İnanç Uysal

İnanç Uysal

‘İstikrar’lı gündem

Karşındakinden derviş ahlakı beklediğinde, kendin için müsamaha beklemek oldukça komik bir durum. Uzun uzun örneklemeye gerek yok, bu durum bizim ülkemizde bir ön kabul olarak çok uzun zamandır olsa da sağlanan siyasi istikrarla müsavi olarak uzun zamandır tek taraflı işliyor.

Son iki belediye seçimleri ise burada bir rekabet oluşturmuş gibi, oysa bu rekabet biçimi değildi Türkiye’nin ihtiyacı. Hatta belki de tam tersi idi. O siyasi istikrardan önceki dönemlerde son derece geçerli bir sözdü bu. İktidarlar değiştikçe, müsamaha ve ahlak beklentileri de değişirdi.

Sonra istikrar geldi memlekete ilk zamanlarında ya gerçekten son derece doğru işler yapılıyordu ya da önceki dönemlerin sıkıntıları ile birçok şey görmezden geliniyordu. Neticede büyük bir istikrarsızlık ve ekonomik buhran döneminden çıkılmıştı. Orası uzun o sebeple oraya girmeyelim.

Yazının Devamı

Aile ve traktör

Erdoğan, bu kez KADEM toplantısında konuştu ve İstanbul Sözleşmesi'nden geri adım atmış olsalar da 6284 konusundaki kararlılıklarının bir kez daha altını çizdi.

”Yaşanan ahlaki çürümenin korkutucu sonuçlarına karşı mücadele etmek gerektiğini de belirten Erdoğan…"

Yukarıdaki şekilde yazılmış bir haber okunduğunda, ifadelerin 23 yıldır ülkenin yönetiminde bulunan bir siyasi anlayışın lideri tarafından söylendiğine ihtimal vermek zor muhtemelen. Ama bu ifadeler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kurulan cümlelerde yer aldı.

Yazının Devamı

"Güçlü bir Türkiye için sen de var mısın?"

Aslında tarihte bugün diye bölümler vardı eskiden gazetelerde ama internetten sonra onlara da gerek kalmadı. Hafızalarımız dijital ortamda zaten kayıt altında ama bu sefer bir gün gecikme ile ben tarihte dün konusunda bir şeyler yazmak istedim.

Dün yani 16 Nisan, size ne hatırlatıyor bilmem ama kayıtlara bakmanızı öneririm. Öncesinde çekilen "Güçlü bir Türkiye için sen de var mısın?" diye bir sloganla çekilen videolara mesela. İşin garibi o videolardaki insanların birçoğu, sanat ve spor camiasından geliyordu.

Birbirlerine "Güçlü bir Türkiye için sen de var mısın?" diye attıkları pasları, değerlendiren o isimlerin arasında kimler yoktu ki. Aslında çok da önemli değil ama kimler olduklarını ve bugün neler yaptıklarını merak edenler olursa “Güçlü bir Türkiye için sen de var mısın?” yazabilirler arama motorlarına.

Yazının Devamı

Mesuliyet ve kalite

Sabah sabah planlı elektrik kesintisi olduğunu söylüyor telefona gelen mesaj ama aslında bir gidiyor, bir geliyor. O kadar da planlı olmadığını fark ediyorsun. Bu plandan bizim haberimiz de yok dahası, hatta aslında belki kesenlerin dahi tam olarak haberi yoktu ve telefonla mağdurlar sorunca haberleri oldu.

Zaten genelde elektrik faturalarımızı da devletimizin indirimli şekilde bize yansıttığını öğrendik kısa süre öncesine kadar. O sebeple de mesela bugün saatlerce kesilecek olan elektrik nedeni ile evde üşütüp hasta olacak bir çocuğumuz olmasının, mesuliyeti o şirkete ait olamaz. Ya da zaten içinde çok da bir şey olmayan buz dolabının içindeki bir gıdanın bozulmasının mesuliyeti de.

Bu mesuliyetsizlik konforu doğal olarak kalitesizlik olarak yansıyor vatandaşa.

Yazının Devamı

Şartlar oluşuyor mu?

