Anlaşıldı; İP yıkıldığı yere kadar…

Nihat Kaşıkcı

Nihat Kaşıkcı

Tüm Yazıları

MHP Lideri Devlet Bahçeli, siyasetteki ustalığını bir kez daha konuşturarak, İYİ Parti’ye ‘memleket hayrına komşuluk’ çağrısı yaptı. Bu çağrıya, isterseniz İP’e uzatılmış bir ‘zeytin dalı’ deyin. Benim tercihim ise ‘cansimidi’ demek olur.

Nedenini anlatalım: İP, MHP’den türlü bahanelerle kopan; Meral Akşener, Ümit Özdağ, Koray Aydın, Müsavat Dervişoğlu gibi siyasî figürlerin öncülüğündeki politik kadrolar tarafından kuruldu. Ayrıca, sağdan ve soldan devşirilmiş bazı isimler de, İP’i ‘merkeze oturtmak’ iddiasıyla vitrine konuldu.

Burada ilginç bir nokta daha var: Meral Akşener ve peşine takılan ‘eski’ MHP’liler, bir yandan partiden kopuşlarını, Devlet Bahçeli ve ekibinin ‘Milliyetçi-Ülkücülüğünü yetersiz bulma’ gibi bir gerekçeyle izah etmeye çalışırken; diğer yandan da kendilerini merkez sağda konumlama gayretine girdiler.

Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan kaparmış. Hangisi hangisini dönüştürdü bilemiyoruz, ama Kemal Kılıçdaroğlu ile Meral Akşener bir hayli benzeşti. Mesela her ikisi de kendisini aynı anda ‘solcu, sağcı, milliyetçi, ülkücü, mücahit, İslamcı, laik, bölücü, sosyal demokrat, kozmopolitan veya liberal’ olarak tanımlamada bir sakınca görmüyor.

Sakın ha, “Yahu siz kuş musunuz, deve misiniz? Aynı anda bunların hepsini nasıl oluyorsunuz?” gibi münasebetsiz soruları da aklınızdan geçirmeyin. Zira, 1940’ların Ankara Valisi (aynı zamanda Belediye Başkanı ve CHP İl Başkanı) Nevzat Tandoğan yabancıları sayılmaz. O da, odasına topladığı, dönemin namlı komünistlerine fırça çekerken; “Ulan hergeleler!... Bu memlekete Komünizm lazım olursa, onu da biz getiririz. Size ne oluyor?” diyebilecek kadar her ideolojiye uyum sağlayabilecek kıvraklıkta birisiydi.

Kılıçdaroğlu ve Akşener de nihayetinde Nevzat Tandoğan’ın, daha doğrusu tek parti dönemi CHP’sinin siyasî mirasına sahip çıkıyor. Dolayısıyla, “Siz hangi ideolojiyi savunuyorsunuz?” sorusu biraz naif kaçıyor.

CANSİMİDİ

Akşener ve partisinin, ne kuş ne deve olabilen siyaseti, 14 ve 28 Mayıs’ta gerçeğin duvarına tosladı. Deyim yerindeyse, İP’in dağılmadık yeri kalmadı.

Zaten Akşener’le yola çıkan ‘devedişi’ takımının büyük bölümü, gemiyi çoktan terk etmişti. 14-28 Mayıs seçimleri, İP ve CHP açısından bir turnusol kâğıdı işlevini de gördü. HDPKK ile yapılan ittifak, her iki partinin de ‘milliyetçilik-devletçilik’ söylemlerini yerle yeksan etti.

Hem Cumhurbaşkanlığı, hem de TBMM seçimlerinin kaybedilmesi, bu 2 partiyi, açık denizde fırtınaya yakalanmış yelkenli gemi konumuna sürükledi.

Seçim öncesi PKK ile aynı ittifakta yer almanın ağır yükü İP’i epeyce sarkıtmışken, seçim yenilgisi bunun üzerine tuz-biber ekti.

Her ne kadar Meral Hanım, İP kongresinde, kendisini kaybederek sağa-sola ve tüm ekip arkadaşlarına bağırıp çağırarak hot-zot etmek suretiyle, alt kademedeki homurtuları bastırmış olsa da, zemindeki sıvılaşma devam ediyor.

Evet… İYİ Parti, hem büyük bir fay hattı (milliyetçilik-bölücülük fay kırığı) üzerinde oturuyor, hem de altındaki kumsal zemin her sarsıntıda biraz daha sıvılaşıyor. Yani bir müddet sonra, İP’in üzerinde durduğu zemin, bataklık olup, üzerindekileri yutacak gibi görünüyor.

İşte, Devlet Bahçeli’in tam da bu noktada yaptığı ‘memleket hayrına komşu olalım’ çağrısı, İP ve Akşener için tam anlamıyla bir ‘cansimidi’ değeri taşıyor. Zira MHP ve Cumhur İttifakı ile ortaklaşa gireceği Yerel Seçimler, İP’e bazı belediyeleri kazandırabilir.

Meral Akşener ve partisi için en mantıklı siyaset, Bahçeli’nin bu çağrısını bir fırsata dönüştürerek, fay hattında üzerinde dikildiği sıvılaşan zemini terk etmek olurdu.

Lakin bunun için, Akşener’in, siyasî yeteneğinden kat kat fazla olan hırsını ve huysuzluğunu dizginlemesi şarttır. Tabi, bu da kolay bir şey değil.

Nitekim İP sözcüsü, Meral Akşener adına yaptığı saçma ve temelsiz açıklamayla, “Biz buradayız, gelin bize katılın…” mealinde ucuz bir cevap vererek, kendilerine uzatılan cansimidini reddetti.

Elbette, Meral Hanım’ın siyasî hayatının zikzaklardan ibaret olduğunu düşünürsek, “Son kararınız mı, Sayın Akşener?” diye sormak da gerekir.

26 Ağustos’a fazla bir şey kalmadı. Bakalım, o gün geldiğinde, Meral Hanım’ın açıklayacağı ‘müthiş şeyler’ neler olacak?

Siyasetin doğasına uygun düşünürsek, Meral Hanım’ın, Bahçeli’nin önerisine sımsıkı sarılmasını beklememiz lazım.

Fakat İP Genel Başkanı’nın normal bir siyasî akılla mı, yoksa kendisine bazı mahfillerden dikte ettirilen sokma akılla mı siyaset yaptığını henüz anlayabilmiş değiliz.

Dolayısıyla, MHP Lideri Bahçeli’nin kendisine uzattığı cansimidini reddetmesi, bizi şaşırtmayacak.

Özetle; İP yıkıldığı yere kadar böylece gidecek gibi görünüyor.