atlattık, çok şükür. Instagram adlı dijital mecraya uygulanan bir haftalık erişim engelinden söz ediyoruz.

Sosyal medya mecraları, dünyanın birçok ülkesinde ciddi tartışmaların konusu oluyor. Tartışmanın yoğunlaştığı ülkeler, önyargılardaki gibi ‘gelişmemiş üçüncü dünya ülkeleri’ değil; tam tersine, İngiltere ve ABD başta olmak üzere, çoğunluğu ‘gelişmiş-demokratik’ (!) ülkeler.

Kimi ülkeler, kendi kontrolü dışındaki sosyal medya platformlarını ‘casusluk şebekesi’ sayıyor; yasaklama ya da fiilî engelleme gibi yollara başvuruyor. Bazı ülkeler, paylaşımlardaki şiddet, çocuk pornosu, uyuşturucuyu özendirme gibi gerekçelerle, ilgili dijital mecraları uyarıp hizaya getiriyor.

Yazının Devamı

‘Uluslararası Düzen’, cenaze törenini bekliyor

İsrail’in koçbaşı yapıldığı Siyonazi katliamları, insanlığa, tarihin en utanç verici zulümlerini yaşatmaya devam ediyor. Gazze başta olmak üzere, dünyanın dört bir yanında yaşatılan acılar, İkinci Dünya Savaşı galiplerince tesis edilen ‘Uluslararası Düzen’in de sonunun geldiğine işaret ediyor.

Birinci Dünya Savaşı’nın galipleri, ‘Milletler Cemiyeti’ çatısı altında, ‘kendi düzenlerini’ kurmuştu. Osmanlı Cihan Devleti’nin tarihten silindiği, Almanya’nın elinin-kolunun bağlandığı o düzen, dayattığı adaletsiz şartlar yüzünden Hitler ve Mussolini gibi güçlü diktatörlerin doğmasını sağlamıştı.

Ardından İkinci Dünya Savaşı geldi. Bir önceki büyük savaşın yenileni olan Almanya, yancı unsurlarının da katkılarıyla, Fransa’nın Atlas Okyanusu kıyılarından başlayıp, Rusya’nın Volgagrad ve Moskova şehirlerine kadar her yeri kasıp kavurdu. Japonya da, Almanya’ya Doğu Cephesi’nden eşlik etti.

Yazının Devamı

Mutsuzluk mahkûmları

Ne yapsalar, ne eyleseler bir türlü mutlu olamıyorlar. Aidiyet hissetmeden yaşadıkları ülkenin başarılarından pay almayı bile akıllarına getiremiyorlar.

Kimliğini taşıdıkları ülkenin sporcuları, olimpiyatlarda, devedişi gibi ülkelerin sporcularına karşı galip geliyor, şampiyon oluyor. Bizim zavallılar bundan hissedar olmayı beceremiyor.

Vatandaşı oldukları ülke, dünyanın en iyi İHA/SİHA’larını yapıyor, en gelişmiş taarruz helikopterini üretiyor, ilk SİHA gemisini inşa ediyor… Nasipsizler buna da burun kıvırıyor.

Yazının Devamı

Bari bu kez bizi yanılt İran

Savaş goygoyculuğu peşinde değiliz. Meramımız, ‘havlayıp da ısırmayan köpek’ tavırlarının, muhatapların şımarıklığını daha da artırmasını vurgulamaktır.

İran-İsrail tandeminden bahsediyoruz. Bunu söylemek bizi kahrediyor olsa da İran ve İsrail, birbirinin varlık sebebidir. Bu yüzden de sürekli bir danışıklı dövüş, bir kayıkçı kavgası içindeler.

Tezimize itirazı olanlar, “Ama İran’ın bir yığın önemli adamı İsrail ve onun etki alanındaki ABD tarafından suikastla öldürüldü…” gerçeğini hatırlatacaklar. Doğrudur… İran’ın, Kasım Süleymani dâhil bir yığın önemli adamı, ABD veya İsrail kaynaklı suikastlarla ortadan kaldırıldı.

Yazının Devamı

TURAN’a adım adım

Üzerimize karabasanlar çöküyor. Gerçekten bunaldık. Gazze’deki İsrail zulmü, katliamı, soykırımı aralıksız sürüyor. Her gün 150-200 masum Filistinli sivil hunharca öldürülüyor.

Yetmemiş gibi, terör örgününün elebaşı Netanyahu, ABD Kongresi’nde bir ‘kahraman’ (!) gibi alkışa boğuluyor.

Derken, Siyonaziler, 7 saat arayla Hizbullah’ın ikinci adamı Fuad Şükür ve HAMAS’ın Siyasî Lideri İsmail Haniye’yi, düzenledikleri alçakça ve korkakça suikastla şehit ediyor.

