Artık açık oynuyorlar… Lütfen sakin olalım…
Türk Devlet Aklının, PKK’yı sadece eylem yeteneği bakımından değil; aynı zamanda sosyolojik açıdan da bitirmek üzere hamle yaptığı bir süreçte yapıldı, TUSAŞ saldırısı. Saldırının aylar öncesinden planlandığı, yeri ve zamanı geldiğinde gerçekleştirmek üzere ‘uykuda tutulduğu’ değerlendirmesi hiç de yanlış değil.
Terör saldırısını yapan iki mayın eşeği belli; PKK/HDP mensubu ucuz itler… Dahası bu alçaklıkta, PKK bile başat aktör değil; sadece bir kiralık katil. Türk Devleti, kendisine yönelik asimetrik saldırıda kullanılan kuklanın arkasındaki kuklacının peşinde. Açık kaynaklara ve coğrafyamızda yaşanan çekişme ve çatışmalara dayalı değerlendirmemiz, PKK’yı kiralık katil olarak kullananların; ABD, İsrail, Almanya, İngiltere, Fransa ve diğer ıvır-zıvır emperyalistler olduğu sonucuna götürüyor bizi. Daha özet söylemek gerekirse, karşımızda NATO’nun ‘illegal yapılanması’ yer alıyor.
Emperyalistler artık bize karşı hamle ve saldırılarını örtülü yapmıyor; deyim yerindeyse ‘oyunu açık oynuyorlar’.
OYUN BOZUCU BÜYÜK HAMLELER
Olup bitenleri yerli yerine oturtabilmek bakımından, Türkiye’nin son yıllarda kurguladığı ‘yeni eksen’ ve ‘bağımsız dış politika’ gerçekliğine kısaca göz atalım:
- Türkiye öncülüğünde başlatılan Türk Dünyası Birlikteliği, bugün Türk Devletleri Teşkilatı çatısı altında, güçlü ve etkin bir yapı olarak ete-kemiğe büründü.
- Türkiye, İslam İşbirliği Teşkilatı üzerindeki ölü toprağını temizleyip, İslam ülkelerini, başta Filistin Davası olmak üzere, Müslüman Dünyanın ortak meselelerine ümmet bilinciyle yaklaşmaya zorluyor.
- NATO’nun ikinci büyük askerî gücü olan Türkiye, bu gücüne rağmen NATO içinde hep bir dışlanma ve ötekileştirilme muamelesi gördüğünün farkında. Türk Devleti, NATO üyeliğinin bir ‘güvenlik dayanışması’ yerine, bir ‘teslimiyet gerekçesi’ haline getirilmesi dayatmasına karşılık, Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye olmak amacıyla, yolunun taşlarını döşüyor.
- Ve nihayet Türkiye, Batılı emperyalistlerin ABD Doları üzerinden tüm dünya ülkelerine karşı yürüttüğü soygun düzeninin değiştirilmesini hedefleyen BRICS üyeliği için hızlı adımlar atıyor. Rusya’nın desteklediği bu süreçte, Çin’in de Türkiye’nin yanında olduğunu düşünmek, aşırı bir iyimserlik değildir.
- TUSAŞ saldırısının, Rusya’ya bağlı Tataristan Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan’da yapılan ve Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın da iştirak ederek, çok önemli görüşmeler yaptığı BRICS zirvesine denk getirilmesi, basit bir tesadüf olamaz.
- Deniz yetki alanlarında doğalgaz ve petrol arayan/bulan/çıkaran, 70 senedir engellenen Nükleer Santral Projesini nihayet hayata geçiren Türkiye, elini-kolunu bağlayan ekonomik prangalardan kurtulma yolunda büyük adımlar atıyor.
- Bu köşetaşı gelişmelerin yanında Türkiye; Çin’den gelip Anadolu üzerinden Avrupa’ya uzanacak Yeni İpek Yolu’nun hayata geçirilmesi için en önemli aktörlerden birisi… İlaveten, ABD ve yancılarının dayattığı, rasyonel olmayan Hindistan-İsrail Ticarî Ulaştırma Hattına karşı Basra Körfezi-Türkiye Kalkınma Yolu Projesini başlatan Türkiye, deyim yerindeyse arı kovanına çomak soktu.
- Tüm bu hayatî hamlelerin üzerine, Gazze ve Lübnan’da sergilenen Haçlı-Siyonist vahşetine karşı en sağlam ve sert duruşu sergileyen Türkiye, Batılı emperyalistlerin gözünde ‘sınırı fazla aştı’.
KUKLAYI ENSELE, KUKLACIYI GÖZÜNDEN KAÇIRMA
TUSAŞ’a yönelik terör saldırısında, PKK hainlerinin mayın eşeği olarak kullanılması, kuklacıların kimlikleri konusunda zihnimizi karıştırmasın.
