Yeni sürüm İSKİ rezaleti mi?
“İstanbul bir nimettir, nimet!...” dediğinde, bütün saflığımızla, ‘hizmet için kıymetli bir fırsat’ kastıyla söylediğini fehmetmiştik.
Oysa muhatabımız, cümleyi, tam da zahir manasında kurmuş. Neyse, iyi niyetimize verilsin…
Bu konuya az sonra döneriz.
***
CHP, bundan önce İstanbul ve Ankara’yı, 1989-1994 yılları arasında yönetmişti. Tabii o zamanki adı SHP idi.
Ankara’nın başına Murat Karayalçın bir ‘hizmet tıkacı’ olarak oturmuş; İstanbul’un başına da Nurettin Sözen adında, tıpkı şimdiki ‘hizmetsiz’ benzeri birisi çökmüştü.
Nurettin Sözen’in, İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin (İSKİ) başına getirdiği Ergun Göknel isimli şahıs, eşini sekreteriyle aldatınca, durumu hazmedemeyen eşinin ifşaatlarıyla, İSKİ’nin bütün kanalizasyon sistemi patlamış; koskoca İstanbul’u lağım suları kaplamıştı.
Ergun Göknel ve bazı belediye bürokratlarının hapis cezası aldığı ve siyaset tarihimize ‘İSKİ Yolsuzluğu’ olarak geçen rezaletin özü; anılan kuruma iş yapan müteahhitler ile kurumun tedarikçilerinden alınan rüşvetlerdi.
Her ne kadar elde edilen ‘akarat’ parti için de kullanılmış olsa bile, hesabını Göknel ve birkaç bürokrat verdi.
Bu mesele de burada dursun şimdi.
***
2013 yılının 17 ve 25 Aralık günlerinde, o zaman Başbakan olan, Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidardan indirmek için çok büyük bir tezgâh kurulmuştu.
FETÖ’nün emniyet-yargı-medya ayaklarının ortak üretimi olan bu tertipte, siyasal iletişim tekniklerinin tüm maharetleri kullanılmıştı.
17 Aralık’ta Hükümet üyesi bazı bakanların çocukları üzerinden operasyon yapan FETÖ alçakları, 25 Aralık günü de Başbakan ile oğlu arasındaki telefon konuşmasını ‘sıfırla’ vurgusu üzerinden montajlayarak, müthiş bir itibar suikastına girişmişti.
Kabine üyesi bakanların çocuklarının evinde ‘para sayma makinesi’ ve ‘7 adet çelik kasa’ bulunduğu söylemi, ‘hırsızlığın suç delili’ suçlamasıyla tedavüle sokulmuştu.
Bir de, o zamanki Halkbank yöneticisinin evindeki aramada, bir ayakkabı kutusu içinde 2.5 milyon TL ele geçirildiği de ‘ayakkabı kutusu’ ibaresi, sanki hırsızlığın tanımıymışçasına bir algıya kurban edilmişti.
Dönemin sosyal medyasındaki FETÖ trolleri ve FETÖ tarafından başına çökülmüş geleneksel medya organları, 17/25 Aralık operasyonunu; ‘ayakkabı kutusu’, ‘para sayma makinesi’ ve ‘7 çelik kasa’ ibareleri üzerinden köpürterek, inanılmaz bir ‘hırsızlık algısına’ tahvil etmişti.
Dönemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da bu tiyatroda üzerine düşen görevi, TBMM çatısı altında montaj kasetleri dinleterek ve bahsekonu 3 algı ibaresini sürekli tekrarlayarak yerine getiriyordu.
Hatta hızını alamayan Kılıçdaroğu, ‘Başbakanın oğlunun evinden 1 milyar dolar para çıktığını’ iddia edecek kadar kendinden geçmişti.
Ha, 1 milyar tutarındaki 100’lük dolar tomarlarının, tam olarak bir TIR dolduracağını ve bu miktarda bir paranın hiçbir eve sığmayacağını kimse dillendiremedi. Zira, algı olgudan hızlı koşuyordu.
O dönemdeki bir köşe yazımda; vatandaşın evinde para sayma makinesi bulunmasının anormal olmadığını, ancak bir-iki değil 7 çelik kasanın varlığının biraz tuhaf olduğunu dile getirmiştim. İlaveten, ‘O kasaların içinden ne çıktığını bilmenin de hepimizin hakkı olduğunu’ belirtmiştim. Ha, bir de 1 milyar doların kaç metreküplük hacim tutacağını, ‘hesap uzmanı Kemal Bey’in anlayacağı dilden’ ifade etmeye çalışmıştır.
