Karar anı geliyor
Amerikan kurulu düzeni, DEAŞ üzerinden kurguladığı oyunu sürdürmek için son çabalarını sergiliyor. Geneli ‘eski ABD askeri’ olan ve ne hikmetse bir kısmı Müslüman adı taşıyan eylemciler, hem de pikaplarının kıç tarafına, sözde ‘DEAŞ Bayrağı’ da takmış halde terör saldırısı yapıyor.
Doğrusu bu ucuz oyundan sadece biz değil, Amerikan kamuoyu da sıkıldı. Bildiğimiz ve artık kimsenin yutmadığı, basit Amerikan kurguları… Akıl ve zekâ belirtisi taşımayan bu kurguların işlevselliği, giderek ortadan kalkıyor. Deyim yerindeyse, artık kimse bu ucuz numaraları yemiyor.
Seçilmiş Başkan Donald Trump yönetimi devralana kadar, bu temcit pilavına muhatap olmaktan kurtulamayacağız. Neticede Trump, DEAŞ soslu ucuz terör eylemleri üzerinden, FBI’ı suçlayan açıklamalarda bulunarak, yönetimi devraldığında ‘gereğini yapacağı’ mesajını verdi.
Görünen o ki, Trump yönetimindeki ABD, Suriye başta olmak üzere, Orta Doğu’daki, maliyeti katlanılamaz hale gelen mevcudiyetini azaltma yoluna girecek.
BÜYÜK SİYASET
Gelelim terörün bize doğru olan uzantılarına… Türk Devleti, güzel bir zamanlamayla, Suriye’deki etkinliğini ve PKK’yı bitirmeye yönelik hamlelerini eşleştirdi. Dikkat ediniz; son birkaç aydır hem devrik diktatör Beşşar Esat’a, hem de PKK terör örgütü ile siyasî uzantılarına, yürüttükleri saçma sapan siyaset ve eylemlerden vazgeçmeleri yolunda epeyce çağrı yaptı.
Esat, Türkiye’nin iyi niyetli çağrılarını ‘acziyet’ gibi algıladı. Sonunda, kafasına bombalar yağdırıp vatanından kovduğu milyonlarca mazlumu düşürdüğü ‘vatansızlık çukuruna’ kendisi düştü. O artık denklem dışı…
Şimdi PKK ve yancıları için de ‘karar anı’ geldi. Yolun sonu görünüyor. Türk Devlet Aklı, çok cesur ve ileri bir adım atarak, PKK ve müzahiri Kürt siyasetine dönük, ‘akıl çizgisine gelme’ çağrısını, ‘en ters köşeden’, bizzat MHP Genel Başkanı Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeli’nin ağzından yaptı.
Her ne kadar tünelden önceki son çıkış kıymetinde olsa da PKK ve müzahir unsurlarının, ‘örgütü lağvetme’ çağrısının gereğini derhal yapmasını beklemiyoruz. Başta DEM Parti yöneticileri olmak üzere, bugüne kadarki ‘kazanımlarını’ (!) PKK’nın varlığına bağlayanların, bir anda tasfiye kararı alması uzak bir ihtimal.
ŞUBAT BEKLENTİSİ
Dolayısıyla onlara biraz ‘hazım zamanı’ tanımak gerekiyor. Bununla birlikte bu hazım süresinin çok uzun olmayacağını, karar eşiğinde olan zevatın unutmaması lazım. DEM üzerinden yansıtılan havaya bakarsak, PKK elebaşı Öcalan’ın ‘örgütü tasfiye çağrısı’, önümüzdeki şubat ayında gelecek gibi… Tabii bu çağrı sonrasında da bir miktar, ‘kendi içinde tartışma’ ve yeni gerçekleri kabullenme süreci yaşanacak. Süreç içinde, Kandil ve DEM’den çatlak sesler gelecek.
Elbette Türk Devlet Aklı; aylar öncesinden hesapladığı, siyasetini oluşturduğu, stratejisini belirlediği yeni durumun ‘muhtemel taktik hamlelerini’ de planlamıştır. Yani hiçbir durum ‘kontrol dışı’ değil. Dahası; PKK, DEM ve tabandaki müzahir unsurların, muhtemel farklı karar ve davranışlarına göre de B, C, D planları yapılmıştır.
