Devşirilmiş mankurtlar
İyi ki büyük Kırgız Türkü yazarımız Cengiz Aytmatov, ‘mankurt’u güçlü kalemiyle tanımlamış. Yoksa içimizden devşirilerek, aslına-nesline düşman edilmiş kompleksli tayfayı isimlendirmede zorlanacaktık.
Efendim, geçtiğimiz günlerde, internette ‘fenomen’ (Ne demekse?) olmaya hevesli bir makule, zemzem kuyusunu kirletmeye kalkıştı.
Aklısıra, ‘Şeriata’ sinkaflı küfür etti. ‘Sokmak’ gibi bir fiil üstüne oturdu. Tabi, bir kadın olarak bu eylemi nasıl yapacağını kimse sormadı.
Ağzı da ziyadesiyle bozuk olan bu İslam ve Türk düşmanı hatunun, durduk yerde zemzem kuyusuna bevletmenin gayesi ne olabilir ki? Nedir bu arsız hatunun derdi?
Önyargılı değilim, fakat bugüne kadarki tecrübelerim, bana bir şey öğretti: Her kim ki İslam’a ve Türk Milletine düşmanlık ediyor, mutlaka soyunda-sopunda, dahi mayasında bir bozukluk çıkıyor.
Evet, bu ülkeye vatandaşlık bağı ile bağlı olan ve ‘vatana ihanet’ suçunu işlemeyen herkesi ‘Türk’ kabul ediyoruz.
Hal böyleyken, Türk Milletine karşı haksız ve anlamsız bir kin, öfke ve düşmanlık besleyenleri de kendi nesebimizden saymak zorunda değiliz.
Kimseyi zorla Türk veya Müslüman yapacak halimiz yok.
Bununla birlikte, herkesin, bu millete ve inançlarına, asgari düzeyde de olsa saygı göstermesini beklemek hakkımızdır.
Çünkü biz, en aşağılık itikadî bozukluk ve sapkınlık içinde boğulanlara dahi ‘sokma’ ifadesini müstahak görmüyoruz.
En fazlası; sapkınlık, tarihte ilk defa görülmüyor; her devirde pusulayı şaşırmışlar vardı, bugün ve bundan sonra da olacak, deyip geçiyoruz.
BU SAFRALARA RAĞMEN CİHAN DEVLETLERİ KURDUK
Türk Milleti, tarih boyunca, tüm bu safralara ve devşirilmiş soyubozuklara rağmen gelişti, büyüdü, cihan devletleri kurdu.
Aynı şekilde, Müslümanlık da benzeri sapkın ve saldırganlara, hatta bunların kitlesel boyuttaki akımlarına rağmen ayakta kaldı ve yayıldı. Bugün Müslümanlık, dünyadaki her 4 insandan birisinin inancı haline geldi. Muhtemelen bir yüzyıl sonra, Avrupa’nın da Müslümanlığı konuşulacak.
Şundan da kuşkumuz yok: Dinimize ve soyumuza küfreden bu soysuzlar, bizimle aynı nesepten olmadıkları gibi, Müslüman Türk’e düşman toplumların, içimizden özene bezene alıp yetiştirdikleri devşirmelerdir.
Yukarıdaki, bahsekonu şahsiyetsizin mankurtluğuna dair yazdıklarım dışında, bir de bu ve benzerlerinin devşirilmiş kişiliğine de vurgu yapmak lazım.
İçinden çıktıkları ve halen içinde yaşadıkları toplumu, ülkeyi, devleti karalamaktan, kötülemekten, onlara hakaret etmekten tuhaf bir zevk alıyorlar.
Bir nevi, çevresindekileri kötülemek suretiyle, kendilerini, ‘aşağı derecede’ gördükleri toplumdan soyutlamış; aydınlanmış, entelleşmiş, gelişmiş (!) toplumlar seviyesine yükselmiş sanıyorlar.
Oysa öykündükleri toplumların içinde yaşamayı deneseler, ağızlarıyla kuş tutsalar dahi, onlar için sadece ‘öteki’ olduklarını idrak edecekler. Tabi, o durumda dahi, öykündüklerine toz kondurmamak adına, kendilerinin hâlâ ‘geri kalmış toplumlarından izler taşıdıklarına’ hükmedecekler.
DAMIZLIK ARAYANI DA ÇIKTI
Aşağılık kompleksi dedikleri böyle bir şey olsa gerek. Fakat biz yine de tanımlamayı kendi anlayışımıza göre yapalım ve ‘devşirilmiş mankurtlar’ diyelim.
Bu soyubozuklar, 19. Yüzyıl sonlarına doğru, ‘Avrupa’dan damızlık erkek ithal ederek, Türk Milletini ıslah etmeyi’ dahi teklif edecek kadar küstahlaşmıştı.
“Bu kadarı da olmaz!..” diyen varsa, lütfen kısa bir tarama yapsın internette. Adıyla kişiliği zıt olan o kanı bozuk şahsiyetsizin adını yazmak istemiyorum.
Hoş, Türkler olarak hiçbir yerden damızlık erkek ithal etmedik; fakat mebzul miktarda ecnebi ülkeye damızlık erkek ihraç ettiğimiz söylenebilir. Dahası, ziyadesiyle yabancı gelinimiz mevcut.
O halde, din ve millete karşı ağzını bozarak sosyal medya bilmemnesi olmaya çalışan devşirilmiş mankurtları fazla ciddiye almamakla birlikte, soysop bakımından inceleyip, hak ettikleri yere oturtmak gerekir.
Bu ülke, her isteyenin, hem kucağında oturup hem de sakalını yolacağı bir ülke değildir. Herkes haddini bilecek; bilmeyene de bildirilecek.
Yani bu ülkeyi ya sevecek, ya da kendisine, sevebileceği başka bir ülke bulup gidecek.
Bu kişiliksizlerin kahrını daha fazla çekmek zorunda değiliz.