Bir salon dolusu vicdansız ve bir cesuryürek

Nihat Kaşıkcı

Nihat Kaşıkcı

Tüm Yazıları

Tüm dünya dehşet ve ibretle seyretti. ‘İleri Demokrasi’nin (!) ne olduğunu, soslu tariflerden azade olarak, çıplak gözle gördü.

Bir seri katil, tarihin gördüğü en aşağılık soykırımcılardan birisi olan Netanyahu haydudu, ABD Kongresinde konuşturuldu. Yetinilmedi, kendisini dinleyen andavallar tarafından, sık sık ayakta alkışladı. Öylesine alkışladı ki o vicdansız güruh, neredeyse avuçları patladı.

İşte o, cinayetlerin ve canilerin çılgınca alkışlandığı dakikalarda, İsrail adlı terör örgütü, sığınmacıların, sivillerin yaşama tutunmaya çalıştıkları güvenli (!) kampları bombalıyordu. En az 60 noktaya düzenlediği hava saldırılarında yüzlerce ton bomba kullanan İsrail terör örgütü, 170’ten fazla sivili katlediyordu.

Evet… Neredeyse 300 gündür devam eden bu soykırım sırasında, yüzde 70’ten fazlası çocuk ve kadın olmak üzere, en az 40 bin sivili katletmişti, ABD Kongresinde çılgınca alkışlanan ‘Bıyıksız Hitler’

2 milyon 300 bin Filistinlinin tıkıştırıldığı daracık Gazze şeridinde taş üstünde taş bırakmayan çetenin elebaşı Netanyahu, hiç utanıp sıkılmadan, Gazze’de başka savaşlardakinden daha az sivil öldürdükleri yalanını söylüyordu.

PARAYI TANRI EDİNEN ZAVALLILAR

Ve tüm dünyanın gözü önünde yaşanan acımasız soykırıma rağmen, çete elebaşının karşısındaki saygın (!) güruh, ‘sivil öldürmüyoruz’ yalanını da çılgınca alkışlıyordu.

24 Temmuz 2024 Çarşamba günü, yalnızca ABD tarihine değil, dünya tarihine de bir ‘utanç günü’ olarak geçti. Şaşırdık mı? Hayır…

Geçmişi, ‘Vahşi Vahşibatı’ diye nitelendirilen… Sokak ortasında birbirlerini sudan sebeplerle öldürmeyi meziyet sayan… Hızlı silah çekip, karşısındaki zayıfı hayattan koparmayı kahramanlık zanneden… Avrupa’nın kusmukları olarak işgal ettikleri Amerika kıtasında on milyonlarca yerliyi, kalleşçe ve ahlâksızca katleden bir güruhun torunlarından söz ediyoruz.

Parayı, maddî menfaati kendisine (haşa) ‘Tanrı’ edinmiş, değerler fukarası bir toplumdan bahsediyoruz. Evliliklerin bile parasal çıkar anlaşmalarına bağlandığı, çürümüş bir cemiyettir, karşımızdaki güruh.

Bir avuç Siyonist Yahudi'nin, burunlarına halka takarak, istedikleri yere götürdükleri, istedikleri ülkeye saldırttıkları bir vahşi hayvandır, muhataplarımız.

Aklı başında zannettiğimiz, kendilerini senatör, milletvekili, büyük küresel şirketlerin önemli temsilcileri falan filan diye, saygın kimliklerle (!) takdim eden bir salon dolusu vicdan fukarası, Gazze’deki vahşet ve soykırım gerçeğinin, tarihin görmediği ölçüde tersyüz edilişimi, çılgın alkışlarla karşılıyor.

SİYONİST TASMALILAR

Yüzlerinde merhametten eser yok… Gözlerinden ise riya akıyor. Her biri, paçalarını Siyonist sermayeye kaptırmış. Kimisi Siyonist küresel şirketlerin temsilcisi olarak girmiş o parlamentoya… Kimisi, Yahudi lobisinden aldığı bağış ve rüşvetlerle, yani boyunlarına takılmış tasmalarla yönlendirilen zavallılar.

