Nihat Kaşıkcı

Nihat Kaşıkcı

Çiftçi nasıl kazanır, tüketici nasıl korunur?

Bir önceki yazıda, kırsalda yaşamanın maliyetinin artık eskisi kadar ucuz olmadığını anlatmaya çalışmıştım. Özellikle tarımsal işçilik ücretlerinin hayli yükseldiğini, bunun da maliyetlere doğrudan yansıyacağını dile getirmiştim.

Tarım ürünlerinin üreticiden tüketiciye ulaşmasında ciddi bir zincir sorunu yaşıyoruz. Çiftçiden 1 liraya alının ürünün, tüketiciye 5-10 hatta bazen 20 liraya satıldığına sık sık tanık oluyoruz.

Çiftçilerimiz, tarımsal ürünleri üretmek için 2 ayla 12 ay arasında değişen sürelerde emek veriyor. Ürünü yetiştirmek için masraf yapıyor. Sonuçta o ürünü bir kez satıyor ve ne kazanırsa orada kazanıyor. Fakat o ürünü çiftçiden alıp da pazarlayan aracılar, ürünler üzerinden her gün kazanıyor.

Yazının Devamı

Tarımsal ürünlerde ucuzluk dönemi bitiyor

Bu bir Kemal Kılıçdaroğlu yazısı değildir. Yalnızca, Kemal Bey’in, CHP’ye oy vermeyen vatandaşları küçümsemek için kullandığı, “Aylık 500 lira ile geçinen köylüler…” söylemine atıfla, kırsal kesimin sosyo-ekonomik gerçekliğine bir pencere açmaya çalışacağım.

Kemal Bey, ülkemiz kırsalında yaşayanların aylık 500 TL gelirle geçindiklerini/yetindiklerini vehmediyor. Bu, son derece yanlış bir tespittir.

Ülkelerin henüz kalkınmamışlık dönemlerinde, toplumlar genellikle tarımsal faaliyetlerle geçinirler. Nüfusun büyük çoğunluğu tarımla uğraşır. Tarımsal üretimin büyük çoğunluğu da, üretici ailenin kendi ihtiyaçlarını karşılamaya dönük kullanılır. Herkes tarımsal üretim yapınca, ürünler de kendi ihtiyacına yetecek miktardan biraz fazlası olur.

Yazının Devamı

Hiç akıllanmayacaklar

Hem seçimde oy veren vatandaşı aşağılıyorlar, hem de aynı kitleden oy almayı umuyorlar.

Zaten AK Parti kaçkınlarını ve Millî Görüş’ün ıskartasını, bunun için sığıntı olarak yanlarına almadılar mı? Tabanda hiçbir kıymeti harbiyesi olmayan küsurat partilerine, kendilerinden aşağı gördükleri seçmenlerin oylarını ütmek gayesiyle 40’a yakın milletvekilliği ikram etmediler mi?

Ama olmadı işte, olmuyor, olmayacak.

Yazının Devamı

Bir tek Kılıçdaroğlu mu mağlup?

Tamam, 14-28 Mayıs seçimlerinin bir numaralı yenileni, 7+ Masasının Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu… Üstelik bu onun ilk değil, 12. seçim yenilgisi…

Buna rağmen, CHP Genel Başkanlığı koltuğundan kalkmaya niyeti olmadığını gizlemiyor. Parti MYK’sında makyaj kabilinden değişiklikler yaptı. Böylelikle CHP tabanı ve yancılarının değişim taleplerine cevap veriyormuş gibi davrandı.

Kemal Bey’in bu kurnazlığını, parti içinde koltuk peşinde koşan uyanıklarla bunların medyadaki yancıları yemedi tabii ki…

Yazının Devamı

Diktatör…

​​Kürsüden kükrüyor: Diktatör!..

Hızını alamıyor: Diktatör bozuntusu!..

Biraz daha terbiyeli olan hemcinsleri, ‘otoriter’ demekle yetiniyor.

