Dursun bu hayâsızca akın
İnsanlık, tüm inanç ve ideolojilerden bağımsız olarak, bir beka sorunuyla karşı karşıya bulunuyor. İblisin çocukları, adını ‘cinsiyet eşitliği’ koyarak, adeta cıcılı-bıcılı ambalajlar içinde, insanlığın sonunu getirecek bir hamle yaptı.
Yıllardır yürütülen bir amansız kampanyaya muhatap, insanlık âlemi. Adına LGBT dediler. Arkasına başka şeyler eklediler. Yetmedi bir de (+) koyarak, adeta insanlıkla alay edercesine, “Arkamızı açık bıraktık, istediğimizi sokuştururuz…” demeye getirdiler.
Sonra en güzel renkleri, gökkuşağını çaldılar. Ve maalesef, meselenin idrakinde olmayan bazı siyasî partiler ve hareketler, basit çıkarlar uğruna, İblisin çocuklarının bu soysuzca, hayâsızca akınına destek oldular.
Üç-beş oy getirecek hesabıyla, insanlıktan çıkmış bu utanmazların, ‘onur yürüyüşü’ adı altındaki onursuzluk, zillet yürüyüşlerinde boy gösteren siyasetçi müsveddeleri gördük. Sonrasında, seçim kazandıkları belediyelerde, cinsiyetleriyle kavgalı bu İblis çocuklarına yer tahsis ettiler, maddî imkânlar aktardılar.
HAYÂSIZCA AKIN
Bu hayâsız yürüyüş, adım adım mevzi kazandı, giderek ‘hayâsızca akına’ dönüştü. Önce çocuklarımıza el attılar. Dijital yayın platformlarındaki sınırsız imkânları kullanarak, henüz kişilikleri oturmamış, bilgi ve deneyimleri olgunlaşmamış yavrularımızı, ailelerine ve bizzat kendi fıtratlarına karşı isyana teşvik ettiler.
Dediler ki; “Kadın ve erkek diye doğuştan gelen bir cinsiyet yoktur; bireyler cinsiyetlerini kendileri belirlemelidir…” İnsanın doğasından gelen en sağlam alametleri, apaçık belli olan delilleri bile inkâr ettiler.
Yaptıkları propagandalarla, Siyonist baronların parasal ve toplumsal güç desteğiyle, muhatap oldukları kitleleri, ‘sütün siyah olduğuna’ bile ikna etmeyi başardılar.
İBLİS’İN İSYANI
“İblis; Rabbim, azgınlığımdan ötürü aleyhimde hüküm vermene mukabil, ben de yeryüzünde onlara günahları süsleyip güzel göstereceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım’ dedi.” (Hicr Suresi, 39. Ayet)
Yazık ki, İblis’in, Yüce Allah’a karşı bu isyanı, bugün bizzat İblisin çocukları haline gelmiş insan müsveddeleri eliyle hayata geçiriliyor.
Yanlış anlaşılmasın: Biz ‘günahkâra değil günaha düşmanlık’ peşindeyiz. Kimsenin, kişisel hayatında ne yaptığıyla, cinsel eğilimini ne yönde kullandığıyla ilgilenmiyoruz. Bizim itirazımız, Lut kavminin helakına sebep olan bu sapkınlığın, ağır bir propaganda bombardımanı altında, bütün insan nesline dayatılmasınadır.
ÖZGÜRLÜK DEĞİL DAYATMA
Adını koyalım: LGBT ideolojisi olarak da tanımlayabileceğimiz bu sapkınlık, kendi halinde bir ‘özgürlük arayışı’ değil; tam tersine, normal ve ahlâklı insanlar üzerinde giderek ağırlaşan bir baskıya dönüşmüş bulunuyor.
Bu hayâsızca akının hedefinde, insanlık çadırının ana direği ve son savunma kalesi olan ‘aile kurumu’ yer alıyor. Sadece Müslümanlar, Hıristiyanlar yahut Museviler değil; dinli-dinsiz, o mezhebe veya bu mezhebe mensup, şu veya bu siyasî görüş veya ideolojiye inanan tüm insanlık ailesi yok edilmek isteniyor.
İşte bu hayâsızca akına karşı, Büyük Aile Platformu tarafından, 15 Eylül Pazar günü, sessiz bir protesto yürüyüşü gerçekleştirildi. 2022’den beri tekrarlanan Büyük Aile Yürüyüşünün, bu defa üçüncüsü gerçekleştirildi.
Platform bünyesinde, son kale olan aile kurumunu savunmak amacıyla bir araya gelen 400’den fazla STK, bağırıp çağırmadan, oraya-buraya saldırmadan, onurlu bir eylem gerçekleştirdi.
FARKLI SİYASÎ GÖRÜŞLERİN TEMSİLİ
Bu eylemin en özel yanı ise, Büyük Aile Platformu çatısı altında, aile kurumuna sahip çıkmak üzere bir araya gelenler içinde, farklı siyasî görüş ve ideolojilere mensup STK’ların da bulunmasıydı.
‘Dursun bu hayâsızca akın’ temasıyla icra edilen eylem başlangıcında, katılımcı STK’ları temsilen nitelikli konuşmalar yapıldı. Eyleme katılan Cumhuriyet Kadınları Derneği’nin Genel Başkanı Prof. Dr. Tülin Oygür’ün konuşması, kanımca en önemli konuşmaydı. İki sebepten dolayı… Birincisi, Cumhuriyet Kadınları Derneği’nin, mümeyyiz karakteriyle, ‘sol kimlikli’ bir STK olması… İkincisi, Dernek Başkanı Tülin Oygür’ün, çok net bir kanun önerisiyle, LGBT propagandasının ve eylemlerinin kesin şekilde yasaklanmasını teklif etmesidir.
Diğer taraftan, Dr. Doğu Perinçek’in Genel Başkanı olduğu Vatan Partisi’nin ve yayın organı olan Ulusal Kanal’ın, LGBT dayatmasına karşı sağlam duruşu ve yaptığı yayınların yanı sıra, Büyük Aile Buluşması’na verdiği katkıların çok değerli olduğunu düşünüyorum. Çünkü, sapkın dayatma karşısında aileyi savunmak, sadece muhafazakâr milliyetçilerin meselesi değildir.
İnsanlık onuru; aile kurumunu ve nihayetinde insan neslini yok etmeyi amaçlayan, İblisin çocukları tarafından yürütülen bu sapkın dayatmaya karşı galip gelecektir. Bu sert sürecin en az hasarla atlatılabilmesi adına, başta Büyük Aile Platformu olmak üzere, elini taşın altına koyan herkesin emeğini kıymetli buluyor ve kutluyoruz.