İhanet henüz bitmedi, agâh olmak gerek
Tarihin gördüğü en büyük ihanet olan 15 Temmuz darbe-işgal girişiminin üzerinden tam 7 yıl geçti. Türk Devleti, geride kalan 60 yılda iliklerine kadar işlemiş FETÖ habis urundan arınmak için; 2013 yılından itibaren örtülü, 15 Temmuz 2016’dan bu yana da aleni bir mücadele veriyor.
Geride kalan 7 senede, askeriye, yargı, emniyet ve diğer devlet organlarına çöreklenmiş 100 bini aşkın FETÖ pisliği ayıklandı. Kimsenin kuşkusu olmasın, yargının delil yetersizliği veya başka gerekçelerle mahkûm edemediği bir o kadar FETÖ alçağı da paçasını kurtarmayı başardı.
Peki, her şey yoluna girdi mi?
Bir kere, kamunun dışındaki örgüt elemanlarına çok da fazla dokunulduğu söylenemez. ByLock kullanan veya sümüklü papazın çağrısıyla Bank Asya’ya para yatıran ve iyi bir halt yiyormuşçasına, para yatırmanın gerekçesi olarak, “Fethullah Gülen Hoca’nın çağrısı üzerine…” şeklinde notlar düşen ahmaklar hariç, kamu dışındaki FETÖ’cülere ilişilmedi.
Ya kamudakiler tamamen temizlendi mi?
İsterseniz ferasetinizi kullanarak, “Hayır!... Çoğu olduğu yerde uykuya geçmiş durumda…” diyebilirsiniz.
Ya da, en son ortaya çıkan ‘Garson’ dosyası içeriğinden hareketle, valilik, emniyet müdürlüğü gibi makamlar dâhil, bir yığın önemli görevde bulunan binlerce FETÖ mensubu olduğunu idrak edebilirsiniz.
Hatta bazı tanıdığınız ve FETÖ iltisakını bildiğiniz tiplerin, TRT de dâhil olmak üzere, birçok devlet kurumunda çalışmaya devam ettiğini görebilirsiniz. Haber programları da sunan bu tiplerin, özellikle Hükümet ve Cumhurbaşkanının icraatlarını anlatırken yüzlerinde beliren riya ifadesine dikkat kesilin lütfen. Eminim, bu gibilerin yüzünden akan riyayı rahatlıkla görebilirsiniz.
Kamuda halen birçok kripto FETÖ elemanının bulunması, Türk Devletinin bu namussuzlarla yeterince mücadele etmediği anlamına gelmiyor. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, devletimizin tüm unsurları, bu karmaşık terör yapısıyla canhıraş bir mücadele yürütüyor.
Fakat, karşı karşıya bulunduğumuz yapı, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir terör-istihbarat örgütüdür. Geçmişteki Hasan Sabbah Haşhaşîleri, Tapınak Şövalyeleri ve Cizvit Tarikatı keşişleri bazı yönleriyle FETÖ’yü andırıyor. Lakin FETÖ, tarihteki tüm gizli-terörist yapılanmaların çok daha ötesinde, çok daha geliştirilmiş ve karmaşık bir yapıdır.
Mesela Haşhaşiler, yaptıkları/yapacakları suikast ve sabotaj sonucu öldürüleceklerini bilir; fakat ölünce Sabbah’ın himmetiyle doğrudan Cennete gideceklerine inandıklarından, eylemlerini inkâr etmeden ölüme rıza gösterirlerdi.
Tapınakçılar da yaptıkları suikast ve diğer kötülükleri, kendi kahramanlıklarının bir nişanesi kabul ederdi.
FETÖ namussuzları, sümüklü kardinalin deyimiyle, hava gibi varlıkları bilinir ama görünmezler. Her türlü ahlâksızlığı, namussuzluğu, sahtekârlığı, suikastı, iftirayı yaparlar; fakat yaptıkları pislikleri inkâr ederler. Nitekim, binlercesinin katıldığı, onlarca uçak ve yüzlerce tankla yapmaya kalkıştıkları darbe-işgal girişimini bile inkâr etmeye, ‘tiyatro’ diye nitelemeye kalkıştılar.
Şerefsiz darbeci mahkemede yargılanıyor. Hâkim, delil olarak kendisinin darbe resimlerini ve görüntülerini kendisine gösteriyor. “Bu kişi sen misin?” diye sorduğunda, aldığı cevap, “Bana benziyor ama ben değilim…” oluyor.
