Düğün tamam, sıra nikâhta
CHP ile DEMPKK’nın flörtü, nihayet düğün törenine yetti. Karşılıklı yapılan ziyaretler ve sonrasında yapılan keyifli açıklamalar, 31 Mart 2024 Yerel Seçimlerine, iki partinin birlikte girmesinde mutabakat sağlandığını beyan etti. Kaldı şimdi resmî nikâh. Yani protokol imzası…
Geçen seneki 14 ve 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçilerinde, CHP’nin hem kendi adına hem de 6 artı bilmemkaçlı masa adına HDPKK ile yürüttüğü gizli ilişki, parti sözcüleri tarafından sürekli yalanlanmıştı.
Herkesin gördüğü aleni ilişki, resmî olarak inkâr edilmişti. Ki, ‘ultra milliyetçi’ (!) İyi Parti de bu inkârın gölgesine sığınarak; “Masa orada, hani HDP nerede? Biz masada 6 kişiyiz…” diyerek, deyim yerindeyse ‘salağa yatmıştı’. Tabi onlar salağa yatsa da bu aziz millet böyle ucuz numaraları yemiyor.
Bu kez oyunun kuralları değişti. İP’in, Masa ve CHP ile olan ipini koparması, CHP’yi fena halde zora soktu. Bilhassa Ankara ve İstanbul’u, hatta Mersin, Adana ve Antalya’yı kaybetme riski hayli yüksek.
Öte yandan, DEMPKK da aralarındaki ilişkinin gizli gizli sürdürülmesinden fevkalade rahatsız olunca, CHP için, tüm riskleri göze alarak, DEMPKK ile masaya oturmak kaçınılmaz hale geldi.
Geriye doğru baktığımızda, son 3-4 senedir CHP’nin, sürekli HDPKK çizgisine doğru kaydığı aşikârdı. Nitekim terörden hükümlü Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’ya sahip çıkmalar, her fırsatta onlara selam göndermeler… Kamu kaynaklarını PKK’ya aktaran ve teröre yataklık yapın belediye başkanlarının görevden alınıp, yerlerine kayyım atanmasına yapılan itirazlar… Suriye ve Irak’a asker gönderme/bulundurma tezkerelerine, tıpkı HDPKK gibi karşı çıkmalar… Türkiye’nin dış politikadaki âli menfaatlerini korumaya dönük adımları karalamalar…
Velhasıl CHP, hem kendisi HDP’lileşmiş, hem de tabanını yavaş yavaş bu abes siyasete alıştırmıştı.
Peki, bundan sonra ne olacak?
CHP, öyle veya böyle, geçmişte Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulmuş bir parti… Kurtuluş Savaşı sonrasında, Türkiye’de Cumhuriyet’in ilan edilmesinde başrol oynamış bir parti… Ve kendisini, hadi diğer umdelerini bir kenara bırakalım, ‘devletçi-milliyetçi-Atatürkçü’ olarak tanımlayan bir parti.
DEMPKK ise, hiç saklamaya, gizlemeye gerek bile duymadan, Türkiye’nin doğu ve güneydoğu illerini de kapsayacak şekilde, önce özerk, sonra da bağımsız bir devlet kurmayı hedefleyen, terör uzantısı bir parti.
Yani arada aslında dağlar kadar fark olması gerekiyor. Buna rağmen, merhum Deniz Baykal’a FETÖ eliyle yapılan iğrenç kumpas sayesinde CHP’nin başına getirilen Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Cumhuriyeti kuran’ partinin genetiğini değiştirdi.
Normalde ‘ulusalcı, Atatürkçü, antiemperyalist’ olması gereken CHP’yi, adeta ABD ve AB ülkelerinin Türkiye’deki çıkarlarını savunan bir partiye dönüştürdü.
Özgür Özel/Ekrem İmamoğlu eşbaşkanları ise, Kemal Kılıçdaroğlu’dan devraldıkları tehlikeli mirası, bir kademe daha ileriye götürmek için gözlerini karartmış durumdalar.
Geride bıraktığımız birkaç yılda, CHP’nin bu tehlikeli siyasetine payanda olan İP, son seçimlerin artından, içinde bulunduğu çıkmaz sokağı fark etmiş gibi görünüyor.
Tabi bu saatten sonra atılacak her türlü ‘Türk milliyetçiliği nutku’, sadece tebessüm sebebidir.
Kimliklerini ve varlık sebeplerini inkâr ederek ‘kumar masasına’ oturan diğer buçuk partilerin bundan sonra ne yapacakları belli olmadığı gibi, yapacakları hiçbir şeyin kendilerini kurtarmayacağı ortada. Yani sonbaharlarını yaşıyorlar.
Türk Milletinin, feraseti ve basireti fevkalade yüksektir. Belediyeleri rant sağlama gayesiyle kazanma hırsından gözü dönmüş siyaset esnafının, ülkenin geleceğini nasıl dinamitlediğini görmektedir.
Velhasıl, ister gizli olsun ister resmî nikâh altında olsun, CHP’nin DEMPKK ile yaptığı kirli ittifak, 31 Mart’ta vatandaşlarımızdan kırmızı kart görecektir.