Yazının Devamı

Türkiye Yüzyılı, meydan okumayla başladı

Bundan önceki iki yazıda, Cumhurbaşkanımızın Üstatlık Döneminde, içeride ve dışarıda daha cesur politikaların sözkonusu olacağına dair tahmin ve beklentilerimizi dile getirmiştik. Cumhurbaşkanımızın, yemin törenini müteakip icra edilen göreve başlama töreni ve aynı gün açıklanan yeni kabine, tam da beklentilerimize denk düştü.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde icra edilen göreve başlama töreni, adeta bir ‘meydan okuma’ içeriği taşıyordu. Toplamda 51 devlet ve hükümet başkanı ile 100’den fazla ülke temsilcilerinin hazır bulunduğu törenin bizzat kendisi bile tüm dünyaya verilen açık bir mesajdı. Katılımcı devlet başkanı ve diğer düzeydeki temsilcilerin, Cumhurbaşkanımıza göstermiş olduğu hüsnü kabul, 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin, borsacı deyimiyle ‘satın alındığını’ gösteriyordu.

Yalnızca yabancı katılımcılar değil, yurt içinden katılımcıların mevcudiyeti ve törendeki duruşları da, Erdoğan’ın ve Türkiye’nin seçim zaferinin bir anlamda kabulü anlamına geliyordu. Diyanet İşleri Başkanımıza ilaveten Türkiye’deki dini azınlıkların liderlerinin, törende Cumhurbaşkanımızın arkasında sıralanması, tüm dünyaya bir mesajdı. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, ‘tüm yaşananlara rağmen’ törene davet edilmesi Erdoğan’ın kadirşinaslığını göstermesi bir yana, Gül’ün hiç de aydınlık olmayan bir yüz ifadesiyle de olsa törene katılması, Erdoğan düşmanlığında bir araya gelen ekibin en azından bir kesiminin ‘biat ettiği’ şeklinde yorumlanabilir.

Yazının Devamı

Daha cesur politikalar zamanı -2-

Daha cesur politikalar zamanı -2-

Bundan önceki yazıda, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Üstatlık Dönemi’nin başladığı tezinden hareketle, uygulaması muhtemel iç politikalardan bahsetmiştik. Dış politikada da yeni ve güçlü adımların atılacağını öngörmek hiç de abartılı olmayacaktır.

Erdoğan ve Türkiye’nin tarihî yürüyüşünü durdurmak isteyen Batı cephesi, 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde, ellerindeki tüm kozları masaya sürdü. ABD Başkanı Joe Biden’ın 2019’da işaret fişeğini çaktığı ‘Erdoğan’ı düşürme projesi’ uğruna, Türkiye’ye karşı yapmadık melanet bırakmadı, bu şer cephesi. Fakat Türk Milletinin o eşsiz feraset ve basireti bir kez daha devreye girdi, kendisine kurulan Haçlı kumpasını parçalayıp attı. Dikkat ediniz, her şeye rağmen galip gelen Erdoğan’ı kutlamak için, o cephenin tüm riyakârları sıraya girdi. Burasını şimdilik geçelim.

Yazının Devamı

Daha cesur politikalar zamanı -1-

Cumhurbaşkanlığı seçimini net bir sonuçla kazanan Başkan Erdoğan için ‘Üstatlık Dönemi’ başlıyor.

Geride kalan 21 yıldaki büyük hamleler, dev yatırımlar, Türkiye’yi, çağı yakalama anlamında önemli bir yere getirdi. Kıt kaynaklarla bu yatırımları finanse etmek kolay olmadı. Toplum, özellikle dar ve sabit gelirliler epeyce bedel ödedi. Devlet bu süreçte, çok yönlü sosyal politika uygulamalarıyla, düşük gelir gruplarının yükünü hafifletmeye çalıştı.

Köprüler, otoyollar, tüneller, hızlı trenler, havalimanları, enerji santralları, savunma yatırımları, sağlık yatırımları, okul ve eğitim için yapılan büyük harcamalar… Kamu bütçesinden büyük kaynaklar, bu yatırımların hayata geçirilmesi için aktarıldı.

Yazının Devamı

Kazananlar ve kaybedenler

Çok şükür, tüm dünyanın en önemlisi kabul edilen seçimi kazasız belasız tamamladık. Türk Milleti, demokratik bilincinin ne ölçüde yüksek olduğunu tüm dünyaya gösterdi. İçeriden ve dışarıdan üzerine boca edilen kötücüllüklere rağmen, basiret ve ferasetinin keskinliğini bir kez daha kanıtladı.

