Suriye yi doğru anlamak: Sahayı bilmeyen anlayamaz!

Enver Baltaş

Enver Baltaş

Tüm Yazıları

Türk askeri IŞID'li teröristler ile Gırtlak gırtlağa, göğüs göğse çarpışma hikayesi: Fırat Kalkanı Harekâtı Türk ordusu

Fırat Kalkanı Harekâtı'nın en sancılı günlerinden birisi 20 Aralık'tır. Bu tarihte, kahraman Türk ordusu Akil Dağı'na sızıp ele geçirmek için mücadele başlatmıştır. Bu yazımız bu konu üstüne olacaktır. Takvimler 2010'u gösterdiğinde Tunus'ta başlayan Arap Baharı kısa sürede Orta Doğu coğrafyasına yayıldı. Türkiye'nin sınır komşusu olan Suriye'ye de 2011 yılında sıçradı. Suriye'de halk gösterilere başladı, gün geçtikçe gösteriler ve Suriye ordusunun müdahalesi kontrolden çıktı. Bu anı bekleyen emperyalist güçler, Suriye'yi kaynayan kazana çevirerek iç savaşı körüklediler. Destabilize bir ortam oluştu, neticesinde Suriye artık iç savaştaydı.

Başta, Suriye ordusu ile Özgür Suriye Ordusu arasında başlayan çatışmalara diğer devletler de katıldı. Dünyanın birçok ülkesi Suriye'deki iç savaşa girdi. Birçok terör örgütü Suriye'ye yayıldı, bu terör örgütlerinden bir tanesi de Irak ve Şam İslam Devleti'dir. Suriye'deki düzensizliği iyi gözleyen IŞİD, kısa sürede ülkenin büyük bir bölümünü ele geçirmiştir. Bundan sonra da Suriye'de en vahim günler başlamıştır. Koalisyon güçlerinin IŞİD'i bahane ederek yaptığı saldırılar, IŞİD'in yaptığı eylemler silahsız, güçsüz halkı etkilemiştir.

Suriye halkı, belki de tarihinde unutmayacağı kadar büyük acılara tanık olmuştur. Kadınlar köle pazarlarında satılmış, erkekler toplu şekilde kurşuna dizilmiş, gözünü açamamış, bebekler paramparça olmuş, manevi bütün değerler aşağılanmıştır. İnsanlık Suriye topraklarından uzaklaşmıştır. 2015 yazına gelindiğinde Suriye'de istediğine ulaşmaya çok yakın olan emperyalist güçler, Suriye'nin kuzeyinde bir terör koridoru oluşturmak üzereydi. Türkiye'nin doğusunda da büyük bir yığınak yapılmıştı. Sırada Türkiye vardı.

Türk Silahlı Kuvvetleri, 2015 yılının yaz ayında hendek operasyonlarını başlatarak terör örgütünü ülkesinin doğusundan attı. Daha sonra da Suriye'nin kuzeyinde koridoru oluşturmak isteyen PKK'ya karşı operasyona başlayacaktı, bu süreçte 15 Temmuz 2016 tarihinde ABD'nin desteklediği FETÖ tarafından darbe girişimi gerçekleştirildi. Türk ordusunun manevrası, Türk milletinin cesaretiyle bu girişim engellendi ve Türk ordusunun önünde Suriye'ye operasyon için engel kalmamıştı.

24 Ağustos 2016'nın ilk saatlerinde Türk Silahlı Kuvvetleri, Fırat Kalkanı Harekâtı'nın başladığını duyurdu ve Türk tankları sınırı geçti. Öncelikle Cerablus bir gün içinde kontrol altına alındı. Hedefte El Bab vardı. Afrin ile Membiç arasında sadece El Bab kalmıştı. PKK, El Bab'ı ele geçirirse Türkiye sınırlarında hedeflediği terör koridorunu kuracaktı. Böylece Türkiye'nin bekası, bağımsızlığı tehlikeye girecekti.

