Anayasanın ‘nasıl yapılamayacağını’ öğrenmiştik
150 yıllık Anayasa macerası olan bir ülkeyiz. 1876’daki ‘Teşkilatı Esasî’, yani Anayasa, devlet ricaline hâkim olan Fransız ve İngiliz hayranı bürokrat tayfanın, Sultan Abdülaziz’i saray darbesiyle devirmesinin ardından hayatımıza girmişti.
Hal edilen amcasının yerine tahta çıkarılan İkinci Abdülhamit Han, henüz yönetime hâkim olamamışken, imparatorluktaki gayrimüslim ve gayritürk azınlıkların çoğunluğu oluşturduğu Birinci Meşrutiyet Meclisi tarafından kurulan ilk Anayasa’mız, tabiatıyla çoğunluk halkımızın iradesine dayanmıyordu.
Her şeye rağmen Türk Milletinin iradesi, Sultan İkinci Abdülhamit’in siyasî dehası ve dirayeti sayesinde, belli düzeyde siyasî temsil imkânı buldu.
Sonrasında İkinci Meşrutiyet, Sultan Abdülhamit’in İttihat ve Terakki darbesiyle 1909’da tahttan indirilmesi, Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve nihayet Kurtuluş Savaşımız…
MİLLÎ İRADE BAŞARISI
Savaş şartlarına rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1921 Anayasasını tesis etmeyi başardı.
Fakat, İkinci TBMM’nin kabul ettiği 1924 Anayasası, dengeleri ve ayarları değiştirdi. Arkasından, galip gelerek ülkeyi kendilerinden kurtardığımız ‘Batı’ya verdiğimiz ‘devrim tavizleri’ geldi.
1950’de milletin iradesi yönetime gelmiş olsa da Batı-NATO güçleri, 1960’ta millet iradesini bir kez daha gasp etmeyi başararak, 1961 Anayasası düzenini kurdu.
Ve nihayet 1980 12 Eylül Darbesiyle bir kez daha Türk Milletine ayar veren ‘Batı İradesi’, 1982 Anayasasıyla, demokratik düzeni bir hayli geriye götürdü.
Geride kalan 42 yıl içinde, sivil siyaset, Anayasayı sivilleştirmek için sayısız düzenlemeler yaptı. Bunlar içinde en etkili ve sonuç getirici olanı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş oldu.
Fakat, yapılan onca düzenleme, Anayasanın ruhuna işlemiş olan millî irade karşıtlığını tam olarak ortadan kaldırmaya yetmedi.
Sivil siyasetin, sıfırdan yeni bir Anayasa hazırlamak üzere, dönemin TBMM Başkanı Cemil Çiçek aracılığıyla kurduğu ‘Anayasa Uzlaşma Komisyonu’, Meclis’te grubu bulunan tüm partilerin ‘eşit temsiliyle’, 2011’de çalışmalarına başladı.
21 ay boyunca, neredeyse sokaktaki vatandaş dâhil herkesin Anayasa önerisini toplayan komisyon, yüzbinlerce sayfalık ‘öneriler hurdalığı’ kurdu; lakin yeni bir Anayasa kuramadı.
OLMAZLARI OYNAMA KOMİSYONU
Esasen ‘Cemil Çiçek Komisyonu’ diye adlandırabileceğimiz bu komisyonun bir sonuca ulaşamayacağı baştan belliydi. Zira en büyüğünden en küçüğüne, TBMM’de grubu olan tüm partilerin komisyonda 4’er üye ile temsili ve kararların ‘oybirliğiyle alınması’ gibi tuhaf bir ön şart benimsenmişti.
Yani öyle bir Anayasa hazırlanmalıydı ki, MHP ile HDPKK’yı aynı anda ikna edebilmeliydi.
Böylelikle, sivil siyasetin nasıl edip de bir ‘Anayasa hazırlayamayacağını’, sadece kendi halkımıza değil, tekmil dünyaya göstermiş olduk.
Bir Anayasanın ‘nasıl yapılamayacağını’ da net bir şekilde öğrendik.
Şimdi Cumhur İttifakı partilerinin, sıfırdan sivil bir Anayasa hazırlamak niyeti gündemimize girmiş bulunuyor.
BARİ BU KEZ BAŞARALIM
Kanımca bu defa sivil siyaset, Anayasa tesis etme iradesi yolunda son kozlarını kullanıyor. Anladığımız kadarıyla, geçmiş tecrübeler ışığında, bu kez ‘tam mutabakat’ gibi imkânsızları arama durumu olmayacak. Olursa, Anayasayı işin başında ‘komisyona havale etmek’ anlamına gelir.
Bu arada, yeni Anayasanın, ‘sivil’ olması gerektiği üzerinde dururken, Anayasanın, devlet ile millet arasında bir ‘karşılıklı rıza sözleşmesi’ olduğu gerçeğini kabullenmede zorlanıyoruz.
Devletin ve milletin bölünmez bütünlüğü, tek resmî dil, tek bayrak ile temel hak ve hürriyetler dışında her konunun tartışılabilir olduğunu herkesin kabullenmesi gerekiyor.
Hal böyleyken, ülkenin bölünmez bütünlüğünü, dilini ve bayrağını tartışmak isteyenler hiç de az değil.
Toplumsal uzlaşma önündeki en büyük engel olan bu kesimleri değerlendirirken, arkalarındaki ‘etkili devletler’ hakikatini de ıskalamamak zorundayız.
Evet, Anayasa için azami uzlaşı arayalım; fakat bunun mümkün olmadığını bilelim.
Cumhur İttifakı partileri, bu defaki ‘uzlaşma komisyonu’ sürecini fazla uzatmayıp, diğer partilerin görüşlerini de aldıktan sonra, Sivil Anayasa Tasarısını TBMM’ye sunmalıdır.
Diğer partiler de iyi niyet gösterip, olumlu yaklaşırsa, Türkiye, 148 yıllık eşiği aşmış olur.
Yok, kabul görmezse, ‘Sivil Anayasa’ meselesi, önümüzdeki 50 yıl boyunca ülke gündeminden çıkar.
Umut ışığı az da olsa, ‘inşaAllah’ diyoruz…