Evet, gerçekten de uçurumu ıskalamışız
Cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM’de yemin ederek göreve başladı.
Yardımcısı olarak atadığı 5 genel başkan ve 2 belediye başkanı da yemin ederek, Beştepe Külliyesi’ne geçti.
Sonrasında kabine üyelerinin ataması ve yemin töreni yapıldı. HDP kontenjanından bakan yapılanların yemin törenlerinde bazı çıkıntılıklar ve sorunlar yaşansa da Kandil’den gelen “Oturun yerinize!...” uyarısıyla, hepsi hizaya geçti.
Bakan ve yüksek bürokrasi atamalarında, Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu ile yardımcıları arasında, dışarıya fazla yansıtılmayan ciddi gerilimler yaşandı.
Zafer Partisi ile yapılan gizli protokol gereği verilen bakanlıklar ve MİT Başkanlığı, sadece HDP ile değil, İYİ Parti ve diğer ortaklarla da orta şiddette huzursuzluğa sebep oldu.
Gelecek Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Ahmet Davutloğlu, her kabine toplantısında ‘klasını konuşturma’ gayretiyle, görüşülen tüm konuları sonuçsuz bırakmasının yanında, hep daha fazlasını istediği için diğer ortaklardan tepki görüyor.
İYİ Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Meral Akşener, masadan kalkıp geri dönme sürecinde yediği küfür ve zılgıtların, dahası ‘Ümit Özdağ uzlaşısının’ getirdiği kırıklığı bir türlü üzerinden atamıyor; her toplantıda maraza çıkarıyor.
DEVA Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Ali Babacan, AB ülkelerinden ‘kıymetli alkışlar’ getirecek icraatın bir an önce hayata geçirilmesi için sürekli bastırıyor; fakat diğer ortakları bir türlü istediği tempoya yükseltemiyor.
SP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Temel Karamollaoğlu, her toplantıda ‘Merhum Erbakan Hocamız’la başladığı mevzuları, “Aslında Kral 3. Charles da gizli bir Müslümandır. Hatta sünnetlidir. Bu bilgiler kesindir ve kaynağım da ‘içeriden’ bana aktarıyor…” kıvamına getiriyor.
İBB Başkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Ekrem İmamoğlu, her toplantıda, Cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun önüne geçmeye, son sözü kendisi söylemeye, ülkeyi ve CHP’yi yönetme erkini etkin şekilde kullanmaya çalışıyor.
Tabii, Cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu duruma fena halde bozulsa da ‘aman ağzımızın tadı kaçmasın Alirıza Bey’ havalarında, “Ya sabır…” çekiyor; bir yandan da içine düştüğü kurt kapanından çıkış için oyun kurma arayışlarını sürdürüyor.
ABB Başkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Mansur Yavaş, uyum konusunda pek bir sorun çıkarmayıp, “Beni etliye-sütlüye karıştırmayın, fazla da konuşturmayın…” tavrını ihtimamla koruyor.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve DP Genel Başkanı Gültekin Uysal (inşallah adını yanlış hatırlamadık), ekip içindeki en sessiz ve uyumlu kişi. Kendisine lütfedilen birkaç bakan yardımcılığı ve genel müdürlük için Kılıçdaroğlu’ya ‘hamd-ü senalar’ ederek, eline geçirdiklerinin tadını çıkarmaya çalışıyor.
HDP’liler, Ümit Özdağ’a verilenlere fena halde içerlemiş ve ‘CHP’li PKK’severler’ üzerinden kendilerine altın tepside sunulan bakanlık, bakan yardımcılığı, üst düzey bürokratik görevler ve kurul üyelikleri ile alt düzey kadrolar gerçeğinin ‘aleniyete dökülmemesinden’ büyük rahatsızlık duysalar da Kandil’deki ağababalarının kaş çatıp göz belertmesi karşısında, sükûnetlerini büyük ölçüde muhafaza ediyor.
Rivayet o ki, Murat Karayılan, Cemil Bayık, Duran Kalkan ve Mustafa Karasu, önde gelen HDP’lileri arayarak, “İleri geri konuşmayın. İmralı artık inisiyatif sahibi değildir. Demirtaş’ı da fazla ciddiye almayın. Aksi halde özeleştiri vermek zorunda kalırsınız.” diyerek, anladıkları dilden uyarıda bulunmuş.
Arada bir ‘İki Sırrı’lar çıkıntılık yapsa da onların çıkıntılıkları, hem ortaklarına ayar verme amaçlı, hem de ‘delidir, yeridir’ kıvamında geçiştiriliyor.
‘Türkiye’nin yetiştirdiği en büyük hesap uzmanı’ olan Cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu, tüm bu sonsuz bilinmeyenli denklemler karşısında ne yapacağını şaşırmış durumda; her toplantıyı, hiçbir önemli karar almaksızın geçiştirmeye çalışıyor.
Zira tüm ortaklar, her konuyu farklı bir yöne çekmeye çalıştığından, zaten herhangi bir karar almak da mümkün olmuyor.
Kılıçdaroğlu, yapılması gereken rutin Cumhurbaşkanlığı görevlerini ise ‘Ajansa’ havale ederek, en azından iyi-kötü vergi toplanmasını ve başta memur maaşları olmak üzere, devletin asgari ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlama yoluna gidiyor.
Bütün bu yaşananlar karşısında Yüce Türk Milleti ise, ‘No’la ellerim kırılsaydı…’ içerikli türkü ve şarkıların yepyeni türlerini havalandırmakla meşgul…
….
Fazla mı karamsar bir senaryo oldu?
Bırakalım 6 artı bilmemkaç paydaşlı masa otaklığını, sadece CHP içinde son birkaç ay içerisinde yaşanan ‘süper ego’ çekişmelerine bir göz atın…
Ortalığa saçılan ‘gizli protokolleri’…
Şu anda varlığından bile haberdar olmadığımız ihanet belgelerini bir düşünün…
Yerel seçimler için PKK’nın siyasî uzantılarıyla varılan ‘kent uzlaşılarına’ bir bakın…
CHP listelerine konulan HDPKK’lı ve CHPKK’lı şahısları gözünüzün önüne getirin.
CHP Afyonkarahisar Belediye Başkan Adayı ağzıyla dile getirilen isyana… Sonra bu isyanın, DEMPKK cenahındaki muhtemel kaymayı önlemek üzere, bizzat ‘Sanal’ Genel Başkan tarafından yalan söylenmek suretiyle düzeltilmesi çabasına… Ve nihayet, Sanal Genel Başkanın gerisindeki ‘Zamansız’ Genel Başkanın kendisi olduğunu hatırlatırcasına, torbanın yırtık yerinden başını uzatıp, amiri konumunda olan kadın adaya had bildirmesini…
Dahası, kamuoyuna yansıyan tüm bu pespayeliklerin, aslında buzdağının görünen kısmı mesabesinde bile olmadığını…
Geri planda nice ‘Ajans Oyunları’ döndüğünü zihninizde canlandırın…
….
Evet… Türkiye 10 ay önce tam da uçurumu teğet geçmiş.
Abarttığımı mı düşünüyorsunuz?
28 Mayıs 2023’te, her 100 seçmenden sadece 1.5’i oyunun rengini değiştirmiş olsaydı, yukarıdaki senaryoyu mumla aratacak ‘gerçeklerle’ yüzleşmek zorunda kalacaktık.
Ya Rabbi!... Bizlere basiret, göz ve gönül açıklığı ver. Yanılacak olursak, bizleri düzelt. Türk Milletine ve Ümmet-i Muhammed’e yardım et. Amin…