Nihat Kaşıkcı

Nihat Kaşıkcı

Leş kargaları

‘Batı’ nedir? ‘Medeniyet’ mi? Eğer Batıyı medeniyet sayacaksak; Avrupa, Asya, Afrika ve Amerika kıtalarında yaptıkları katliamları, soykırımları nereye koyacağız?

Medeniyet dediğin, gittiği yere kaos değil düzen götürür. Kan ve gözyaşı değil, huzur ve refah getirir.

Son dönemlere bakarsak… Batı diye nitelendirdiğimiz Avrupa ve Kuzey Amerika ekseni, başta Ortadoğu ve Afrika olmak üzere, dünyanın dörtbir köşesini kan ve gözyaşına boğdu. Emperyalist yamyamların son yıllarda yaptıkları, insanı insanlığından utandıracak noktalara ulaştı.

Yazının Devamı

Terör örgütü için yolun sonu

MHP Genel Başkanı Bilge Lider Devlet Bahçeli, önce TBMM’nin yeni yasama yılı açılışında DEM Partililere elini uzattı. Sonra izahat yaptı; “Uzattığım dost elinin kıymetini bilin…”

Bahçeli, 22 Ekim’de bir adım daha atarak, PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın DEM Parti TBMM grup toplantısında konuşmasını ve terör örgütünün lağvedildiğini duyurmasını teklif etti.

Bahçeli’nin bu beklenmedik çıkışları, birçok kesimde şaşkınlığa yol açtı. Cumhur İttifakı’na müzahir çevrelerde dahi, Bahçeli’nin ‘kendi siyasî tarzına göre’ konuştuğu yorumları yapıldı.

Yazının Devamı

Suriye’de masayı Türkiye kurar

Diktatör Beşşar Esat devrildi, Suriye’de yeni bir dönem başlıyor. Arap Baharı ile başlayan Afrika ve Ortadoğu devrimleri, maalesef ABD ve Avrupa ülkelerince mecrasından saptırıldı. Milyonlarca insanın demokrasi ve özgürlük için yaptığı devrimler, resmen çalındı.

Arap Baharı zamanlarında Suriye halkının devrimi ise ABD ve Rusya başta olmak üzere, Batılı güçlerin yan çizmesiyle akamete uğratıldı.

Tarih hükmünü icra eder. Hüküm ve kader de Yüce Yaratıcı’nın kudretindedir. Nitekim Suriye’nin bastırılmış devrimi de doğal akış mecrasına oturdu. Türkiye, coğrafyamızda yerinden oynayan taşları tekrar yerine oturtmak için, gücünü ve Devlet Aklını devreye soktu.

Yazının Devamı

Sahi, Suriye’de ne işimiz var(dı)?

Esat’ın firarından sadece 24 saat önce, Suriye diktatörüyle ‘bir an önce temas sağlanmasını’ istedi. Bir gün sonra da ‘rejimin çöktüğünü’ duyurdu.

Burnumuzun dibindeki, 910 kilometre sınırımız bulunan ülkede yaşanan gelişmelerden bihaber… Muhalifler, 11 gün içinde Şam’ın kapılarına dayanmış. Esat’ın günlerdir sesi çıkmıyor, nerede olduğu bile meçhul. Ama CHP Genel Başkanı, Türkiye’nin, bir gün sonra ülkeden firar edecek düşük adamla, bir an önce temas sağlamasını istiyor.

Bir gün sonra, Esat’ın Suriye’den kaçtığı ortaya çıkınca da hikmet yumurtluyor: “Suriyelilerin evlerine dönüşlerini mümkün kılabilecek kapsamlı bir program derhal ortaya konulmalıdır.”

Yazının Devamı

Mazlumun âhı

Suriye’de yerinden oynayan taşlar 2 hafta önce yuvarlanmaya başlamıştı. Henüz 2 hafta dolmadan, yuvarlanan taşlar, Şam’daki Esat rejiminin kafasında patladı. Ülkede bir dönem böylece sona erdi.

