Erol Tosun

Erol Tosun

Tebaa devri bitti, Cumhuriyet var

Diyanet İşleri Başkanı padişaha göre fetva veren şeyhülislam sanıyor kendini. İktidara göre yorumlar üretiyor. Siyasi otoriteye göre yorum yapmak değildir din adamlığı. Asırlardır kılınan Cuma namazına ilk defa kılınıyormuş gibi, Yeni Bir Çağ açan Fatih Sultan Mehmet’in kemiklerini sızlatarak “Fetih” demek değildir, din adamlığı.

Diyanet bir inanç kurumu değildir ama ibadethanelerimizi ve görevlilerin özlük haklarını düzenleyen bir Devlet kurumudur. Devlet kurumu olarak idarecilerine göre vaziyet alabilirsin, ancak kendinizi din yönlendiricisi olarak göremezsiniz. Bilmiyorsanız öğrenin... İslamiyet yoksulluğu ve adaletsizliği ortadan kaldırma dinidir. Yolsuzluğu aklama, ona göre hadisi şerif bulma dini değildir. Diyanet laik devletin kurumu gibi davranmalıdır. İktidarların destekçisi, onun koruyucusu gibi değil, diyanet kalpleri ve dilleri yumuşatmalı aparat olarak kullandırılmamalıdır.

İnsanların cinsel hayatı ve yatak odaları kimseyi ilgilendirmez. Hele Diyaneti hiç ilgilendirmez, ilgilendirmemeli de.

Yazının Devamı

TANIMADIĞIMIZI TANIDIK, BİLMEDİKLERİMİZİ ÖĞRENDİK

İçeriye kapandığımız bu süreçte ihtiyaç sahibi olanların farkında mıydık? Onları düşünen kaç kişiydik, bir deneme fırsatım oldu. Oldu iyi de oldu. Rehberimizde kayıtlı 5000’lere yaklaşan sayıdaki isimden hangisi etrafındakilerin farkındaydı da bir nevi sağlamasını yapma fırsatı buldum.

Evde kalmayı değişim dönüşüme, insanları daha iyi tanıma şansına dönüştürdüm. Bir felaket anında insanlar ne yapıyor. Yakın tanıdığımız zenginler, maddi gücü olanlar neler yapıyorlar. Koşuyorlarmı ihtiyacı olan insanlara çare olmaya, yoksa sadece ha ha hi mi yapıyorlar, bunu gözlemleme fırsatım oldu. Ne gördüm? İnanın sevgili dostlar, meğer herkes ne kadar bencil ve yalnızca kendini düşünüyormuş, bunu fark ettim. Halbuki ben inanıyordum ki, –veya tahmin ediyordum ki veya bekliyordum ki– etrafımızdaki imkanı olanlar, kime yardımcı oluruz telaşına düşerler, insanların yardımına koşarlar.Veren elide hiç göstermezler. İnanın hayal kırıklığı oldu. Bu çok parası olanların vatandaşın sıkıntısını görmemek için başlarını kuma gömdüklerini gördüm.

Sadece zengin bir dostumuzun oğlu bana şunu söyledi. “Başkanım zengin olduysak bunda ihtiyaç sahiplerinin de hakkı var. Tabi ki şimdi de görev yapma zamanı Devletimiz dahil isteyene el uzatacağız. Sahip çıkacağız” dedi. Sadece bir kişi, oysa rehberimde olan çoğu kişinin en az 1000'i varlıklı idi, en azından bir fakiri doyuracak olanağı olduğunu bildiğim insanlarla doluydu. Bindebir lafı tam buna uygun 1000 kişide 1 kişi...

Yazının Devamı

19 Mayıs, bağımsız Türk devletinin ilk adımıdır

İstanbul’un işgali ile saraydaki Anadolu’nun durumundan habersiz zavallı Padişah Vahdettin’in çaresizliğini, bi-çareliğini kendinden başka kimseyi düşünmediğini bilen Mustafa Kemal ve vatansever arkadaşları kurtuluşa dair sürekli fikir alışverişi yapıyor, kafa yoruyor ve planlar yapıyorlardı.

