Saha gerçekliği

Nihat Kaşıkcı

Nihat Kaşıkcı

Tüm Yazıları

Türk Devleti’nin, 40 yıldır devam eden PKK terörünü bitirme kararlılığı, saha gerçeklikleriyle birlikte devam ediyor.

Her ne kadar PKK/YPG tarafı ile Kandil Terör Baronları ve terörün siyasî uzantıları, bir ‘pazarlık’ umuduyla ayak sürümeye çalışsa da akıntı fevkalade güçlü. Yani, eşiğinde olduğumuz ‘Terörsüz Türkiye’ gerçekliğine direnmenin bir faydası yok.

Saha gerçekliğine bir göz atarsak… PKK/YPG/KCK terörüne karşı mücadele eden Türk Devleti, kapsamlı bir politika ve strateji yürütüyor.

Terörü Türkiye’ye karşı bir koz olarak kullananlar ile fiilî teröristler ve siyasî uzantılarının da neredeyse tamamı, ‘denizin bittiğinin’ farkında.

Şu son birkaç gün içinde, mevzunun tam ortasında yer alanlar ile kenarından geçenlerin beyanlarını kısaca gözden geçirelim:

TÜRKİYE NET VE KARARLI

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan: “Bizim PKK/YPG'ye verdiğimiz ültimatom ortada. Eğer askerî harekât olmasını istemiyorsanız, ne bizim tarafımızdan ne Suriye'deki yeni yönetim tarafından, bunun şartları bellidir. Gereği askerî harekâttır.”

Yani… PKK/YPG ‘gereğini’ yapmazsa, Türk Ordusu ve Suriye Millî Ordusu üzerine düşeni yapacaktır.

Başkan Recep Tayyip Erdoğan: “Bu kirli oyunun raf ömrü tükenmiştir. Terörle demokrasi yan yana olmaz. Terörle siyaset aynı kapta olmaz. Tarihî yol ayrımında tercihler daralmıştır. Ya o silahlar gömülecek ya da Türkiye’ye silah doğrultanlar gömülecek. Üçüncü bir yol yoktur.”

Karar da tavır da gayet net. Ya silahları teslim edip Türk Adaletine sığınacaksınız… Ya da sarı torbaya gireceksiniz.

Suriye Devrimi Lideri Ahmet Şara: “Suriye'nin PKK/YPG saldırı üssü olmasına izin vermeyeceğiz.”

Tefsire gerek yok. Artık Suriye, topraklarından Türkiye’ye tuzak kurulabilecek bir ülke değildir.

ABD DAĞINA KARLAR YAĞMIŞ

ABD'nin Seçilmiş Başkanı Donald Trump: “PKK Türkiye'nin düşmanıdır, yıllardır mücadele ediyorlar. Artık bu sonu gelmez savaşı bitirmenin zamanı gelmişti. Başkan Obama’nın PKK ile anlaşma yapması büyük hataydı.”

Trump, ABD’nin Orta Doğu macerasının, ülkesi için ‘katlanılması zor bir yük’ haline geldiğinin farkında. Yönetimi devraldığında, daha gerçekçi davranmasını beklemek yanlış olmaz.

ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşar Vekili John Bass: “Türkiye’nin güvenlik endişelerinin farkındayız. Suriye'nin yabancı terör örgütleri ve yabancı terörist savaşçılar için güvenli bir sığınak olmayacağı ve olmaması gerektiği konusunda, Türkiye hükümeti ile hemfikiriz.”

Esaslı bir Türk düşmanı ve ABD müesses nizamının en sadık elemanlarından olan John Bass, bu açıklamayı, 12 Ocak’ta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan tarafından kabul edildikten sonra yapmıştı. Her ne kadar ‘terör örgütleri’ derken, tek ayağını havaya kaldırıp, zihninde DAEŞ hayaletini canlandırdığını tahmin etsek de, Bass’ın hareket alanı hayli daralmış gibi… Yani o da ‘Yeni Gerçekliği’ kabul etmeye ve ‘geriBass’maya hayli yakın.

AKIL ÇİZGİSİ

Sırrı Süreyya Önder (Selahattin Demirtaş’ı ziyaret sonrası): “Eğer bu fırsatı da kaçırırsak, 72 taraf bu işe müdahil olacak. Var gücümüzle, heyetimiz, partimiz, dostlarımız ve kamuoyunda aydın, sanatçı bu sürece destek veren bütün kardeşlerimiz, her siyasal görüşten, ilk defa böyle geniş bir paydada buluştuk.”

Önder, o çevredeki en akıllı adamlardan birisi. İçinde bulunduğu çevrenin, terörden nemalanan şahıslar ve ülkeler tarafından nasıl da kuşatıldığının farkında. O yüzden, başlatılan çalışmanın bir an önce, başarıyla sonuçlanması temennisini dile getiriyor.