Yazının Devamı

Siyonaziler dünyayı yakmadan durmayacak

Sonunda İsmail Haniye’yi de şehit ettiler. Failin ‘Siyonaziler’ olduğu kesin. Fakat bu suikastı doğrudan MOSSAD’ın, yani İsrail’in yaptığını söylemek kolay değil.

Olağan şüpheli İsrail olsa da… Hemen arkasından CIA, ABD parmağı gelse de… Gözden kaçırılmaması gereken en önemli şüphelinin İngiliz istihbaratı olduğu bir kenara yazılmalı.

Zaten bu 3 şüpheliden hangisinin bu alçaklığı yaptığından ziyade, her halükârda olayın arkasında şeytanî Siyonazi aklının olduğu şüphe götürmez bir durum.

Yazının Devamı

İblis’in enikleri yine zıvanadan çıktı

“İblis; ‘Rabbim, azgınlığımdan ötürü aleyhimde hüküm vermene mukabil, ben de yeryüzünde onlara günahları süsleyip güzel göstereceğim ve onların hepsini mutlaka kışkırtıp saptıracağım.’ dedi.” (Hicr Suresi 39. Ayet)

Hazreti Âdem’e secde etmeyi reddedip, Yüce Yaratıcı’ya isyan ettiğinde böyle kibirlenmişti İblis. Ve sözünde durdu, duruyor.

Kâinat yaratılalı beri, her şeyin sahibi olan Allah’ın gönderdiği binlerce peygambere rağmen, insan topluluklarının sık sık azması, sapması, bencilleşmesi, fıtrata isyan etmesi gibi nice hadsizlik örnekleri yaşandı.

Yazının Devamı

Bir salon dolusu vicdansız ve bir cesuryürek

Tüm dünya dehşet ve ibretle seyretti. ‘İleri Demokrasi’nin (!) ne olduğunu, soslu tariflerden azade olarak, çıplak gözle gördü.

Bir seri katil, tarihin gördüğü en aşağılık soykırımcılardan birisi olan Netanyahu haydudu, ABD Kongresinde konuşturuldu. Yetinilmedi, kendisini dinleyen andavallar tarafından, sık sık ayakta alkışladı. Öylesine alkışladı ki o vicdansız güruh, neredeyse avuçları patladı.

İşte o, cinayetlerin ve canilerin çılgınca alkışlandığı dakikalarda, İsrail adlı terör örgütü, sığınmacıların, sivillerin yaşama tutunmaya çalıştıkları güvenli (!) kampları bombalıyordu. En az 60 noktaya düzenlediği hava saldırılarında yüzlerce ton bomba kullanan İsrail terör örgütü, 170’ten fazla sivili katlediyordu.

Yazının Devamı

Bunlar çöküş alameti değilse nedir?

Son 200 yıldır gözümüzde fazla büyütmüşüz bunları. Sömürerek semirttikleri iri cüsselerine bakarak, bu benciller güruhunu ‘medeniyet’ zannetmişiz.

Evet… Çaldılar, çırptılar, sömürdüler… Gariban ülkelerin yalnızca doğal kaynaklarını değil, insanını da çaldılar. Genç, sağlıklı, güçlü-kuvvetli olan nüfusu köle olarak götürdüler; geride kalanları açlığa, sefalete ve ölüme terk ettiler.

Şimdi Akdeniz dolusu tabutlarla geliyor, yaptıkları kötülüklerin faturası.

Yazının Devamı

Kıbrıs politikamız: Tavladan satranca…

Bir 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekâtı yıl dönümünü daha geride bıraktık. Bu yıl 50. seneyi devriyesi olduğundan, kutlamalar daha kapsamlı, katılım da daha yüksek düzeyliydi. Haliyle, bilhassa Başkan Recep Tayyip Erdoğan tarafından tüm dünyaya verilen mesajlar da net ve ayrıntılıydı.

Bu vesileyle, geriye doğru bir göz atarak, Kıbrıs politikamızın serencamını gözden geçirmenin yararlı olacağını düşündüm.

Alışılageldik, bir garip diplomasi tarzıydı, merhum Rauf Denktaş üzerinden 40 yıla yakın yürüttüğümüz… İşin kötüsü, Rumlar bizim düşünüş ve hareket tarzımızı gayet güzel öğrenmişti. Biz de ezberimizi asla bozmazdık.

Yazının Devamı

Meclis, köpek terörüne teslim olmamalı

Hiçbir ülkede rastlanmayacak bir garip tartışma yaşanıyor, TBMM’de. Son yıllarda giderek çığırından çıkan, acil çözüm bekleyen bir sokak köpekleri sorunumuz var. Siyasî iktidar, buna çözüm bulmak için yol arıyor, yasa tasarısı hazırlıyor ve Meclis’e sevk ediyor.

İlgili komisyondaki müzakereler başlar başlamaz, her şeye muhalefeti yaşam tarzı haline getiren CHP-DEM ittifakı, tasarıyı sabote etmek üzere canhıraş bir çabaya girişiyor.

Sokakta sahipsiz köpeklerin saldırılarından mağdur olmuş bazı vatandaşlar da çağırılmış ki komisyon üyeleri daha iyi bilgilensin.

Yazının Devamı

Tehdit bitti mi?

Namussuzların, Türk Devleti'ni ve ülkesini darbe yoluyla işgal girişiminin üzerinden koskoca bir 8 yıl geçmiş. Oysa daha birkaç hafta öncesi yaşamışız gibi, hafızalarımızda diriliğini koruyor 15 Temmuz...

Geçen bu zaman içinde, devletimiz ve onu yöneten siyasî irade, FETÖ hainlerini, devlet kurumlarından ve ticarî hayattan söküp atmak için çok şey yaptı. Devlete sızmış 100 bine yakın FETÖ mensubu, Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın sağlam iradesi ve MHP Genel Başkanı, Bilge Lider Devlet Bahçeli’nin sarsılmaz desteğiyle temizlendi.

Tasmasını ABD ve Batılı yancılarının tuttuğu FETÖ terör/istihbarat örgütüne karşı, güvenlik birimlerimiz binlerce operasyon gerçekleştirdi.

Yazının Devamı

15 Temmuz: Korkunun bizi terk ettiği gece

Akşam sofrasından kalkmış, televizyon karşısında çay yudumlayarak, mesai yorgunluğunu atmaya çalışıyorduk. Ertesi gün işe gitme kaygısının olmaması, bizim gibiler için en büyük keyif unsurlarından biridir, ne de olsa.

Tam da böylesine keyifli bir hal üzereyken, televizyonlar tuhaf bir haber geçmeye başladı. İstanbul Boğaziçi Köprüsü, Anadolu’dan Avrupa’ya geçiş istikametinde, tanklar tarafından kapatılmıştı.

O günlerde, ABD’nin terör aparatları olan PKK ve DAEŞ’in bombalı saldırıları gündemde olduğundan, “Acaba köprüyü havaya uçurmayı hedefleyen bir bombalı saldırı ihbarı mı alındı?” diye söylenmeye başladım.

Yazının Devamı

15 Temmuz: Darbeler parantezini kapatan kutlu diriliş

Bu ülke ve millet, son 120 senede çok sayıda darbe ve darbe girişimi yaşadı.

31 Mart (13 Nisan) 1909: Darbeyle Sultan Abdülhamid Han tahttan indirildi.

27 Mayıs 1960: Darbeyle Başbakan Adnan Menderes alaşağı edildi, daha sonra idam edildi.

Yazının Devamı

Beşşar şaşmaz ise…

Orta Doğu’da güç dengeleri ve buna bağlı stratejiler hızla değişiyor. Dünün ‘doğru’ olan politikaları, bugün ‘amacı karşılamaz’ hale geliyor. Bu, sadece Türkiye için değil, bölgeyi yüz yıldır kaşıyan/karıştıran emperyalistler için de geçerli.

İran, Irak ve Suriye bağlamında çok önemli gelişmeler yaşıyoruz. Her durumda bu gelişmeler, Türkiye’nin elini güçlendiriyor, önünü açıyor.

Biz de konuyu biraz açalım:

Yazının Devamı

Avrupa: Tabutunun son çivisini bekliyor

İstiklal Marşı şairimiz, merhum Mehmet Akif Ersoy, 100 yıl önce, ‘tek dişi kalmış canavar’ diye nitelendirmişti. O mısranın başına da “Medeniyet dediğin…” diye eklemişti.

Günümüzde ise, Avrupa’nın bir ‘medeniyet’ değil; tam anlamıyla bir ‘Anti-Medeniyet’ olduğu hakikati, dökülen makyajının altından fena halde sırıtıyor.

Avrupa Kupası elemelerinde Türk Millî Futbol Takımı'nın, Batı’nın kibir abidelerinden Avusturya’yı devirmesi, bu medeniyetsizlere fena koydu.

Yazının Devamı

Kendine düşmanlık mı, vatana aidiyet sorunu mu?

Gün geçmiyor ki, toplumun içinde her zaman var olan fay hatlarını kaşıyan birileri, sindikleri deliklerden kafalarını uzatmasın…

Hadi, dışarıdaki düşmanlarımızı anladık. Malazgirt’ten bu yana, neredeyse bin yıldır, bizi bu topraklardan söküp, Orta Asya bozkırlarına ve Moğolistan steplerine kadar sürmek istiyorlar.

Bu amaçla, Avrupa’nın ‘siyaseti’ ve ‘kilisesi’ el ele vermiş, bin yıldır kötücüllük üretiyor. Akla hayale gelmeyecek tasvirlerle, ‘insanlık dışı, korkunç Türk-Müslüman’ görüntüsü kurgulayıp, bunu da bebeklikten itibaren bütün nesillerine yutturuyor.

Yazının Devamı