Evet, FETÖ çakalları, bakan oğlunun evinden 7 adet çelik kasa çıktığını üfürmüş, fakat kasaların içinde ne bulduklarını bir türlü söylememişlerdi.
Bu konu da burada dursun.
***
Son birkaç gündür, merkezinde CHP’nin tepe yöneticilerinin adının geçtiği, yeni bir skandalı konuşuyor kamuoyu.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ‘kasası’ olduğu iddia edilen bir zat ile dönemin CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun yardımcısı olan bir diğer zatın başrolünde yer aldığı, ‘İSKİ, Sürüm: 24.0’ rezaletiyle çalkalanıyor siyaset sahnesi.
Üstelik bu rezaletin ‘belgeleri’, 17/25 Aralık tezgâhı gibi, FETÖ’cü çakalların montajlı kurgularından ibaret değil.
Gayet net kamera görüntülerinde, herkesin siması da kimliği de açıkça yer alıyor. Hem de, 5-6 gayretli adamın ancak 4 saatte sayıp bitirebildiği hacimdeki bir para akışı var ortada.
Hani, ‘ayakkabı kutusu’ mottosu var ya… İmamoğlu’nun etrafında kümelenen bu etkili şahısların sayımını yaptığı paralar, değil bir ayakkabı kutusu, neredeyse ayakkabı dükkânını dolduracak miktarı zorluyor. Para balyalarıyla kuleler kurmuş adamlar.
***
Lağım patlayınca, herkes gözünü CHP Genel Merkezi, İBB Başkanlığı ve CHP İstanbul İl Başkanlığına dikerek, bir açıklama beklemeye başladı.
Genel Merkez, işi ölü taklidiyle geçiştirmek üzere kulağının üstüne yattı.
İstanbul İl Başkanlığı, yeni hizmet binası almak için gönderilen paralar olduğu üzerinden bir sadesuyatirit açıklamayla geçiştirmeyi denedi.
Fakat tapu kayıtları ile kamera kayıtları arasındaki tarih uyumsuzluğu bir yana; dönemin CHP Genel Merkezi avukatı olan Mustafa Kemal Çiçek, İl Başkanlığı Binası yapmak üzere alınan binanın parasının banka üzerinden ödendiğini açıklayıverdi.
Sonra birileri, o paraların, bazı çekingen işadamları tarafından CHP’ye ‘elden bağış’ olarak verildiği şeklinde, tuhaf bir açıklamayı dolaşıma sürdü. Sanki mübarekler, cami inşaatına birkaç torba çimento parası bağışlıyor…
Ve nihayet assolist dün mikrofonu aldı eline… Herkes bekledi ki; “Yok öyle bir şey kardeşim. O parayla ne benim, ne belediyemizin bir alakası bulunmuyor. Paranın başına çöken yakınlarımla konuştum, onların kendi aralarındaki büyük bir ticarî alışveriş meselesiymiş…” diyecek.
Ama o böyle demedi. Ya ne dedi? Sanki basit, üç-beş bin liralık bir al-ver meselesini konuşuyormuşuz gibi; “Bana çamur atmaya çalışıyorlar. Ama ben bunları yemem…” havalarında, birkaç içi boş lafla geçiştirmeye çalıştı, bu büyük rezaleti.
Peki, geçip gitti mi bu kepazelik?
Bakınız, siyasî kulisler, aylardır CHP İstanbul İl Kongresi ve sonrasında Genel Merkez Büyük Kurultayında, parti delegelerinin satın alınarak, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun, ‘asla kaybetmez’ sanıldığı bir dönemde alaşağı edilmesiyle çalkalanıyor.
Delegelerin, İBB imkânlarıyla satın alındığı iddiasını dillendirenler de, bizzat meselenin içindeki CHP’liler.
Böylesine büyük bir yolsuzluk iddiası, ‘komplo kuruyorlar’ söylemiyle örtbas edilemez.
Ki, tamamen kurgu ve tertipten ibaret olan 17/25 Aralık polis-yargı darbe girişiminin simgesi olan ‘ayakkabı kutusu’, ‘para sayma makinesi’ ve ‘7 çelik kasa’ algıları bile ardında kürek dolusu çamur bırakmışken…
30 küsur sene önceki İSKİ yolsuzluğuna rahmet okutacak boyuttaki bu ‘İSKİ, Sürüm: 24.0’ rezaleti, ayağı yere basmayan açıklamalarla nisyana havale edilemez.
Eğer ortada, 1 Nisan’a ayarlı ‘partiiçi hesaplaşma’ vaziyeti varsa, bu durumda da konu yine örtbas edilecek kadar basit değildir.
Velhasıl, cin şişeden çıktı.