"Hiçbir ön şart olmadan PKK silah bırakacak", şeklinde kamuoyunda gündem olan ve adı çözüm olmayan yeni süreç ile ilgili olarak bazı şüphelerimizin olmasına kızıyorlar. Açıkçası bir çözüm şekli belirlemişler ve o çözüm konusu da herkes tarafından farklı tanımlanıyor ve farklı yorumlanıyor.

Mesela Öcalan, serbest mi bırakılacak yoksa sadece İmralı'da tecridi mi kalkacak bilmiyoruz. Ama bu cümleleri yetkililerden değil bazı büyük gazetecilerden duyuyoruz. Hem de öyle duyuyoruz ki, o cümlelerin devamında eski fotoğraflarından dahi rahatsız olmadan, milis güçleri falan ekliyorlar.

"Her seferinde yazık bu ülkeye, bu insanlar bu adamları hak edecek ne günah işlemiş olabilir?" diye düşünüyorum. Ama sonra buluyorum, bu ülkenin insanlarının kodlarında kahramanlara duyulan bir özlem ve ihtiyaç var hep, bunlar da o ihtiyaç ve özlemleri sömürüyorlar.

Yazının Devamı

“İki buçuk parti”

Bu sabaha da hukuk ve uygulanma biçimi gündemi ile uyandık, yine yeniden göz altılar ya da mahkemeye çağrılmalar, hatta çağrının zamanı gelmeden evlerinden alınmalar.

Sonra bu konularla ilgili hukuku ve hukuk prensiplerini hatırlatan, her iki tarafa da kefil olmayan herkese de her taraftan aynı salvolar.

Hele orada bazıları var ki onların sözlerine hâlâ itibar etmenin hafızasını yitirmiş bir toplum olmak dışında hiçbir açıklaması yok. Ortaya saçılan raporlar, iddianameler ile her büyük gazeteci ve analist kendi tarafını aklıyor. Hatta bazıları olacakları anlatıyor. "Bu devlet artık Türkiye Cumhuriyeti değil" diyenler var aralarında. Onları da hatırlıyoruz aslında 8-10 yıl öncesinden.

Yazının Devamı

Adaylar belirlendi mi?

Başkent’in, geride bıraktığımız hafta sonu ağırlıklı gündemi CHP olağanüstü kurultayı oldu. Aslında çok daha tartışmalı kurultaylarına alışkın olduğumuz Cumhuriyet Halk Partisinin içinde bulunduğu durumun "kol kırılır yen içinde kalır" sözüne uygun cereyan ettiğine şahit olduk. Bu durum bir tercihten çok, şu aşamada mecburiyet gibiydi. Muhalif seçmenin tamamını konsolide etme iddiası, partideki birlik ve beraberlik görüntüsüne sebep oldu belki. Lakin kendi içinde de “Şimdi zamanı mı?” eleştirilerinin yükselmesini engellemeye çalışan muhalifleri denklemin dışında kalamaya itti.

Milletçe birlik ve beraberlik içinde olmaya en çok ihtiyacımız olan şu günlerde atasözümüzü söyleyebilmek adına önce parti içinde birlik ve beraberlik içinde olamaya gayret etti CHP’liler. Neticede bir olağan üstü kurultaydı ve Özgür Özel’e olağan kurultaya kadar önemli bir kredi açıldı.

Tansiyonu oldukça yüksek bir kurultaydı. Özgür Özel, o havayı kurultay salonu dışına çıkartmayı da başardı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in kurultayda "Türkiye'yi cunta yönetiyor!" şeklindeki sözleri ortalığı iyice alevlendirdi. AKP tarafından özellikle bazı isimlerin bu sözlere beklenen tepkiyi vermesi ile de karşılıklı bir mütekabiliyet oluştu.

Yazının Devamı

‘Yeni dünya’

“Nasıl üretim kapitalizmi ulus devletlere ihtiyaç duyuyorduysa ve bunu dikte ettiyse özellikle 1980'den bu yana hayata geçirilmeye çalışılan ve kendisini tamamlama noktasına gelen globalizm de buna tahammül edemez, dağıtmak yerine de feshetmeyi tercih edebilir çoğunlukla" Jurgen Habermas... Ötekileşme ve ötekiyle yasamak kitabından.

