Ucuz pazarlık
Ortada tam bir çadır tiyatrosu oynanıyor. Başrol oyuncuları; DEMPKK ve CHP. Geriden sufle veren ise Kandil’deki terör baronları. Damdaki ‘Kobani kışkırtıcısı’ zavallı ise kendisini fazlasıyla önemsiyor.
Denklemi, ekranlarda veya gazete köşelerinde, bir yığın ‘esrarengiz ve anlaşılması zor’ hesaplar-kitaplar üzerinden yorum yapan ‘büyük stratejistler’ tamamlıyor.
Yok efendim, Kandil ile DEMPKK arasında görüş ayrılığı varmış.
Yok, DEMPKK içinde bilmem kaç ayrı grup birbiriyle çatışıp çekişiyormuş.
Yok, Selahattin Demirtaş eşi üzerinde sağlam bir hamle yaparak, “Ben daha ölmedim, buradayım ulan; bu-ra-daaa!...” mesajı veriyormuş.
Oysa her şey dümdüz, her şey göründüğü gibi…
Ortalıkta ucuz bir at pazarlığı var; CHP ile PKK arasında… Özellikle Esenyurt ve Adalar Belediyesi etrafında yoğunlaşan…
PKK, ‘kurumsal uzantısı’ olan DEM ile CHP arasındaki zorlama ittifakı hem topluma ‘yedirmek’, hem de CHP’nin direncini kırmak için “Aday çıkarırım haaaa!...” üfürmesini yaptı.
Böylelikle hem Ekrem İmamoğlu hem Özgür Özel ‘ayarını almış’ oldu. Hem de CHP tabanına, “Bakınız, PKK ile ittifak yapmazsak, ne İstanbul’u ne de Ankara’yı alabiliriz. Elimiz bu ittifaka mahkûm, bizi anlayın…” iletisini sunmuş oldu.
Repliklerin tamam olabilmesi için, ‘Başak Demirtaş’ın çok güçlü bir aday olacağı’ algısı da kamuoyuna pompalandı.
Oysa kim takar Başak Demirtaş’ı? Hapisteki ‘Kobani kışkırtıcısının’ eşi olmaktan ve ‘rapor almaktan öğretmenlik yapmaya fırsat bulamayıp’, vatandaşların ödediği vergilerden beleş maaş almak dışında ne özelliği var bu hanımefendinin?
Hani, Leyla Zana filan olsa, en azından işlenmiş suçlardan dolayı ‘esaslı bir müktesebatı olduğunu’ teslim ederdik.
Etrafında fazlaca yoruma gerek yok. Neticede, Başak Demirtaş üzerinden bir hamle yapılıyormuş gibi yapıldı.
CHP ve tabanı ayarını aldıktan sonra da, sanki Demirtaş familyası, Kandil baskısına dayanamayıp, geri çekilmiş gibi yaptı.
İşlemler sırasında, Kandil’deki terör elebaşlarından Mustafa Karasu da ‘CHP ile olan ittifakı kutsamak’ suretiyle, işin dinî ritüel icabını da yerine getirmiş oldu.
Lafı uzatmayalım. Demirtaş familyası üzerinden yapılan adaylık hamlesinin ve sonrasındaki çekilmenin arkasında derin anlamlar aramak anlamsız.
Hele de DEMPKK içinde güç mücadelesi olduğu, tam bir vehim. Böyle bir mücadele olamaz; çünkü ipler Kandil’deki eşkıyaların elindedir. O partide Kandil icazetiyle siyaset yapan herkes bunu böyle bilir, buna göre davranır. Aksi halde, örgüte ‘özeleştiri vermek’ sorunda kalacağını çok iyi bilir.
Bu saatten sonra DEMPKK adına ‘tavşan’ veya ‘tilki’ bir aday çıkarılması, hiçbir şeyi değiştirmez.
Olay, tam da göründüğü gibi: CHP’ye, “Fazla direnme, canımızı sıkma, haaa!” mesajı itelenmesi ve CHP’yi hâlâ ‘Kemalist-Cumhuriyetçi parti’ zanneden tabanın gaflet uykusunu uzatacak narkoz verilmesinden ibaretti.
Mesaj, muhataplarınca alındı, maksat hâsıl oldu.
Şimdi iş resmî nikâha kaldı. O da bugün-yarın kıyılır.
Tekrar olacak, ama bir kez daha söylemeden geçemeyeceğim: “Tüm bu yaşananlar karşısında CHP tabanı ne der?” gibi naif ve safça sorular sormayalım lütfen.
CHP tabanı hiçbir şey demez. O taban, ‘Türkiye düşmanlığını’, önlerine konulduğu şekliyle ‘Erdoğan düşmanlığı’ zannederek, öylesine enfekte edildi ki… Bundan sonra kolay kolay bu illetten kurtulamaz.
Bizim için esas olan ise; artık CHP bir ‘ulusal güvenlik sorunu’ olduğu gerçeğidir.
Bu tezi; en son Çağlayan Adliyesi’ne terör saldırısında bulunan veya daha önceki terör eylemlerinde görev alan cümle DHKP-C teröristlerinin, nedense yollarının bir şekilde CHP ve PKK’nın siyasî uzantılarıyla kesişiyor olmasıyla birlikte düşünün. Taşların yerli yerine oturduğunu göreceksiniz.