Mustafa Kemal ve arkadaşları “-Ya İstiklal Ya Ölüm” parolasını rehber edinerek kurtuluşun gerçekleşmesi için Anadolu’ya geçip, kurtuluş meşalesini

Yazının Devamı

Ekonomi böyle mi düzelir?

Millet olmak sosyal bütünleşme ve kaynaşma ile mümkündür. Partizanlığın olduğu yerde fikir ve eşitlik olmaz, olamaz da.

Milli birlik, beraberlik sözleri kullanıp, öfkeli ve dışlayan kelimeler kullanarak, kutuplaştıran nutuklar atarak derin yaralar açılmamalı. Eylemde ve söylemde tutarlılık göstermemiz gereken bir süreçten geçiyoruz. Söylediğiniz sözleri sadece taraftarlarınız değil, vatandaşların tümü de alkışlamalı.

Sanal düşmanlar yaratarak, yeni düşmanlar icat ederek günü kurtarma stratejisi kurmak yerine güzelliklerden bahsetmeli, sürekli korku yayarak koltuğu sağlama alma görüntüsü içerisinde olunmamalı. Siz dilinizi kötü kullanırsanız birileri de ondan cesaret alıp TV kanallarında hiç çekinmeden, Allah korkusu yaşamadan komşusunu öldürmekten-rahatlıkla sıradan bir şeymiş gibi-bahsedebiliyor. Din kardeşliği böyle mi olur? İslamiyet’in neresinde var insanların birbirine düşman olması? Yüce kitabımızın hiçbir suresinde, ayetinde insanları düşmanlaştıran, kutuplaştıran dil yok. İnsanları kutuplaştırma İslamiyet’in doğuşunda da yok. Peygamberimizin uygulamasında da yok...

Yazının Devamı

Şehir Hastaneleri

Şehir hastanelerine 5 kuruş ödemedik yalanı çöktü bir Ahi torunu sayesinde.

Bilindiği üzere bizi toplum olarak uçuran, zenginleştiren, bol bol yol yapan, büyük büyük binalar yaptıran tahsil, diploma ve liyakatla sıkıntısı olan idarecilerimiz köprüler yaptılar, Almanya’nın kıskandığı havaalanları, Amerika’nın kıskandığı alt geçitler, Rusya’nın kıskandığı demiryolları yaptılar.

Ne dediler, kocaman kocaman laflar ederek, “Bizden önce yol yoktu, bizden önce demiryolu yoktu. Bizden önce hastane yoktu” dediler. Öyle ilan etliler. İyi de yetenekleri olmasa da yetkililerdi tabii ki inandık. Hele de “5 kuruş vermiyor” devletimiz deyince iyice inandık. Sonuçta para harcamadan hizmet sahibi oluyorduk. Sevinilmez mi? Tabii ki sevindik, alkışladık “yaşa varol” dedik. Bu zeka seviyesi çok özel idarecilerimizi uçuyorduk adeta kuşlar, kelebekler gibi bu hizmetlerin bedava yapılmasına. Kendimizden geçiyor bizi kıskanan devletlere hava basıyorduk, itibarımız yükseliyor, “siz bizi kıskanıyorsunuz” diye haykırarak gülüyorduk adeta.

Yazının Devamı

Türedi klavyeciler açıktan tehdit ediyorlar

Şaibeli işleri olanlar basından korkarlar. Okumayan, körleşmiş ve duyarsız toplumlar aynı zamanda korkak ve unutkandır. Duyarsız toplumlar korkaklığı ve unutkanlığı yaşam biçimi olarak benimserler.

Limon satamayacak kadar bilgisi olmayanlar, yetkili olmuşlar, devletin koltuklarında oturuyorlar. Bunlar; bürokrat zannediyorlar kendilerini ve gerçeği yazan gazeteciyi tehdit ediyorlar, gerçeği haykıran siyasetçiye gözdağı veriyorlar. Bir çapı sıfır bile olmayan zavallı takımı kendini devlet yerine koyup, hem de hiç çekinmeden medya aracılığıyla tehdit savuruyorlar. Klavye kabadayısı olup ahkam kesiyorlar.

Okumuyor, araştırmıyor, kulak dolgusu bilgilerle kendini avutuyor. Birazda çanakta bir şey kaldıysa onu yalamak için olmadık kabadayılık, külhanbeylikler peşinde oluyorlar. Hiç bir savcı da Allah rızası için “Ne oluyor... Hop burası hukuk devleti, kimi tehdit ediyorsunuz?” demiyor, diyemiyor.

Yazının Devamı

Deftere bakıyoruz Hac farz olmuş, cebe bakıyoruz zekata muhtacız...

Hepimizin bildiği gibi dünyanın tüm insanlığın uğraştığı COVİD-19 hastalığı ve koronavirüs mikrobu ülkemizin de en büyük sorunu oldu. Bu sorun bağırarak geldi. Aralık 2019’da hatta Kasım ayında belli olan bu virüsün ülkemize gelmesine kadar maşallah tüyümüzü kıpırdatmadık. “Türk’üz, çabuk atlatırız” diyerek kendimizi avuttuk ve sadece bekledik.

Halbuki bu süre içerisinde Ocak 2020’den itibaren ABD ve Avrupa ülkelerinden gelen uçuşları kontrol edebilirdik. Şubat ayından itibaren de bu uçuşlar durdurulabilirdi. Bunu yapmadık. Sahra hastaneleri Şubat’ta hiç değilse düşünülebilirdi. İstanbul'da boşaltılan hastaneler faaliyete alınabilirdi. Ankara’da öyle Numune, Yüksek İhtisas, Ulus Hastanesi ve Sami Ulus gibi hastaneler-altyapı hazır-hemen faaliyete alınıp pandemi hastanesi haline getirilebilirdi ancak bunları yapmadık. Hastanelerin etrafındaki oteller, sağlık personeli için hazırlanabildi.

Okulları daha erken tatil edip, yurtları daha erkenden kapatıp öğrencileri virüs gelmeden evlerine gönderebilirdik. Bu da son gün yapılarak terminaller virüs için kaynak haline getirildi, maalesef. Tanı kitleri hazırlığı için önlem alınabilirdi. Bunu da yapmadık. Her işi-tam Türk işi-başımıza bela geldikten sonra önlemini almaya çalıştık. Ne oldu hamaset nutukları ile güzel ve süslü laflarla oyalanarak virüsün bütün ülkemize yayılmasına vesile olduk. Basiretsiz ve öngörüsü olmayan idarecilerimiz sayesinde inşallahla, maşallahla durumu kurtarma çabasına girdik.

Yazının Devamı

Belediyeleri hazmetmeyi öğreneceksiniz

Son günlerde en fazla tartışılan konumuz; Maske, yardım, ekmek, geçim sıkıntısı, fatura ve işsizlik. Vatandaş koronavirüsü unuttu, bunu konuşuyor. Vatandaşın derdi virüs değil, yukarıda saydıklarım.

Oysa bizi idare edenler; 99 televizyon ve 50 tane gazetede manşetlerde hiçbir şekilde bunlardan bahsetmiyorlar. Bazen kendime soruyorum, içinden çıkamadığım zaman da benden daha iyi bildiklerine inandığım büyüklerime, küçüklerime soruyorum. Biz duygusal mı düşünüyoruz. Yanlış mı anlıyoruz diye, onlara da danışmış oluyorum.

Herkesin yorumu şu: Maaşlı troller ve gözünü yalamalık bürümüş veya geçimini yalamalıktan ve yanlışı alkışlamaktan sağlayanlar hariç, bütün insanların ittifak ettiği tek şey bizim idarecilerimizin kesin uzayda yaşadıkları... Çünkü anlatılana bakınca uçuyoruz. Kanadımız yok sanıyorsunuz. Ancak gerçeğe bakınca insanlar gerçekten tam manasıyla ekmeğe muhtaçlar.

Yazının Devamı

23 Nisan 1920’den 100 yıl sonraya...

23 Nisan 1920 TBMM’nin açıldığı ve Türk Milletinin iradesini ve egemenliğini ilan ettiği tarihtir. Atatürk 23 Nisan 1924' de 23 Nisan gününün Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlanmasına karar vermiştir. Yine 1970’da ilk olarak altı ülkenin katılımıyla Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı uluslararası nitelikte bir boyuta taşınmıştır.

23 Nisan. Türk Milleti'nin kendi geleceğini belirlediği, egemenliğin millet iradesine bırakıldığı ve milletin bağımsızlığını tüm dünyaya haykırdığı, Türk tarihinin önemli dönüm noktalarından birisidir.

23 Nisan, 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nun sona erdiği, genç Cumhuriyetin başlangıcına giden yolun 23 Nisan 1923 Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile atıldığı bir ilk adımıdır.

Yazının Devamı

Kolonya maske beklerken?

Her gün 24 saat televizyon seyrederek evdesiniz. Vatandaş olarak büyük bir umutla bekliyorsunuz ve merak ediyorsunuz bugün kaç vatandaş öldü, kaç test yapıldı? Ne olacak halimiz diye. Kiminiz eşinizle kavga ederek, kiminiz televizyon başında, kiminiz telefon başında, kiminiz aybaşında kira nasıl ödenecek, telefon nasıl ödenecek, su ertelendi de doğalgaz nasıl ödenecek, elektrik nasıl ödenecek diye. Devletimizden medet umarak bir umutla bekliyor, bekliyor ve bekliyorsunuz.

Sonuçta bakıyorsunuz ki vergi ödediğiniz, askerlik yaptığınız, karşılık beklemeden canınızı vermeye hazır olduğunuz devlet değil de devleti idare edenler maalesef tekrar sizden fedakarlık istiyor. Kara günde sizi değil müteahhidi, büyük firmaları, büyük şirketleri kolladığını görüyor ve sarsılıyorsunuz tabi ki.

Neden kara günde senin yanında olacak devleti idare edenler önce fukaradan ve gariban halktan yardım istesin. Kardeşim lüks harcamaları kısın, yüzlerce arabaya binmeyin olur, üç yerde saraylar yaptırmayın olur, devlet dairelerine ödenen kiralık binaları boşaltın olur, şatafatı bırakın olur, devleti küçültün olur, işiniz rant olmasın olur. Bizde katkı koyalım diyenler vardır mutlaka.

Yazının Devamı

Bir kalkanımız daha oldu: O da kolonya

Dünyayı kasıp kavuran Korona virüsü maalesef ülkemize de geldi. Hükümet “ekonomik kalkan” açıkladı. Müteahhide kredi var, iş adamına para var, otel sahibine vergi indirimi var, küçük esnafa ise “sabır ve dua” var, işten çıkarılan işsizlik ödeneği alamayan garibana sabır var. 65’lik emekliye (Ankara ve İstanbul’da) yaşayan emekliye kolonya var. Peki cami görevlilerini zor durumda bırakan Urfalı’ya, Adapazarlı’ya niye kolonya yok. Geriye kalan 79 vilayetimizdeki emekliler (65’lik) kolonya bile alamayacak.

Peki bu kalkanda virüsten bahseden var mı? Yok. Sağlık görevlisi, eczacı, doktor, hemşire bunların maske ve eldivenleri var mı? O da yok. Hani kocaman kocaman “hasta garantili” hastanelerimiz vardı. Onların sadece “beton yığını” olduğu da ispat edilmiş oldu.

Türkiye’de kaç hastanede “ Koronavirüs testi” yapılıyor. Açıklamada o var mı, o da yok. Açıklanan bu “ekonomik kalkan”da virüse karşı alınacak önlem dışında her şey var. Bizim derdimiz virüsden korunmak değil miydi? Sokağa çıkmıyoruz. Uçakla yolculuk yapmayacağız indirim, otele gitmeyeceğiz vergi de indirim. Biz bir yere gitmiyoruz ki... Ey yetkililer siz söylediniz, evde oturuyoruz evde. Singapur, Güney Kore parmak ısırtıyor. Bu virüsle savaşta bizi de ‘Koronavirüst testi” yapamadığımız için Almanya halen bizi kıskanıyor mu acaba.

Yazının Devamı

Ankara 25 yılda tarihi erozyona uğradı

Yaklaşık 41 yıldır Ankara’da yaşıyorum. Ankara’nın sokaklarını, Caddelerini iyi bilirim. Ankara’daki eski işyerlerini asırlık esnaflarını da iyi bilirim. Son 25 yıldır eski esnaflar kalmadı, eski zenginlikte kalmadı maalesef Ankara’da. Sonradan görme, imar rantıyla zengin olanlar çoğaldı maalesef Ankara’mızda. İnsanları da öyle Kızılay’da gezeni giyim ve kuşamıyla fark ederdiniz. Ancak şimdi Kızılay da o özelliğini yitirdi.

Ankara özellikle gecekondular apartmanlaşmaya başladıktan sonra adeta evrim geçirdi. Ankara sanki nevri dönen deli dana gibi oldu. Mağazaları şekil değiştirdi, esnaf şekil değiştirdi, caddeleri şekil değiştirdi. 1978’in Ankara’sı daha güzeldi, daha sadeydi. Daha kaliteliydi, daha tarihi dokusu fazlaydı. Yapılarında özellikle merkez de buram buram tarih kokardı.

Eski yapılar onar onar yıkılıp, yeni iğreti yapılır ortaya çıktıkça Ankara renk değiştirmeye başladı. Ankara şekil bozukluğunu dibine kadar yaşamaya başladı. Avrupalılar böyle yapmıyor. Avrupalı merkezdeki eski yapıları cansiperane koruyor. Eski yapıları yıkmıyor. Aslına uygun restore ediyor.

Yazının Devamı

Ankara taksi plakaları turuncuya dönüşüyor sorumlular seyrediyor

Değerli Başkentlilerimiz, Sevgili Ankaralılar. Bilindiği üzere dünyanın her yerinde taksiler (istisnalar hariç ) göze çarpan bir renk, dikkat çeken bir renk olduğu için sarı renklidir. Yani “Limon Sarısı” rengindedir. Uluslararası kural böyle Türkiye’mizde de bütün şehirlerimizde de sarı renkli olduğunu biliyoruz. Başkent Ankara’da da sarı olması gerekiyor. Hepimizin bildiği üzere ancak gerçekte öyle değil, Ankara metropol ilçelerinin ve taşra ilçelerinin hepsinde de taksi rengi “Limon Sarısı” olması zorunlu biliyoruz. Ama maalesef böyle değil Ankaramızda. Limon Sarısı taksileri artık zor görüyoruz. Bütün taksilerin rengi “Turuncu, Portakal” rengi oldu adeta.

16 dış ilçeyi saymıyoruz. Metropolde Altındağ, Pursaklar, Gölbaşı, Yenimahalle, Etimesgut, Çankaya, Mamak, Sincan, Keçiören olmak üzere 9 merkez ilçe birde Büyükşehir olmak üzere 10 adet Zabıta Müdürlüğü ve Daire Başkanlığı var. Onlarca zabıta amiri, karakol amiri, komiseri, komiser yardımcısı ve zabıta memuru var. Ayrıca bu taksicilerin bağlı olduğu esnaf odaları ve taksi duraklarının sayısı 300’e yakın. Taksi duraklarının sorumlusu var. Bu ilçelerin hepsinde emniyet müdürlükleri var.

Trafik denetlemede yüzlerce polis memuru var. Ya bu kadar sorumlu olmasına rağmen kimse farkında değil, ya da taksilerin renk değişikliğine sarıdan turuncu ya dönmesine bilerek, elbirliğiyle göz yumuluyor. Eski bir zabıta müdürü olarak ben fark ediyorum ve üzülüyorum bu vurdumduymazlığa. Bu kadar ilçenin zabıta müdürleri, Büyükşehir Zabıta Daire Başkanı bunları görmüyor mu?

Yazının Devamı

Ahde vefa gönlün bitmeyen servetidir

İnsanlığın insanlığa kazandırdığı hareketlerden birisi AHDE VEFA’dır.

VEFA Kutsal değerleri içerisinde barındırıp billurlaştırandır.

Birinin size yaptıklarını; makama önem vererek, güzelliğe imrenerek, zenginliğe özenerek, geldiğiniz yeri unutarak, geçmişi ve yaşanmışlıkları hatırlamayarak mevcut ve duruma göre şekil almaksa vefasızlıktır.