Seçimleri hukukî olarak Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kazandı. Ortaya çıkan sonuçla, yalnızca Anadolu Türklüğü değil, Tuna boylarından Yakustistan’a kadar, Türk Milletinin tüm unsurları kazandı. Osmanlı’nın çöküşüyle birlikte, Batılı emperyalistlerin fiilî sömürgesi haline gelen Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki tüm Müslüman ülkeler kazandı. Balkanlarda huzura susamış milletlerden, Kara Afrika’nın yüzyıllardır sömürülen ve bir kurtuluş ışığı arayanlar halklarına kadar, bütün mazlumlar kazandı. Hindistan-Pakistan-Bangladeş hattından Malezya-Endonezya-Filipinler hattına kadar uzanan coğrafyalarda yaşayan Müslim-gayrimüslim tüm toplumlar kazandı.

Velhasıl, ‘5’ten büyük olan tüm dünya’ kazandı.

Yazının Devamı

Zihinsel kirlenmeyi nasıl temizleyeceğiz?

Çok zor ve zaman zaman kirli bir seçim süreci yaşadık. Elbet bu zor ve sıkıntılı günler de geçip gidecek. İnşallah 2 gün sonra, Türk Milleti vereceği oylarla siyaseti yeniden tasarlayacak. Aslında bu tasarım, 14 Mayıs günü büyük ölçüde gerçekleşti. 28 Mayıs ise, yürütme yetkisini netleştirecek.

Peki, seçim sonrası çok kolay mı olacak? İçeriden ve dışarıdan üzerimize boca eden bilgi, fikir ve davranış kirliliklerinin tortularını nasıl gidereceğiz.

Muhalefetin koskoca Cumhurbaşkanı adayının, seçimi kazanabilmek uğruna yapmadığı numara, etmediği vaat kalmadı. Dağdaki teröristlerle, MHP’nin milliyetçiliğini beğenmeyen ‘ultra milliyetçileri’ (!) yan yana hizaladı. Ortada ne fikir kaldı ne ideoloji. Kemal Bey, Ümit Özdağ gibi, milliyetçiliği ırkçılığa indirgemiş bir politikacıya, terörle mücadelenin mihenk noktası olan İçişleri Bakanlığı’nı vaat ediyor. HDP sıralarından silik bir homurdanma gelse de, Kandil’deki terör baronları yeniden ve ısrarla Kemal Kılıçdaroğlu’yu desteklediklerini açıklıyor. Lakin Kemal Bey, terörist elebaşılarının her gün kendisine sınırsız destek açıklaması yapmalarını görmüyor; o teröristlere dağları ve inlerini dar eden politikaların mimarı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, ‘teröristlerle görüşmekle’ itham ediyor. Yahu, yalanın bile yakışanı vardır. Bu kadarı, medyada seni gözükapalı destekleyen Candaş, Fondaş ve Yandaş yazar-çizer takımını dahi çileden çıkarır.

Yazının Devamı

Siyasette taşlar yerinden oynadı

Tüm dünyanın ilgiyle izlediği 2023 seçimlerinin sonuna geliyoruz. Birinci tur sonuçları zaten ortaya bir tablo koydu. Geride bıraktığımız 10 gün içindeki siyaset hareketliliği, 28 Mayıs akşamı karşımıza çıkacak sonucu da netleştirdi.

Bizim dışımızdaki birçok ülkenin, bizim seçimlere olan ilgisi şaşırtıcı boyutlardaydı. Batı medyasında, seçimlerimize dair manşet yapmayan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirme çağrılarında bulunmayan kalmadı. İran, Ermenistan, Suriye, Mısır ve Yunanistan yönetimleri bile, Türkiye ile devam etmekte olan müzakereleri, ‘olur ya’ umuduyla seçim sonrasına öteledi. Bu seçimlerde yerli ve millî cephe kaybetmiş olsaydı, başta bu sıkıntılı ülkeler olmak üzere, herkesle kartlarımız yeniden karılacaktı. Fakat Türk Milleti, kaos bekleyenlerin hevesini kursağında bıraktı. Tabi 14 Mayıs’ta tek celsede işi bitirmek yerine, aylardır verilen gazla karnı şişirilmiş muhalif kitleyi teskin ederek yapmayı seçti.

Peki, 28 Mayıs’tan sonra siyaset meydanını neler bekliyor?

Yazının Devamı

‘Söz’ün hiç mi kıymeti yok?

“Sana söz, baharlar gelecek…”

Söz vermek, baharı vaat etmek güzel de… Ya sonrası? Siyaset sahnesinde ağızdan çıkan her güzel söz, vatandaşa ‘ayrıcalıklı cennetler’ vaat eden banka-kredi kartı reklamları kıymetsizliğinde mi?