Hâkim, bazı FETÖ mensuplarının isimlerini tek tek sayarak, adı geçenleri tanıyıp tanımadığını soruyor, namussuz herif, bizzat eşinin de adı dâhil, her isim için “Tanımıyorum…” diyor.
Darbe gecesi Akıncı üssünde bulunup da darbeyi yöneten sivil hainler, “Orada ne arıyordun?” sorusuna, “Satın almak için tarla bakıyordum…” karşılığı verecek kadar pişkinler.
Yani karşımızda, onur ve haysiyetten, ahlâk ve namustan zerre nasiplenmemiş, hiçbir erdemli ilkesi bulunmayan bir terör-istihbarat örgütü var.
Dolayısıyla bununla mücadele etmek, özellikle kamudakileri tespit etmek ve tespit edilenlerin örgüt üyeliğini veya iltisakını ispatlamak o kadar kolay bir iş değil.
Çok şükür ki, kusursuz cinayet olmayacağı gibi, kendisini yüzde yüz gizleyen örgüt ve bunun üyeleri de olamıyor.
Nitekim Garson kod adıyla itirafçı olan önemli FETÖ elemanından ele geçirilen telefon hafıza kartlarının şifresinin 6 yıllık bir emekle kırılması, onbinlerce FETÖ itinin deşifre olmasına imkân sağlamış bulunuyor.
Devletimiz, hiç vakit kaybetmeden, kamu kurumlarındaki deşifre edilmiş bu kriptoları bünyesinden atmalı, yargıya teslim etmelidir.
Gelelim sivil yapılanmaya ve sempatizan kitleye…
FETÖ’ye, ‘dindar cemaat’ zannıyla sempati duyan, yardım eden, evladını kaptıran mütedeyyin kitleri, 15 Temmuz’a rağmen hepimiz ‘masum’ saymıştık. Bekledik ki o kitle, Türk Devletine, ABD hesabına darbe yapıp işgal için tezgâh hazırlayan bu terör yapılanmasının içyüzünü görsün ve yaptığı yanlıştan dönsün…
Geçen 7 yıl bize şunu gösterdi: FETÖ virüsü, tedavisi olmayan bir virüstür. Bulaştığı kişilerdeki akıl, izan, insaf, merhamet, feraset, basiret gibi yüce algıları tamamen köreltiyor ve o kişiyi adeta bir ‘yarı tanrı peygambere’ tapınır hale getiriyor.
Etrafınızdaki tanıdığınız FETÖ sempatizanlarına bir bakın… Hatta arkadaşınız olan ve FETÖ sempatizanı olduğunu bildiğiniz tiplerin sosyal medya paylaşımlarına dikkat kesilin. En küçük bir pişmanlık, geri adım, silkelenme, toparlanma göremezsiniz.
Bu mankurtların bir kısmı, 15 Temmuz’un ‘darbe olmadığını’ veya ‘FETÖ tarafından yapılmadığını’ iddia edecek kadar gerçekliği kaybetmiştir.
İçlerindeki kurnaz ve sıfır kişilik sahibi olan namussuzlar ise, “Ne var yani darbe yaptıysak. Bu kez başaramadık ama hiçbir şey bitmedi; mutlaka başaracağız…” pişkinliğini sergilemektedir.
Adını net koyalım: Kardeşimiz dahi olsa, pişmanlık göstermeyen ve geçen 7 yıla rağmen yanlıştan dönmeyen bu kişilerle, artık hiçbir hukukumuz kalmamıştır. Kendi adıma söyleyeyim; geçmişte can ciğer dost dahi olsak, ben bu tiplere en küçük bir saygı duymuyorum ve bu durumu onlara hissettirmek için elimden geleni yapıyorum.
Bir kez daha vurgulamak isterim: İster kamuda, ister özeldeki FETÖ unsurları, isterse ‘ibadette’ zannettiğimiz sempatizan kitle olsun; Türk Devleti vatandaşlığı, Türkiye’nin bir nefes havası ve bir yudum suyu bunlara haramdır. Mümkünse bunların tamamı bu ülkeden sökülüp atılmalı; havamızı ve suyumuzu kirletmelerine fırsat verilmemelidir.
15 Temmuz’da zirve yapan FETÖ ihaneti henüz bitmedi, hepimizin agâh olması lazım.