Yazının Devamı

17 yılda Ankara, Kızılay ve çevresi nasıl bitirildi

Anadolu Gazetesi yazarı Erol Tosun Ankara’nın gözbebeği Kızılay’ın son durumunu siz değerli okuyucularımız için kaleme aldı.

Cihan Sokak’taki ETİBANK yıkıldı kiraya taşındı, otopark oldu,

Belediye Hastanesi yıkıldı, otopark oldu,

Yazının Devamı

Ankara mimarına kavuşacak

Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin sorumluluk alanı, malum olduğu üzere sadece merkezden ibaret değildir. Ankara il sınırları kuzeyden güneye doğru farklı coğrafi ve iklim özellikleri taşımaktadır. Bu sebeple, Büyükşehir Belediyesinin, tabiri caiz ise hizmette sınır yoktur ilkesini temel alıp, il merkezi, ilçeler, mahalleler ve taşra mahallelerine (köylere) göre proje üretmek, geliştirmek ve bunları uygulamaya geçirmek gibi bir yükümlülüğü bulunmaktadır.

Ankara, Başkentimiz olmasından dolayı; yönetimin en üst askeri, sivil, özerk ve yarı özerk kamu kurum ve kuruluşları burada bulunmaktadır. Ticaret, sanayi, teknoloji ve pazarlama alanlarında birçok resmi, askeri ve sivil kuruluşların da yoğun olduğu bir yerdir. Ayrıca; Türkiye karayolu ve demir yolu ulaşım ağının kesiştiği bir kavşak konumundadır. Bütün bu farklı özellikler yerel yönetimlere büyük sorumlulukların yanı sıra alternatif projeler ve çözümler sağlayacak mahiyettedir.

Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin merkez için üretebileceği ve yapabileceği projeler hakkında fikirlerimizi, sürekli bu sütunlarda ifade etmek yaşadığımız şehre karşı vazifemizdir. Ancak, Ankara ilinin farklı sorunları, halkında farklı sıkıntıları vardır.

Yazının Devamı

Başkent Ankara Mansur Yavaş diyor

Sayın Mansur Yavaş CHP, İYİ Parti ve DP’den oluşan ittifakın değil, Ankaralının Belediye Başkan adayıdır.

Bunu milletimizin güler yüzü ve yapılan anketler apaçık gösteriyor.

Dünya başkentleri arasında turizmden ve turizm gelirinden en az yararlanan Ankara’yı hareketlendirmek için Mansur Yavaş’ın çok önemli projelerinden bazıları;

Yazının Devamı

Ankara neden Mansur Yavaş diyor?

31 Mart Yerel Seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş iddialı projelerle geliyor. Büyük bir yarışın olacağı Ankara’da adaylar kadar adayların projeleri de yarışacak. Mansur Yavaş aşağıdaki projeleriyle şimdi den Ankaralıların beğenisini kazandı. Mansur Yavaş’ın Ankara’yı dünya başkenti yapacak projelerinin bazılarını siz kıymetli okuyucularımızla paylaşmak istiyorum.

• Projelerinin akılcı, gerçekçi, beklentilere ve ihtiyaçlara cevap veren projeler olması,

• Mütevazı ve alçakgönüllü olması,

Yazının Devamı

Ahibaba, Mustafa Karagüllü Kırşehir’in son ulu çınarıydı

Kırşehir’in değil Türkiye’nin ulu çınarı değerli büyüğüm, seni kaybetmek insanlığında büyük kaybı. Nezaketin, zerafetin, Kırşehir sevdan, Ahilik aşkın kütüphane dolusu kitaplara sığmayacak derecede çok büyük. Sen yok olmadın mekan değiştirdin.

