Yapaylaşan insanlar, insanlaşan bilgisayarlar

Muhammed Ayber

Muhammed Ayber

Tüm Yazıları

Dünya hızla değişiyor. Teknoloji, sadece yaşam tarzımızı değil, insanlık algımızı da derinden etkiliyor. Dijitalleşme çağında, bilgisayarların insanlaşmaya, insanların ise yapaylaşmaya başladığı bir dönemde yaşıyoruz. Bu dönüşüm, hem heyecan verici hem de endişe verici bir tablo sunuyor.

Son yıllarda yapay zekâ, insan davranışlarını ve düşünce yapılarını taklit etme konusunda büyük bir ilerleme kaydetti. Konuşma tanıma, duygu analizi, yaratıcı yazarlık ve hatta sanat üretimi gibi alanlarda bilgisayarların yetkinliği giderek artıyor. Chatbotlar, duygusal zeka gösterebilen algoritmalar ve otonom sistemler, insanın benzersiz olduğunu düşündüğü pek çok özelliği artık başarıyla taklit edebiliyor.

Ancak bu taklit, gerçekten "insan" olmayı ifade eder mi? Bilgisayarlar bir şiir yazabilir, bir tablo çizebilir veya bir melodi bestelerken, bunu gerçekten hissederek mi yapıyorlar? Burada ortaya çıkan asıl soru şu: İnsan olmak, sadece davranış ve üretimden mi ibaret?

YAPAYLAŞAN İNSANLAR

Teknolojinin hayatımızdaki artan rolü, insan davranışlarını da yeniden şekillendiriyor. Artık duygularımızı emojilerle ifade ediyor, sosyal ilişkilerimizi ekranlar üzerinden yönetiyor ve kararlarımızı algoritmaların yönlendirmesiyle alıyoruz. Bu süreçte, giderek daha mekanik, daha yüzeysel ve daha öngörülebilir bir hale geliyoruz.

İnsanların teknolojiye bağımlılığı, onları bir nevi "yapay" bireyler haline getiriyor. Eğlenceli bir içeriğe gerçekten gülüyor muyuz? Veya üzücü bir haber gördüğümüzde gerçekten o üzüntüyü yaşayabiliyor muyuz? Aslında bütün duygularımız teknoloji ile saniyelere hatta saliselere kadar düştü. Sosyal medyada geçirdiğimiz bir dakikalık süreçte o kadar fazla duygu değişimi geçiriyoruz ki artık bütün duygular bizim için standartlaşıyor. En insanı yanımızı duygularımızı kaybediyoruz. Bunun yanı sıra sosyal medya içerisinde kimliğimizi kaybediyoruz. Olmayan özellikler ekleyip sözde en iyi halimizi oluşturmaya çalışıyoruz.
Örneğin, bir sosyal medya profilimiz var ve bu profil gerçek kimliğimizi değil, yansıttığımız ideal bir görüntüyü temsil ediyor.

İnsan olarak teknolojinin içerisinde yapaylaşıyoruz.

İKİLEM: İNSANLIK MI, TEKNOLOJİ Mİ?

Bu hızlı dönüşüm, insanlığın temel değerlerini ve anlamını sorgulamamıza neden oluyor. Teknolojinin insanlaşma çabası, insanın teknolojikleşmesiyle birleşince, ortaya kimlik krizleri çıkıyor.

Bir tarafta, yapay zekânın ahlaki ve etik sınırları tartışılırken, diğer tarafta, insanlığın duygusal ve ruhsal değerlerini koruma çabası sürüyor. Teknoloji bizi ileriye taşırken, insanlığımızı kaybetme riskiyle karşı karşıya mıyız? Yoksa teknoloji, insanlık tanımını yeniden mi şekillendiriyor? Tüm bu sorular ve sorunlar içerisinde unutmamamız gereken temel değerlerimize sahip çıkmak zorundayız.

Bu sürecin yönetilebilmesi için en önemli faktör, denge kurabilmek. İnsan, kendi duygusal zekâsını ve etik değerlerini güçlendirdikçe, teknolojinin etkilerini olumlu bir şekilde yönlendirebilir. Teknoloji bir araçtır; onu insanlık yararına kullanmak, bizim elimizde.

Teknolojiyi en verimli şekilde kullanırken insan olmayı unutmamalıyız. Etik, duygusal ve ruhsal değerleri korumalı ve yaşatmalıyız. Teknolojiyi bir tehdit değil, bir fırsat olarak görebilirsek, bu dönüşümden kazançlı çıkabiliriz. Ancak bu, sadece teknolojiyi değil, kendimizi de yeniden keşfetmekle mümkün olacaktır.