Durak Karabulut

Durak Karabulut

Asıl gündem: Emekli, asgari ücret ve esnaf

Türkiye’de ekonomik zorluklar, asgari ücret ve emekli maaşları tartışmaları vatandaşın gündeminde sıcak yer tutuyor. Ancak asgari ücretin artırılması kadar, bu ücreti ödeyen işletmelerin desteklenmesi ve ekonomik istikrarın sağlanması da hayati önem taşıyor.

Asgari ücretin artırılması, çalışanların yaşam kalitesini yükseltirken; emekli maaşlarının asgari ücret seviyesine getirilmesi ise sosyal adaletin sağlanması açısından zorunludur. Ancak bu artışlar, işletmelere mali destek sağlanmadan gerçekleştirilirse, işverenlerin yükü artacak, işçi çıkarımları ve işsizlik kaçınılmaz hale gelecektir.

Çözüm Nedir?

Yazının Devamı

Asgari ücret ve emekli maaşlarına: Hakkaniyetli bir düzenleme şart

Ülkemizin ekonomik koşulları her geçen gün ağırlaşıyor. Asgari ücretle çalışanlar ve emekliler, temel ihtiyaçlarını karşılamakta dahi zorlanıyor. Bu durum, toplumsal vicdanı derinden sarsıyor. Bugün, asgari ücretin insanca bir yaşam standardını karşılayamadığı gibi en düşük emekli maaşının da bu seviyenin altında kalması büyük bir adaletsizlik yaratıyor.

Bir ömür boyunca çalışan ve emekliliği hak eden vatandaşlarımızın, asgari ücretin altında bir gelirle yaşamaya mecbur bırakılması kabul edilemez. Hem çalışanların hem de emeklilerin, insanca bir yaşam sürebilmeleri için temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir gelir seviyesine ulaşmaları şarttır. Bu nedenle asgari ücretin insanca yaşanabilir bir seviyeye çıkarılması ve en düşük emekli maaşının asgari ücrete eşitlenmesi gerekmektedir.

Bu sorun yalnızca ekonomik bir mesele değildir; aynı zamanda toplumsal adalet ve eşitlik meselesidir. Gelir dağılımındaki adalet, toplum huzurunun en önemli temellerinden biridir. Aksi takdirde, toplumsal adalet duygusunun zedelenmesi, ekonomik krizlerin etkisini daha da artıracaktır.

Yazının Devamı

Orta Doğu’daki kargaşa ve Türkiye üzerindeki etkileri

Orta Doğu'daki savaş ve çatışmalar, bölge halkları kadar Türkiye üzerinde de önemli etkiler yaratmaya devam ediyor. Son günlerde Suriye'deki iç çatışmaların yeniden alevlenmesi, Türkiye'deki mülteci krizini ve ekonomik zorlukları derinleştirme riski taşıyor. Türkiye'nin bu süreçten nasıl etkileneceği ve Suriye’deki hedeflerin ne olduğu kamuoyunda tartışılmaya devam ediyor.

Halihazırda 4 milyon kayıtlı mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye, kayıtsız göçmenlerle birlikte bu sayının çok daha yüksek olduğu tahminleriyle karşı karşıya. Bu durum, mülteci krizinin yalnızca insani bir mesele değil, aynı zamanda ekonomik ve toplumsal bir yük olduğunu ortaya koyuyor.

Özellikle dar gelirli vatandaşlar, artan konut kiraları, iş piyasasındaki rekabet ve yükselen yaşam maliyetleri nedeniyle daha büyük zorluklarla karşılaşıyor. Bu durum, yalnızca bireysel yaşamları zorlaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal huzursuzluğu da artırıyor.

Yazının Devamı

Tarihe not: Kılıçdaroğlu’nun ülkesine ve adalete adanmışlığı

Köşe yazımı, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun mahkeme sürecini bizzat yerinde izleyen, olayları yerinde gözlemleyen birisi olarak kaleme aldım.

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, genel başkanlık döneminde attığı adımlarla adalet, demokrasi ve insan hakları mücadelesinde halkın gönlünde yer etmiş toplumsal bir lider oldu. Ancak bu mahkeme süreci yalnızca bireysel bir dava değildi. Yargılanan kişi Sayın Kemal Kılıçdaroğlu gibi görünse de aslında yargılanan Cumhuriyet Halk Partisi ve onun temsil ettiği sosyal demokrat değerlerdi. Ne var ki bunu anlayamayanlar oldu. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, mahkeme salonunda yalnızca kendisini değil, sosyal demokratları, CHP’yi ve adalet arayışında olan milyonları savunuyordu.

