“İki buçuk parti”

İnanç Uysal

İnanç Uysal

Tüm Yazıları

Bu sabaha da hukuk ve uygulanma biçimi gündemi ile uyandık, yine yeniden göz altılar ya da mahkemeye çağrılmalar, hatta çağrının zamanı gelmeden evlerinden alınmalar.

Sonra bu konularla ilgili hukuku ve hukuk prensiplerini hatırlatan, her iki tarafa da kefil olmayan herkese de her taraftan aynı salvolar.

Hele orada bazıları var ki onların sözlerine hâlâ itibar etmenin hafızasını yitirmiş bir toplum olmak dışında hiçbir açıklaması yok. Ortaya saçılan raporlar, iddianameler ile her büyük gazeteci ve analist kendi tarafını aklıyor. Hatta bazıları olacakları anlatıyor. "Bu devlet artık Türkiye Cumhuriyeti değil" diyenler var aralarında. Onları da hatırlıyoruz aslında 8-10 yıl öncesinden.

Ama netice değişmiyor, çoğu pardon diyor geçiyor, gidiyor. Gerçekten yanıldıkları için pardon diyenlerin utanması var tabii, hâlâ aynı pişkinlikle arzı endam etmiyorlar. "Eğer bir suç varsa o suçlara tekabül eden yasalar, gerektiği gibi ve herkese eşit uygulansın" diyenler ise kendi mahallelerinden bile linç yiyor.

Neden böyle oluyor diye düşünürken, tek partili sistemden çok partili hayata geçeli epey olduğunu hatırlıyorum. Ama bu durum aslında genel olarak kâğıt üzerinde bir “çok partili” durum olmuş ve biz orayı ıskalamışız sanırım. Türk siyasi literatüründe 1980’den sonra oldukça ehemmiyetli bir yeri olan "2 buçuk parti" tanımlamasına doğru ilerliyoruz yine. Bugüne kadar çok denendi ama henüz başarılamamıştı.

Burada 23 yıllık bir iktidarın ve aynı şekilde 23 yıllık bir anamuhalefetin duruşları artık şartların uygun olduğu izlenimi veriyor. Zaten değişsen sitemin de temel argümanları oraya doğru eviriliyor. Cumhur İttifakı-CHP ve DEM şeklinde bir karşıtlık oluşmuş durumda şu anda. DEM, iki tarafa da yakın ve iki tarafa da uzak görünüyor. Ama şu aşamada Cumhur İttifakı'nın bir bileşeni gibi de hareket ediyor.

Bu durumun biraz önce yukarıda bahsettiğimiz bazı medya bilenleri ve siyasiler tarafından, amiyane tabirle “Bir rehine takası” gibi anlatıldığına da şahit oluyoruz. Hatta neredeyse artık demokrasi falan yok, biz ne dersek o olacak, oysa bu tip biz ne dersek o olacak söylemlerinin bir icazet merci var, onu atlıyorlar.

Neyse o sistem tartışmasının iki tarafı 1980’den beri hazırlanılan bir siyaset dizaynı içinde olsalar da bir de "3. Yol" iddiası var. Bu üçüncü yolun o diğer iki ana yoldan başka bir beslenme kaynakları da ne yazık ki görünmüyor. Başlangıç noktalarını ya da kendilerini eleştirmeden mesuliyetlerden kurtuluyorlar. Ama hafızalarındaki 2,5 öğretisinde sabitler ne yazık ki.

Bugün bu ortamda işi en zor olanlar iki tarafla da sorunları olup, o iki tarafın hangisi uygunsa onunla yakınlaşmayı şiar edinen buçukla da mesafesini ne olarak koymuş, ancak bugünün politikalarını da başından beri eleştirmiş olanlar. Yani günübirlik eleştiricilerin de bu konuda halka güven vermedikleri ortada.

Peki, baktığınızda her şeyi, hukuku, parayı, iktidarı kendisi için isteyen tarafların bu cepheleşmeden daha çok işine gelebilecek herhangi bir şey var mı acaba?

O sebeple kim ki bu ortamda hukukun temel kavramlarına vurgu yapsa kim, masumiyet karinesi dese, kim memleket, millet, menfaatini bir ideolojiye ya da uzak bir rüyaya bağlamadan sisteme bağlasa iki tarafın siyasi ve medya elitlerinin hücumuna uğruyor.

Oysa haksız olanın da haklı olanın da var olan haklarını koruyacak olan sadece o evrensel hukuk normları. Bilmiyorum ama şu aşamada bu 40 yıldan fazladır anlatılan "2 buçuk parti" durumunda bir deneme daha yapılıyor ve bu sefer başarıya her zamankinden daha yakın gibi duruyor. Şu aşamada buna itiraz etme potansiyeli olanların büyük çoğunluğu da iktidarın ideolojik referanslarını daha doğru uygulayacağını iddia edenler. Yani aslında hali aynı yerde ve aynı soruda tıkanıp kalıyoruz: Kim?

Oysa kim olursa olsun iyi olacak bir sisteme geçemedik bunca zaman. Hep beraber mesulüz bundan ve artık gerçekten kim sorusunu soracağımız bir yere geldik. Yasaları, kurumları, kuralları işaret eden herkese birden saldıran iki taraf var çünkü artık. Ama o buçuk meselesi hâlâ sıkıntılı, o buçuk tarafı sanki kendisini başka bir yerde tanımlama niyetinde.

Bunları görmezden gelerek siyaset yapmak son derece konforlu muhtemelen, yaşanacak her türlü gelişmede bir izah noktası bulabiliyorsunuz bu şekilde. O bakımdan aynı anda herkes birden saldırıyor hukukun tarafı olanlara. Ve hukukun tarafı olmayı bugün artık o gün değil diye anlatıyorlar. Ben de iki tarafa da soruyorum devamlı, “Peki, o günleri hatırlayan var mı aranızda?” Nedense ben hatırlamıyorum öyle zamanları, benim yaşım yetmiyor.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız