Boş beleş politika
Kesin kazanma beklentisiyle girdiği seçimden yenik çıkan CHP’de kazan kaynıyor.
13 senedir Genel Başkanlık koltuğunda oturan Kemal Kılıçdaroğlu, aldığı 12 seçim yenilgisiyle ve sıfır seçim galibiyetiyle, miadını çoktan doldurdu.
Uzatmaları da tüketti, Kemal Bey.
Arada bir İstanbul’a uğrayan Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP Genel Başkanlığının kendisine ‘ikram edilmesini’ istiyor. Bunu bir ‘lider’ edasıyla değil de, çalının etrafından dolanarak, “Değişim şart…” gibi boş laflarla gündeme getiriyor.
İmamoğlu’nun alenen söylemediği “Genel Başkan ben olmalıyım…” lafını, medyadaki beslemeleri ifade ediyor. Bu ‘CHP’li tarafsız gazeteciler’, 28 Mayıs’a kadar “Seçimi döke saça kazanır…” diye gaz verdikleri Kemal Bey’i, şimdi pişirmeden yemeye çalışıyor.
Evet, Kılıçdaroğlu, 13 senedir başında olduğu CHP adına dişe dokunur bir politika üretemedi. Yalnızca partinin genetiğini bozdu, bir mezhep partisi haline getirdi. Bir de, seçim kazanma hırsıyla, ‘Cumhuriyetin kurucusu olan’ partisini, Cumhuriyeti yıkmayı amaçlayan HDPKK’nın paraleline konumladı.
Hakkını yemeyelim, bir de 6 umdesinden birisi ‘Milliyetçilik’ olan CHP’yi, küresel güçlerin egemenliğine tahsis etti. Hepsi o kadar.
6’lı Masa adına ortaya konulan, bilmem kaç yüz sayfalık ve bilmem kaç bin maddelik ‘Ortak Politikalar Mutabakatı’ gibi cilalı isimlerle kamuoyuna takdim edilen, fakat birbirini yalanlayan ‘harmanlanmış ve içeriksiz lafları’ bir kenara bırakalım. Bugün CHP’nin herhangi bir konuda herhangi bir politikasını bilen var mı?
Mesela; en önemli gündem maddelerinden birisi olan enflasyonu dizginlemek, millî geliri artırmak, istihdamı büyütmek, gelir dağılımını daha da adaletli hale getirmek adına, CHP’nin bir önerisini hatırlayan var mı? (Orta Anadolu’nun bir şehrinde kurulacak ve Çin’den gelecek malları paketleyip Azerbaycan’a satacak ambalaj kenti projesini hatırlatmayın; çok komik kaçıyor.)
Türkiye’nin yeni ve sivil bir Anayasa’ya ihtiyacı var. CHP’nin bu konuda bir çalışması, somut bir politikası var mı?
AK Parti iktidarının en yumuşak karnı olan Eğitim ve Kültür alanında, CHP’nin ne düşündüğünü, neleri hedeflediğini bilen, anlayan var mı?
“Yargı bağımsızlığı esastır…” gibi süslü lafların dışında, CHP’nin, yargı reformu veya Adalet sistemini düzeltmek, yargılamayı hızlandırmak, vatandaşın adalete erişimini kolaylaştırmak gibi mevzularda bir politika önerisi oldu mu?
AK Parti, 21 yılda muazzam altyapı yatırımları yaptı. Otoyollar, bölünmüş yollar, hızlı trenler, köprüler, tüneller, limanlar, barajlar saymakla bitirilemeyecek kadar çok…
Peki, CHP’nin, “Vatandaş soğan yiyor, köprü yemiyor…” boş lafı dışında, ulaşım ve altyapı yatırımlarına dair bir politika önerisi var mı?
AK Parti, onlarca Şehir Hastanesi yaptı, sağlık sistemini dünyanın en iyi sağlık sistemi haline getirdi. Tüm nüfusu Genel Sağlık Sigortası kapsamına aldı. Türkiye’de yaşayan herkes, kolaylıkla sağlık hizmetine ve ilaca erişebiliyor.