Daha önce de Prof. Gülten Kazgan Hoca'nın kitabından alıntılayarak globalizm ve özelleştirme sözcüklerinin İngilizce sözlüklere giriş tarihlerine değinmiştim. O tarihler de Habermas’ın bahsettiği 1980'den başlayarak ifadesindeki tarihlere denk geliyordu. Gülten Kazgan zaten konuya “ulus devletle boy ölçüşen, kazandırdıkları ve kaybettirdikleriyle, dünya ekonomik düzeninin çerçevesini değiştiren ‘küreselleşme’ olarak bakıyordu.

Habermas’ın yazdıklarına bir daha bakınca aslında gördüğümüz şey şu oluyor; baştan beri üretim kapitalizmi tarafından en uygun sistem olarak düşünülen ulus devletlerden vaz geçilmesini önermenin temel sebebi yeni ekonomik düzen. Ancak bizim gibi İmparatorluk bakiyesi bir toplumun o dönemde ulus devlet dışında akla yatan başka bir seçeneği de pek yoktu. Hem yıkılan bir imparatorluğun ardından ayakta kalmanın en doğru yolu, hem de o zaman oluşan dünya düzeninin içinde var olma yolu idi bu.

Yazının Devamı

Sahi gündem neydi?

Hadi ülkenin gündemini alt alta yazalım, ilk gündem maddesine ne yazacağımıza karar veren bir medyamız var çok şükür. İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ilgili yolsuzluk iddiaları bu medya tarafından ilk sıraya yazılıyor ve biz de onu konuşuyoruz.

Zaten tutuklu yargılanan İmamoğlu ve yakın çalışma arkadaşlarına karşı başlatılan davalar nedeni ile toplumun davranış biçimlerini kodlamaya alışmış bazı medya mensupları, genel bir itirazı dillendiren herkesi de aynı kefeye rahatça koymayı başarıyorlar.

Belki de gizli tanıklar üzerinden yürütülen davanın elle tutulur taraflarının sonraya saklanarak, bu kamplaşmaların artırılmasına neden olacak söylemlere neden olunacağı arlanmıştır. Belki de atlanmamıştır.

Yazının Devamı

İyi bayramlar

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, pazar yazısında bu sefer sokak eylemlerine katılan gençlere seslenmiş. Kısaca demiş ki "bu sivil itaatsizlik eylemleri emperyalistlerin yeni tuzağı" imiş. Milli devletleri yok etmek için böyle bir plan ve proje olarak ortaya konulmaktaymış. Bu konuda gençleri de uyarmış Mehmet Uçum.

Yani eğer gençler sokakta olurlar ve hükümete karşı itaatsizlik ederlerse bu milli devletin yıkılması demek olurmuş. Lakin, milli devletten kastının ne olduğu konusunu açmayı unutmuş sanırım.

Elbette milli devlet ve sivil itaatsizlik eylemleri ifadelerinden murad edilen gençlerin sokaklara çıkarak hükümeti protesto etmeleri olsa gerek ama zamandaş olarak yapılan nevruz kutlamaları esnasındaki gösteriler ve açılan bayrak ve fotoğraflar için aynısını söylemek mümkün değil. Çükü orada bir şekilde yeni bir süreç işletiliyor ve bu süreç de hükümetimizin kontrolünde oluyor demek istiyor sanırım.

Yazının Devamı

“İmamoğlu’nu desteklemedik”

Medya Haber'de yayınlanan söyleşide “DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, İmamoğlu’nun tutuklanması sonrası başlayan eylemsellik sürecine ilişkin bir soru üzerine Bakırhan, “Biz CHP'nin eylemci kitlesi değiliz. Bizim partimizin böyle bir şeyi yok. Biz eleştiririz bu kararı ama bizim kendi, başka bir meselemiz var, bu meseleyi de aşan. Biz toplumsal barışı örgütlemeye çalışıyoruz. Bizim bunları aşan ciddi bir yoğunluğumuz var. Biz barışı toplumsallaştırmaya çalışıyoruz. İmamoğlu ile mücadeleyi bizim üzerimizden yürütmesinler biz İmamoğlu'nu desteklemedik, kent uzlaşısı başka bir şeydir.”

Aslına bakarsanız tamamen katılıyorum Bakırhan’ın cümlelerine. Ne diyor Bakırhan? "Bizim bunları aşan ciddi bir yoğunluğumuz var" diyor. Nedir o yoğunluk? Toplumsal barış, o toplumsal barış örgütlenirken, Selahattin Demirtaş’ın da özgürlüğüne kavuşacağı ile haberler düşüyor medyaya hatta bunun için gün dahi veriliyor.

Aslında hiç de tuhaf bir durum değil, siyaset mühendisleri bir hedefe odaklandıklarında son derece pragmatik olan siyaset uygulayıcıları üzerinden o hedefleri izah etmenin bir yolunu buluyorlar muhakkak.

Yazının Devamı

Her şey tesadüf aslında

Aslında Mansur Yavaş, çocuklara neden pamuk şeker dağıtıyorsunuz demedi. Neden burada da dağıtmıyorsunuz dedi. Ama cümle yanlış anlaşılmaya uygundu ve çok başarılı bir şekilde yanlış anlaşıld

Sonra o cümleleri gayet güzel eğip bükenler "Mansur Yavaş’a, katil ve faşist" dedi, suç duyurusunda bulundu. Hatta Mansur Yavaş konuşmasının herhangi bir bölümünde "Kürt" de demedi, "PKK ve DEM" dedi ama eğip bükme konusunda mahir aynı isimler kendilerinin bütün Kürtleri temsil ettiklerine dair bir algıyı ortaya koydular.

Dahası bugün Kürdistan Yurt severler Partisi Mansur Yavaş’ın bahsettiği ve paçavra dediği bayrakla ilgili de bir açıklama yaparak o bayrağın Kürdistan bayrağı olduğunu ifade etti.

Yazının Devamı

Konu hep aynı, gündem farklı

Konuyu biraz değiştirmek istiyorum ama değişmiyor, hemen her konu aslında birbiri ile ilişkili başından beri de bunu söylüyorum.

Dün akşam bir basketbol maçı vardı ve o maçta kazanan takımın koçunun açıklaması kısa süre de olsa gündem oldu. Elbette genel gündemden bağımsız değildi ama o kadar başka konular üzerine dikkat kesildik ki bu tip şeyler detay kalıyor.

Türk Telekom Baş Antrenörü Erdem Can deplasmanda kazandıkları Manisa Spor maçından sonra her zamanki gibi açıklamalarda bulundu. Evet çok fazla dikkat çekmedi, bazı sitelerde "Erdem Can sokağa çıkanlara sahip çıktı" diye de yazıldı.

Yazının Devamı

Her şeyi bilenler!

Önümüzdeki günleri özetlemek gerek biraz belki ama hafızalarımızdan yararlanmak gerekecek, geleceğe dair özetler çıkarmak için bile.

Yine binlerce sayfalık iddianamelerde yazılanların tümünü tartışmadan okumadan doğru diye tanımlayanlar ve aynı şekilde hepsine itiraz edenler olacaktır.

Bir kelime okuma zahmetine girmeden topluca bir tarafta yer alma arzusu ile fikir serdedenler ile acaba sorusunu sorup cevap arayanları tarafsız olmakla suçlayanların konforu bir kez daha karşı karşıya gelecek gibi.

Yazının Devamı

Yine yeni yeniden

Yeniden sivil Anayasa ve Türkiye yüzyılı söylemlerine geldi dayandı süreç, zannedersiniz Türkiye yüzyılı olarak ilan edilen süreç yeni başladı, hatta daha başlamadı da tek engel bu yeni ve sivil anayasanın olmaması. İktidar böyle bir şansa yeni ulaşmış gibi davranmaya devam ederken, bir taraftan da terörsüz Türkiye söylemini her fırsatta konuya dahil etmeye özellikle dikkat ediyor.

Burada önemli olan Türkiye yüzyılı bölümü değil, orası konunun biraz idealize edilmesi ile ilgili ama hepimiz "Türkiye Yüzyılı" söyleminin 2023 yılının 29 Ekim'inden beri kullanıldığını hatırlıyoruz. Yani şimdi, eğer yeni anayasa yapabilir ve "Terörsüz Türkiye" hedefine ulaşırsak başlayacak olan bir Türkiye Yüzyılı'na işaret ediyor iktidar sahipleri, demek ki en iyi ihtimalle başlangıç 29 Ekim 2025 olacak.

Ama bu başlangıç için yetmeyen bir meclis aritmetiği var ve iktidarının 23. yılında bu aritmetiği bir şekilde sağlamak isteyen bir iktidar. Bu sefer değişiklikleri halka sorma çoğunluğu ile de yetinmek istenmediği kesin. Çünkü bu tarz bir soruya şu aşamada verilecek cevaptan çok umutlu olmayabilirler.

Yazının Devamı

Bayramda harçlık çocuklara verilir!

Aslında emeklilere verilecek olan bayram ikramiyelerine tamamen karşıyım. Bunu bir emekli olarak ve bahsi geçen rakamdan tamamen bağımsız olarak ifade ediyorum. 3 binden 4 bine yükseltilmesini yetersiz bularak, bir burukluk hisseden emeklilere de buradan soruyorum mesela 6 bin olsaydı o burukluk olmaz mıydı?

Bence 6 bine de itirazlar olurdu ama 8 bin olsa mesele tam çözülürdü değil mi? Ya da mesela bayram ikramiyeleri her seferinde az maaş alana çok, çok maaş alana az mı olmalı, ya da tam tersi mi olsun, emekliler bayramlarda kendilerine reva görülen bu harçlık, pardon ikramiye tartışmasına neden giriyoruz diye düşünüp asıl itiraz noktalarını değiştirmeden bu tartışmalar çözülür mü sizce?

Bu örnek bize özel bir durumu izah ediyor, memlekette yaşanan ciddi ekonomik sıkıntılara karşı emeklilere verilen bu bayram ikramiyeleri ile hayatlarında bir değişiklik olacakmış hissi oluşuyor. Ama aslında bu rakamlar bu şartlarda bayramlarda dağıtılabilecek bir harçlıktan ötesi değil. Emekli aldığı o ikramiyelerle bayramda yapmayı planladıklarını düşünüyor şu anda. Muhtemelen de çocuklarına torunlarına bir şeyler yapmanın derdinde.

Yazının Devamı

Cezasızlık algısı

Elbette konunun muhatapları, şu aşamada psikologlar ve sosyologlar olabilir ama eninde sonunda adalet sistemimizin içinde yer alanların da bu duruma kafa yormaları gerekiyordur diye düşünüyorum.

Bahsettiğim şey, bizlerin 3. sayfa haberleri diye tanımladığımız terör dışı şiddet olayları, ekonomik durumun ve eğitimin de bu konuda etkisi büyük muhakkak, düzenli ya da düzensiz göç dalgasının da. Yani birçok açıdan üzerinde durulması gerekiyor.

Örneklemeye kalksak muhakkak birçoğunu unuturuz, birçoğunu da unutmak isteriz. Geçenlerde bu konuda bir psikolojik analiz görmüştüm ki doğru ise sıkıntımız artarak devam edecek demektir. O analize göre pandemi sürecinde uzaktan eğitim alan ve insan ilişkilerinden koparak dijital dünyada yaşamaya başlayan ergenler şu an bu suçlara en meyilli olan gruplar olarak tanımlanıyordu.

Yazının Devamı

Harika gidiyoruz

Dünya "Orta Doğu’da neler oluyor?" diye kulak kesilmişken, son yıllarda birbirinin devamı niteliğinde birçok olay yaşarken, Orta Doğu’ya bir de aynı sürecin devamı şeklinde Ukrayna eklenmişken, "Biz mi kazandık, İsrail mi kazandı, ABD mi yoksa Rusya’mı kazandı?" diye her gün büyük tartışmalar devam ederken, elbette görmezden geleceğimiz şeyler olacaktır.