İşte o salon dolusu andavalın karşısında, sadece bir kişi, tek bir cesuryürek var: Filistin kökenli ABD Kongre Üyesi Rashida Tlaib… Elinde küçük bir pankart. Üzerinde ‘Savaş Suçlusu’ yazıyor. Netanyahu için çok hafif bir tanımlama olsa da yüzlerce vicdansızın arasında, tek başına sergilediği bu cesur duruş, Rashida Tlaib’i de bir kahraman olarak tarihe not ettiriyor.

İsrail terör örgütünün elebaşı Netanyahu’nun, ABD Kongresindeki 50 dakikalık konuşması, 3 dakika 40 saniye boyunca alkışlandı. Alkışlar coştukça, Netanyahu da Gazze’deki soykırıma dair yalanlarında vites yükseltti.

OLMAYAN VİCDANLARI TESKİN

Nihayetinde konuyu getirip, her zaman varlık sebebi olan İran’a dayadı. Yaptığı katliamların, İran’ı durdurmaya yönelik olduğu yalanını pazarladı, karşısındaki beyinsizler takımına. Elbet bu yalan da bol alkış aldı.

Öyle ya… O salonda, bir tek cesuryürek hariç, kimsenin ‘hakikati bilme’ gibi bir kaygısı yoktu. Dünyanın gözü önünde yaşanan, tarihin en ahlâksız soykırımına ‘makul bir gerekçe’ sunulması, hepsinin olmayan vicdanını teskin ediyordu.

İnsan merak etmiyor değil… Caniyi ve cinayetlerini sarhoşça alkışlayan bu zavallılar güruhu, aradan zaman geçip de sular durulduğunda, kendilerinden iğrenmeyecek mi? Acaba çocuklarına ve torunlarına, bu yaptıkları ahlâksız eylemi, hangi kahramanlık vurgularıyla anlatacaklar?

Ve tarih, bu kirli eylemin doğrusunu, yani Gazze hakikatlerini anlatmayacak mı? Anlatacak elbet… Değilse zaten tarih olmazdı.

GELECEK GÜZEL GELECEK

24 Temmuz’da ABD Kongresinde icra edilen ‘Hakikatleri Katletme Tiyatrosu’ hepimizin moralini bozdu. Dünyanın bütün vicdanlı insanlarının sinirleri kabardı, tansiyonu yükseldi. Üzüldük… Gazze gerçeklerinin tersyüz edilmesine üzüldüğümüz kadar, bu yalanları kirli borsalarında satın almaya hazır onca ‘saygın’ (!) ahmağın olması da ayrıca kederlendirdi hepimizi.

Fakat iyi tarafından bakalım. ABD’nin şahsında tecessüm eden, Batının ‘en yüce değerlerinden biri’ olan ileri demokrasinin ne olduğunu görmüş olduk.

Burada zaman zaman dile getiriyorum: Batı dediğimiz medeniyet düşmanlığının gücü, bizim onlara atfettiğimiz ‘yüce değerlerden’ kaynaklanıyor.

Lakin 200 yıldır biz Doğu toplumlarına yutturulan yalanın kabuğu, son 20 yıldır fena halde çatladı. Biz ‘Dünya 5’ten büyüktür’ dedikçe, gözü açılan mazlum milletler de ‘Kral çıplak’ diye haykırıyor.

Enseyi karartmayalım, gelecek daha güzel gelecek.

Dünyanın en büyük güçlerini, burnuna taktığı halkayla oynatan küresel Siyonizm, Gazze’deki bir avuç Filistinli mücahitle baş edemiyor. Bu, gelecek için güzel bir işaret değil mi?

Selam olsun, Gazze’nin şanlı direnişçilerine…

Selam olsun, bir salon dolusu vicdansız karşısında, insanlığın vicdanı olan Rashida Tlaib’e…