Tarih, çok pahalı bir öğretmendir. Deneyimi ve bu deneyime dayanan öğüdü reddetmek, insanları ve devletleri ‘maliyetli eğitimlere’ muhatap kılabilir. Beşşar Esat’ın bugün yaşamak zorunda kaldığı/kalacağı zillet de böyle bir maliyettir.

Tüm diktatörler gibi, Esat da kendisini yenilmez sandı. Başına çöreklendiği ülkeyi, babasının çiftliği zannetti. Yüzde 11’lik bir azınlıkla, yüzde 80’lik vatandaş kitlesini ilelebet yönetebileceğini fehmetti. Türkiye’nin dostça uyarılarını, içten pazarlıklarla değerlendirdi. Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın iyi niyetli müzakere çağrılarını, inanılmaz bir kibirle karşıladı.

Yazının Devamı

Siz hangi gezegende yaşıyorsunuz?

Suriye’de yerinden oynayan taşlar, hızla yuvarlanıyor. Rejim muhalifleri, bir hafta gibi kısa bir sürede Halep ve Hama’yı ele geçirip, Humus’a doğru ilerliyor. Sonrası Şam…

Türkiye’nin uzattığı dost eline tutunmak yerine, o eli sinsice ısırmaya çalışan Beşşar Esat için yolun sonu görünüyor. Daha önce de yazmıştık; bu gidişin menzilinde Londra’da ikamet görünüyor. Her neyse… Orası bizim sorunumuz değil.

Bizim sorunumuz, Türkiye için bir ulusal güvenlik sorunu haline gelen CHP ve tepe yöneticileridir. CHP yönetiminin hangi gezegende yaşadığını anlayamıyoruz. Üçüncü Dünya Savaşı’nın peşrevleri atılıyor. Hatta birçok uzman, bu savaşın çoktan başladığını söylüyor. Hoşumuza gitmese de bu savaşın merkez üssü, tam olarak bizim coğrafyamızdır. Bunu anlamak için uzman olmaya gerek yok. Ukrayna’dan Yemen’e kadar dikey bir çizgi çekin. Bir de bu çizgiyi yatay kesecek şekilde, Girit’ten Tahran’a uzanan bir çizgi daha çizin. Sonra haritanın karşısına geçip bakın. Türkiye’nin, bu kavga coğrafyasının tam merkezinde kaldığını göreceksiniz.

Yazının Devamı

Basiretsizlik

İran’ın devrik şahı Rıza Pehlevî, sırtını Batılı emperyalistlere dayadı. Halkının taleplerini, ihtiyaçlarını görmezden geldi. Sandı ki, sırtını dayadığı, ülkesinin hak ve menfaatlerini peşkeş çektiği emperyalist güçler, hiçbir zaman kendisini yalnız bırakmayacak.

Sonunda ayaklanan İran halkı, Şah Pehlevî’yi ait olduğu yere gönderdi. Sonrasında İran’a hükmedenlerin halen devam eden gidişatı da Pehlevî’ninkinden çok farklı değil. Şu kadar ki, diktatör şah sırtını Batılılara dayarken, bugünküler de ‘ideolojilerinden aldıkları güçle’ halkı hükümranlıkları altında tutuyor.

Saddam Hüseyin, Irak’ı yönetirken, kendisini darbeyle o koltuğa oturtanlara yaslandı. Onlar nasıl istediyse, ülkesini ve halkını öylece yönetti. Emperyalistlerin ittirmesiyle Ortadoğu’daki Müslüman ülkelere dayatılan BAAS ideolojisini eksen aldı. İktidarını borçlu olduğu emperyalistlere olan sadakatini, ‘kullanım ömrü’ bitip de sokağa atılıncaya kadar korudu.

Yazının Devamı

Suriye: Toz duman içinde yol bulmak…

Sınırımızın hemen güneyinde kartlar yeniden karılıyor ve dağıtılıyor. HTŞ öncülüğündeki muhalefetin Halep’e doğru ilerlemeye başladığı günün sabahında yazdığımız bu köşede, yerinden oynamış taşların yuvarlanmaya başladığı yorumunu yapmıştık.

