Suriye’de masayı Türkiye kurar
Diktatör Beşşar Esat devrildi, Suriye’de yeni bir dönem başlıyor. Arap Baharı ile başlayan Afrika ve Ortadoğu devrimleri, maalesef ABD ve Avrupa ülkelerince mecrasından saptırıldı. Milyonlarca insanın demokrasi ve özgürlük için yaptığı devrimler, resmen çalındı.
Arap Baharı zamanlarında Suriye halkının devrimi ise ABD ve Rusya başta olmak üzere, Batılı güçlerin yan çizmesiyle akamete uğratıldı.
Tarih hükmünü icra eder. Hüküm ve kader de Yüce Yaratıcı’nın kudretindedir. Nitekim Suriye’nin bastırılmış devrimi de doğal akış mecrasına oturdu. Türkiye, coğrafyamızda yerinden oynayan taşları tekrar yerine oturtmak için, gücünü ve Devlet Aklını devreye soktu.
HTŞ çatısı altında bir araya gelen Suriye’deki muhalif güçlerin, 12 gün gibi bir sırada Başkent Şam dâhil Fırat’ın kuzeyinde hâkimiyet sağlaması üzerine, Batılı mağluplar hemen bilgi kirliliği operasyonuna başladı. HTŞ’nin arkasında ABD ve İsrail’in bulunduğu yalanı gibi…
SOMUT SAHA GERÇEKLİĞİ
Peki, sahadaki somut gerçeklik nedir? Son birkaç gün içinde yaşadığımız baş döndürücü gelişmeleri sıralayalım:
Tel Rifat ve Münbiç’i PKK/YPG teröristlerinden temizleyen Türkiye, gözünü Fırat’ın Doğusuna dikti. Sırada Aynelarap operasyonu var.
Şam’a hâkim olan yeni yönetim, Fırat’ın doğusuna geçerek, ülkenin güneyindeki Deyrizor’u terörden temizledi. Sırada Rakka ve diğer kentler var.
Millî İstihbarat Teşkilatı’mız, birkaç gün önce büyük bir operasyon yaptı. PKK’nın, terk etmek zorunda kaldığı yerlerdeki ağır silahları, Suriye’nin doğusundaki Kamışlı-Haseke bölgesine kaçırmasına izin vermedi Türkiye. MİT’in başarılı bir operasyonuyla, 12 TIR dolusu silah, bir tank ve 2 mühimmat deposunu imha etti. Mesaj, ‘köpeğin sahibine’ net bir şekilde iletildi.
MİT Başkanı İbrahim Kalın, dün (Perşembe) Şam’a ani bir ziyaret yaparak, yeni yönetimle doğrudan teması başlattı. Kalın’ın ilk işi, ülkenin sembol mekânı olan Emevî Camii’nde şükür namazı kılması oldu. Bu namaz, herkese önemli mesajlar veriyor.
OYUNU DA MASAYI DA TÜRKİYE KURAR
Birinci mesaj, Başkan Recep Tayyip Erdoğan ve Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun, diktatör Esat’ın fütursuzluklarına karşı dile getirdikleri, “Şam’a kadar gelir, Cuma Namazını Emevî Camii’nde kılarız…” sözünün yerine gelmesidir.
İkinci mesaj ise; yeni yönetim ile Türkiye’nin bir sorunu olmadığı mesajıdır. Hatta bu gerçekliği; ‘Suriye’deki yeni yönetimin arkasında olmak’ şeklinde anlamak da yanlış olmaz. MİT Başkanı Kalın’ın, yeni yönetimin lideri Colani ile verdiği samimi görüntüler de bu mevzuya eklenmeli…
Aynı günün akşamında, yani dün gece de Türkiye, Şam Büyükelçiliği’nin faaliyete başlayacağını ve bir büyükelçinin, ‘Maslahatgüzar’ sıfatıyla Şam Büyükelçiliği’ne atandığını duyurdu. Böylece Türkiye’nin, Suriye devriminin neresinde olduğu da herkese ilan edilmiş oldu.
Yine dün akşam, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken apar topar Ankara’ya geldi. Gelir gelmez de Başkan Erdoğan’ın yanına koştu. Mevzu çok aciliyet gerektiriyor olmalı ki, Başkan Erdoğan, Blinken’i Beştepe Külliyesi’nde değil, Esenboğa Havalimanı’nda kabul etti. Bu nokta, ‘uygulanan protokolün düzeyi’ olarak da yorumlanabilir.
Kuşkusuz bu görüşmenin ana konusu, hatta belki de tek konusu Suriye’de yaşanan gelişmelerdi.
