Toprağa ihanet ettik
Tarihimizin en acı felaketlerinden birini yaşadık. Çok sayıda insanımızı depremde kaybettik. Önemli bir miktar da hayvanımız telef oldu.
7’den 70’e herkes seferber oldu. Milletimizin merhametini, vicdanını, ferasetini bir kez daha iliklerimize kadar hissettik.
Uzunca bir süre bu yaraları sarmakla uğraşacağız hep beraber, millet olarak. Saracağız da… Gelecek geçmişten daha güzel olacak. Bunu başarabilmek için şimdi konuşma, tartışma, ortak akıl oluşturma, çalışma vakti.
Herkes konuşacak. Ama bir şartla; herkes uzman olduğu, fikri değil bilgisi olduğu konudan konuşmalı. Magazinel değil bilim ve tecrübeye dayalı fikrini beyan etmeli. STK’lara çok iş düşecek. Süreci yönetmeleri için yetki verdiğimiz insanlar da bu konuşulanları dinlemeli ve ülke menfaati gözeterek karar alıp ivedilikle uygulamalıdır.
Uzmanı olmadığım için inşaat, imar, iskan ve yer bilimleri konusunda bir fikir beyan etmeyeceğim. Ülkemizin bu konuda çok değerli bilim adamları, iş insanları olduğunu biliyorum ve onları dinlemeyi öneriyorum.
Uzmanı olduğum ve tecrübe edindiğim sadece bir konuda fikir ve tavsiye vereceğim;
Depremin etkilediği 11 ilin olduğu bölge de 5.000 e yakın köy bulunmakta ve kırsalda yaşayan nüfus sayısı 2.6 milyonu bulmaktadır. Ülkemiz tarımsal üretiminin yaklaşık %25 nin gerçekleştiği, yaklaşık 300.000 e yakın kayıtlı çiftçinin bulunduğu son derece önemli bir bölgedir. Bu bölgenin GSYH ya katkısı yaklaşık % 10 iken tarımsal hasılaya katkısı yaklaşık %15’tir.
Başta buğday, arpa gibi hububat ürünlerinin fazlaca bulunduğu, badem, ceviz, fıstık, kayısı, pamuk, biber, tütün gibi katma değeri yüksek ürünlerin üretildiği, narenciye başta olmak üzere önemli miktarda meyve üretiminin yapıldığı, aynı zamanda da küçük ve büyükbaş hayvan varlığı ( yaklaşık ülkemizin %15’i) açısından ayrıcalıklı bir bölgedir. Gaziantep ilk sırada olmak üzere bölge tarıma dayalı gıda sanayii ve sürdürülebilir gıda tedariği açısından stratejik bir öneme sahiptir.
Şimdi tüm bu önemli noktaları vurguladıktan sonra şunu söylemem gerekir ki yaşam ve kalkınma köyden başlar. Bölgenin yeniden imar ve iskanına önce köylerden başlanmalıdır.
Bölge halkını yerinde tutmak milli güvenlik açısından son derece önemlidir. Lakin böylesine büyük bir travma geçirmiş insanları bölgede tutmak hiç de kolay değil, bunun da farkındayım. Bölgeyi terk etmeyecek ilk sıradaki insanlarımız toprakla bütünleşmiş çiftçilerimizdir. Onların yaşam alanlarını hızlı ve öncelikli olarak yeniden imar etmemiz gerekir. Bu alanları imar ederken bugüne kadar öğrendiğimiz tüm bilgileri ve tecrübeleri de kullanarak daha modern ve şehir konforunda yaşam alanları oluşturmalıyız. Tarım ve Orman Bakanlığı kadrolarındaki tüm ziraat mühendislerinin bölgede aktif çalışarak köylerin yeniden imarına katkı koymaları milli bir görevdir. Ziraat Mühendisleri Odası gönüllü çalışanlarının bölgedeki yeniden imar çalışmalarına katkı vereceğine hiç şüphem yok. Başta Kahramanmaraş’ın yaylaları olmak üzere uygun olan tüm bölgeler yeni tarımsal ürünler için de planlanmalıdır. Daha önceki çalışmalarımdan söyleyebilirim ki Kahramanmaraş Göksun bölgesi ahududu üretimi için çok uygun bir bölgedir ve bu bölge hızlı bir şekilde Nisan ayında ekilişlere hazır hale getirilebilir.
Zaten kuraklık ve iklim değişikliğine bağlı olarak muhtemel yaşayacağımız bir gıda enflasyonu riski varken durumu daha da ağır hale getirmeden önceliğimizin tarımsal üretimin devamı ve sürdürülebilir gıda tedariği açısından köylerin imarı olduğunu belirtmek isterim. Ümidim odur ki planlanan yeni yerleşim yerleri ovalardan ziyade uygun zemin barındıran dağ etekleri olacaktır ve boşaltılan alanlarda yapılacak ıslah çalışmaları ile tarım için daha fazla alan oluşturulacaktır.
Tarım bölgenin karakteristik endüstrisi ve önemli geçim kaynağıdır. 85 milyar TL tarımsal değer üreten bir bölgeden bahsediyoruz. Türkiye ihracatının yüzde 8.5 i bu bölgeden yapılıyor ki Gaziantep bunun tek başına yüzde 5’ini yapan bir ilimiz.
İnsanımızı toprağında tutmak için barınma ihtiyacını karşıladıktan hemen sonra beslenme ve ekonomik ihtiyaçlarını da gidermek gerekir. Bunun için kırsal alanda oluşturulacak yeni tarımsal üretim alanları bu ihtiyaçları tek elden karşılayabilecek alanlar olacaktır.
Yıllarca tarım alanlarının imara açılması, arazilerin parçalanması, tarımda çalışanların topraklarını terk etmesi sorunlarını konuştuk durduk. İşte bize fırsat. Bu afetten çıkarılabilecek en büyük ders şehirleri kırsaldan başlayarak imar etmek gerektiğidir. Bölge ekonomisi bir anda eski hüviyetine kavuşamayabilir ama tarımsal üretim dinamiktir ve her daim yaşayan bir endüstridir. Tarımsal üretimin en büyük Sermayesi topraktır, şimdi toprakla barışma zamanı. Haydi hiç değilse bu sefer tarımı önceleyelim!..