Aradan geçen birkaç günde, suların durulmasını beklememize rağmen, ortalık halen toz duman içinde. Suriye üzerinden Ortadoğu’da oyun kuran ülkelerin tam olarak nerede durduğu belirsiz.

HTŞ’nin beklenmedik bir anda Halep’e yürümesi ve ele geçirmesi, henüz anlaşılır bir zemine oturmuş değil. Dahası, konuya müdahil ülkelerden gelen açıklamalar da konuyu netleştirmekten ziyade, koyu bir sis perdesinin arkasına iteliyor.

Yazının Devamı

Taşlar yuvarlanmaya başladı mı?

Coğrafyamızda taşlar yerinden oynayalı çok zaman oldu. Sürecin, ‘yuvarlanma’ aşaması başlamış gibi görünüyor.

Kısa bir döküm yapalım:

Suriye üzerinden devam edelim: ‘Muhalif’ tanımına giren askerî gücün, hangi ülkelerin desteğiyle veya menfaatine uygun hareket ettiği henüz netleşmedi.

Yazının Devamı

Bahçeli delikleri tıkıyor

MHP Genel Başkanı Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeli, DEM Partisi ve PKK terör örgütünü köşeye sıkıştıran hamlelerini sürdürüyor. Son grup toplantısında, DEM’lilere, örgüt elebaşı Abdullah Öcalan’la yapacakları görüşmeyi bir an önce gerçekleştirme çağrısı yaptı.

Bu çağrıdan saatler sonra DEM’ciler, Adalet Bakanlığı’na, Öcalan’la görüşebilmek için izin başvurusu yaptı.

Dr. Bahçeli’nin ilk olarak 22 Ekim 2024’teki grup konuşmasında yaptığı çağrıyı, sanki kendisinin siyasî çıkış hevesiymiş gibi değerlendirenler olmuştu. Bazı idraksizler de böylesine önemli bir çıkışı, ‘gündem değiştirme gayreti’ olarak tanımlamıştı.

Yazının Devamı

Şu özel hastaneler… Hırsızlığın şahsî muhataplığımız hikâyesi…

Her alanda çeteleşmeyi içselleştirmiştik. Yetmedi, şimdi bir de Yenidoğan Çetesi çıktı ortaya. Yeni bir ‘gelişme’ mi? Aslında değil. Sağlık sektörüne çöreklenmiş ‘organize çalma örgütlenmesi’, en az 30 senedir yaşanıyor, güzel ülkemizde.

Terör örgütü PKK bağlantıları olduğuna dair emareler de veren Yenidoğan Çetesinin ‘özgünlüğü’, sadece soygun değil, aynı zamanda ‘bebek katliamı’ eylemlerini de yapmış olmasıdır.

Çetenin alçakça icraatları, vicdansızlıkları, devletten çalıp çırpmak için akla hayale gelmeyecek pislikler yapması kamuoyunda bol bol tartışılıyor. Şerefsizliğin insaniyet düşmanlığı haline, bu yazıda girmeyeceğim. Yalnızca, kişisel yaşamışlıklarım üzerinden küçük bir örnek vererek, milletin kaynaklarının ‘devlet’ üzerinden nasıl hortumlandığı, çalınıp çırpıldığı mevzusuna, bir mum gücünde de olsa ışık tutma niyetindeyim.

Yazının Devamı

Eşkıyalık… Çanlar Özel için çalıyor

Vukuatsız gün geçiremiyorlar. İlla ki her gün, içinde yaşadıkları milletin ve devletin bir yarasını kaşıyacaklar. Maalesef kaşırken de kabul edilebilir hukukî ve ahlâkî sınırları aşıyorlar.

Anamuhalefet partisi CHP… Atatürk’ün kurduğu… Türk Devleti’nin yönetim şeklinin ‘Cumhuriyet’e evirilmesinde önemli işlevleri olan… Parti ideolojisini oluşturan umdelerden birisi ‘milliyetçilik’ diye tanımlanan… Arada bir kendilerini gereğinden fazla önemseyip, “Türkiye’nin çimentosuyuz…” diye terennüm eden bir siyasî yapı ve mensuplarından söz ediyoruz.

