Leş kargaları

Nihat Kaşıkcı

Nihat Kaşıkcı

Tüm Yazıları

‘Batı’ nedir? ‘Medeniyet’ mi? Eğer Batıyı medeniyet sayacaksak; Avrupa, Asya, Afrika ve Amerika kıtalarında yaptıkları katliamları, soykırımları nereye koyacağız?

Medeniyet dediğin, gittiği yere kaos değil düzen götürür. Kan ve gözyaşı değil, huzur ve refah getirir.

Son dönemlere bakarsak… Batı diye nitelendirdiğimiz Avrupa ve Kuzey Amerika ekseni, başta Ortadoğu ve Afrika olmak üzere, dünyanın dörtbir köşesini kan ve gözyaşına boğdu. Emperyalist yamyamların son yıllarda yaptıkları, insanı insanlığından utandıracak noktalara ulaştı.

Ortadoğu ve Afrika’daki halkların, özgürlük ve demokrasi uğruna yaptıkları devrimler, Batı tarafından çalındı. Biraz daha gerilere gidersek, sömürgeciliğin kapkara tarihine tanıklık ediyoruz.

Batının tavrı, Suriye ve Gazze meselesinde de değişmedi. Hiçbir zaman, buralarda yaşayanları insan olarak görmediler. Onlar için bölge insanları, yalnızca birer istatistikten ibaretti. O yüzden İsrail’in günlük ortalama 130 Gazzeli Müslümanı katletmesini seyrettiler. Azıcık üzerlerine gidilince, bütün riyakârlıklarıyla; “Ama İsrail’in güvenliği bizim için önemli…” diye başlayan cümleler döküldü, kirli dillerinden.

SURİYE HALKINA İHANET

Suriye halkı da başlarındaki zalim Baas diktatörlüğünü devirmek için ayaklanmıştı. Batı, önce bu özgürlük arayışını desteklermiş gibi yaptı. Tam da devrim başarıya ulaşmak üzereyken, zalim Esat’ın arkasında durdu. Yüzbinleri bulan Suriyeli Sünnî Müslüman, Batılıların nezaretinde; Esat rejimi, İran ve Rusya tarafından katledildi.

Bir tek Türkiye, mazlumların yanında ve tarihin doğru tarafında saf tuttu. Bunun ekonomik, sosyal ve siyasî bedelini de çok ağır şekilde ödedi, ödüyor.

Elbette verilen emekler, çekilen sıkıntılar boşuna değildi. İşte, Suriye halkı bir silkelenmeyle, 61 yıllık Baas diktatörlüğünü sırtından attı. Aynı zamanda, İran’ın sultasından ve Rusya’nın haksız mevcudiyetinden de azat oldu. Sırada ABD’nin, beslediği köpekleriyle birlikte Suriye’den kovulması var.

Elbette Suriye’deki devrimin en büyük destekçisi Türkiye’dir. ABD’nin seçilmiş Başkanı Trump bile, Suriye’de iplerin Türkiye’nin eline geçtiğini söylüyor.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Esat kaçar kaçmaz soluğu Ankara’da alıyor. Birçok ülkenin başbakanı veya cumhurbaşkanı, Türk muhataplarını arıyor, istişarelerde bulunuyor.

YÜZSÜZLÜK

Bu arada, AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen Hanımefendi Ankara’yı teşrif buyuruyor. O Ursula ki, Gazze meselesi her gündeme geldiğinde, “İsrail’in güvenliği bizim için önemli…” diye başlayan zırvalar saçıyor.

Von Der Leyen’in ziyareti üzerinde biraz durmak lazım. Yüzünde kalın bir deri bulunan bu hanımefendi, önce Türkiye’ye bir yağlama yapıyor. Suriyeli mülteciler konusunda yaptıklarımızı övüyor. Ardından, Avrupa Birliği olarak, bugüne kadar Suriye için 30 milyar doları aşkın harcama yaptıklarını söylüyor. Ama mülteciler için yaptıkları harcamayı 10 milyar dolar olarak beyan buyuruyor. Aradaki 20 milyar dolarlık farkı, isterseniz PKK hanesine yazın.