Ya da bizim görmezden gelmemiz istenen şeyler olacaktır belki de. Dün yaşananlar, bugün devam edecek olanlar, son derece sıcak zamanlara işaret ediyor. Hükümeti, muhalefeti hep bir ağızdan bu duruma kitlenmiş, o arada halkın sıkıntıları ile ilgilenen çok az siyasi var.

Bir kısmı yeni süreçlerin okumasını kendisine göre yapıyor, bir kısmı da bu süreçlerin okumasını yapmak yerine gelişmelere göre pozisyon alıyor. O arada kendi derdine düşenler de var tabii, siyasi ikbalinin tehlikede olduğunu görenler de ne diyeceklerini bilemeden olup bitene karşı vurdum duymaz ama iç siyasette son derece sert olabiliyor.

Yazının Devamı

Birlik ve beraberlik!

Türkiye'de sorunların çözülmesi için neden farklı zamanlar ve o zamanların farklı temsilcileri olur? Meseleler aynı kişilerin farklı zamanlarda ve farklı kişilerin aynı zamanda farklı farklı verdikleri tepkilere göre mi yorumlanır?

Farkındayım, son derece uzun ve karışık bir soru oldu. Ancak zaten başka türlü de izahı pek mümkün değil. Milletçe birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan şu günlerde ortamı daha sade bir biçimde izah etmek gerekirdi ama o ifade biçimini bir türlü bulamadım.

Her sabah konuşacak, yazacak yeni bir haberimiz olsa da aslında gündem sabit kalıyor. Bir tarafta DEM Parti ile yaşanan hem kayyım hem terörsüz Türkiye süreci. Diğer tarafta Orta Doğu girdabından çıkarılmaya çalışılan Osmanlı hamaseti. Bu iki konunun birbiri ile ciddi bir ilişkisi olduğunu da sadece ben düşünmüyorumdur diye umuyorum.

Yazının Devamı

Her şeyi yanlış anlamışız!

Kısa süre önce kent uzlaşısı üzerinden CHP ile yapılan ortaklığın muhatapları kendilerine karşı açılan davalar ya da atanan kayyumlar konusunda nedense pek sessizler.

Özellikle İstanbul bu konuda hedefte ancak zaten kent uzlaşısı olarak tanımlanan sürecin asıl yaşandığı yer İstanbul’du. Ama aynı şekilde Güneydoğu Anadolu bölgesinde ve bazı başka belediyelerde de bu uygulamalar yapıldı. İtirazlar olsa da cılız kaldı. Sonra adı süreç olmayan süreç başladı ve Abdullah Öcalan üzerinden bir şartsız silah bırakma kurgusu gündeme geldi.

Suriye’de yaşananların ardından bir iç cephe tahkimi olarak düşünülüyor sanki diye yazmış ve konuşmuştum başlangıçta ama sanki iş orayı da biraz aşmış gibi. Muhalefetin kent uzlaşısı üzerinden kazandığı belediyelere ya da uzlaşı olmadan Güneydoğu Anadolu’daki bazı belediyelere reva görülen bu durum neden özellikle DEM Parti tarafından hiç gündeme getirilmiyor diye düşünmeden edemiyor insan.

Yazının Devamı

Adem-i merkeziyet

“Adem-i merkeziyet, bir devlette idari yapının kuruluş ve işleyişi ile ilgili bir uygulama tarzı olup merkez teşkilatına bağlı olmayan yerinden yönetim birimlerinin bağımsız karar almasını mümkün kılan bir alt idare şeklidir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Terörsüz Türkiye" çabalarında yeni bir aşamaya geçildiği ifadesindeki yeni aşama konusu ilk yapılan açıklamada tam olarak belirtilmedi. Ancak “PKK ilk çağrıya olumlu yanıt verdi” şeklinde haberler hemen medyada yer aldı.