Bakınız gündeme geliş şekline ve geldiği konulara, bu partinin. Ülkeyi 22 senedir tek bir parti ve tek bir iktidar yönetiyor. Geçen sürede ülkeye inanılmaz hizmetler etmiş. Devlet ve milletin geleceği adına, gövdesini taşın altına koymuş. Küresel ağır krizler tüm dünyada yönetimleri, hükümetleri silkeleyip indirirken, Türkiye gibi netameli bir coğrafyada, ağır sorunların üstesinden gelen bir iktidar var…

Yazının Devamı

Bu da size kapak olsun

Kendi halinde yaşayıp giden, kimseye zararı dokunmayan 'meczuplara' diyeceğimiz yok. Kendini 'meczupluğa' vurup, vatanına ve milletine ihanet eden etki ajanları ise hasmımızdır.

Kimi eline bir boru alıp, güya KAAN savaş uçağımızla dalga geçti. “Ahan da bu 60’a 40’lık kutu profildir… Bundan uçak mı olur?” diyerek, olmayan aklınca alay etti.

Kimisi, F35’in dengi olan KAAN’ın, Türk mühendislerince üretimi başarılmış olan çok önemli bir parçasını, “Kalorifer peteğine benziyor…” diye makaraya sarma cüretini gösterdi.

Yazının Devamı

Hadi, bir kez daha deneyelim

MHP Genel Başkanı, Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeli’nin TBMM açılış oturumunda DEM Partisi ileri gidenlerinin elini sıkmasıyla ateşlenmişti, tartışmanın fitili.

Sonrasında Dr. Bahçeli, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın, PKK’nın lağvedildiğine dair açıklamayı, DEM Partisi TBMM Grup Toplantı Salonunda yapmasını önermişti.

DEM ve PKK’ya müzahir çevreler önce bir şaşkınlık yaşadı. Ne diyeceğini bilemedi. Zira Dr. Bahçeli’nin çektiği rest, PKK’nın siyasî uzantılarını köşeye sıkıştırmıştı. Ya siyaseti ya da terörü tercih edeceklerdi. Sonunda Kandil’deki terör baronlarının talimatı ağır bastı.

Yazının Devamı

Mesleğinin hakkını verenleri atlamayalım

Bu köşede zaman zaman sağlık ve eğitim çalışanları başta olmak üzere, bazı kamu personelinin hatalarını, görev ihmallerini ve kasıtlı davranışlarını dile getiriyoruz. Görevini düzgün yapmayan, mesleğinin hakkını vermeyen, hatta bağlı oldukları bakanlığı ve sonuçta ülkeyi yöneten liderliği sıkıntıya sokmak için çaba gösterenleri eleştiriyoruz.

Peki, kamuda çalışan hizmet erbabının hepsi mi böyle? Onca çalışanın içinde, mesleğine âşık, işinin hakkını veren, hatta yükümlü olduğundan çok daha fazlasını, adeta bir adanmışlık tutkusuyla yerine getiren güzel insanlar yok mu? Var elbette. Hem de çok sayıda. Onların varlığını her zaman fark edemeyişimizin sorumlusu da yine bizler, medya mahallesindeki kalem erbabıyız.

Yanlış bir tutumumuz var. Gözümüzün önündeki iyi örnekleri, ‘zaten olması gereken budur’ diye görmezden geliyoruz. Olumsuz örnekleri ise iyice görünür kılıyoruz. Daha da somutlaştıralım: En son ne zaman bir kâğıt toplayıcısına selam verip, hal hatır sordunuz? O fedakâr insanın yaptığı hizmetin, toplum ve ülke ekonomisi bakımından yararlarına dair, kendisini onurlandıracak birkaç güzel laf ettiniz mi?

Yazının Devamı

Vur patlasın, çal oynasın…

Gelen haberler mide bulandırıyor. Vatandaşın, kente hizmet etsin diye seçtiği belediye başkanları, hizmetten ne anlıyor? Pek de iyi şeyler anlamıyor.

