Ekonomi böyle mi düzelir?
Millet olmak sosyal bütünleşme ve kaynaşma ile mümkündür. Partizanlığın olduğu yerde fikir ve eşitlik olmaz, olamaz da.
Milli birlik, beraberlik sözleri kullanıp, öfkeli ve dışlayan kelimeler kullanarak, kutuplaştıran nutuklar atarak derin yaralar açılmamalı. Eylemde ve söylemde tutarlılık göstermemiz gereken bir süreçten geçiyoruz. Söylediğiniz sözleri sadece taraftarlarınız değil, vatandaşların tümü de alkışlamalı.
Sanal düşmanlar yaratarak, yeni düşmanlar icat ederek günü kurtarma stratejisi kurmak yerine güzelliklerden bahsetmeli, sürekli korku yayarak koltuğu sağlama alma görüntüsü içerisinde olunmamalı. Siz dilinizi kötü kullanırsanız birileri de ondan cesaret alıp TV kanallarında hiç çekinmeden, Allah korkusu yaşamadan komşusunu öldürmekten-rahatlıkla sıradan bir şeymiş gibi-bahsedebiliyor. Din kardeşliği böyle mi olur? İslamiyet’in neresinde var insanların birbirine düşman olması? Yüce kitabımızın hiçbir suresinde, ayetinde insanları düşmanlaştıran, kutuplaştıran dil yok. İnsanları kutuplaştırma İslamiyet’in doğuşunda da yok. Peygamberimizin uygulamasında da yok...
Vatandaşın arasına kin tohumları, kötülük tohumları ekmeyin, kutuplaştırma bir seçim kazandırabilir belki ama toplumun arasında derin yaralar açar, akıl almaz onarılmaz düşmanlıklar yaratır.
Dış borcumuz olmuş trilyon dolar, iç borcumuz ondan daha fazla. Akılla, bilimle, dayanışmayla yönetseniz süreci. İnsanlar önünü göremiyor, yatırımcı gelmiyor ülkemize. Sürekli gerginleşen laflar ederek, yatırımcı gelir mi buraya?
Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, özgürlükler birlikte tesis edilmedikçe ekonomideki kötü gidişi kullanılan ötekileştirici dille mi durduracağız Allah aşkına…
Çılgınlıklara değil, akla ihtiyacımız var. Lütfen eteğinizdeki taşı dökün, ayrıştırıcı dil kullanmaktan, belediyelerce vatandaşa yapılan güzellikleri küçümsemekten vazgeçin, kalpleri ve dilleri yumuşatın. Kötü sözleri aparat olarak kullanan cahil insanlara, kendini bilmez muhakemesi arızalı olanlara koz verip, onları da cesaretlendirmeyin.
Sürekli düşman, sürekli mağduriyet, sürekli dış güçler, sürekli ezanı susturamazlar, bayrağı indiremezler, yıkamazsınız, bölemeyecekler gibi kuru hem de kupkuru milletin tamamının sağlamca bağlı olduğu değerleri temcit pilavı haline getirdiğiniz zaman insanlar birbirlerini daha fazla sevmiyor. Ekonomimiz de güçlü olmuyor, güçlenmiyor. Aksine iyice dip yapıyor, yaptı da...
Borç alacaksın, borç vermiyorlar, kötü sözler ederek ekonomiye güç değil zarar veriyorsunuz. Doları da tutamıyorsunuz. Zamları da önleyemiyorsunuz.
Adaletin eşit uygulandığı, demokrasinin tam tesis edildiği, güçler ayrılığının, bağımsız yargının, laik bir devletin olduğunun, özgürlüklerin tam yaşandığı bir ülke görüntüsü değil, uygulayıcısı olduğunuzu görmeden kimse kredi vermez. Demokrasi değil, otokrasi diye ilan ederler, sizi her zaman yalnızlığa mahkum ederler. Dizimizi döveriz. İş işten geçer, işsizlik çoğalır, olan yine bu kadersiz millete olur.
Demokrasi, özgürlük, insan hakları olmadan, kucaklayıcı dili görmeden, kimse bize tam son günlerin moda lafı ile zırnık koklatmaz. İtibar gösterişli araçlarda değil, gösterişli makam odalarında değil, otokraside değil, hukukta ve demokraside...
O nedenle;
Gökkuşağı gibi herkesin toplumun bütün kesimlerinin bir arada olacağı, kendi renklerini koruyarak, yan yana durmalıyız. Toplumun ittifak içerisinde olduğunu herkese, her kesime göstermeliyiz, göstermek zorundayız da...
Topluma iyi örnek olmayan pek sayın idarecilerimiz, kucaklaşma, samimiyet, gerçeklerden korkmama olsun amacınız. İyilik olsun hedefiniz.
Bir Norveç atasözünde, “Yalan koşa koşa gider. Gerçeklerde adım adım gider” deniyor.
Bu Norveç atasözünü unutmayın. “Gerçekler yavaş gelir ama tam gelir”. O zamanda ekonomi çöker, iş işten geçer. Bu tespitlerimizi vatandaşla iç içe olan birisi olarak gerçekleri tarihe not düşerek yazıyorum.
Adalet, özgürlük, demokrasi olmadan bağımsız yargı, güçler ayrılığı olmadan, bir arpa boyu yol alamayız, alamayız...
Dilimizi güzelleştirerek, dilimizi iyi sözlerle donatarak, umutsuz olan kapıların hepsini umuda çevirebiliriz. Topluma kamplaşmayı değil, bütünleşmeyi aşılayın, umudumuzu kaybettirmeyin, umudumuzu artırın. Umudumuzu çoğaltın başarırız, başarırız...