Öyle ya, tüketiciyi dolandırmak üzere ‘ajanslarda’ kurgulanan ve herkese beleş cennet köşkü dağıtılıyormuş havalarında yutturulan yalanların aynısı, siyaset dünyası için de mi geçerli?

Yazının Devamı

Kemal Bey’e sağlam Türkçülük tüyoları

Çok çalıştı, PKK+Masa adayı Kemal Bey. Piyanonun tüm tuşlarına aynı anda bastı. Türk siyasetinin sağ-sol-batı-doğu-milliyetçi-liberal-İslamcı-Laik, Türkçü-Kürtçü tüm söylemlerini, sinemada mısır patlağı yermiş gibi tüketti. Sandı ki, birer mavi boncukla, her görüşten seçmeni kolayca avlayabilecek. Demirtaş ve Kavala’yı serbest bırakacağı hezeyanlarının yanına, eğreti bir Bozkurt işareti ve “En büyük Ülkücü benim!...” yalanını katmakla, hem PKK yancılarından ve hem de Türk Milliyetçilerinden oy devşirebileceğini umdu.

Bir yandan, geçmişte ülke ekonomisini batıran kişi ve özelleştirmelerin baş sorumlusu saydığı Bebecan gibi bir liberal devşirmeyi ‘ekonomi sihirbazı’ pazarlamasıyla yanında tutarken, öte yandan, ‘Komünist’ kimliğini en büyük onuru sayan zevatla yol yürüdü. Öyle ya, en liberalinden en sosyalistine kadar, dünyada ne kadar güç odağı varsa, Kemal Bey’in arkasında payandaydı.

Atatürk’ün kurduğu partinin başında oturan Kemal Bey, PKK+Masa bileşenleriyle yaptığı İttifak Protokolünde ‘Atatürk’, ‘Cumhuriyet’, ‘Türk Milleti’, ‘Türklük’ gibi kavramları kullanmamak için kırk takla atarken; Kandil’den devşirme danışmanları, CHP Genel Merkezinde Türk Bayraklarını fondan kaldırarak, PKK kanallarına mülakat veriyordu.

Yazının Devamı

Hele bir nefeslenin

Seçimin birinci turunu, çok şükür, kazasız belasız atlattık. Muhalif cenahtan yükselen akıl dışılıklara birazdan döneceğim.

Evet, korkularımızın aksine, seçimlerimizi gölgeleyecek ölçekte toplumsal gerilimler, kitlesel hareketler yaşamadık. Bu, Türk Milletinin demokratik olgunluğunu gösterir. Sosyal medya üzerinden pazarlanan kışkırtmaların, vatandaşlar üzerinde pek de kaydadeğer bir etkisinin bulunmadığını bir kez daha gördük. Seçmen, söylenen her sözü dinliyor, lâkin gaza gelip de taşkınlık yapmıyor.

15 Mayıs günkü yazımda, Milletvekilliği seçiminin tamamlanıp, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalmasından bazı hayırlı sonuçlar umduğumu ifade etmiştim. Aylardır doldurulan muhalif sosyolojinin teskin olması ve ayaklarının yere ermesi ve gerçekliği kabul etmesi için, ikinci tur olgusunun önemli bir fırsat olduğu kanaatim iyice pekişti.

Yazının Devamı

Herkes millet iradesine saygı gösterecek

Zor bir seçim süreci yaşadık, yaşıyoruz.

Sadece bizim için değil, tüm dünya için olağanüstü anlamlar taşıyan bir tercih yapıyor Türk Milleti. Batı dünyasından, bizim seçim işlerimize karışmayan neredeyse hiçbir ülke kalmadı. Eh, hepsini anlayışla karşılıyoruz.

Sonuçta Türk Milleti, 14 Mayıs’ta bir irade ortaya koydu. Herkes bu irade üzerinde şöyle veya böyle yorumlar yapacaktır. Biz de seçim sonuçlarından ne tür anlamlar çıkardığımızı dile getirmeye çalışalım. Seçim öncesindeki yazımda, ‘millet yoruldu’ ifadesini kullanmıştım. Gerçekten de son 3 yıldır yaşanan; korona salgını, Ukrayna-Rusya Savaşı, asrın en büyük depremi, ekonomide yaşanan sorunlar tüm dünyayı fena halde hırpalarken, Türkiye’yi de ciddi şekilde etkiledi. Hangi hükümet başta olsa, bunca ağır yükü taşıyamazdı. Herşeye rağmen Türkiye ve Tayyip Erdoğan Hükümeti, yaşanan ağır krizi başarılı şekilde yönetti.