Konser organizasyonları… Sanatçı diye isimlendirilen bir yığın hanende ve sazendelere aktarılan milyarlar… Abuk subuk heykeller için, onbeşinci sınıf yontuculara ödenen milyonlar…

Medya leşkerleri de var… Kendisini ‘muhalif’ diye kurduğu mahalleye konuşlandırmış… Günlük yalan/iftira kotasını doldurmak için çırpınan… Hatta bazen yalan ve iftiranın dozunu kaçırdığı için savcı ve hâkim karşısına çıkmak zorunda kalan… Ama her halükârda Saraçhane veya Başkent belediyesinden maaşlı… Kurduğu dernek/vakıf gibi kullanışlı yapıların kira ve günlük yemek giderleri belediye tarafından karşılanan… Gerektiğinde, maaş aldığı efendisini, partisinin genel başkanına karşı dahi savunma ‘sadakatini’ (!) gösteren… Ve maalesef cebinde, tıpkı bizler gibi ‘sarı basın kartı’ (şimdilerde mavi, ama adı öyle kaldı) taşıyan ‘belediye tüccarları’…

Yazının Devamı

Sizi ne tatmin eder?

PKK’nın siyasî uzantılarının ele geçirip, terör mahfillerine para aktarım merkezi olarak kullanmaya başladığı belediyeler için Türk Devleti harekete geçti. Resmî olarak CHP’nin nüfusuna kayıtlı olsa da babasının PKK olduğu bilinen bazısı da dâhil, belediyelerdeki terörist işgalinin sonlandırılması için adımlar atılıyor.

Muhtemelen devamı da gelecek. Zira Türk Devleti’ni ‘PKK’nın tükürüğüyle boğma’ tehdidinde bulunan cibilliyeti bozuk tiplerden bile belediye başkanlığı koltuğunda oturanlar var. Hepsi temizlenmeli ve temizlenecek…

Belediyelerdeki yasadışı işgali sonlandırmak için atılan adımlara, hem CHP hem de DEM Partisi tarafından ‘demokrasi/özgürlük’ soslu tepkiler yükseldi. Atatürk’ün kurduğu partiyi, ayrılıkçı-ırkçı terör hareketinin payandası haline getirenler, yol yürüdükleri zibidilerin ‘Mustafa Kemal’in itleri’ şeklindeki hakaretlerini dahi “Galiba yağmur yağıyor…” pişkinliğiyle karşıladılar.

Yazının Devamı

Demek siz de isyan edeceksiniz!..

CHP’nin ‘gafleti’, geldiğimiz noktada ‘dalalet’ sınırlarını da zorluyor. Bir adım sonrasının ne olduğunu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Gençliğe Hitabe’sinde söylemiş. Tekrarına gerek yok.

Yazık ki, Cumhuriyeti kurma iddiasındaki… Büyük Türk Milliyetçisi Atatürk’ün mirasını sahiplenen… Sembolü olan 6 oktan birisinin ‘Milliyetçilik’ olduğu, Kemal Kılıçdaroğlu tarafından bile reddedilemeyen CHP, gele gele geldi, ülkeyi bölme amacını saklamayan terör yancılarıyla hizalandı.

Evet, yazık!... Cumhuriyetin kurucusu partinin Genel Başkanı, Cumhuriyeti yıkma niyetini saklama gereği bile duymayan, terör örgütü uzantısı bir siyasî yapının kürsüsüne çıkıyor; terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyetleri sebebiyle görevden uzaklaştırılan belediye başkanları için şefaatçiliğe soyunuyor.

Yazının Devamı

Devlet Aklı ve kararı

MHP Genel Başkanı, Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeli ilk defa partisinin TBMM Grup Toplantısında çağrı yaptığında, teröre müzahir siyasetçiler şaşkınlık yaşarken; bizim mahallenin sakinleri de meseleyi nereye oturtacağını bilememişti.