Mahkeme salonları ve çevresindeki kalabalık, bu mücadelenin ne denli geniş bir tabana yayıldığını gösteriyordu. "Savunmaya değil, gerçekleri tekrarlamaya geldim" diyerek başlayan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, yalnızca bir duruşmada değil, toplumun vicdanında da yerini sağlamlaştırdı. Türkiye’nin dört bir yanından gönüllü olarak gelen 20.000’den fazla adalet ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlu sevdalısı, halkın bu sürece olan inancını ve desteğini gözler önüne serdi.

Yazının Devamı

Adalet yürüyüşünden siyasi yasak soruşturmasına

Kamuoyunda geniş yankı uyandıran, 2017 yılında başlatılan Adalet Yürüyüşü, yalnızca Türkiye'de değil, dünya genelinde de önemli bir etki yarattı. Cumhuriyet Halk Partisi’nin o dönemdeki Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun liderliğinde gerçekleştirilen bu yürüyüş, adaletsizliklere karşı yükseltilen bir ses olarak pek çok kesim tarafından takdirle karşılandı ve halkın vicdanında derin bir iz bıraktı.

Bugün ise bu yürüyüşü gerçekleştiren lider hakkında açılan siyasi yasak soruşturması, adalet kavramı üzerine yeniden düşünmeyi zorunlu kılıyor. 22 Kasım’da Ankara Adliyesi’nde görülecek dava, bireysel bir hukuki mesele olmanın ötesinde, toplumun genel adalet arayışını yansıtan sembolik bir öneme sahip. Bu dava, aynı zamanda Sayın Kılıçdaroğlu’nun 13 yıllık genel başkanlık süresince savunduğu değerlerin ve Türkiye’nin adalet anlayışının bir sınavı olarak karşımızda duruyor.

Türkiye’nin dört bir yanından, farklı kesimlerden Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik destek açıklamaları geliyor. İlk açıklamalardan biri, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mansur Yavaş’tan geldi. Bu açıklamayı çok sayıda belediye başkanı, siyasetçi ve vatandaşın destek mesajları takip etti.

Yazının Devamı

Halkın gerçek gündemi ekonomik kriz: Krizin krizi

Ülkemiz, ağır bir ekonomik krizin pençesinde. Milyonlarca vatandaş ekonomik baskı altında eziliyor. Her gün sokakta, iş yerlerinde, pazar tezgahlarında aynı serzeniş: “Bu maaşla geçinmek imkansız.”

Asgari ücret ve emekli maaşı tartışmaları giderek daha da gündemde. Halk, artık en düşük emekli maaşının asgari ücret seviyesine çıkarılmasını talep ediyor. Türk-İş’in 2024 verilerine göre, bir ailenin açlık sınırı 15.500 TL, yoksulluk sınırı ise 50.000 TL’ye dayanmış durumda. Bu da mevcut 17.002 TL'lik asgari ücretin yoksulluk sınırının çok altında kaldığını gösteriyor. Ve halk, haklı olarak sesleniyor: “Asgari ücretle en düşük emekli maaşı eşit olmalıdır!” Asgari ücret ile emekli maaşının aynı seviyeye çıkartılması şarttır; aksi halde halkın ve emeklinin yaşam standartlarının güvence altına alınması mümkün değildir.

Hükümetin ekonomik politikaları, maalesef vatandaşın temel yaşam hakkını güvence altına almaktan uzak. Yaşam standardının korunması bir zorunluluk; ancak bu zorunluluk, dar gelirli, emekli, işçi, çiftçi ve kimsesiz vatandaşlar için hâlâ bir hayal.

Yazının Devamı

Bugün 10 Kasım…

Gözlerimizin yaşla dolduğu, yüreğimizin hüzün ve minnetle dolup taştığı bir gün… Mustafa Kemal Atatürk'ü andığımız her 10 Kasım’da, içimizde tarifsiz bir boşluk hissediyoruz. O, yalnızca bir komutan değil; bir halkı bağımsızlığa ve özgürlüğe götüren bir rehber, bir devrimci, bir dehaydı. Uğruna canını ortaya koyduğu milletine, geleceğe güvenle bakan, özgür bir vatan armağan etti. O vatan ki, her karışında onun emeği, onun düşleri, onun vazgeçilmez idealleri saklı…

Atatürk’ün yokluğunu her 10 Kasım’da daha derinden hissediyoruz; bize bıraktığı izleri takip ediyoruz. Attığımız her adımda, Atamızın ileri görüşlülüğünün, insan sevgisinin, ülkesine ve insanına olan sonsuz bağlılığının izleriyle karşılaşıyoruz. Her geçen yıl, büyük Atatürk’ün bize bıraktığı mirasın büyüklüğünü daha iyi anlıyor, her zorlukta mavi gözlü dev adamın kararlılığını yüreğimizde hissediyoruz.

Bize miras bıraktığı Cumhuriyet’i koruma görevini bir onur, Atatürk’ün gösterdiği çağdaş uygarlık yolunu ise bir ışık olarak kabul ediyoruz. Bugün, ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü minnetle, saygıyla, sonsuz bir sevgi ve özlemle anıyoruz. Ne mutlu ki, Atatürk’ün izindeyiz; ne mutlu ki, bize Atatürk gibi bir önder nasip oldu.

Yazının Devamı

Her gün değişen gündemin gölgesinde kalan acı gerçek

Türkiye’nin ekonomik gerçekleri, her gün değişen gündemin gölgesinde maalesef görünmez hale geliyor.

Ekim ayında açıklanan resmi verilere göre, enflasyon oranı aylık %3,1; yıllık ise %62,1 olarak belirlendi. Peki, bu tablo neyi ifade ediyor?

Özellikle emekliler ve asgari ücretliler, artan yaşam maliyetleri karşısında ciddi bir geçim savaşı veriyor. Kiraların en düşük 15.000₺ kadar çıkması, 12.500₺ maaşla geçinmeye çalışan bir emekli veya asgari ücretli için neredeyse imkansız bir durum yaratıyor. Yıllık enflasyon oranına göre, yani %62'lik bir kira artışı, 15.000 ₺ olan kira bedelini yaklaşık 24.300 ₺ yükseltiyor.

Yazının Devamı

Gündem yine karmakarışık, peki asıl meselemiz ne?

Her gün yeni bir başlık gündeme düşüyor. Anayasa değişiklikleri, terörist başının Meclis’e davet edilmesi, TUSAŞ’a yönelik terör saldırısı, sağlık skandalı Yenidoğan Çetesi… Derken bir de Esenyurt Belediye Başkanı'nın görevden alınması. Bu baş döndürücü gelişmeler arasında gözden kaçırılan temel bir gerçek var: Asıl gündemimiz, milletimizin geçim derdi!

Bugün emekli, memur, işçi, çiftçi, esnaf; dar gelirli ve orta gelirli herkesin belini büken derin bir ekonomik krizle karşı karşıyayız. Artık dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 40 bin TL’nin üstünde, açlık sınırı ise 15 bin TL’yi geçmiş durumda. Gün geçtikçe daha da zorlaşan hayat şartları, vatandaşın omzunda ağır bir yük.

Markete, pazara gidildiğinde rakamlar cep yakıyor; bir asgari ücretli, emekli veya dar gelirli vatandaş temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanıyor. TÜİK’in verileri, resmi enflasyon oranları açıklanıyor ama sokaktaki gerçek, ne yazık ki çok daha farklı.

Yazının Devamı

Cumhuriyetimizin sarsılmaz gücü

Cumhuriyet, bir milletin yeniden doğuşunun ve özgürlüğe olan sarsılmaz inancının adıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, canları pahasına mücadele ederek bu ülkenin kaderini bağımsızlık yönünde değiştirdiler. Vatan uğruna gözünü kırpmadan ölüme yürüyen kahraman şehitlerimizin mirası olan Türkiye Cumhuriyeti, her türlü zorluğa rağmen dimdik ayakta kalmaya devam ediyor.

Bugün, Cumhuriyet'imize yönelik doğrudan veya dolaylı saldırılarla karşı karşıyayız. Anayasal hak ve özgürlüklerimize yapılan müdahaleler, demokrasimizi zayıflatma çabaları ve ülkemizi umutsuzluğa sürüklemek isteyen iç ve dış tehditler gündemimizde yer alıyor. Ancak bu millet, tıpkı Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi, her türlü tehdide karşı aynı kararlılıkla yanıt vermeye hazırdır.

Cumhuriyet'in temelleri, yalnızca bir yönetim biçimi değil; bağımsızlık, onur ve hakikatle yoğrulmuş bir yaşam tarzıdır. Hiçbir düşman, hiçbir terör saldırısı ve hiçbir tehdit, bu ülkenin özgürlük ve bağımsızlık aşkını asla söndüremeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin yılmaz savunucuları olarak bizler, bu kutsal mirası nesiller boyunca yaşatmakta kararlıyız.

Yazının Devamı

Ankara’da Şok Gelişmeler

Terörist başı Meclis’e davet ediliyor, Anayasa tartışmaları gündemde

Ankara’da son günlerde yaşanan gelişmeler, siyaseti ve toplumu derinden sarsıyor. Daha düne kadar Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Kılıçdaroğlu'nun kurduğu "altılı masa" ittifakına yönelik eleştirilerin başında, “Masanın altında dem var, Kandil’den mesajlar geliyor” iddiaları yapılıyordu. Hatta Kılıçdaroğlu’nun kazanması halinde Öcalan’ı serbest bırakacağı suçlamaları dile getiriliyordu. Bu eleştirileri en yüksek perdeden yapanlar, bugün ise kendileri çok daha ileri giderek, terörist başı Abdullah Öcalan’ı Meclis’te konuşmaya davet ediyorlar. Üstelik, affedileceğinden bahsediyorlar.

* TUSAŞ’a Terör Saldırısı

Yazının Devamı

Başkent'te neler oluyor?

Halkın gündemi, siyasetin gölgesinde...

Meclis açıldı, tartışmalar hararetlendi. Ancak çözüm yok, umut yok… Halk geçim derdinde, siyasiler ise kendi dertlerinde. Ne emeklisi, ne işçisi, ne de öğrencisi mutlu. Buna rağmen, siyaset kulisleri canlı!

Muhalefet, muhalefete yükleniyor. Bir lider diğerine tehditler savuruyor, sonra “Kırılmıyorsunuz değil mi?” diye soruyor. Cevap veriliyor: "Olur mu efendim, size saygıda kusur etmeyiz." İltifatlar havada uçuşuyor… Peki, kırılan kim? Elbette ki vatandaş! Halk, ekmeğinin peşindeyken, Meclis’in önceliği bu mu olmalı?

Yazının Devamı

Ortadoğu’daki bitmeyen savaşlar ve ekonomik krizin gölgesindeki türkiye

Ortadoğu, uzun zamandır silahlı çatışmaların merkezi haline geldi. Bölgedeki çıkar mücadeleleri, bu toprakları adeta sürekli bir gerilim alanına dönüştürdü. Üretilen silahlar, çatışmalarda kullanılmaya devam ederken, bu süreçte en büyük zararı masum insanlar görüyor. Her yeni gelişme, bölgeyi biraz daha belirsizliğe iterken, yaşanan insani trajedilerin boyutu artıyor.

Ne yazık ki diplomasi, bu çatışmalarda arka planda kaldı. Dünyanın birçok ülkesi ise gelişmeleri uzaktan izlemekle yetiniyor. Savaşın yarattığı insani dram kadar ekonomik yıkım da büyük bir sorun olarak karşımızda duruyor. Milyonlarca insan, çatışmalar nedeniyle evlerini terk ederek göç yollarına düşmek zorunda kaldı. Türkiye, bu göç dalgasının yükünü en fazla hisseden ülkelerden biri. Savaş, güvenlik politikalarını tehdit etmekle kalmıyor; ticaret yollarını da etkileyerek ekonomimize zarar veriyor.

İçeride ise ekonomik kriz giderek derinleşiyor. Enflasyon, işsizlik ve halkın alım gücünün azalması temel sorunlar arasında. Temel ihtiyaç maddelerine erişim zorlaşıyor; barınma ve enerji maliyetleri ise hızla yükseliyor. Bu durum, özellikle dar gelirli kesimler üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor. Hükümetin attığı adımlar, bu ekonomik sorunlara kalıcı çözümler üretmekte yetersiz kalıyor. Vatandaşlar ise adalet, refah ve ekonomik istikrar taleplerini dile getirmeye devam ediyor.

Yazının Devamı

Normalleşme ve yumuşama

Merhaba kıymetli okurlar, bundan sonra haftada en az bir gün, bu sayfada sizlere objektif bir bakış açısıyla siyaset ve ekonomi üzerine kaleme alacağımız yazılarımı takdim edeceğim. Eleştiri, yorum ve beğenileriniz için şimdiden teşekkür ederek sizleri ilk yazım ile baş başa bırakmak istiyorum.

***

Memleket adeta yangın yeri… İçeride ve dışarıda büyük sıkıntılar var. Parti temsilcileri birbirlerine sert çıkışlar yapıyor, sonra da “Alınmayın” diyorlar. Karşı taraf ise “Ne alınması efendim, biz birbirimize nezakette kusur etmeyiz” diyerek sözlerini yumuşatıyor. Peki kardeşim, siz kiminle dertlisiniz?

Yazının Devamı