Yazının Devamı

Bir seçimden çok öte…

14 Mayıs 2023 seçimlerinin ne kadar önemli olduğuna dair, içeride ve dışarıda söylenmeyen kalmadı. Gökkubbe altında söylenmemiş söz yok zaten. Biz de kendi bakış açımızdan gördüklerimizi dile getirelim.

Evet, 2 gün sonra yapılacak seçimler, Türk Devleti ve Türk Milleti için keskin bir yol ayrımını ifade etmektedir. Farkındayız; Başkan Erdoğan liderliğinde 21 yıldır durmaksızın koşturulan millet biraz yoruldu. Attila’nın Avrupa’da koşturduğu Hun Türkleri de yorulmuştu. Bilge Kağan’ın yeniden yol çizdiği Göktürkler de yorulmuştu. 1071’de Anadolu’nun kapılarını Türkmenlere açan Alparslan’ın yönettiği Selçuklu Türkleri de yorulmuştu. İstanbul’u Fetheden Sultan Fatih’in yönettiği Osmanlı Türkleri de yorulmuştu. Sultan Abdülhamit Han, devleti 33 sene boyunca ayakta tutmaya çalışırken, bütün tolum gibi, kendisini Milliyetçi-İslamcı diye tanımlayan münevver takımı da yorulmuştu.

Ve nihayet, Gazi Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Kurtuluş Savaşımızı veren dedelerimiz, ninelerimiz de yorgun düşmüştü. Batılıların, biz Türkleri Anadolu’dan söküp, Moğol bozkırlarına kadar sürmek istediğini çok iyi bilen Gazi Mustafa Kemal, tükenmiş milletin birazcık nefeslenip, yeniden ayağa kalkabilmesi için zaman kazanmasını öncelemişti. O yüzden olsa gerek, Batılı emperyalistleri teskin edecek bazı adımları atmak zorunda kalmıştı.

Yazının Devamı

Buyurun size dip dalga

Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın, dolayısıyla Türkiye’nin yolunu kesmek üzere Haçlılar tarafından kurgulanan oyunda, artık kartlar iyice açılmış durumda. Küresel sermayenin kontrolündeki dev dünya medyası, gizleme gereği duymaksızın, Erdoğan düşmanlığını kusuyor.

Haçlıların var güçleriyle arkaladığı PKK+Masa sakinleri ile yancıları da, toplumsal tabandan gelen bir ‘dip dalga’nın, Başkan Erdoğan’ı iktidardan düşüreceği umuduna sarılarak, geride kalan bir yılı rehavetle geçirdiler.

Seçim için son düzlüğe girilirken, PKK+Masa sakinleri ile yancılarının umutları kırıma uğramaya başladı. Artık, Twitter’deki takipçileri arasında anket yapıp, Kılıçdaroğlu’ya yüzde 80’le veya Facebook’ta anket yapıp yüzde 60’la seçim kazandırma hevesleri silinmiş gibi görünüyor. Ayakları yere değmeye başladı.

Yazının Devamı

Ey Rifkin!.. Geldiysen ses ver…

Siyaset, bugün söyle yarın unut basitliği değildir.

Söyle ve unut, uzun vadeli bir politika olamaz. Nasılsa toplum hemen unutur kolaycılığı, siyasetçiyi bir yere götürmez.

Toplum hafızası, söyleneni unutmuş gibi görünür, fakat şuur altında birikenler, karar ânı gelince ortaya çıkar ve gereğini yapar.

Yazının Devamı

Şehir hastaneleri

Siyasî zeminde, şehir hastanelerine dair tartışmalar sık sık gündeme geliyor.

Başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, muhalefet temsilcileri zaman zaman şehir hastanelerine, pek de hakkaniyetli olmayan eleştiriler yöneltmektedir.

Her şeyden önce; büyüyen, nüfusu ve millî geliri artan, dolayısıyla sağlıkta daha nitelikli hizmet alma talebi yükselen ülkemiz ve halkımızın bu ihtiyacına cevap verilmesi gerekmektedir.

Yazının Devamı

MHP ve anketler

Seçimlere dönük anket yapan araştırma şirketlerinin, kabul edilebilir bir hata payları varsayılır.

Genellikle anket hata payları, artı veya eksi yönde yüzde 1-2 arasında makul karşılanmaktadır.