Evet, açıklayan ve açıklananın niteliği zaten çok önemliydi. Dr. Devlet Bahçeli gibi, ‘taviz vermez bir Ülkücü’, ülkemizin 40 yıldır maruz bırakıldığı terörün bir numaralı sorumlusunun, hem de TBMM çatısı altında konuşmasını ve PKK’nın lağvedildiğini açıklamasını teklif ediyordu.

PKK’nın siyasî uzantısı DEM Partisi, ilk anda yaşadığı şaşkınlığın ardından, dağdan gelen kaş-göz belertmenin de korkusuyla, Dr. Bahçeli’nin çağrısına karşı cephe alır bir görüntü vermeye başladı. Zaten aksini de beklemezdik.

Yazının Devamı

CHP nasıl kurtulur?

Lafı dolandırmadan, düz soralım: PKK üyeliği suçlamasıyla tutuklanan Esenyurt Belediye Başkanı hangi partiye mensup?

Kâğıt üzerinde CHP üyesi olabilir. Hakiki mensubiyetini de bilmesi gereken tüm vatandaşlar biliyor. Yüzlerce PKK yöneticisi ve militanıyla telefon görüşmeleri, irtibatları tespit edilmiş. Terör örgütünün Avrupa temsilcilerinden birisiyle kanka vaziyetlerinde… Belediyeye yakın akrabalardan başlamak üzere, kendi mensubiyetine uygun şahısları doldurmuş. Dahası, bugüne kadar ağzından “Ben PKK’lı değilim. Teröre ve şiddete karşıyım. Geçmişte HDP’li filan olsam da bugün CHP’liyim…” manasına gelecek bir sözü, en azından şahsen duymadım. Hatta konuşurken, kelimeleri kurnazca seçerek, ‘PKK’yı baş tacı edercesine’ cümleler kurduğu da sır değil.

Güvenlik birimleri bu zatı takibe almış. Terör örgütüyle bir yığın bağlantı ve ilişki tespit etmiş. Bunları fizikî ve teknik takiple belgelendirmiş. Konu savcılığa intikal etmiş. Savcılık toplanan deliller ışığında, tutuklama talebiyle dava açmış. Mahkeme de davayı hukuka uygun bulmuş; kabul ederek, şahsın tutuklanmasına karar vermiş.

Yazının Devamı

En zayıf halka: CHP

Türk Devleti, kapıya dayanan büyük savaş öncesinde iç cepheyi güçlendirmek için olağanüstü bir çaba gösteriyor. Zaman daraldı. Tüm dünya diken üstünde. ABD-Çin eksenindeki gerilim, neredeyse dünyayı ortasından çatlatacak.

Kimsenin kuşkusu olmasın; yaklaşan savaşın önemli bir hedefi de bizim ülkemizdir. Mesele sadece Hilal-Haçlı kavgası değildir. Aynı zamanda dünya ekonomisi ve paylaşım düzenini değiştirme, yönlendirme gayretleri de kavganın ana sebeplerindendir. Türkiye, Asya-Avrupa ekonomi ve ticaret koridorunun en önemli geçiş kapısıdır. Tarih boyunca Çin-Avrupa ticaret yolunun önemli bir durağı olan Anadolu, bugün de Çin ile Avrupa’yı tekrar karadan bağlayacak olan Kuşak Yol Projesi’nin en tercih edilir geçiş güzergâhıdır.

Hal böyle olunca, ABD ve yancılarından gelen şer dalgasının ana hedefi de bizim ülkemizdir. Dolayısıyla “Aman savaştan uzak duralım, etliye sütlüye karışmayalım…” mızırtılarının bir kıymeti yoktur. Zira ufuktaki savaş, Türkiye’nin de başına çorap örmek için tezgâhlanmaktadır. Yapılması gereken, bu savaşa iyi hazırlanmak ve iç bünyemizi güçlendirmek; cepheyi iyi tahkim etmektir.

Yazının Devamı

‘Açılım 2.0’ değil, ‘Tasfiye’…

MHP Genel Başkanı Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeli’nin, ‘terör örgütü elebaşı Öcalan’ın PKK’nın lağvedildiğini açıklaması’ yolundaki çağrısı, mevzuyu kavrayamayanları şaşırtmaya devam ediyor.