Ahi Evranı Veli mezardan çıksa kendisini bu kadar güzel anlatamazdı, anlatmazdı. KARAGÜLLÜ ağabeyimle çok anılarım var. Bunlardan bazılarını anlatmam gerekiyor sanıyorum. Ahi Baba ile Kırşehir Belediyesi Zabıta Müdürü iken ortak zaman paylaşma şerefine erişmiş birisi olarak hizmet etmenin gururunu yaşadığım dönemde, yaptığım projeleri görünce nasıl duygulanırdı. Oğlum senin yerin buralar değil, küçük şehirde neler yapıyorsun, yetkin büyük olsa çok daha güzel şeyler yaparsın diye beni onurlandırırdı. Nurlar içinde yatsın

Kırşehirliler Vakfı Başkanlığımız döneminde Aşıkpaşa Vakıf Üniversitesi ve Kırşehir Termalkent Kooperatif projelerimizi anlattığımda gözleri dolarak dinlediğini biliyorum. Aşıkpaşa Üniversitesi için verdiğim mücadeleyi gördükçe benimle gurur duyardı. Mücadele azmin, Kırşehir sevdan bana benziyor güzel evladım derdi. Memleketimize kurmak istediğimiz Aşıkpaşa Üniversitesi için istediğimiz arazi verdirilmediğinde siyasiler seni kıskanıyor evladım, sakın pes, etme bir gün başaracaksın diye moral vermişti. Azmimin başarıya yeterli olacağını söyleyerek beni motive etmişti.

Yazının Devamı

Yıldızkent Mudurnu

Onarılmış yollar, restore edilmiş tarihi konaklar, ahşaptan yapılmış çiçeklikler ve dükkân tabelaları Mudurnu’daki ilk şaşkınlığım oldu.

Hayran hayran dolaşırken yolda rastladığım bir vatandaştan Belediye Başkanının CHP’li olduğunu öğrendim. Bu durum beni iyice meraklandırmıştı. Nöbetçi zabıtadan Belediye başkanının telefonunu aldım. Aradım. Sayın Başkan Pazar olmasına rağmen danışmanı ile birlikte beni belediyenin önünde karşıladı. Mudurnu’da gezerken yaşadığım ilk şaşkınlığı anlattım. Eski bir belediyeci ve yerel hizmet projelerini takip eden biri olarak takdire şayan işler yapıldığını belirttim.

Belediye binasına girdiğimizde yerleşim düzeninden yönetimin şeffaf olduğu hemen anlaşılıyordu. Özel bir makam odası, özel bir çalışma ofisi olmayan başkan sıradan bir hizmet elemanı gibi her yerden görünen tarzda bir yerde çalışıyordu. 27 yıllık belediyecilik deneyimi ve çalışma ortamlarını gören benim için böyle bir yerleşim ve yönetim anlayışı çok şaşırtıcıydı. Bu sistem hem hizmetlerin şeffaf olmasına, hem projelerin uygulanmasını takip etmeye hem de vatandaşlarla dostça, sıcak ilişkiler geliştirmeye uygundu ve bence başarının en önemli nedeniydi.

Yazının Devamı

Türkiyemiz’de Süleyman Kalkan gibi anıtı dikilecek bankacılarda var

Süleyman KALKAN, Kırşehir’de Hirfanlı Barajı’nın kenarında küçük ve sevimli sahil kasabası olan Toklümen’de doğan AHİ Torunu, ailenin 4 çocuğundan en büyüğü

çekirdekten bankacı, bankacılık bilgisini Ulu önder ATATÜRK’ün kurduğu İŞ Bankası’nda sağlam temellerde almış donanımlı birisi, bankacılıkta yeni çığırlar açan bir bankacı.

Müfettişlik, Türkiye’nin en güçlü şubelerinde müdürlük, sigorta, faktoring, inşaat ve üretim alanında da kendini yetiştirmiş, birikimlerini banka genel müdürlüğü ile taçlandırmış bir bankacı. Dürüst, istikrarlı, Sakin, sabırlı karakterini mütevazilikle yıldızlaştıran sanatsever, türkü sever, yardımsever ÖRNEK bir Kırşehirli, bankacılık hayatı başarılarla dolu, saymaya zorlanılacak başarıları boncuk gibi dizen ÖNDER bir bankacı.

