Bin yılın hinliği
Önce ABD Dışişleri Bakanı koşa koşa Tel Aviv’e desteğe vardı. Hem de ‘Yahudi kimliğiyle geldiğini’ ikrar etti.
Ardından ABD Başkanı, 80 küsur yaşına rağmen, alelacele terör örgütü İsrail’e payanda vurmaya gitti.
Biden gider de Almanya’nın başındaki silik zat geride kalabilir mi? O da soluğu katil Netanyahu’nun dibinde aldı.
Derken, perde gerisindeki esas kuklacı olan İngiltere’nin Hint devşirmesi Başbakanı, soykırımcı terör örgütüne destek için İsrail’e koştu.
Bir tek, Fransa’nın karizması tepeden tırnağa çizik, kimsenin bir yerlerine takmadığı Cumhurbaşkanı Macron kalmıştı; o da tamam oldu. Küresel finans çetesinin arkalayarak Fransa’nın başına geçirdiği bu siyasetsiz şahıs, terör örgütü İsrail’e desteğini, “Omuz omuzayız…” utanmazlığıyla açıkladı.
Eskiden siyasî liderler, ürettikleri utanç tablolarının müsebbibi olmadıklarını beyan için kırk takla atarlardı. Bunlarda hiçbir utanma duygusu kalmadığı için, zalimin zulmünü daha da artırmak için nöbetleşe destek ziyareti yapıyorlar.
Peki, neler oluyor? Kendi inançlarına göre; Hazreti İsa’nın Roma eliyle çarmıha gerilmesini sağladıkları gerekçesiyle, Yahudilere 2 bin yıldır düşman olan Hıristiyanlara ne oluyor ki, tüm mezhebi farklılıklarına rağmen, liderleri gidip terör örgütü İsrail önünde tespih tanesi gibi diziliyor?
Mesele sadece Hazreti İsa’nın çarmıha gerilmesi iddiası/kavgasından da ibaret değil. Tarih boyunca Hıristiyanlarla Yahudiler birbirinin gırtlağını sıkmış. Yahudi, cibilliyetinin gereğini yaparak, kendisine yaşama hakkı verilmiş ülkelerin dirliğini, düzenini, ekonomisini, ticaretini, teknolojini fesada vermiş. Sığındığı ülkelerin hep altını oymuş. Haksız fiillerinin kışkırtmasıyla, Hıristiyan ülkeler de, neredeyse her yüz yılda bir Yahudilere soykırım ve sürgün uygulamış.
HAÇLI SEFERLERİ BİTMEDİ
Ortada ‘Müslüman’ sıfatlı kallavi bir düşman yok. Hepitopu bir Hamas ve –eğer topa girerse- Hizbullah var.
Yahu, Üçüncü Dünya Savaşı mı çıktı ki, ezcümle Hıristiyan dünyası Akdeniz’in doğusuna ordularını, donanmalarını doldurdu?
Tüm bunca savaş hazırlığı, 40-50 bin mevcudu olduğu sanılan ve elinde doğru dürüst silah bile bulunmayan iki küçük düşmanla mücadele için mi?
Kazın ayağı öyle değil. Müslümanlar ve özellikle de Müslüman Türkler olarak, meseleye epeyce kafa yormak zorundayız.
Miladî 1096’da başlayan Haçlı Seferleri bitti sanıyorsak, büyük bir yanılgı içindeyiz.
2001’deki İkiz Kule komplosunu kurarak, Afganistan ve Irak’ı işgal eden ABD’nin o dönem başında olan zat, “Bu bir Haçlı Seferidir…” diye ağzından kaçırmıştı.
Fakat 2001’de başlayan Haçlı Seferi de son olmadı; halen devam ediyor.
Ve Katolik Hıristiyanlığın odak noktası olan Vatikan’a, yani Papalığa atfedilen bir hedef/iddia var: “3. Milenyumda Afrika’nın tamamı Hıristiyanlaştırılacak…”
Sadece bu mu?
İran-Batı ilişkilerine iyi bakalım. Tarih boyunca Müslüman dünya içinde ‘kılçık’ vazifesi gören İran, güya Batıya karşı Müslüman dünyanın temsilcisiymiş pozlarında efeleniyor.
Fakat bu efelenme, ne hikmetse mahallenin kabadayıları tarafından hiç cezalandırılmıyor. 1979’daki İran Devrimi’nden bu yana, Batı ile İran arasında sürekli bir ‘kontrollü gerilim’ varken, bu gerilim ciddi bir çatışmaya hiçbir zaman dönüşmedi. Buna karşılık, geride kalan bu 44 senede, ABD ve şürekâsının saldırmadığı coğrafya neredeyse kalmadı.
Bundan neyi anlamalıyız? Batılı ülkeler, Şiî kimliğiyle İran’ı, Sünnî Müslüman ana omurganın karşısına dikmek için besleyip büyütüyor.
Sonuçta, Türkiye ile Sünnî Müslüman Arap dünyası arasına, ‘Kürtler üzerinden’ fakat aslında İsrail’in ikizi olan bir terör/koridor devleti kurulmak isteniyor.
Komplonun ana ekseni, İran-İsrail ‘düşmanlığı’ (!). Ama İran hiçbir zaman İsrail’e saldırmıyor. Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de ve elinin erdiği her yerde sürekli Sünnî Müslüman katleden İran, sıra Yahudi ve Hıristiyan'a gelince sadece dişlerini göstermekle yetiniyor.
KİRLİ GEÇMİŞİ TEMİZE ÇEKMEK
Gelelim son yaşadıklarımıza…
Mezhepleri farklı farklı da olsa irikıyım Hıristiyan ülkeler, tarihte Yahudilere karşı işledikleri büyük günahlardan, sözde arınıp, bütün Yahudi hışmını Müslüman dünya üzerine boca etmenin taşlarını döşüyor.
Böylece, hem Yahudilerin hamisi ve destekçisi rolünü oynuyor, hem de Müslümanları hedef göstererek, aslında kendisine yönelmesi gereken belayı başka yerlere paslıyor.
Ortada, ‘bin yılın hinliği’ diyebileceğimiz bir büyük komplo var. Mesele sadece Gazze’ye çökmekten ibaret değil. Türkiye’nin şahsında uyanmakta olan Müslüman dünyayı, ‘henüz vakit varken’ hizaya getirmek ve çağın dışına itmek gibi bir komplodan söz ediyoruz.
Tabi bu işin yan çıktısı da, Hıristiyanlığın, hem Yahudilere hem de tüm insanlığa karşı işlediği kirli günahları temize çekmek olacak.
Lakin…
Allah’tan başka galip yoktur.