Sırasıyla gidelim… Mevzunun birinci derecede muhatabı olan DEM Partisi, önce derin bir şaşkınlık yaşadı. Ne diyeceğini bilemedi. Yarım ağızla da olsa, çağrıya olumlu cevap verir gibi oldu. Sonra Kandil Terör Baronları ile onların tasmasını elinde tutan emperyalistlerin homurtuları üzerine, DEM’ciler de olumsuz bir dil kullanmaya başladı. Oysa DEM’in terör boyunduruğundan kurtulup, özgür siyaset yapabilmesi de anılan çağrıya bağlı bir durumdur.

Daha düne kadar MHP içinde yer alıp da ihtiyaç gidermek için dahi Devlet Bahçeli’den izin alan Müsavat Dervişoğlu, kendince ‘farklı pozisyon alma’ kolaycılığıyla, tarihî çağrıyı anlamamış gibi davranıyor. Sanki geride kalan Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerinde, masanın altında yatan PKK/HDP ile aynı tastan çorba içmemişler… Sanki Cumhur İttifakı’nı yenilgiye uğratmak, Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ı siyasetten tasfiye etmek uğruna, bol bol yiyip içtikleri masanın altındaki PKK ile iş birliği yapmamışlar… Dahası, üç-beş oy uğruna Pensilvanya’da geçen hafta kuyulanan İblisi incitmekten kaçınan bir dil kullanmamışlar…

Yazının Devamı

Haymatlosun akıbeti

Kimse sorumluluğunu başka yerlere paslamaya çalışmasın. Düz konuşalım: Hain, hepimizi aldattı.

Acaba aldanmamak mümkün müydü? Şahsen cevabını veremediğim bir soru. Kendisini henüz çocuk yaştayken keşfeden ABD/CIA, 1962’den itibaren o haini hepimize damardan zerk etmiş. ‘Türk Milleti’ ve ‘Müslümanlık’ gibi iki temel değeri kendisine sıçrama tahtası yapmış.

Türkiye’de açtıkları okulları önemsemesek bile, dünyanın birçok ülkesinde açtıkları okulları, göğsümüz kabararak karşıladık. Afrika’nın kara çocuklarına okuttukları İstiklal Marşımız ve her yıl düzenlenen ‘Türkçe Olimpiyatları’ sırasında, Türkiye ve Türk Milleti adına sergilenen gösteriler hepimizin gözlerini yaşarttı.

Yazının Devamı

Artık açık oynuyorlar… Lütfen sakin olalım…

Türk Devlet Aklının, PKK’yı sadece eylem yeteneği bakımından değil; aynı zamanda sosyolojik açıdan da bitirmek üzere hamle yaptığı bir süreçte yapıldı, TUSAŞ saldırısı. Saldırının aylar öncesinden planlandığı, yeri ve zamanı geldiğinde gerçekleştirmek üzere ‘uykuda tutulduğu’ değerlendirmesi hiç de yanlış değil.

Terör saldırısını yapan iki mayın eşeği belli; PKK/HDP mensubu ucuz itler… Dahası bu alçaklıkta, PKK bile başat aktör değil; sadece bir kiralık katil. Türk Devleti, kendisine yönelik asimetrik saldırıda kullanılan kuklanın arkasındaki kuklacının peşinde. Açık kaynaklara ve coğrafyamızda yaşanan çekişme ve çatışmalara dayalı değerlendirmemiz, PKK’yı kiralık katil olarak kullananların; ABD, İsrail, Almanya, İngiltere, Fransa ve diğer ıvır-zıvır emperyalistler olduğu sonucuna götürüyor bizi. Daha özet söylemek gerekirse, karşımızda NATO’nun ‘illegal yapılanması’ yer alıyor.

Emperyalistler artık bize karşı hamle ve saldırılarını örtülü yapmıyor; deyim yerindeyse ‘oyunu açık oynuyorlar’.

Yazının Devamı