Yazının Devamı

Kırşehir’in Dr. Mehmet Ali’si seni unutmadık ve özlüyoruz

- Kırşehir’de birlikteliğin, çalışmanın, kendini sevdirmenin meşalesi olan,

- İyiliğin, yardımseverliğin, Kırşehir’in özü olan,

- Siyasi görüş ayırt etmemenin mihenk taşı olan,

Yazının Devamı

Hacıbektaş Kırşehir’dir, Kırşehir’e yeniden kavuşmalıdır

Hacıbektaş’ı Veli Hazretleri’nin dergahının bulunduğu şirin ilçemiz Hacıbektaş ellili yıllardaki siyasal iktidarın (DP iktidarı) Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile Başbakanı Adnan Menderes’in Kırşehir’e karşı sevgili hemşerimiz ülkemizin dürüstlük timsali sayın Osman Bölükbaşı’ndan dolayı duydukları kişisel kinleri ve hırsları yüzünden dünyada tek örnek olan insafsız bir kararla Kırşehir il iken ilçe yapılmış, Hacıbektaş ilçemizde 50 plakalı zorlama vilayete bağlanmıştır. Bu uygulamayı yapan çarpık zihniyet şunu idrak edememiştir. Hacıbektaş halkı hiçbir zaman kendi ili olan Kırşehir’den koparılışını kabullenmemiş, zorla bağlandıkları 50 plaka ile sıcak bir bağ oluşturamamıştır.

Hacıbektaş halkının yönü, yüreği, kalbi her zaman Kırşehir de olmuştur. Çünkü bu tür kararlar halkla birlikte alınır ve uygulanır. Siz iktidar gücünüzü hırsınıza alet ederek halka rağmen bir karar alır ve bunu halka dayatırsanız bunu halkımız asla kabullenmez Hele hele Hacıbektaş-ı Veli Hz. nin öğretisini almış bu halk bunu hiç kabullenmez. Hacıbektaş’ı Veli Hz.’nin “Allah ile gönül arasında perde yoktur” düsturundan hareket eden Hacıbektaş halkı gönül dostluğunun kaynağı olan güzel ilçelerinin Kırşehir’ den ayrılmasını hiç ama hiç unutmamışlardır. Unutmayacaklardır.

Hacıbektaş halkı, köyleri ile birlikte; ekonomik, iktisadi, coğrafi anlamda Kırşehir’le iç içedir yan yanadır. Kırşehir’le bu kadar iç içe olan gönül dostu halkı Hacıbektaş-ı Veli Hz.’nin feyzinden nasibini almayan kindar bir zihniyet Hacıbektaş-ı, mızı Kırşehir’den kopardıklarını sanmışlar. Şu unutulmamalıdır ki Hacıbektaş halkı o yüce insanın felsefesinden ayrılmadıkları ve ayrılmayacakları gibi Kırşehir’den ve Kırşehirliler den de ayrılmayacaklardır ayrıca inadına bağlılıkları da günden güne fazla güçlenmektedir.

Yazının Devamı

Denizi Kırşehir'e getiren Bahçeci Başkan

Herkesin ve herkesimin bildiği gibi Kırşehir bozkırın ortasında tarihi çok eskilere dayanan şirin ama şirin olduğu kadarda çeşitli demokrasi kazaları yaşamış, nüfusu küçük fakat ünü dünyaya yayılmış tarihi ve şirin bir kent KIRŞEHİR…

Kırşehir’de 1870 yılından bu yana 147 yıldır birçok belediye başkanımız görev yaptı ama iz bırakan belediye başkanı olmak herkese her belediye başkanına nasip olmadı. 1980’li yıllardan sonra rahmetli Hakkı GÖÇEN, 1990 yıllarda ise Dr. Cahit GÜRSES, 2000 yıllarda iz bırakan belediye başkanı ise kim ne derse desin sayın Yaşar BAHÇECİ’dir

Eteğimizdeki taşı dökerek ve tarafsız olarak değerlendirdiğimizde gerçekten hizmetleriyle göz dolduran bir belediye başkanlığı yapıyor sayın Bahçeci. Aynı partiden başkaları da yaptı. Sözde belediye başkanlığını ama hizmet anlamında esameleri bile yok. Özlenen hizmeti sekiz yıla sığdıran Sayın Bahçeci sevilen, takdir edilen ve unutulmayacak hizmetler üreten bir belediye başkanıdır. Aynı partiden Kırıkkale de, Yozgat da, Aksaray da, Niğde de Çankırı da, 50 plakalı zorlama vilayette de belediye başkanları var.

Yazının Devamı