Şundan emin olalım: MHP Genel Başkanı Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeli’nin ağzından beyan edilen, Türk Devletinin yeni Millî Güvenlik Stratejisi, aslında DEM Partisi tarafından da anlaşılıyor.
Özetleyelim: Emperyalistlerin yerden kaldırdığı tüm toz-dumana rağmen Türkiye, yaklaşan büyük savaş öncesinde terörü bitirmek ve iç cephesini sağlamlaştırmak amacıyla, PKK ve diğer terör yapılarına karşı, bugüne kadar benzeri görülmemiş bir yok etme operasyonu için geri sayım yapıyor. Eğer bu operasyona gerek kalmaksızın, terör yapıları ‘ikna edilerek’ ayakaltından çekilirse, hem Türkiye’nin gücü boşa harcanmamış olacak, hem de birçok terörist sarı torbaya girmekten kurtulmuş olacak.
Kanımca DEM Partisi yöneticileri, durumun farkında. Ondan sebep, Dr. Bahçeli’nin tarihî çağrısına şaşkınlıkla fakat olumlu tepki verdiler. Parti sözcülerinin, “Biz hazırız, Öcalan hazır; peki devlet hazır mı?” şeklindeki ifadelerini, bu hesaba dâhil edin.
Dahası, TUSAŞ’a yapılan saldırıyı ilk andan itibaren, yarım ağızla da olsa kınadılar. TBMM’nin kınama bildirisinde çekimser kalmalarına takılmayın. Zira tüm bunlar, PKK’nın siyasî uzantıları için bir ‘ilk’ ve bir bakıma da PKK’ya karşı ‘cesur sayılabilecek’ duruşlardır.
MİLLİYETÇİ-MUHAFAZAKÂR CEPHE SAKİN OLMALI
Dr. Bahçeli’nin, “Öcalan gelsin, DEM Partisi Grubunda, terörün bittiğini ve örgütün tasfiye edileceğini tek taraflı olarak açıklasın…” manasındaki çıkışını, milliyetçi-muhafazakâr mahalleden tepkiyle karşılayanlar, eğer duygusal gerekçelerle hareket etmiyorsa, işin içinde bazı ittirmeler olması muhtemeldir.
Biraz daha açalım: PKK, tüm Batılı emperyalistlerin, ‘ücreti mukabilinde kullandığı’ bir kiralık terör örgütüdür. Kandil’deki terör baronları, mizaçları ve ceplerine indirdikleri miktara bağlı olarak, farklı emperyalist ülkelerin kucağında oturmaktadır. Selahattin Demirtaş’ın durumu da onlardan farklı değildir.
PKK terörünün belini, kolunu, kanadını kırmak; sosyolojiyi düzeltmek ve Kürt vatandaşları Türk Devleti’ne güven içinde yakınlaştırmak için gerekli, fakat yeterli değildir. Örgüte hâkim elebaşıların da, artık terörün bitişi ve PKK’nın tasfiyesi vaktinin geldiğini beyan etmesi lazım.
SÖZÜ DİNLENMEYEN ÖCALAN İŞE YARAMAZ
İşte bu noktada, İmralı’da ömür tüketen Abdullah Öcalan, Türk Devleti’nin elindeki en önemli kozdur. Bu kozun işe yaraması, sözünün muhatapları tarafından ciddiye alınıp gereğinin yapılması mühimdir.
Söylenmesi zor olan cümleyi de kuralım: Öcalan’ın, örgüt içindeki gücünün takviyesi, çağrısına uyulması ve DEM Partisi’nin Öcalan’a itaatinin pekiştirilmesi bakımından, ‘bebek katili’ de olsa, onun TBMM’de, DEM Grubunda konuşturulması önerisi, stratejik bir hamledir.
Bizim mahallenin sakinleri biraz daha sakin olmalı; bu cümleler karşısında zıplamaya yeltenmemeli. Devletler, insanlar gibi duygusal davranmaz; ülkenin geleceğini duygusal çıkışlara feda etmezler.
Lütfen, Dr. Bahçeli’nin tarihî çıkışı sonrasında Kandil baronlarından gelen, ‘Öcalan PKK’yı bağlamaz’ manasındaki sokranmaları ve mızırdanmaları gözden kaçırmayın.
Türk Devleti, bağımsız dış politika ve Türk Yüzyılını kuracak adımları kararlılıkla atmaktadır. Kuklaların ve kuklacıların, TUSAŞ gibi fevkalade önemli bir kurumumuza yaptığı ve bundan sonra da benzerlerini yapacağı saldırılar, Türkiye’nin yönünü ve kararlılığını değiştiremez.
Yüreğimizi ferah, iç cephemizi sağlam tutalım.
(NOT: Pensilvanya’da kuyulanan hain ve örgütüne dair yazacaklarımız, gündem yoğunluğu sebebiyle biraz gecikmeli olacak. İnşallah bir sonraki yazımızda…)