Dr. Bahçeli’nin ısrarlı ve istikrarlı çıkışları ve Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlı duruşu, DEM Parti ve yancılarını karar almaya zorluyor.
TALEP EDİLEBİLECEK NE KALDI?
Yeni politikanın temel niteliklerinden birisi; Türk Devleti’nin, PKK ve destekçileriyle herhangi bir pazarlığa girmeyeceğidir. Yeni durumun, 2013-2014’teki ‘açılımın’ benzeri veya devamı olacağını sananlar, yanıldıklarını az bir zaman sonra anlayacaklar. Zira bugün şartlar, dünle kıyaslanamayacak kadar değişmiştir.
Esasen ayrılıkçı Kürt hareketinin, ‘özerklik’ veya ‘bağımsızlık’ gibi, olmayacak talepler dışında, isteyebileceği pek bir şey de bulunmuyor. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti, hangi etnik veya dinî kökenden olursa olsun, hiçbir vatandaşını diğerinden ayrı tutmuyor; tüm vatandaşlarını eşit kabul ediyor.
Dahası, ‘kalkınmada öncelik’ kalıbına konularak, kendisini etnik ve mezhepsel olarak ‘farklı’ görenlere, azımsanmayacak imtiyazlar sağladığı da bir vakıa. Yazı konumuzun dışına çıkıp da gereksiz bir tartışmaya girmemek için, bu konuyu uzatmıyorum.
DEVRİ GEÇMİŞ YAMYAMLARIN KÜÇÜK HESAPLARI
PKK ve yancılarının tasfiyesi bağlamında, dikkatimizi çekmesi gereken bir husus da, ABD ve AB mahfillerinin, Suriye’deki yeni yönetime dönük ilgileri ve akıl verme gayretkeşlikleridir.
Hatırlayınız… Ahmet Şara önderliğindeki devrim güçleri yönetime hâkim olur olmaz, ABD’li dış siyaset yetkilileri ve AB’nin politika yapıcıları, derhal Şam’ın eşiğini aşındırmaya başlamıştı. Bunlara son olarak, Almanya ve Fransa dışişleri bakanlarının birkaç gün önceki Şam ziyareti eklendi.
Her iki emperyalist ülke bakanlarının ısrarla vurguladığı husus; ‘Kürtler’ diye kılıf yakıştırdıkları PKK/PYD’nin, tümden tasfiyesini önlemeye yönelikti.
Tabii kendilerini çok akıllı, muhataplarını da ahmak zanneden Alman ve Fransız Dışişleri Bakanları, Şam’daki yeni yönetime akıl verirken, PKK/PYD’nin silahlı unsurlarının, yeniden düzenlenen Suriye Silahlı Kuvvetleri içinde yer almasını talep ettiler.
YENİ GERÇEKLERİ KABULNENECEKLER
Bu emperyalist yamyamların hesaplayamadıkları husus şudur ki; ne kendileri eskiden olduğu gibi ‘emir verebilecek’ konumdalar, ne de Türk Devleti, himayesini üstlendiği yeni Suriye yönetimini, bu kemirgen Avrupalılara karşı korumaktan aciz durumdadır.
Yani şöyle: başta Almanya ve Fransa hariciyesi olmak üzere, bütün AB ülkelerinin politika yapıcılarının, Türkiye’nin ‘etkili aktör’ konumunda bulunduğu ‘Yeni Gerçekleri’ kabul etmek gibi bir mecburiyetleri var. Kuyruklarını tava sapı gibi dik tutmaları, muhatap oldukları mecburiyeti ortadan kaldırmıyor, kaldıramayacak.
Belki onların da biraz ‘hazım sürecine’ ihtiyacı var. Ne de olsa henüz, ‘öldüklerinin farkında değiller’. Ya da öyle görünmeyi bir ‘siyaset’ sanıyorlar.
Sözün özü; PKK ve müzahir unsurları ile bunları kiralık terör yapılanması olarak kullanan destekçi ülkeler için karar anı gelmiştir ve bu kaçınılmazdır.
Hep birlikte keyfini çıkaralım ve hayli zamandır başlamış olan 'Türk Yüzyılı'nı selamlayalım.