Ursula Hanım, rakamları açıklarken hiç yüzü kızarmıyor. 30 küsur üyeli zengin AB’nin, hepi topu 10 milyar dolar yardım yaptığını söylerken, Türkiye’nin sadece kamu kuruluşları aracılığıyla, Suriyeliler için en az 50 milyar dolarlık yükü omuzladığını hatırlamıyor.

Ha, bu arada Ursula Hanım, Suriye’deki yeni yönetime 60 milyon dolar kadar yardımda bulunacaklarını araya sıkıştırmayı da ihmal etmiyor.

Şimdi insanın ağız dolusu saydırası geliyor. Be hey utanmazlar!... Ukrayna’yı Rusya ile savaştırmak için yüzlerce milyar dolar verdiniz. Sizin ihanetiniz ve namertliğiniz yüzünden hayatları alt üst olan Suriyeliler için elinizin vardığı rakam buncağız mı? Neyse… Batılılar vermeyi değil, almayı bilir.

HÂLÂ DEAŞ SAKIZI ÇİĞNİYORLAR

Ursula Hanım bir de PKK/YPG’ye destek cümlelerini sıkıştırdı araya. Neymiş efendim? Suriye’de DEAŞ’ın yeniden canlanma riski varmış ve buna izin veremezlermiş.

Yahu, bütün dünyayı aptal mı sanıyorsunuz? Yoksa salağa yatmak çok mu hoşunuza gidiyor? Ortada DEAŞ diye bir örgüt mü var? ABD ve Avrupa’nın gizli servis laboratuarlarında özene bezene kurgulanmış bir sanal örgütten bahsediyoruz.

Bu sanal örgüt adına eylem yapacak bir yığın öküzü bulmak da pek zor olmadı. Hollywood stüdyolarında yaptığınız çekim ve kurgularla, kendi halklarınıza ‘adam kesen, zalim ve insanlık düşmanı Müslümanlar’ (!) profilini de itina ile çizdiniz. Sonra da örgütün başındaki Ebubekir el-Bağdadî (ki, el-Britanî demek daha doğru olur), ABD’nin yaptığı bir operasyonla ‘öldürüldü’ (!). Tabi, tıpkı Usame bin Ladin vakasında olduğu gibi, Bağdadî’nin öldürülmesine dair ne bir resim, ne de ceset gösterildi. O şimdi başka bir kimlikle, başka bir yerde görevini ifa ediyor olmalı.

HTŞ’yi yıllardır terör örgütü sayan ve rejimin devrilmemesi için her türlü namussuzluğu yapan Batılılar, Esat’ın kaçışının hemen ardından Ankara ve Şam’a koşmaya başladılar. Bu arada, HTŞ’nin terör örgütü listesinden çıkarılmasını dahi dillendiriyorlar. Bütün riyakârlıkları ve yüzsüzlükleriyle birlikte…

Şimdilerde Suriye’nin yeniden inşası için rakamlar havada uçuşmaya başladı. Orta vadede 400 milyar dolardan, uzun vadede ise 750 milyar dolardan bahsediliyor. Çok büyük ve iştah kabartan bir pasta…

Batılı leş kargaları, bu pastadan en büyük dilimi kapmak için üşüştü. Lakin bu defa pabuç o kadar ucuz değil. Suriye’de yapılacak işler, artık Ankara’dan onay almak zorunda olacak. Hele bir de şu Amerika’yı, binlerce TIR silahla donattığı, milyarlarca dolarlık destek verdiği teröristleriyle birlikte Suriye’den söküp atalım da… Sonrası çorap söküğü gibi…

Unutmadan; İsrail adlı terör örgütünün de sırası geliyor.