Cerablus sonrası El Bab'a doğru ilerlendi. Soğuk, puslu 20 Aralık 2016 akşamı büyük bir önem taşıyordu. Çünkü, Türk ordusu El Bab'ın en hakim tepesi sayılan Akil Dağı'na sızma gerçekleştirecek, burayı IŞİD'den temizleyecekti, dağda birçok ev, eski bir hastane mevcuttu. Bu hastane IŞİD'in BAP'taki en önemli kalesi sayılıyordu ve içi mühimmat ve terörist doluydu. Dağın etrafı da güçlendirilmiş, kazılmıştı, mayınlarla, bubi tuzaklarıyla ve EYP'ler ile çevrilmişti. Zaten Akil Dağı'nda görüş almak çok zordu, birçok kör nokta vardı. Hava şartları da kötüleşiyordu. Mehmetçik aynı zamanda doğayla da savaşacaktı, en önemli sorun önce sızma yapılacak olmasıydı. Bu yüzden Türk askeri dikkat çekmemek için sızmayı kalabalık yapmayacak, mevziyi elde edip çoğalmayı bekleyecekti. En büyük risk buydu...

Baratah köyü yakınlarındaki geçici özel kuvvet, harekat üstünde son hazırlıklar yapıldı. Mehmetçik bütün fazla ağırlığını bırakıp sadece silah, mühimmat ve biraz yiyecek ile Akil Dağı'na doğru hamle yaptı, sızma çok tehlikeliydi. Herhangi bir seste IŞİD'e karşı açık hedef olacaklardı. Çamurun içinde, mayınları tuzakları atlatarak dağa tırmandı Türk askeri. Sonunda Akil Dağı'nın zirvesine ulaştı, artık IŞİD'li teröristlerin sesleri işitiliyor, gölgeleri görünüyordu. Gece saat 1-2 sularında ilk mermi patladı. Türk askeri hücuma geçti, IŞİD bu ani saldırıdan dolayı şok olmuştu. Geri çekilmeye başladılar, geri çekilmelerini sağlayan en önemli etken Türk askerinin cesaretiydi.

Türk askeri IŞİD'li teröristlerin üstüne çökmüştü. Gırtlak gırtlağa, göğüs göğse bir çarpışma vardı. Herkes mevzisinin önündeki teröristle savaşıyordu. Türk askerinin ani baskınını bekleyen ama buna hazırlıklı olmayan IŞİD, geri çekilmek zorunda kaldı. Bölge çok büyük olduğu için IŞİD çekilse bile tam olarak kontrol sağlanamadı. Çarpışmadan kısa süre sonra güneş doğmaya başladı, güneş doğar doğmaz IŞİD'li teröristler saldırıya geçti. BAP'ta saklanan mühimmatın çoğu Türk askerinin üstüne atılmaya başlandı. Piyade tüfeği, makineli tüfek, roket, havan, kat yuşa, doçka, top mermileri, bu saldırı sonrası teröristler mevzilerinden çıkıp saldırmaya başladılar... IŞİD, bütün gücüyle saldırıyordu Mehmetçiğe. Her evden kurşun atılıyordu, cami minarelerini bile kullanıyordu IŞİD. Havan mermileri yan yana düşüyordu, IŞİD'in bu taarruzu sonrası geride bekleyen komandolar tuzağın, mayının EYP'nin olduğu araziyi koşarak dağı tırmanmaya başladılar. Açık hedeflerdi, kurşun yağmuruna tutuluyorlardı ama sıkışan silah arkadaşlarını kurtarmak için dağa tırmanıyorlardı, tırmandıkları yere de havan mermileri, roketler, toplar düşüyordu. Bir gram korku olmadan yetiştiler Akil Dağı'na.