Anket şirketleri, bu hata paylarının hangi unsurlardan kaynaklandığına dair bazı bilimsel açıklamalar yapmaktadır.

Yazının Devamı

Tehlikenin farkında mıyız? -3-

Seçim yaklaştıkça, PKK+Masa’nın adayı Kemal Bey, kartlarını açık oynamaya başladı. Sadece o değil, Masa etrafında toplananların hepsi, eteklerindeki taşları dökmeye başladı.

Bundan önceki iki yazıda değindiklerimize ilave olarak, PKK ve FETÖ teröristlerine verilen ‘salıverme’ ve ‘devletteki eski işlerine iade etme’ vaatleri üzerinde biraz durmak gerekiyor.

15 Temmuz darbe-işgal girişimini müteakip, daha önce devletimizin kılcal damarlarına sızmış olan FETÖ üyeleri, irtibatlıları ve iltisaklıları, KHK’larla büyük oranda temizlenmişti. Bu temizlik halen devam etmekte olup, kamu kurum ve kuruluşlarında halen kripto FETÖ’cüler olduğu, devletimiz tarafından bilinmektedir.

Yazının Devamı

Tehlikenin farkında mıyız? -2-

Bir önceki yazımızda, PKK+Masa’nın 14 Mayıs’ta kazanması halinde Türkiye’nin içine düşeceği badirelere göz atmaya başlamıştık. Kaldığımız yerden devam edelim.

Kemal Bey ve başta Aykut Erdoğdu olmak üzere bilumum adamları, ‘yolsuzluk yapıldığı’ iddiasıyla, 418 milyar dolar lafını dillerine doladılar. Malum, Kemal Bey kendi iddiasına göre ‘Türkiye’nin en iyi hesap uzmanı’. Aykut Erdoğdu da, Uğur Dündar’ın çanak tutan sorularına cevap verirken, kendisini ‘uluslararası denetim uzmanı’ olarak tanımlamıştı. Tabi toplamda 200 küsur milyar dolar tutan AK Parti yatırımlarından 418 milyar dolar yolsuzluk bulmak da böylesi büyük uzmanların marifeti olsa gerek. Neyse…

Şimdi Kemal Bey seçimleri kazanır da Cumhurbaşkanı olursa, defalarca yaptıkları açıklamalara göre, ‘yolsuzluk bulaştı’ dedikleri veya daha yapımına başlanmadan itiraz edegeldikleri dev yatırımlara bir ‘dur’ demeleri gerekecek. Peki, nedir bu büyük yatırımlar? Aklımıza gelen birkaçını sayalım:

Yazının Devamı

Tehlikenin farkında mıyız? -1-

Hep konuşuyoruz; 14 Mayıs sıradan bir seçim değil, Türkiye’nin beka meselesidir. Dostumuz olmayan müttefiklerimiz de tersinden anlam yükleseler bile benzer tanımlamaları yapıyor.

14 Mayıs’ın neden beka meselesi olduğunun altını doldurmak gerekiyor. Sırası geldikçe, bu meseleye aklımızın erdiği kadar katkı yapmaya çalışalım.

Tahminimiz de temennimiz de, seçimden Cumhur İttifakı’nın gelip çıkarak, Türk Milletine kurulan ‘Yüzyılın Tuzağının’ bozulmasıdır.

Yazının Devamı

Devlet yönetmeyi çadır tiyatrosu sanıyorlar

Önce birbirlerine kafa-göz daldılar. Masanın ne ayağı kaldı, ne tablası. Asena Meral, ağzından köpükler saçarak, ortaklarını, kendisine kumpas kurmakla suçladı. Ne kumar masası kaldı, ne noter masası… Masanın millet iradesini temsil vasfını kaybettiği, en şedit kelimelerle söylendi.

Sonraki 2 günde, dünya siyasî tarihinin ne kallavi küfürleri, Masayı deviren Asena Meral için kullanıldı. ‘Uluslararası piyanist’ bile, Meral Hanım için ‘sifonu çekin’ diyebildi.

Sonra Masanın asıl sahibi devreye girdi, Meral Hanımın kulağını esaslı şekilde çekti ve süklüm püklüm vaziyette Masaya tekrar oturttu. Tabi Meral Hanım Masadan kalkarken altında koltuk vardı. Kulağından tutup oturtulduğunda ise bir taburenin üzerinde buldu kendini. Ha, bir de Masanın yedinci ortağı da başköşeye kurulmuştu.

Yazının Devamı