Deprem zedeler ve deprem zadeler!
6 Şubat saat 4.17’yi gösterdiğinde bir milattı. Yer yerinden oynadı. Binlerce insana, binlerce hata zincirinin olduğu binalar mezar olurken; geride tarifsiz bir acı bıraktı. Vicdanlarda kendiliğinden gelişen dünyanın en büyük insanlık organizasyonuna tanıklık etti bu millet. Sahipsiz cenazeler, cenazesini dahi bulamayan yakınlar, hayatı 2 dakikada alt üst olan nice insanlar... Asrın felaketi diye geçecekti tarihe.
Evet gelelim gerçek konumuza. Bu felaket birilerinin gerçek felaketi olurken, birilerinin büyük vurgunu, zenginliği ve refahı oldu. Bundan dolayı deprem zede dediğimiz kesimden bahsedeyim. Hatay'da evi ağır hasar alan tesisinde 7.2 milyon resmi raporla zarar tespit edilen Abdullah Bey, Adıyaman’da İsias Otel’de yakınlarını kaybeden insanlar... Kahramanmaraş’ta tüm ailesini kaybedip çocuğunun cansız bedeni başında elini tutan baba...
Malatya'da molozların arasındaki yavrusunun sarkan kolunu gözünü kırpmadan izleyen anne. Elbistan'da birinci depremde kurtulup kızına "Depremde ölen şehit oluyormuş, keşke ben de ölseydim." dedikten iki saat sonra markette ikinci depremde şehit olan anne. Afşin’in Kangal köyünde çoğu yıkılan evlerden yaralı kurtulan evladına hastanede yer bulamayan çaresiz anne, babalar... Ahırındaki hayvanlarını mecburiyetten satan köylünün, hayvanını yok fiyatına toplayan vicdansız tüccarlar. Bunlar benim şahit olduğum bir kaç deprem zede hikayesi.
Bir de deprem zadeler var. Kim bunlar? Deprem bölgesine akın eden yardım sever milleti soymaya çalışan güzergahtaki ahlaksız tesis sahipleri. Bölgedeki milletin acziyetini fırsat bilip 1’i 10 yapan, insanlıktan nasibini almamış güruh. Şehri terk eden insanların evine girip değerli eşyalarını çalan hırsızlar. Şehirlere organize olmadan gelen yardımları stoklayıp satan ahlak yoksunları. Ve işin kaymağını yiyen, milyarlarca liralık ihale alıp taşeronlar arasında servis eden ve servetini katlayan torpilli müteahhitler.
Anlayacağınız 'deprem zadelere' de şahitlik ettim. Aradan bir yıl geçti, Ankara’da muhabbet esnasında Türkiye’de ikincisi olmayan arabadan aldığını söyleyen müteahhidin kasıntısını gördüm ve kusasım geldi. Afşin Kangal köyünde 1 oda, yığma, yarı göçük bir evde hayatını idame etmeye çalışan ve bir o kadar da gönlü bol Ahmet abinin tevazu ve mütevazi evine misafir olarak misafirperverliğini gördüm, bundan haz aldım. Allah insanlıktan nasibini alan kullarından eylesin bizi. Kalın sağlıcakla…