Dağa tırmanmayı başaran her komando, "yetiştik kardeşim, yetiştik aslanım, yetiştik koçum," diye bağırıyordu. ALLAH ALLAH nidalarıyla mevzi alıyordu, birbirlerinin canı için kendi canlarını hiçe sayıyorlardı. Çoğu birbirini tanımasa bile aynı topraklarda büyümüş, asil bir milletin evlatlarıydı hepsi. Hem birbirleri için hem geride bıraktıkları için hem de Türkiye için çarpışıyorlardı. Kafalarının üstünden roketler geçiyordu, Türk askerinin direncini bir türlü kıramayan IŞİD, güdümlü tank savar füzeleriyle Türk zırhlılarını da hedef almaya çalıştı defalarca ama Türk askerinin direnci kırılmadı.

Öğlene kadar süren savaşta tepeden çekilmemişti Türk ordusu, öğlene kadar süren çatışmalarda 4 şehit verdik, 15 askerimiz yaralandı. Kar da şiddetini arttırmıştı. Geceden beri aralıksız savaşan Mehmetçik, şimdi soğukla da mücadele ediyordu. Bir yandan açlık ve uykusuzluk da zorluyordu askerimizi, yaralanan askerler yaralı olmalarına rağmen silahlarını bırakmayıp savaşmaya devam ediyor, silah arkadaşları yaralı askerleri muhafaza etmek için mermilerin arasından koşarak yaralılara ulaşıyorlardı. Sis de iyice bastırmıştı, Türk ordusunun direncini bir türlü kıramayan IŞİD, son çare olarak bombalı araç saldırısını denedi. IŞİD bombalı aracı daha önce de kullanmış, kullandığı bütün silahlı güçlere karşı başarılı olmuştu. Türk ordusuna karşı kullanmak için zırhlı ve bombalı bir araç yolladılar, bombalı araç tespit edildiğinde iki tank savar fırlatıldı ama durmadı.

Askerler hınçla mermi boşaltıyorlardı aracın üstüne ama araç zırhlıydı. Bu sırada Komando Uzman Çavuş Ferhat Demir, eline aldığı biksiyle arabanın karşısına çıkıp ateş etmeye başladı, Ferhat Demir, korkmadan bombalı araca doğru koşuyor, ateş ediyordu. Bombalı araç normalde Türk askerinin tam ortasında patlayacaktı ama Ferhat Demir, silah arkadaşları ile bombalı aracın arasında durmuştu. Bombalı araç daha erken patladı, bir alev topu yükseldi. Metal parçaları etrafa saçılırken dağda yer yerinden oynamıştı. Askerimiz sağa sola savrulurken Ferhat Demir şehit düşmüştü. Bir silah arkadaşı daha sonra, "Bombalı araç ortamızda patlasa bu tepede bir tane sağ adam kalmazdı," diyecekti.

O sırada Uzman Çavuş Mehmet Kökkaya ve Uzman Onbaşı Ali Sezai Alçın, yaralıların yanındaydı. Bombalı araç patladığı sırada gazi, yaralı olan silah arkadaşlarının üstüne kapandı ikisi de. Onları şarapnel parçalarından korumak için, şarapnel parçaları Mehmet Kökkaya ve Ali Sezai Alçın'a geldi. İkisi de şehit oldu. Gazi olmuş silah arkadaşlarının kollarında şehadet şerbetini içtiler. Bu patlama sırasında bir kahraman Binbaşımız Bülent Albayrak da şehit düşmüşt.

Bülent Albayrak, Fırat Kalkanı boyunca defalarca kez çatışmaya girmişti. Şehit olmadan kısa bir süre önce de top isabeti almış, yanan ve patlamak üzere olan tankın üstüne çıkıp kule kapağını kaldırarak tankın içindeki askeri çekip kurtarmıştı tanktan. Daha sonra Akil Dağı'nın adı, Bülent Albayrak'ın kahramanlığından dolayı, Albayrak Dağı olarak değiştirildi. Özgür Suriye Ordusu mensupları tarafından da büyük saygı duyuluyordu kendisine. Elbab'da her tarafa fotoğrafı asıldı. IŞİD'in tüm sızmalarına karşı koyan Uzman Çavuş Burak Boz ve Uzman Çavuş Hasan Kavuz da bu patlama ile birlikte şehit düştüler.

