Siyaseti bu kadar yozlaştırmayın
Kabul edelim… Türkiye’nin bir iktidar sorunu yok; ama bir muhalefet sorunu var.
Güzel ülkemiz 20 küsur senedir, güçlü bir irade ve iktidar tarafından yönetiliyor.
Eksikleri, hataları olabilir. Herkes beğenmek zorunda da değil. Beğenmeyen de kabul edecektir, sahip olduğumuz istikrarlı iktidarı.
İktidar konusundaki başarımızı, muhalefet konusunda gösteremedik.
Bunca yıl geçmiş oradan; ortada muhalefet adına birtakım ideolojik takıntılardın, geçen yüzyılda kalmış ucuz söylemlerden ve kişisel menfaat itiş-kakışından başka bir şey yok.
Alın CHP’yi…
Ülkenin hiçbir sorunu konusunda, ciddiye alınacak bir siyaset önerisi yok.
Türkiye Cumhuriyeti’yle ‘hesaplaşacağını’ alenen haykıranlarla aynı pilava kaşık sallarken; bir yandan da, “Yetişin dostlar!... Atatürkçülük, laiklik, Cumhuriyet elden gidiyor!...” diye avaz avaz bağırıyor.
Ülkeyi 20 yıldır yöneten, onlarca seçim kazanmış ve demokrasimize seviye atlatmış mevcut iktidarı, ‘Cumhuriyeti yıkmak istiyor’ kolaycılığıyla yermeye hevesleniyor.
Aldıkları genel seçim yenilgisinin üzerinden henüz bir yıl bile geçmemiş ve yerel seçimlere gidiyorken, CHP’de yine kişisel menfaat çatışmalarından başka bir etkinlik yok.
İstanbul ve Ankara’nın bazı ilçeleri ile İzmir gibi, ‘kupon’ dedikleri ve kazanmayı garanti gördükleri belediyeler üzerinde sen-ben kavgaları gırla gidiyor.
Bir yıl önce, tüm muhalefeti bir araya toplayıp, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirmek üzere yıkım ekibi kuran Kemal Kılıçdaroğlu, seçim sonrasında kaybettiği partisini yeniden ele geçirmek üzere kuliscilik yapıyor.
Kılıçdaroğlu’yu, kendi deyimiyle ‘sırtından hançerleyen’ mevcut Genel Başkan Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu’nun sıkıştırmaları karşısında, gidip Kemal Bey’den eman dileniyor.
10 ay önce, olmayan ‘Cumhurbaşkanı Yardımcısı Seçiminde’, yıkım ittifakı adına aday olan 7 muhterem, hiçbir şey olmamış gibi davranıyor.
Ekrem İmamoğlu, sanki kendisi de yenilgiden nasiplenmemişçesine, gözünü CHP Genel Başkanlığına dikmiş… Hatta şimdiden ‘Eşbaşkan’ olmayı başarmış (!). Genel Başkanlık koltuğunda oturan zatı istiskal ederek, garanti yerlerdeki aday belirleme yetkisini ele geçirmiş… Öyle ya, parayı veren düdüğü çalar. Genel Kurul zaferinin bir diyeti olacak elbet…
Ha, bir de İmamoğlu, İstanbul Belediye Başkanı olduğunu nihayet hatırlamış görünüyor…
İttifak adına CHP’nin Ankara Belediye Başkanı seçilen Mansur Yavaş, bu kez seçime bağımsız gidiyormuş modunda… CHP’siz seçim afişleriyle yürümeye çalışıyor.
Normal karşılıyoruz. Zira bu kez PKK’nın siyasî kanadıyla ittifak müzakereleri alenî yürüyor. Üstelik, genel seçimde bu kirli ittifakı perdeleme işlevini yerine getirmiş olan Meral Abla bu defa karşı yakadan ateş ediyor.
Kendisini ‘siyaset dehası’ sanan, yanında yürüdüğü arabanın gölgesini kendi gölgesi sanan, bir zamanların ‘böyyük’ Başbakan ve Başbakan Yardımcısı zatların sesi soluğu çıkmıyor. Yıkım ittifakına kirvelik yapan, ‘şeriatçıdan bozma demokrat tonton’un da ha keza…
Zaten onları ciddiye almak, siyasete saygısızlık olurdu. Geçelim…
Gelelim Meral Hanım’a…
Bir siyasetçi için, İP Genel Başkanı Meral Akşener’in düştüğü durum gerçekten ibretlik…
Üzerinden bir yıl bile geçmedi: Saraçhane Tiyatrosu’nda, ‘kardeşi’ İmamoğlu’nun, kamu görevlilerine hakaretten dolayı aldığı hapis cezasını birlikte kutluyorlardı. Buradan mağduriyet üretecek; tıpkı Erdoğan gibi, ülkenin tepe yönetimine ulaşacaklardı.
Hatta Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olduğunu unutup, o Almanya’da siyasî destek ararken, Saraçhane’de miting yapıyor; birbirlerinden mikrofon kapmaya çalışıyorlardı.
Bugün ise; “Benim afişlerimi kent panolarına astırmıyorsun…” tartışması üzerinden birbirlerine veryansın ediyorlar.
Meral Hanım, “Bize engelleme, Beştepe’den değil Saraçhane’den geliyor…” diye sızlanıyor.
İbretlik ki, ne ibretlik!...
Muhalefet adına sergilenen abuklukların sadece konu başlıklarını sıralamaya kalksak, köşemiz yetmez. Bu kadarla yetinelim.
Peki, iktidar cephesinde durum nedir?
AK Parti ve MHP’nin öncülük ettiği Cumhur İttifakı; sorunsuz, sıkıntısız ve kaprissiz şekilde yürüyor.
Çünkü orada post kavgası yok. Her parti, haddini ve yerini bilerek, ülke menfaatlerini gözeterek hareket edince, kısır kavgalara da gerek kalmıyor.
Dahası, tüm seçim çevrelerindeki adaylarını kavgasız-gürültüsüz belirleyip, etkileyici projeler ve kampanyalarla yollarına devam ediyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Cumhur İttifakı adına açıkladığı Seçim Beyannamesi bile, iktidar ile muhalefet arasındaki seviye farkını göstermesi bakımından yeter de artar bile.
Yazık!... Türkiye, böylesine bir muhalefeti hak etmiyor.
Hiç kimsenin, siyaseti bu kadar yozlaştırmaya hakkı yok.