Görüşmenin ana içeriğini bilmek için o toplantıda bulunmaya gerek yok. Ya da kulis bilgisi almak da şart değil. Sahada yaşananlara bakmak yeterlidir.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken neden etekleri tutuşmuş şekilde Ankara’ya geldi? Çünkü, binlerce TIR silah vererek, Türkiye’nin altını oymak amacıyla kurguladıkları Teröristan, Türk Devleti’nin ön alıcı hamleleriyle dumura uğradı. Ve Türkiye, 7-8 yıl önce ABD’ye ilettiği; “PKK/YPG’ye verilen bunca silahın yerlerini biliyoruz; zamanı geldiğinde gereğini yapacağız…” mesajı, şimdilerde gerçekliğe dönüşüyor. Türk Devleti’nin, yapamayacağı bir şeyi söylemeyeceği; ya da söylediği her şeyi yapacağı bir kez daha teyit edildi.
İşte bu yüzden panikledi, ‘süper güç’ ABD. Her şeyden önemlisi, artık ABD’nin Türkiye’ye dikte ettirdiği dönemlerin çok gerilerde kalmış olmasıdır. Bundan sonra ABD, Türkiye ile eşit konumda masaya oturmak zorundadır. Dahası, Türkiye ne Irak, ne Afganistan, ne Suriye ve ne de İran’dır. ABD’nin, bölgemize dair tüm yanlış hesaplarını yeniden gözden geçirmesi gerekiyor. Yani bu coğrafyada masayı Türkiye kurar.
PKK’LILARIN ŞAŞKINLIĞI
Bu arada, Suriye’deki Türkiye ağırlığı, PKK ve sözcülerini de abdest tazelemeye zorluyor.
DEM Partisi sözcüleri, ağızlarını epeyce büzdüler. Sesleri de kısık ve terbiyeden geçmiş olarak çıkmaya başladı. Ne yapacaklarını bilmez durumda yalpalayıp duruyorlar. Ne de olsa, sırtlarını dayadıkları dağlara ‘Türk Karı’ yağıyor.
Dahası, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın TBMM’de DEM’cilerin sataşmalarına cevap verirken ortaya koyduğu; “Siz bütün Suriye’yi Kürtlerden, bütün Kürtleri de PKK’dan ibaret sanıyorsunuz…” tespiti, Suriye’deki gelişmeler sayesinde, iyice gün yüzüne çıkıyor.
PKK sözcülerinden Bese Hozat, terör örgütünün TV kanalındaki canlı yayında, kötüleme gayesiyle Türkiye aleyhine cümleler kurarken; Türkiye’nin Suriye coğrafyasında ‘galip taraf’ haline geldiğini söyledi.
Bu arada, PKK teröristleri, Türkiye’nin SİHA’sı zannederek, ABD’nin 32 milyon dolarlık SİHA’sını vurup düşürdü. Tabi, ABD’nin kendilerine bağışladığı füzelerle… Düşürülen SİHA’nın hesabını sorma görevi de Centcom denilen, ABD’nin fesat ocağına düşüyor.
Arada kaynayıp gitmesin. ABD’nin ‘General’ rütbesi yakıştırdığı, PKK’nın Suriye kolunun elebaşı, kendisine ‘Mazlum Kobani’ diye bir sıfat da yakıştıran Ferhat Abdi Şahin, tuhaf ve bir o kadar da komik bir açıklama yaptı.
Anılan terör elebaşı, Tel Rifat ve Münbiç’ten arkalarına bile bakmadan kaçışlarını, ‘Münbiç’te ateşkes sağlandı’ başlığıyla duyurduğu sosyal medya paylaşımında, şöyle izah etmeye çalıştı:
“Münbiç kentindeki savaşçılarımızın direnişi, Fırat’ın batısından gelen saldırıların yayılmasını durdurmaya devam ederken, sivillerin can ve mal güvenliğini korumak amacıyla Münbiç’te Amerika’nın arabuluculuğuyla ateşkes anlaşmasına vardık. 27 Kasım’dan bu yana saldırılara direnen Münbiç Askeri Meclisi savaşçıları en kısa sürede bölgeden uzaklaştırılacak. Amacımız Suriye topraklarının tamamında ateşin kesilmesi ve ülkenin geleceğine yönelik siyasi bir sürece girilmesidir.”
Eğer tercüme gerekiyorsa, şöyle yapalım: “ABD bizi sattı, kuyruğumuzu kısarak Fırat’ın Batısından kaçmak zorunda kaldık.”
Biz de kısa bir özet verelim: Artık hiçbir yer PKK teröristleri için güvenli değil. Canlarını kurtarmanın tek yolu, silahlarını TSK’ya teslim edip, Türk Yargısının adaletine sığınmaktır.