Ahmet Türk (Selahattin Demirtaş’ı ziyaret sonrası): “Türkiye'nin daha güçlü, Türkiye'nin Orta Doğu'ya demokrasiyi ihraç edebilecek bir noktaya gelmesini istiyoruz.”

Türk de PKK’ya müzahir unsurların en deneyimli ve ‘güngörmüş’ isimlerinden birisi… Yeni dönemde, Türk’ün ağzından; ‘özerklik’, ‘öz yönetim’ filan gibi lüzumsuz lafların çıkmadığını hatırlatalım.

Pervin Buldan (Selahattin Demirtaş’ı ziyaret sonrası): “Bu ziyaretten çok büyük bir moralle ayrılıyoruz. Çünkü hem Sayın Demirtaş'ın hem Sayın Mızraklı'nın bu sürece dair yapmış olduğu değerlendirmeler oldukça açık ve net. Her koşulda, her şartta bu sürecin arkasında olacaklarını ifade ettiler, bu bizim için çok kıymetli.”

Geçmişte hep ‘keskin sirke’ havalarında konuşan Pervin Buldan’ın, ‘akıl çizgisine’ gelmiş olması hayli umut vericidir. Pervin Hanım da saha gerçekliğini idrak etmiş görünüyor.

MAL MAL BAKMAK VEYA SIRTINI DAYAMAK

Eski Eşbaşkan Selahattin Demirtaş (DEM heyetiyle görüşme sonrası): “Yine bu kritik ve tarihi dönemde, Sayın Cumhurbaşkanı başta olmak üzere Sayın Devlet Bahçeli, Sayın Özgür Özel ve diğer tüm parti liderlerine, barış için aldıkları ve alacakları inisiyatifler nedeniyle teşekkürlerimi sunuyor, desteğimi iletiyorum. Her türlü kişisel, partisel çıkarın ötesinde, demokrasinin güçlenmesine dair atılacak her adımın tereddütsüz yanında olacağımı belirtiyorum.”

Her ne kadar Demirtaş, temkin adına bulanık durmaya özen gösterse de ‘Kobani Devrimi’ rüyası zamanlarında; Türk Devleti’nin, PKK’nın Fırat’ın Doğusuna geçişini ‘mal mal seyredeceğini’ söyleyen Selo’dan, bugünkü vaziyete erişmesi büyük bir aşamadır.

Eski Eşbaşkan Figen Yüksekdağ (adına Sırrı Süreyya Önder): “Figen Başkan'ımızla görüştük. ‘Omzumuza ne düşerse seve seve yerine getirmeye hazır bir şekilde bekliyoruz’ dedi.”

Figen Hanım’ın sözlerini çok önemsiyorum. Ne de olsa, ‘sırtını PYD’ye, YPG’ye, YPJ’ye yaslamaktan’, bugünkü ‘seve seve’ hallerine gelmiştir. Dahası, üzerine düşeni yapma niyetinin ötesine geçip, ‘hazır bir şekilde beklediğini’ beyan etmiş. Bu noktaya mim koyunuz.

MEVZU PAZARLIK KALDIRMAZ

Kandil Terör Baronu Murat Karayılan: “MHP’nin çözüm iradesi AKP’den daha güçlü. Gözlemlediğimiz kadarıyla sağdan soldan Türkiye siyasetinin ekseriyeti aslında Kürt sorununun çözümünden yanadır. Ancak AK Parti, çözüm yerine savaşı tercih etmektedir. AKP’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıları da süreci olumsuz etkiliyor.”

Karayılan, Türk Devleti’yle pazarlık gücünün az da olsa mevcut olduğunu sanıyor. Onun da hizaya gelmesi yakındır.

Tabii, Kandil Terör Baronlarının durumu, ayak takımı teröristlerden ve örgütün siyasî uzantılarından çok farklı. Ne de olsa onların, kaybettikleri zaman da ‘sahiplerinin kanatları altında’ yaşamaya devam etme şansları var.

Koskoca Almanya, Fransa, İsveç, ABD ve diğerleri, birkaç yüz evcil hayvanı beslemekten aciz değiller ya…

Son olarak, Mersin/Akdeniz Belediye Başkanı ve ekibinden bazılarının, PKK üyeliği suçlamasıyla tutuklandığını... Ve Akdeniz Belediyesi’ne, ilçe kaymakamının kayyum belediye başkanı olarak atandığını hatırlatalım.

Yani… Türk Devleti, PKK ve yancılarıyla herhangi bir pazarlık yapmıyor ve geri adım atmaya da niyetli değil. Herkesin, hesabını buna göre yapması gerekiyor.