CHP’nin ‘gerçekliğe’ dönme zamanı

Nihat Kaşıkcı

Nihat Kaşıkcı

Tüm Yazıları

Verilen görüntü, tam da ters yönde yüzen ördek misali… Önce bir durum tespiti yapalım:

Para kuleleri… Belediye ile işi olan iş adamlarından toplanan ‘bağış’ ve haraçlar… Saatlerce süren para sayma işleri ve paradan kuleler… Sonrasında, içeriden yapılan ‘servisle’, pisliklerin dışarıya sızması

İstanbul İl Kongresi… Delege iradesinin kırılması… Ortalığa saçılan ‘delege satın alma’ iddiaları…

CHP Büyük Kurultayı… Kemal Kılıçdaroğlu’nun, sadece siyaseten değil, ‘itikadî’ olarak da sıkı müntesibi olan çok sayıda delegenin satın alındığı iddiaları… Gece yarısı açtırılan döviz büroları… Bavullarla taşınan paralar… Sonrasında bazı partililerin ifşaatları, iddiaları ve Kurultayın iptali için dava açmaları…

Şaibeli Kurultayın iptali için açılan davalardan yanık kokuları gelmeye başlayınca, Genel Başkan Özgür Özel’in, CHP’nin yönetimine kayyum atanması ihtimaline binaen, 6 Nisan tarihi için Olağanüstü Kurultay kararı alması…

SAKİLLİKLERDEN SEÇ BEĞEN

Kazan fokur fokur kaynarken, Ekrem İmamoğlu kontenjanından Genel Başkan olan Özgür Özel’in, henüz sivilcesi geçmemiş ergen kıvamındaki hareketleri… Büyük sürpriz beklentileri oluşturup, sonra da “Al sana kırmızı kart!...” sakilliği…

Tam da “Bırakalım, birazcık komiklik yapsınlar…” diyecektik ki, ufukta olmayan erken seçim için, 3.5 sene öncesinden Cumhurbaşkanı adayı belirleme tiyatrosu… Bu bir komedi değil, tam bir trajediydi.

Hatta bu ‘önseçim’ tiyatrosuna öylesine frensiz daldılar ki, İmamoğlu’na destek için 14 milyon oy kullanıldığını bile zırvaladılar. Öyle ya; CHP’nin üyeleri ve seçmenleri, sallanan hiçbir yalanı sorgulama gereği duymuyordu. Kimsenin aklına; “Yahu, 5 bin sandık kurdunuz, içlerine 14 milyon oy tepiştirdiniz. Normalde 350, hadi bilemediniz 500 oy pusulasının sığacağı her bir sandığa, 2 bin 800’er oy sığdırmayı nasıl becerdiniz? Ve dahi, ıslak imzalı sandık sayım tutanaklarını niye internet sitenizde yayınlamıyorsunuz?” diye sormak gelmedi.

100 küsur senelik bir parti… Cumhuriyet'in kurucusu olmakla övünen koskoca CHP, bir kifayetsiz muhterisin oyuncağı haline getirildi.

ÖRT GİTSİN, ÖRT GİTSİN

Ekibiyle birlikte yaptığı ‘işlerin’, devletin takibinde olduğunu anlayan muhterisin acelesi vardı. Bir an evvel CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ilan edilerek; diploma usulsüzlüğü, ihale yolsuzlukları, rüşvet, irtikâp, kişisel verileri yasadışı ele geçirme ve PKK’ya finans aktarımı başta olmak üzere, bir yığın pisliğin üzerini örtmekti, girişilen saçmalığın gayesi…

Usulsüz yöntemle elde edilmiş diplomanın iptali, zaten Cumhurbaşkanı adaylığı için bir engeldi.

Dahası, ceza aldığı ve temyiz aşamasında bekleyeni dâhil, yaklaşık bir düzeni ceza davasına muhatap birisinden söz ediyoruz. O davaların herhangi birinden kesinleşmiş bir ceza alması bile, değil Cumhurbaşkanı, muhtar adaylığına bile mani olacak. Bunu bal gibi bilmelerine rağmen, çadır tiyatrosunu sürdürdüler.

Derken, Türk Devleti harekete geçti, İBB eksenindeki hırsızlık ve yolsuzluk iddiaları kapsamında, onlarca ‘eleman’ tutuklandı.

CHP yönetimi, hukukun gerektirdiği gibi davranmak yerine, kendi kitlesiyle birlikte, eylem yapacak çöplük arayan ve esasen 2013 Gezi Ayaklanmasından bu yana ‘eyleme aşeren’ marjinal sol örgütleri sahaya çağırdı.

Türkiye’yi yönetme iddiasındaki bir partinin ‘ergen’ Genel Başkanı, sanki üniversitede kantin boykotu yapıyormuşçasına, ülkenin yerli ve millî markalarına karşı boykot çağrıları yaptı. Hızını alamadı, bazı televizyon kanallarının boykot edilmesini buyurdu.

Yetmedi, 2 Nisan’da ülke genelinde tüm tüketimi durdurma çağrısıyla, kendi rekorunu kırdı. Hiç düşünmedi ki; birbirlerini boykot etmesi için çağrı yaptığı Türk vatandaşlarının hepsi, aynı zamanda ‘seçmen’ idi. Yani Özgür Özel, tam anlamıyla ‘tüy dikmişti’.

Çok şükür ki, Türk Milletinin bu tür zırvalara karnı tok olduğundan, alışveriş yapma niyeti olmayanlar bile çarşı pazara hücum etti.

BATI AĞLAMA DUVARI, TAM DA ‘DUVAR’

Bu arada ‘ulusalcı’ CHP’nin Genel Başkanı, Batılı emperyalist ülkelerin yayın organlarına yalvar yakar beyanatlar vererek; “Bizi cami avlusuna terk edemezsiniz. Bu kadarına hakkınız yok. BM’ye gidip babalık davası açarız ha!...” tehditleri eşliğinde, ağlama duvarına yüz sürdü.

Tabii, ağlama duvarlarından gelen şamarın adı; Fransa’da 2 yıl sonra yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminin favori adayı, ırkçı partinin lideri Marine Le Pen’in, AB fonlarını iç etmekten ceza ve siyaset yasağı yemesi oldu. Yani, tutunmak için uzandığı ‘Avrupa dalı’ Özgür Özel’in elinde kaldı.

Derken, 6 Nisan gelip çattı. CHP medyası ve müzahir unsurlar öyle bir fırtına estirdi ki, Kurultayın iptali için açılan davaların ana amacı, ‘Kılıçdaroğlu’nu tekrar CHP’nin başına getirmek’ olmasına rağmen, ‘yüzüne tükürülür’ tehditleri arasında, Kılıçdaroğlu adaylıktan vazgeçti.

CHP DEMOKRASİSİ BÖYLE OLUR

Demokrasi denildiğinde meydanı kimseciklere bırakmayan CHP, öyle ‘demokratik’ bir kurultay yaptı ki; salona gazeteciler dahi alınmadı. Bereket ki, delegeler salona alındı. Yani mevzu CHP ise, delegesiz Kurultay da mümkündür.

Berhan Şimşek gibi, CHP’nin azat kabul etmez bendesinin bile Genel Başkan Adaylığı başvurusu, 5 dakika geç ulaştırıldı bahanesiyle kabul edilmedi.

Tüm bu düşük hareketler de yetmedi, Özgür Özel, sanki başka söyleyecek sözü kalmamış gibi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve onun iktidarını ‘cuntacılıkla’ itham etti.

Hani, İzmirli gariban kahveci, Gazi Hazretlerinin şekerli kahve istemesi üzerine, “Aha Paşam bunu yapmayacaktınız!...” demiş ya… Özgür Özel de bu sonuncusunu yapmayacaktı.

Sebebi şu: Türkiye’nin siyasî tarihinde CHP denilince akla cunta gelir; Cunta denilince de CHP gelir. Yani CHP’nin, mümkünse bütün lügatinden ‘cunta’ kelimesini çıkarması lazım.

CHP GERÇEKLİĞE DÖNMELİ

Zaman zaman CHP’nin bir ‘ulusal güvenlik sorunu’ haline geldiğini dile getiriyoruz. CHP aynı zamanda ‘gerçeklikten kopmuş’ vaziyette. CHP’ye oy veren kitlenin hipnozdan bir türlü çıkamayışı, parti yönetiminin bu gerçeklikten kopmuş oyunlarını eğlenceli kılıyor olsa da Anamuhalefet Partisinin gerçekliği yitirmesi hali, Türk Devleti’nin geleceği için ciddi bir beka sorunudur.

Hazır kurultayda rakipsiz ve tam listesiyle seçilmiş olan Özgür Özel’in eline, İmamoğlu vesayetinden kurtulup, yeniden ‘gerçekliğe dönmek’ için altın bir fırsat geçti.

Bakalım Özgür Bey bu fırsatı değerlendirebilecek mi?

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız