Sahi gündem neydi?

İnanç Uysal

İnanç Uysal

Tüm Yazıları

Hadi ülkenin gündemini alt alta yazalım, ilk gündem maddesine ne yazacağımıza karar veren bir medyamız var çok şükür. İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ilgili yolsuzluk iddiaları bu medya tarafından ilk sıraya yazılıyor ve biz de onu konuşuyoruz.

Zaten tutuklu yargılanan İmamoğlu ve yakın çalışma arkadaşlarına karşı başlatılan davalar nedeni ile toplumun davranış biçimlerini kodlamaya alışmış bazı medya mensupları, genel bir itirazı dillendiren herkesi de aynı kefeye rahatça koymayı başarıyorlar.

Belki de gizli tanıklar üzerinden yürütülen davanın elle tutulur taraflarının sonraya saklanarak, bu kamplaşmaların artırılmasına neden olacak söylemlere neden olunacağı arlanmıştır. Belki de atlanmamıştır.

Ancak bu tarz tecrübeleri oldukça yüksek olan gazeteci, hukukçu, sosyal medya mensubu kendilerini birdenbire aklayarak diğerlerini işaret etmeyi yine başardılar. Aslında herkes bu 23 yılda kimlerin kimlerle nasıl ve ne şekilde yan yana geldiğini defalarca gördü. Kimlerin kariyerlerini ve servetlerini korumak adına, nasıl utanma hissini askıya alabileceklerini de gördü. Ama bir kere aidiyet duygusu oluştuğunda kendisine yakın olan tarafın masumiyetine inanmayı mecbur hissetmek gibi hastalığa yakalandı toplum.

Lakin toplumun bu aidiyetlerini sömüren ve böylece semiren her seferinde de güçlü tarafta yer alarak haklı çıkmayı önceleyen bu sınıf artık inandırıcılık sorunu bile yaşamıyor. Çünkü ortadan ikiye bölünmüş bir toplumda söylenen söz ya da yapılan eylem değil, kimin söylediği ve yaptığı önemli oluyor.

Bu bizlerin için yeni bir durum değil ama hem dünyanın birçok yerine de sirayet etmiş, hem de küresel bir devrin sonuna gelinmiş olması nedeni ile çok daha görünür olmuş bir durum. Dünya’nın birçok ülkesi de bize benzedi sonunda.

Şimdi her yeni güne yeni bir olayla uyanıyoruz ama hepsi aynı kapıya çıkıyor, gizli tanıklardan açık tanıklara geçmeye başlayan bir dava gündemin ana konusu. Daha önce de yazdım, o açık tanıklıklar da devam edecek şeklinde kulisler var. Birkaç gazeteci de bu davanın konusu olacak gibi, ama daha belki de onlar da kandırılmışlardır.

Başlangıçta yazdığım cümleye uyamadığımı fark ettim şu an, başladığım gündemden devam ediyorum. Tuhaf şekilde her gün farklı bir kafa ile büyük büyük ahkamlar kesen ve aşağı yukarı aynı şeyleri farklı tonlarda söyleyen çok büyük gazeteciler de aynısını yapıyorlar.

Oysa memlekette çok ciddi bir ekonomik sorun var. Bu sorunun tanımında da altı çizilmesi gereken asıl konu paylaşım meselesi ama nasıl oluyorsa paylaşımdan en az payı alanlar da dahil hemen herkes başka işlerle meşgul.

Sonra yanı başımızda yaşanan bir savaş var, o savaş konusunda hamasetle yürütülmeye çalışılan bir yeni Osmanlı rüyası, tam o durumla uygun şekilde oluşturulan ve adı açılım olmayan süreç. Bu sürecin sebepleri de sonuçları da kamuoyuna anlatıldığı kadar iyi olmayabilir. Ama nasılsa bugün sürece itiraz eden siyasi sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.

Yeni Anayasa tartışmaları biraz daha netleşince o konu da berraklaşır diye düşünüyorum. Yani her biri diğeri ile çok yakın ilişki de olan birçok konumuz var. Ama en önemlisi son olarak yazdığım yeni anaysa ile oluşması beklenen "yeni Türkiye."

Buradan hemen sistem tartışması oluşturarak biz de o yeni Türkiye denen şeye karşı mücadele etmeye çalışıyoruz diyecek olan birçok muhalif duyuyor ve görüyorum. Ama bana nedense o da çok inandırıcı gelmiyor.

Henüz bir meclis çoğunluğuna ulaşmamış görünen bu yeni Türkiye’nin birçok simülasyonu birçok medya unsuru tarafından sahnelendi. Meclis çoğunluğuna ulaşarak dizayn tamamlandıktan sonra da artık ekonomi ve dış politika konularına el atılabilir sanırım.