Yalanın ‘meslek’ hâli ve yalana teslimiyet
Kabul edelim; siyaset ‘evliyalık’ meydanı değil. Çok farklı inançları, kültürleri, yaşamları, beklentileri olan kocaman kocaman kitleleri aynı anda memnun ve ikna etmek, evliya misali dümdüz gidişle mümkün olmaz.
İyi de siyasî manevraların, tevillerin, hatta kıvırtmaların da bir ölçüsü, vicdanı, ahlâkî temeli olması gerekmez mi?
Hadi bunlardan geçtik; yahu yalanın bir dayanağı, endazesi, savunulabilir bir dayanağı olması zaruri değil mi?
Yazık!.. Profesyonel yalanlar çağında yaşıyoruz. Siyasî kavgada her şeyi mubah görme anlayışına, bizzat kendi adını hediye etmiş olan Makyavelli (İtalyan devlet adamı/1469-1527) bugün yaşıyor olsaydı, bizim muhatap olduğumuz yalanlar karşısında pes ederdi.
Yalancılığı, kitleleri efsunlamanın profesyonel mesleği olarak geliştiren, Hitler’in borazanı Goebbels, bizim usta yalan makinalarını görseydi, sanıyorum şöyle derdi: “Benim daha öğreneceğim çok şey varmış…”
YALANIN MESLEK HÂLİ
Öyle ya, CHP ve müzahir unsurlarının ‘büyük yalanlar üfürme eğitmeni’ Sedef Kabaş ne diyordu?
“Kitleleri yönlendirmek ve etkilemek istiyorsanız, ortaya kocaman bir yalan atın. Ama çok büyük bir yalan olsun. İkinci kriter, çok basit bir yalan olsun. Sonra da bu çok büyük yalanı sürekli tekrar edin. Ve ardından, kitlelerin o yalanı, nasıl bir gerçekmiş gibi kucakladığını oturup seyredin.”
Evet, kelimesi kelimesine böyle anlatıyordu, karşısındaki CHP kitlesine kurs verirken, usta yalan hocası…
Yalan eğitimindeki en büyük ustalarının Kabaş olduğunu sanıyorduk. Ekrem İmamoğlu’nun ‘Ajansı’ olarak tercüme edebileceğimiz Necati Özkan, Kabaş’ı gölgede bıraktı. Ki, muhtemelen onun da akıl hocası olabilir.
Bir televizyon ekranında, karşısındaki, eskinin anlı şanlı gazetecisi, bugünün aşırı yemekten şişmiş tosuncuğunun zevkten dört köşe olan kasılmaları eşliğinde, yalanı, ağzının her noktasında ballandıra ballandıra boca eden Necati Özkan, AK Parti’den söküp aldıkları Sancaktepe Belediye Başkanlığının makam odasındaki Lale Devri şatafatını anlatıyor.
Yeni seçilen CHP’li Sancaktepe Belediye Başkanına tebrik ziyareti için gitmiş. Bir kadın olan sabık Belediye Başkanının kullandığı makam katı tamı tamına 6 bin metrekare imiş. Sadece mutfağı 200 metrekare… Başkanın makam odaları dizisinde bir dünya ‘dinlenme odaları’ ve dahi ‘jakuzili banyo’ varmış.
Eski Başkan çıktı, Necati Özkan ve PKK’ya yakınlığıyla bilinen yeni seçilmiş CHP’li Belediye Başkanını ispata davet etti.
GÖSTERMEK ÇOK MU ZOR?
Öyle ya; madem jakuzi var, Başkana hizmet eden 6 bin metrekarelik, top sahası büyüklüğünde kat var, 200 metrelik mutfak var… Alırsın gazetecileri, Başkanlık katında gezdirirsin. Yani gazeteciler ilk defa bir Belediye Başkanı makamı görüyor değiller.
Tartışmalar başlayınca, Necati efendi ve yancıları hafiften kıvırmaya başladı; ‘jakuzi’ oldu ‘banyo teşkilatı’.
‘Ekrem İmamoğlu’yu Parlatma Ajansı’ sahibi olan, hatta ‘Kahramanın Yolculuğu’nu yazacak kadar ‘siyasal iletişim ustası’ olan Necati Özkan’ın, acaba kendi makam odasının yanında-yöresinde bir tuvalet ve duş kabini (banyo teşkilatı diyelim de yerine otursun) yok mu?
Var veya yok, ilgimizi çekmez. Varsa güle güle kullansın, yoksa bir an önce yaptırsın.
Şimdi…
Yalanın sahiplerini ve AK Parti iktidarını ‘israf ve şatafat’ kavramları üzerinden itibarsızlaştırmak amacı taşıdıklarını biliyor ve anlıyoruz. Ve onlardan ahlâk, vicdan, yüz kızarması filan da beklemiyoruz.
Selefleri olan Kemal Kılıçdaroğlu da en büyük sermayesi olan ‘kızarmayan yüz’ meziyetinden epeyce ekmek yemişti.
Şahsen benim anlamakta zorlandığım, AK Partisi cenahının, yalanlara karşılık vermedeki tutukluğu, hareketsizliği, mecalsizliğidir.
OY VERENLERE KARŞI DA SORUMLUSUNUZ
Mesela, 6 bin metrekare makam katı ve jakuzili banyo ile suçlanan sabık Belediye Başkanı hanımefendi… Sosyal medyadan video paylaşarak ‘hodri meydan’ çekmekle yetinmeseydi… İktidara müzahir habercileri toplayıp, Sancaktepe Belediyesine zorunlu ve zorlayan bir ziyaret yapsaydı. Tabii, muhtemelen Belediye’ye sokulmayacaklardı. Zararı yok… Belediye önünde avazı çıktığı kadar, “Gösterin şu jakuzimi, 200 metrekarelik mutfağımı, dinlenme odalarımı ve 6 bin metrekarelik makam katımı…” diye bağırsaydı ya…
Yok… Böylesine cesur bir çıkıştan vazgeçtim… Akşam ekranlarda ‘yalanı düzeltme yarışına giren’ meslek büyüklerimiz, konuyu orasından burasından konuşuyor da… Birisinin aklına, “Yahu açın şu Google Earth uygulamasını, Sancaktepe Belediye Başkanlığı’nın oturum alanını bir ölçelim. En azından binanın oturum alanı ile Başkanlık katı arasında bir ilinti kurabiliriz…” demek gelmiyor.
Üşenmedim, oturup açtım söz konusu uygulamayı. Sancaktepe Belediyesinin enini boyunu ölçtüm. Avlusu, çatı saçağı, kenarı, köşesi her şeyi dâhil, 4.800 metrekarenin altında… Avlu ve sair boşlukları düşerseniz, her bir katın kullanım alanının 2.000 metrekare kadar olması kuvvetle muhtemel.
Tabii, yalanın ustası, Necati Özkan derecesinde tecrübeli olunca, 2 bin metrekare oturumlu binadan, 6 bin metrekarelik ‘Başkanlık Katı’ çıkabiliyor ortaya.
İyi de, orada senelerce Belediye Başkanlığı yapmış sabık siyasetçinin, böylesine iri bir balonu küçük bir iğneyle söndürmek için, benim gibi konuyla alakasız birinin müdahil olmasını bekleme hakkı var mı?
Tamam… Gerçek yataktan kalkıncaya kadar, yalan dünyayı 6 kez dolanıyor. Bunu anladık. Bizim anlayamadığımız, 20 küsur senedir iktidarda olanların, karşılarındaki acımasız yalan politikası karşısında bu ölçüde şaşkın ve hareketsiz kalmasıdır.
Siyaset mahallesinde yürüyenler, maruz kaldıkları iftiraların, yalnızca şahıslarına yönelik olmadığını; temsil ettikleri kitlelerin de bir ‘hukuku’ bulunduğunu aklından çıkarmamalı.
Yani kendinizi savunmuyorsanız dahi, sizi senelerce omuzunda taşıyan kitlelerin başını öne eğdirmeyin.
Ya da ‘Hakyol’dan ayrıldıysanız; özür dileyin, tövbe istiğfar edin.