Birçok asker yaralandı, çoğu şoka girdi, 12 şehit, 20 yaralı vermiştik ilk anda. IŞİD tekrar saldırıya geçti, saatlerce savaşan, yarı aç yarı tok uykusuz, dibinde bombalı araç patlayan Türk askerinin bittiğini, çekileceğini düşünen IŞİD, saldırı yaptığında daha ağır karşılık aldı. Türk askeri delirmiş gibi karşılık veriyordu. Yaralı askerler yerinden kalkıp ateş etmeye başlamıştı. Uzman Onbaşı Zülfikar, havan mermisi ile yaralanmıştı. Araç patladığında tekrar yaralandı, yaralarından kan sızıyordu. Düşmeyip, yılmayıp "ALLAH ALLAH" diye bağırarak saldırıyordu teröristlere. Bu sırada birçok asker aynı şekilde savaşıyor, diğer askerler yaralılara koşuyordu. Yaralılara koşanlardan Sıhhiye Akın Uzman da şehit düştü.

Türk askerinin çekilmediğini gören IŞİD'li teröristler çözülmeye başladılar. Bu aralıktan yararlanmak isteyen Türk askeri, yaralıları tahliye etmeye başladı. Gelen araçlarla yaralı tahliyesi yapılıyordu, hastane bölgesine ilk çıkanlardan Uzman Çavuş Osman Çelik ve Uzman Çavuş Ali Yılmaz, atılan havan sonrası gazi olan Uzman Çavuş Oktay Durağı tahliye ediyorlardı. Araca atılan güdümlü tank savar roketi ile üçü de şehit oldu. Uzman Çavuş Mustafa Sarı bir ay önce gazi olmuş, yaralanmıştı ama Fırat Kalkanı'nda bulunmaya devam etti, geri dönmedi, Akil Dağı'nda tekrar yaralandı, tekrar gazi oldu. En sonunda yanına düşen havan ile şehadet şerbetini içip şehit oldu.

Türk askeri her şeye rağmen, tanık olduğu onca saldırıya rağmen dağı bırakmamıştı. Çünkü Astsubay Onur ve Astsubay Feyzullah gibi kol komutanlarına sahipti. Etraf yaralı ve şehit kaynarken savaşmayı bırakmayıp, var gücüyle savaşmıştı bu kahramanlar. Aşkın Yüzbaşı gibi bir yüzbaşıya sahiptiler. Akil Dağı'na yardıma gelenlerden birisiydi o. Elinden ve göğüs kafesinden yaralanmıştı. Elinden kanlar damlarken, göğsüne sarılmış bir sargı beziyle saatlerce savaştı, çünkü Furkan Teğmen gibi bir yürüyen cesarete sahipti. Bombalı araç saldırısı sonrası tek başına teröristlere karşı duran, bir adım geri çekilmeyen oydu, çünkü Samet Üsteğmen gibi bir kahramana sahipti. Havan mermisinin şarapneli boynunda bir damarına gelmesine rağmen gitmeyen, omzunda yaralı asker taşıyan, yaralıların tahliyesini organize eden bir kahramana sahipti. Türk askeri milyonlarca insanın ruhuyla, Türkiye'nin geleceği için çarpıştı.

Türkiye bir gün Suriye olmasın diye, düşman öz yurduna el uzatmasın diye savaştı, 16 askerimiz şehit oldu, 33 askerimiz yaralandı. Türkiye'nin geleceği için vatan toprağının ötesinde şehit olan kahraman askerlerimizin ruhu şad olsun. Yıllar sonra yetişecek Türk çocuklarının kahramanları olarak Türk tarih kitaplarında yazacak isimleri, Türkiye için vatan toprağının ötesinde gazi olan, uzvunu bırakan kahraman askerlerimize sonsuz teşekkürler. Vatan size minnettar.