Siyasetin önemli bir kısmı bu gelişmelere olumlu tepki verdi. Sihirli sözcük “barış” kimsenin itiraz edebileceği bir şey değildi neticede. Ancak benim gibi, barışın mütekabiliyet gerektirdiğini düşünenler son derece azınlıkta kaldı. Ortada bir savaş değil terör var şeklinde bu konuda çok defa itiraz edenlerin neredeyse tamamı bir nefes alma arası verdi. Gerçekten hiçbir şart iler sürmeden ve bölgede faaliyet gösteren bağlı ve benzer terör örgütleri silah bırakacaksa, sonra da 40 yıldan fazla süredir çocuklarımızın ölümünden sorumlu olan bu örgüt bir bedel ödeyecekse elbette herkes yutkunabilirdi.

Yazının Devamı

Hiçbir şart yok!

Öcalan açıklama yapacak, ne diyecek tam bilmiyoruz ama etrafta bununla ilgili epey bilgi dolaşmaya başladı. Sürecin bu kadar hızla yürütüleceği aslında birçok kişi tarafından daha önceden de yazılıp çizilmişti ama açıkçası devlet yetkililerinden gelmeyen açıklamalar dedikodu olarak kalıyor, o nedenle de inansan bir türlü inanmasan bir türlü gibi bir durum oluşuyordu.

Ama iş biraz daha ete kemiğe bürünüyor gibi duruyor şu aralar. Yazılıp çizilenlere bakarsak Öcalan yine bir yazılı açıklama yapacak ama bu terörü durdurmaya tam olarak yetecek gibi durmuyor. Bu durum terörist tarafın, kendi arasında bile görüş ayrılıklarını ortaya çıkarıyor şimdiden.

Mesela Suriye'deki Kürt Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) yöneticisi Salih Müslim, Öcalan'ın çağrısı için, "Kürt halkı ne denilirse denilsin buna uyacaktır. Bugüne kadar ne yaptıysak Sayın Öcalan’ın paradigması çerçevesinde yaptık ve sonuç elde ettik. Bundan sonra da bunu devam ettireceğiz" dedi.

Yazının Devamı

TÜSİAD ve TOGG

Cumhurbaşkanı Erdoğan dün akşam saatlerinde ‘TOGG’ ile ilgili bir açıklama yaptı. İlk günden beri eleştirildiğinde benim de "1-0'dan büyüktür" diyerek savunduğum bir proje idi TOGG. Ancak elbette yeterli değildi, daha fazlası yapılmalıydı.

Başlangıç için doğru bir yöntem mi diye de tartışılabilirdi ama neticede eksikleri ile de olsa yapılmış bir iş vardı ortada.

Dün akşam ise Erdoğan yine o eleştirenlere cevap verir nitelikte bir açıklama yapı ve “Ne üretim bandı var ne fabrikası” dedikleri TOGG, 52 binden fazlası şu an yollarda. İnşallah yaz aylarında sedan modeli de piyasaya sürülecek. TOGG dışında yabancı markaların yatırımları da devam ediyor. Türkiye’yi yüksek teknoloji yatırımlarının odağı haline getirmek için bundan sonra da kararlılıkla çalışacağız.”

Yazının Devamı

Allah’tan yarın derbi var

Geçtiğimiz günlerde CHP Genel Merkezi tarafından yaptırıldığı belirtilen bir anket yayınlanmış ben de o anketi bu köşede konu etmiştim.

CHP Cumhurbaşkanlığı için aday belirleme yöntemi olarak kendi üyelerine sorma yöntemini belirlemiş, ardından Mansur Yavaş bu ön yoklamaya katılmayacağını açıklamış ve ardından da CHP’nin 3 adaylı bir anket yaptırdığı, orada da kazananın Ekrem İmamoğlu olarak görüldüğü haberlere yansımıştı.

Elbette anket sonuçları ile ilgili bir eleştiri yapmak kimsenin haddi değil ama yapılan anketle ilgili olarak CHP zaten İmamoğlu’nu aday gösterdiği için 3. adayın yani Mansur Yavaş’ın o ankette hangi parti adına yarıştığını sormuştum bu köşede. Elbette anket Yavaş’ın bağımsız aday olması durumuna göre yapılmıştı.

Yazının Devamı