CHP’nin bu mevzuda ne düşündüğünü, ilave ne tür iyileştirmeler önerdiğini duyan var mı?
Şimdi kimse çıkıp, “Efendim, doktorlar bu ülkeyi terk ediyor…” gibi ucuz laflar etmesin. Şayet sağlık personelinin özlük haklarını daha da iyileştirmek istiyorsa, CHP’nin, bu tarz boş lafları bırakıp, ciddi politikalar üretmesi lazım.
40 senedir maruz kaldığımız bölücü terör, devletimiz tarafından beli kırılmış olsa da, halen bekamız için büyük bir tehdit. ABD ve Avrupa ülkeleri, Türkiye’yi bölme niyetlerini artık gizleme gereği bile duymuyor.
Peki, CHP’nin, terörü bitirme ve ülkenin beka sorununu çözme konusunda hangi politikası dile getirildi? “Her sorunu Meclis çatısı altında çözeceğiz…” ucuzluğu bir politika değildir.
Mesela; cari açığın en büyük sebebi olan enerji ithalatını ve bu noktadaki bağımlılığı azaltma konusunda CHP’nin ne düşündüğünü bilen var mı?
Türkiye’nin Karadeniz’de bulduğu ve 3 seneden kısa sürede ulusal dağıtım ağına bağladığı 710 milyar metreküplük doğalgazı alay konusu yapmaya çalışan bir partinin, ulusal enerji politikası mı olur?
İktidara geldiğinde Akkuyu Nükleer Enerji Santralini kapatmaktan dem vuran partinin, hangi enerji politikasından bahsedebiliriz?
Doğu Akdeniz’de; Yunanistan, İsrail, Kıbrıs Rumları, Mısır, ABD, Fransa ve bilumum Türkiye düşmanlarına karşı verilen Mavi Vatan mücadelesini anlamsız ve gereksiz bulan bir partinin, bu mevzuda nasıl bir politikası olabilir?
Genel Başkanı, “Libya’da ne işimiz var?” diyebiliyorsa… Ülkenin beka mücadelesi verdiği Suriye operasyonları için, “Suriye’de ne işimiz var?” diyebiliyorsa… O Genel Başkanın Diploması Başdanışmanı, Türkiye’nin Karabağ Savaşında Azerbaycan’ı desteklemesini ‘maalesef’ şerhiyle dile getiriyorsa… Partinin hangi dış politikasından dem vurulabilir?
“İktidara geldiğimizde dış politikayı yüzseksen derece değiştireceğiz…” demek bir politika değildir.
Evet… Kemal Kılıçdaroğlu CHP’si, Türkiye’nin ve halkımızın sorunlarına dair herhangi bir politika önerisi sunmuyor.
Da, Kemal Bey’in koltuğuna göz diken Ekrem İmamoğlu’nun, yukarıda dile getirdiğimiz ve çoğunu dile getirmeyi bile unuttuğumuz meseleler hakkında, Kılıçdaroğlu’dan farklı bir önerisi var mı? Hatta farklıdan vazgeçelim, bir politikası var mı? Hadi politikadan da vazgeçtik, ülkenin ağır gündemlerine dair herhangi bir fikri var mı? Eliyle kalp işareti yapmak, bir politika veya fikir ifadesi midir? Yoksa, diyecek lafı olmayan bir ergenin kendini ifade tarzı mıdır?
Yabancı danışmanların telekonferansla katıldığı abes toplantılarda, henüz kalkınma mücadelesi veren bir ülkeye ‘Yeşil Ekonomi Politikaları’ masalı anlatma abukluğu, mevcutlara karşı bir seçenek değildir.
Dahası, boş beleş politikalarla seçim kampanyaları yürütmek, ülke adına politika üretmek hiç değildir.
CHP, bu politikasızlık batağında debelenirken, Kılıçdaroğlu gidip yerine İmamoğlu veya falanoğlu-filanoğlu gelse ne değişecek?
Yazık!... Türkiye, muhalefetin politikasızlığı yüzünden, AK Parti politikaları dışında bir seçeneğe erişemiyor.
CHP’in Türkiye’ye yaptığı en büyük kötülük de budur.