Dr. Mevlüt Şahin

Dr. Mevlüt Şahin

Akıllı tarım=Hasas tarım=tarım 4.0

Sanayi devriminin dördüncüsü olarak adlandırılan “Endüstri 4.0” bilişim teknolojileri ile birlikte üretimin yaygın otomasyonunun sağlanmasıyla başladı. “Endüstri 4.0”ın tarım alanına olan etkisi ile ortaya çıkan teknolojileri ifade etmek içinde 2011 yılından sonra “Tarım 4.0” terimi kullanılmaya başlandı.

Geliştirilen modern bilişim ve otomasyon teknolojilerinin tarımda kullanılmasına “Tarım 4.0”, akıllı tarım veya hassas tarım denilmektedir. Ülkemizde akıllı tarımla ilgili çalışmalar 1980’ li yıllarda başlamıştır.

Akıllı Tarımın Çalışma Konuları

Yazının Devamı

Aronia=Güç meyvesi

Aronia meyvesi üzümsü meyveler gurubunda olup, ana vatanı Kuzey Amerika’dır. Yüzyıllarca yerliler tarafından ilaç olarak kullanılmıştır.

Aronia meyvesi yüksek antioksidan aktivitesi ve toplam fenol maddesi içeriği ile diğer tüm meyvelerden daha üstün özelliklere sahip olduğu için, bilim insanlarının son yıllarda ilgisini çekmeye başladı. Doğu Avrupa ülkeleri ve Rusya’da yaygın olarak üretilen bu meyve ilaç ve gıda sanayinde kullanılmaktadır. Türkiye’de ise bu meyve tanınmamaktadır.

Tek başına taze meyve olarak tüketilebilmekle beraber, meyve suyu veya çay olarak da içilebilmektedir. Celal Bayar Üniversitesinde yapılan çalışmada aronia dan dondurma elde edildiği bildirilmiştir. Özellikle gıda boyası olarak da sanayide kullanılmaktadır. Taze ve kuru meyve olarak birer avuç, konsantre meyve suyu olarak yarım çay bardağı veya karışık meyve suyu olarak da günde iki su bardağına kadar tüketildiği takdirde günlük olarak vücudumuzda oluşan serbest radikalleri yok etme özelliğine sahiptir. Genelde posası ile aralık ayında kırmızı hale dönüşen yapraklar mikserde karıştırılarak çayı elde edilmektedir. Meyve suyu olarak tek başına tüketilmeyip %30 nar suyu ile karıştırılarak içilmektedir.

Yazının Devamı

Kurt üzümü-goji berry-mutluluk meyvesi

Kurt üzümü (Goji Berry), özellikle Çin’de 2000 yıldan fazladır geleneksel tıp ve gıda alanında kullanılmaktadır. Kuvvet verici olduğu ve ömrü uzattığı gerekçesiyle bu bölgede yaşayanlarca “mutluluk meyvesi” olarak adlandırılmaktadır. Sağlık ve sağlıklı beslenme bakımından meyvesi, arıcılıkta polen ve nektar kaynağı olması bakımından çiçeği, çay olarak kullanılabilen yaprağı ve geliştirilebilir kimyasal içeriği ile de kozmetik sanayiinde önemli yeri bulunmaktadır.

ORAC (Oksijen Radikal Absorbans Kapasitesi), besinlerin antioksidan seviyesini ifade eder. ORAC seviyesi yüksek olan besinler hücre ve hücre bileşenlerini oksidatif hasarlara karşı korur. Kurt üzümünün ORAC değeri 30.100 iken, bu değere en yakın narın 10.100, yaban mersininin 4.000, kuru eriğin 5.700, kuru eriğin 2.800, böğürtlenin de 2.500 ORAC değeri vardır. Kurt üzümü son yıllarda sağlıklı beslenme ve yaşlanmayı geciktirici olarak batı ülkelerinde bulunan marketlerde geniş yer ve alıcı bulmaktadır.

Kurt üzümünün Alzheimer hastalığında sinirlerin bozulmasını engelleyici bir tesire sahip olduğu belirtilmiştir. Asya’da bilinen en iyi beyin güçlendiricidir. Birçok bilimsel araştırmada kurt üzümünün görüş kaybını engellediği belirlenmiştir.

Yazının Devamı

Badem bahçelerimiz ve arılar

Bal, tarih boyunca insanlar için en değerli besinler arasında yer almış, Hastalara şifa niyetiyle yedirilmiş, saraylara hediye olarak sunulmuştur. Türkülere konu olmuş, sevgililer birbirlerine onunla hitap etmiştir. Yüce Kitabımız Kuran’ı Kerim’de Nahl Suresi 68 ve 69. Ayetlerinde Rabbin bal arısına vahyetti: “Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ibret vardır” diyerek arıya ve bala verdiği görevi ve değeri bizlere anlatmaktadır.

Arı deyince genel olarak aklınıza sadece bal gelmektedir. Oysa arılar, gıdamızın en az üçte birinin üretimine katkıda bulunan ve biyo-çeşitliliğinde devam etmesini diğer tozlayıcılarla sağlayan ve ekosistemde yerinin doldurulması mümkün olmayan, Rabbimizin görevlendirdikleri varlıklar olduklarını da unutmamalıyız.

Ünlü filozof Albert Einstein, “Bir gün arı nesli yok olursa, insanın da 4 yıllık ömrü kalmış demektir...” diyerek arılar olmazsa üretimin düşeceğine ve insanların gıdaya ulaşmakta zorluk çekeceklerine işaret etmektedir. Böcek bilimci O. Wilson ise, “Yediğimiz her 3 lokmadan birini, içtiğimiz her yudum meşrubatın bir yudumunu arılara borçluyuz.” diyerek arıların gıda üretimindeki önemine dikkat çekmektedir.

Yazının Devamı

Badem yetiştiriciliğinde yanlış bilinenler

Bademle ilgili yazılmış birçok kitaba, bilimsel yayınlara ve internet medyasına baktığımızda, danışmanlık yapan bazı kişileri dinlediğimizde “badem, toprak yapısı seçmeden hemen hemen her toprakta yetişebilen, hatta hiçbir bitkinin bile yetişmediği marjinal arazilerin değerlendirilmesinde kullanılabilen, sulama imkanı yoksa bile verim alınabilen bir meyve türüdür” diye yazılıp söylenmektedir. Bu bilgi kesinlikle yanlıştır.

Aslında yanlış anlaşılma şuradan kaynaklanmaktadır. Uygun olmayan toprak şartlarında ve yetersiz sulamada, diğer meyve çeşitleri zaman içinde kurur. Fakat badem bu olumsuz şartlara diğer meyve türlerinden daha dayanıklı olduğu için kurumaz yaşamaya devam eder. Ama bizim istediğimiz verimi vermez. Sürdürülebilir bir üretim için önemli olan badem ağaçlarının ekonomik verim vermesidir.

Bademin ana vatanı ülkemizdir. Yani tüm dünyaya bu topraklardan yayılmıştır. Ülkemizde 2017 yılında 7.9 milyon badem ağacından 14.000 ton iç badem üretilmiştir. Yani dekara iç badem verimi yaklaşık 50 kg civarındadır. Oysa ABD, Avusturalya, Çin, İspanya ve İtalya gibi ülkelerin dekara iç badem verimi 180-200 kg civarındadır. Ülkemizdeki verim düşüklüğünün sebeplerinden en önemlisi badem ağaçlarını diktiğimiz arazilerin büyük bir kısmının ekonomik badem yetiştiriciliğine uygun olmamasıdır. Eğer badem ağaçlarımız uygun topraklarda dikili olsaydı ve doğru şekilde bakımları yapılsaydı yaklaşık 55.000 ton iç badem üretebilmemiz gerekirdi. Hatta badem ithal etmek zorunda da kalmayabilirdik. Daha önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi TMO (Toprak Mahsulleri Ofisi) verilerine göre, bu yılın ilk 6 ayında sadece ABD’den 13 bin 716 ton badem ithal ettik ve bunun karşılığında 72 milyon dolar ödedik.

Yazının Devamı

Su fakiri ülke olma yolunda hızla ilerlediğimizi biliyor muydunuz?

Dünyada ve ülkemizde, İklim değişikliği ve küresel ısınma sonucu oluşan kuraklık, nüfus artışı ve israf su kaynaklarını tehdit eder duruma gelmiştir.

Yakın gelecekte dünyada özellikle ülkemiz gibi kurak ve yarı-kurak iklim kuşaklarında yer alan ülkelerin su kaynaklarına ulaşmasında büyük problemler yaşanması beklenmektedir. Bunun sonucunda da insanların yaşam kalitesine, sosyal, ekonomik ve politik yaşama olan olumsuz etkileri kaçınılmaz bir hale gelecektir.

“Su zengini” olarak ifade edilen kategoride bulunan ülkelerin, kişi başına düşen su miktarı 8.000-10.000 m3 arasındadır. Ülkemizin konumu itibarı ile daha kuzeyde olması, Fırat ve Dicle nehirlerinin Türkiye sınırları içerisinden çıkması, su zengini bir ülke algısına sebep olmaktadır. Ancak Türkiye kişi başına düşen yıllık 1.519 m3 su miktarıyla “su fakiri” olan ülkeler kategorisinde yer almaktadır diyebiliriz.

Yazının Devamı

MALÇ UYGULAMALARI

Toprağın üzerini örtmekte kullanılan tüm materyallere malç adı verilmektedir. Malç ilk kez yaygın olarak Güney Avrupa ve Japonya’da daha sonraları Amerika, Çin, Güney Kore, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’ da uygulanmıştır. Halen tüm dünyada yaygın olarak kullanılırken ülkemizde çok sınırlı alanlarda genelde plastik örtüler kullanılmaktadır. Tahılların sap ve samanı, ağaçların yaprakları, talaşı ve kabukları, öğütülmüş budama artıkları, kâğıt artıkları, taş ve çakıl taşları, farklı renklerde polietilen veya PVC gibi plastik örtüler ile agril benzeri örtüler malç materyali olarak kullanılabilmektedir. Malç uygulamaları kışa girmeden hemen önce yapılabildiği gibi, yaz başlangıcında da yapılabilmektedir. Yeni kurulan bahçelerde fidanlar dikilir damla sulama boruları döşenir, üzerlerine de malç materyalleri serilir. Kurulu bahçelerde ise, yabancı otlar temizlendikten sonra organik malç materyalleri (sap, saman, ağaç kabukları, talaş gibi) ağacın her iki yanına eşit genişlik ve kalınlıkta sıra üzerini kapsayacak şekilde serilmelidir.

Malç Uygulamasının Faydaları:

1. Malç uygulamaları güneş ışığını engelleyerek, yabancı otların tohumlarının çimlenmesini ve otların gelişmesini önler. Böylece çapa yapılmasına ihtiyaç duyulmaz. Çapa yapılmamasının ekonomik getirisi yanında, toprağın agregat yapısına verilecek zarar da önlemiş olur. Bu uygulama aynı zamanda doğrudan güneş ışınlarını azalttığı ve nem tutuğu için topraktaki biyolojik aktiviteyi de teşvik eder.

Yazının Devamı

HAZİNE ARAZİLERİ TARIMIN HİZMETİNDE

Mülga Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, Ağaçlandırma Dairesi Başkanlığı, Hazineye ait olan ve Maliye Bakanlığınca özel ağaçlandırma yapılması için kiraya verilen arazilerde özel orman (özellikle badem ve ceviz) tesis etmek isteyen girişimcilere özel orman tesisi masrafları ve 3 yıllık bakım giderlerinin %25’i kadar hibe uygulaması vardı. İki bakanlığın birleşmesinden sonrada aynı uygulamalar ve hibeler yine devam etmektedir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ da, Ülkemiz orman alanlarını çoğaltmak, hazine arazilerinin ağaçlandırılarak tarımsal üretime katkı yapması amacıyla kiralanması ile ilgili bazı kolaylıklar getirdi. Bu kapsamda, badem, ceviz, zeytin, antepfıstığı, kavak, kızılağaç, okaliptüs, fıstıkçamı, kızılçam, sedir, göknar, ladin, akasya vb. türlerin yetiştirilmesini teşvik etmek amacıyla, belediye ve belediye mücavir alan sınırları dışında kalan Hazine taşınmazları üzerinde 10 yıla kadar ağaçlandırma izni verilmektedir.

Büyükşehir belediyesi mücavir alan sınırı olarak da 17.09.2013 tarihinde geçerli olan sınırlar kabul edilmektedir. Kiralanacak arazinin 20 dekardan az, 3000 dekardan fazla olmaması gerekmektedir. Elma, armut, şeftali, incir ve benzeri meyve ağacı türlerine ağaçlandırma amaçlı kiralama izni verilmemektedir. Taşınmazın bulunduğu köyün nüfusuna kayıtlı olan ve o köyde oturan, köyün nüfusuna kayıtlı olan ancak o köyde oturmayan, köyün nüfusuna kayıtlı olmamakla birlikte o köyde oturan, kişilere, 100 dekara kadar olan araziler kiraya verilebilmektedir. Başvuru bedeli olarak da 335 TL alınmaktadır. Tüzel kişiler, taşınmazın bulunduğu köyün nüfusuna kayıtlı olmayan ve o köyde oturmayan gerçek kişiler, 3000 dekara kadar olan arazileri kiralayabilmektedirler.

Yazının Devamı

İşi ehline vermek

Merhaba değerli okuyucular.

Yaklaşık bir yıl öncesine kadar bu köşede değerli dostum Enver BALTAŞ yazıyordu. Yine aynı isim altında bundan sonra bilgi, düşünce ve görüşlerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Allah (C.C) hayırlara vesile etsin inşallah.

Köşemizin başlığı gerçekten çok anlamlı. Böyle bir başlık altındaki köşeyi hakkıyla doldurabilmekte kolay değil. Bu ağır mesuliyetin yükünün altına girip girmeme konusunda çok düşündükten sonra, tarımsal konularda ehil kişilerden birisi olduğumu düşündüğüm için yazmaya kara verdim. Çünkü Tarım Bakanlığına bağlı Araştırma Enstitülerinde 3 yıl Bölüm Başkanlığı, 11 yıl Müdür Yardımcılığı ve 4 yılda Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü yaptım. Toplamda 31 yıllık kamu hizmetim oldu. Bu sürenin 27 yılı arazide ve sahada teknik personel (bitki ıslahçısı) olarak görev yaptım. 4 adet çeltik çeşidi ıslah ederek tescil ettirip Ülkemiz Tarımına kazandırdım.

Yazının Devamı

Tarımda, krizi fırsata dönüştürmenin tam zamanı

Son zamanlarda Türk parasının altın ve diğer para birimleri karşısında değer kaybetmesi tarımda yabancı ülkelerden ithal edilen girdilerin (tohum, mazot, gübre, tarım ilaçları, yem hammaddeleri vb.) maliyetlerini % 40-90 oranında arttırdı. Doğal olarak da bu maliyet artışı tarımsal ürünlerin fiyatlarına yansıyacak ve tüketicilerde gıda ürünlerini daha pahalıya almak zorunda kalacak. Maliyet artışı fiyatlara yansıtılmaz ise, uzun bir zamandan beri zaten üretim yapmakta zorlanan üreticiler bu durumda üretmekten tamamen vazgeçecek. Örneğin 2010 yılında buğday ekim alanı 8.103.000 hektar iken 2017 yılında 7.669.000 hektara geriledi. Arpada ise, 2010 yılında ekim alanı 3.040.000 hektar iken, 2017 yılında 2.424.000 hektara geriledi.

İthal girdi maliyetlerinin artması sebebiyle yerli üretimle elde edilen tarımsal ürünlerin fiyatları artınca tüketicileri korumak için ithal ürünlerin önü daha fazla açılarak piyasalar dengelenebilir. Ancak paramızın değer kaybetmesi sonucunda ithal ürünler yerli üretim ürünlerinden daha pahalıya mal olacağından artık bu seçeneğin piyasaları dengelemesi mümkün görünmüyor. Örneğin yıllardan beri et fiyatlarını düşürmek için ithal edilen canlı hayvanlar ve etler için ödenen döviz, yerli hayvanlarımızın ıslahı, hayvan sayısı ve niteliğinin artırılması için harcansaydı hayvancılıkta kendi kendimize yeter hale gelebilirdik.

Öyleyse tek seçeneğimiz kalıyor. Tarım ürünleri ithalatına ödenen döviz yerli üretim yapan çiftçilerimize verilirse hem yerli üretim artar hem de tarımsal ürün fiyatları aşırı yükselmez. Yani kısacası kriz fırsata dönüştürülebilir. Hatta iç piyasanın ihtiyacı karşılanacağı gibi ihracat yapılarak ülkenin en çok ihtiyaç duyduğu bu dönemde döviz girişi bile sağlanabileceğini düşünüyorum.

Yazının Devamı

Ağaç kabuğu deyip te geçme

Ağaçlardaki kambiyum dokunun dış tabakasına kabuk adı verilmektedir. Kabuk ağaçların gövdesini, dallarını ve kökünü çevreleyerek, su kaybını önler, ağacı sıcak, soğuk ve mekanik etkilere, hastalık ve zararlı gibi olumsuzluklara karşı korur.

Kabuk bünyesinde, köklerle alınan su ve suda çözünmüş inorganik maddeleri ağacın yukarı bölgelerine taşıyan Ksilem adı verilen iletim demetleri vardır. Bunun yanında, fotosentez ürünlerini yapraklardan kök, gövde, tohum, meyve gibi kısımlara taşıyan Floem adı verilen iletim demetleri de yine kabuk bünyesinde bulunmaktadır.

Genelde ağaç sahipleri ve çiftçilerimiz ağaçlarının altında yabancı ot olmasını istemezler. Bu yabancı otları yok etmek için traktör ile çalıştırılan çapa makinelerini veya sırtta taşınabilen misinalı ot biçme makinalarını kullanmaktadırlar. Otların tamamını yok etmek içinde ağacın gövdesine bu makinaları yanaştırarak ağaç kabuklarına zarar vermektedirler. Bunun dışında atmosferik olaylar (dolu, don fırtına, kar), kemirgen hayvanlar ve insanlar da kabukta yaralar açabilmektedirler. Yaptığım gözlem, kontrol ve incelemeler neticesinde hemen hemen tüm bahçelerde ağaç kabuklarına zarar verildiğini, sonrasında da hiçbir tedavi uygulamasının yapılmadığını gördüm.

Yazının Devamı

Hünnap

Dünyanın değişik bölgelerinde 4000 yıldan beri yetiştirilen Hünnap (Zizyphus jujuba Mill.); Doğu Akdeniz'den başlayarak, Güney ve Doğu Asya'ya, Çin, Kore ve Japonya'ya kadar uzanan geniş bir alana yayılır. Ülkemizde ise daha çok Güneybatı Anadolu'da deniz kenarından başlayarak 1500 metreye kadar yayılır. Daha çok kireççe zengin, drenajı iyi, derin toprakları tercih eder. Bölgelere göre değişmekle beraber haziran ayı başlarında çiçek açtığı için ilkbahar geç donlarından etkilenmemektedir. Ancak sonbaharda hasada geldiğinden sonbahar erken donları ve soğukları zarar verebilmektedir. Hünnap, Ünnap, Hinnap, İnnap, Çiğde, Kuran İğdesi gibi yerel isimleri bulunan şifalı bir bitkidir. Dikenli dallarıyla kolayca tanınabilen Hünnap 4-5 metre kadar büyüyebilir. İlkbaharda sapsarı çiçekler açar, meyveleri ise sonbahara doğru olgunlaşır. Genelde taze olarak tüketilir ancak kurutulup kışın da tüketilebilmektedir. Çay şeklinde hazırlanarak içilebildiği gibi reçeli de yapılabilir. Yapılan bir bilimsel çalışmada Hünnap çayının ateşi düşürdüğü, ağrı ve stresi azalttığı, zihinsel yorgunluk, fiziksel güçsüzlük ve uykusuzluk durumlarında etkili olduğu belirlenmiştir. Hünnap meyvesi kalsiyum, fosfor, demir, potasyum, brom, rubidyum ve lantan elementleri bakımından zengindir. Kemikleri güçlendirir. Düşük kalorisi ve yüksek protein miktarı sayesinde beslenme ihtiyaçlarını karşılar. Öğün aralarında atıştırmalık olarak tüketilebilir. Bu sayede yemeklerde az yemeyi sağlar. İçeriğindeki A ve C vitaminleri, organik bileşikler, antioksidanlar sayesinde vücudu hastalıklara karşı korur. Ciltteki kırışıklıkların ve yara izlerinin kapanmasına yardım eder. İçeriğindeki potasyum sayesinde kan basıncını dengeler. İyi bir antioksidan kaynağıdır. Bitkinin farklı organlarında farklı oranlarda yararlı maddeler bulunmaktadır. Antioksidan miktarı en fazla yaprakta, fenolik madde miktarı çiçeklerde, flavonoid madde miktarı yapraklarda ve C vitamini de kabukta en fazla bulunmaktadır. Arap hekimlerince göğüs yumuşatıcı, balgam söktürücü, öksürük kesici, müshil ve kan temizleyici olarak kullanılagelmiştir. Anadolu'nun çeşitli yörelerinde şeker hastalığına karşı da kullanıldığı görülür. Hünnap bitkisinin Antalya ve Amasya bölgesinde fidanı üretilmektedir ancak bu fidanlar aşılı değildir. Aşılı fidan satışı yoktur. Denizli Çivril başta olmak üzere, Kütahya, Çanakkale ve Amasya gibi illerde kapama hünnap bahçeleri kurulmakta ve üretim her geçen gün artmaktadır. Tazesinin fiyatı 7 TL ile 10 TL arasında değişmektedir. Kurusu ise 25 TL ile 40 TL arasında satılmaktadır. Üretimle tüketim doğru orantılı artmazsa yapılan tarımsal faaliyetin sürdürülebilirliği de ortadan kalkmaktadır. Bazı bölgelerimizde hünnap hiç tanınmamakta ve tüketilmemektedir. Üretilen ürün sadece birkaç ilde pazarlanabilmektedir. Hastalık ve zararlısı olmadığı için tarımsal ilaç kullanmadan yetiştirilebilen insan beslenmesi ve sağlığı açısından yeri doldurulamayacak kadar önemli olan bu meyvenin mutlaka tanıtımı yapılarak halkımızın beslenme programına sunulmalıdır. Hünnap konusunda Üniversite ve Araştırma enstitülerinde yapılan bilimsel çalışma sayısı yok denecek kadar azdır. Yetiştirme teknikleri konusunda bilimsel araştırmalar yapılarak üreticiler bilgilendirilmelidir. Hünnapla ilgili birlik veya dernek gibi sivil toplum örgütlenmesi hayata geçirilmelidir. Hünnap üreticileri ve Bakanlığımız el ele vererek, bu günün ve yarının sağlıklı nesillerini yetiştirmek amacıyla, hünnapın günlük çerez gibi tüketilen bir meyve haline gelmesi için çalışmalar yapmaları gerektiğine inanıyorum.

Yazının Devamı

MHP’nin seçim beyannamesindeki tarımla ilgili vaatleri

Daha önceki yazılarımda diğer partilerin tarımla ilgili vaatlerini yazmıştım. Cumartesi günü de MHP’nin vaatlerini yayınlayacaktık, ama seçim yasakları sebebiyle yayınlayamadık. Nasip bu güneymiş.

Öncelikle Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçim sonuçlarının ülkemize ve milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum. Cumhurbaşkanı olarak seçilen Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ı ve Cumhur İttifakına katılan partileri, özellikle MHP Genel Başkanı sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’ yi ve ekibini tebrik ediyorum.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dahilinde kurulacak Hükümetten, tarımla ilgili vaatlerini belli bir program dahilinde gerçekleştirmelerini bekliyoruz. Bu sütundan sizlere de zaman zaman bu konuda bilgiler vermeye çalışacağım.

Yazının Devamı

İYİ Parti’nin seçim beyannamesindeki tarımla ilgili vaatleri

Önceki yazılarımda AKP ve CHP’nin tarımla ilgili vaatlerini yazmıştım. Bu yazımda da İYİ partinin tarımla ilgili vaatleri hakkında sizleri bilgilendirmek istiyorum.

"Tarımda Dönüşüm ve Verimlilik" Stratejisi'ni uygulamaya koyacağız. Tarımda ölçek verimliliğinde yıllık ortalama en az % 5 reel artış sağlamayı ve kırsalda tarım istihdamını arttırmayı hedefleyen; Türkiye'nin üreticisinin işletmeci, işletmecisinin ihracatçı, ihracatçısının uluslararası rekabetçi olacağı “Tarımda Dönüşüm ve Verimlilik Stratejisi Çerçeve Programı”nı uygulamaya koyacağız.

Tarımsal Ar-Ge'yi teşvik edeceğiz, "Atatürk Orman Çiftliği Tarımsal Araştırma ve Teknoloji Geliştirme Enstitüsü” kuracağız. Tarımda AR-GE çalışmalarını teşvik edeceğiz. “Atatürk Orman Çiftliği Tarımsal Araştırma ve Teknoloji Geliştirme Enstitüsü” kuracağız. Bunun için gerekli kaynağı AOÇ'nin bütçesinden sağlayacağız.

Yazının Devamı

CHP’nin seçim beyannamesinde tarımla ilgili vaatleri

Önceki yazımda AKP’nin Seçim Beyannamesinde tarımla ilgili vaatlerini yorum katmadan yazmıştım. Bu yazımda da CHP’nin Seçim Beyannamesinde tarımsal alandaki vaatleri hakkında sizleri bilgilendireceğim.

• Türkiye’yi tarımda ithalatçı olmaktan çıkarıp, ihracatçı haline getireceğiz.

• Tarım Kanunu’nun 21. Maddesi’ni uygulayacağız. GSYH’nin % 1’i kadar vereceğimiz tarım desteklerini iki katına çıkaracağız.

Yazının Devamı

AK Parti’nin seçim beyannamesinde tarımla ilgili vaatleri

MEVLÜT ŞAHİN

24 Haziranda Milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak. Öncelikle ülkemiz için hayırlı ve uğurlu olsun. Tarım camiası olarak bizler, her partinin veya ittifakın tarımla ilgili vaatlerini farklı kaynaklardan, kişilerin yorum ve görüşleri de katılarak kısmen öğrenebiliyoruz.

Bu yazımda istedim ki, partilerin tarımla ilgili vaatlerinin tamamını kendi yorum ve düşüncelerimi katmadan bütün halinde yazıp sizleri doğru bilgilendireyim.

Yazının Devamı

Yabancı otlar ve alev makineleri

Meyve bahçelerinde yetişen yabancı otlar ağaçlarımızın kullanması gereken besinlere ve suya ortak olurlar. Hastalık ve zararlıların artması için uygun ortam oluştururlar. Meyvelerin hasat edilmesini güçleştirirler. Bu yüzden yabancı otların gelişmelerinin engellenmesi için mücadele edilmesi gerekir.

Yabancı otlarla mücadelede genelde, toprağı sürmek, çapalamak ve herbisit adı verilen ot öldürücü ilaçları kullanmak gibi yöntemler kullanılmaktadır. Araziyi, her otlandığında sürmek veya çapalamak ekonomik değil ve toprak yapısının bozulmasına sebep olmaktadır. Bunun yanında tarım ilaçlarının gerek çevre, gerekse insan sağlığı üzerine olan olumsuz etkilerinin olduğunu da biliyoruz.

O halde, yabacı otlarla mücadelede yeni ve farklı teknikler kullanılmalıdır. Yabancı ot mücadelesi için mikrodalga, UV, lazerler, sıvı nitrojen ve elektrik uygulamaları denenmiş, en uygun yöntemlerin alev ve buhar uygulaması olduğu bulunmuştur. Alev uygulamasının tercih edilmesinin nedenleri; etkinlik, güvenlik, makinenin yapısal basitliği ve kabul edilebilir maliyete sahip olmalarıdır.

Yazının Devamı

Bahçe zemin yönetimi

Yabancı otlar, su ışık ve besin maddeleri yönünden meyve ağaçları ile rekabet etmekte, hastalık ve zararlı oranını arttırmaktadırlar.

Meyvecilikte bahçe zemin yönetimi demek, yabancı otlarla ağaçlar arasındaki bu rekabeti yetiştirici ve ağaçlar lehine dönüştürme demektir.

Bahçe zemin yönetimi uygulamaları sayesinde, meyve verim ve kalitesi ile toprak yapısı iyileşir, erezyon önlenir, hastalık ve zararlılarla mücadele kolaylaşır.

Yazının Devamı

Meyvecilikte seyreltme

Meyvecilikte seyreltme, ağaçların besleyebileceğinden fazla olan meyvelerinin, tomurcuklarının veya çiçeklerinin ağaç üzerinden uzaklaştırılmasına verilen isimdir.

Seyreltme İşleminin Faydaları: Meyve iriliği ve rengi artar, dal kırılmaları önlenir, hastalık ve zararlılarla mücadele kolaylaşır. Bunların yanında kalite artar, hasat ve boylama giderleri azalır. Ağaçların her yıl meyve vermesi kısmen sağlanmış olur.

Meyve seyreltmesi yapılmazsa, ağaçlar üzerindeki meyve yükü fazla olur. Meyve yükü fazla olduğu zaman, gerek fotosentez ile elde edilen besin maddeleri, gerekse kökler ile alınan besinler meyvelerin büyütülmesi için harcanır. Bu nedenle ağaç gelişimi zayıflar ve gelecek yıl oluşacak çiçek tomurcuğu sayısı azalır, yani gelecek yıl verim düşer.

Yazının Devamı

İkilim değişikliğinin meyveciliğe etkileri

Küresel iklim değişikliği 21. yüzyılda insanoğlunun yüz yüze kaldığı en büyük problemlerden biridir. İklim değişikliği hem hava olaylarındaki değişikliği arttırmakta, hem de ekstrem olayların frekansı ve şiddetinde artışlara sebep olmaktadır. Dünyamızın ısısı son 100 yıl içerisinde 0,7-0,8 °C civarında artmıştır. Bu sıcaklık artışı en fazla sağlık, su kaynakları ve tarım sektörlerini olumsuz etkilemektedir. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinden, tarımsal faaliyetler içinde en fazla etkilenecek olan meyve yetiştiriciliğidir. Meyve ağaçları kışın dinlenme döneminde, türlere göre değişmekle beraber farklı soğuklanma sürelerine gereksinim duyulmaktadır. Eğer, bu soğuklanma ihtiyacı karşılanamazsa meyve ağaçlarının tomurcuklarında uyanma düzensiz, geç ve yavaş olur. Çiçeklenme süresi uzar. Çiçek tomurcuklarının bir kısmı açmadan dökülürken, bir kısmı da açmadan ağaç üzerinde kalır. Çiçeklerin organları gelişmez. Bu tip çiçekler, meyve meydana getirebilme yeteneğinde olmadıklarından, açtıktan kısa bir süre sonra dökülürler. İnsanların yaşamında 1°C’lik sıcaklık artışı çok büyük değişikliklere neden olmazken, bitki gelişiminde bu değer 3 ayda 90 gün-dereceye karşılık gelmekte ve fenolojik dönemleri kaydırma kapasitesine sahip olabilmektedir. Türkiye’de 1990’lardan sonra görülen belirgin sıcaklık artışlarının tarla ve bahçe bitkilerinin fenolojik (uyanma, çiçeklenme ve olgunlaşma gibi) dönemlerini 21 gün öne kaydırdığı bilinmektedir. Bu yüzden meyve ağaçları erken çiçek açmaktadır. Erken açan çiçeklerde İlkbahar geç donlarından zarar görmektedir. Yetişme sezonunun uzamasından dolayı, sonbaharda ağaçlar geç yaprak dökmekte sonbahar erken donlarından da olumsuz etkilenmektedir. Kış döneminde hava sıcaklığının artması tomurcuk uyanmalarında gecikmelere ve anormalliklere de sebep olmaktadır. Yaz aylarında çiçek tomurcuğu farklılaşması döneminde oluşacak sıcaklık artışları ise ikiz meyve oluşumu sorunlara yol açmaktadır. Sıcaklık değişimi doğrudan fotosentezi etkilediğinden, sıcaklıklarda meydana gelen artış şekerler, organik asitler, antioksidan bileşiklerin sentezi ve sertlik gibi önemli kalite parametrelerini değiştirerek, ürünlerin hasat sonrası kalitesi üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilmektedir. Bazı durumlarda, sıcaklık toplamının yetersiz oluşu, sıcaklıkla fotosentez arasındaki ilişkiye bağlı olarak bitkide yeteri kadar karbonhidratların teşekkül edememesine ve meyvelerin ekşi kalmasına sebep olur. Aynı zamanda küresel iklim değişikliği bitkilerin yetişme bölgelerini güneyden kuzeye doğru kaymasına sebep olmaktadır. Örneğin İngiltere’de portakal yetişmezken bazı bölgelerinde yetiştirilmeye başlandığı bilinmektedir. Soğuk zararını azaltmak için kışın toprak işlemesi yapılmamalı, toprak yüzeyi otsuz bırakılmalı ve topraklar kuru olmalıdır. İlkbahar geç don tehlikesi bulunan yerlerde yeşil gübre bitkileri ekilmiş veya bahçe çok otlanmışsa çiçeklenmeden çok önce bunlar sürülerek toprağa gömülmelidir. Bu sene, Şubat ve Mart ayı ortalarına kadar hava sıcaklıkları normalden daha yüksek seyretmiştir. Mart ayının ikinci yarısı ve nisan ayında şiddetli soğukların meydana gelmesi durumunda, kabarmaya başlamış olan, dokularındaki su miktarı artmış gözlerin yanmasına ve bunun bir sonucu olarak da ürününün tamamen veya kısmen azalmasına sebep olur. İklim değişikliğinin olası etkilerini azaltmak için daha düşük soğuklanma ihtiyacı olan meyve tür ve çeşitleri geliştirilerek ıslah edilmelidir. Üniversitelerimizin ve Araştırma Enstitülerimizin bu konular üzerinde daha fazla araştırma yapmaları gerekmektedir.

Yazının Devamı

Bitkisel hormonlarla ilgili üretici ve tüketicilere uyarılar

Tarımsal üretimde kullanılan Bitki Gelişim Düzenleyicileri(BGD) toplumda “hormon” olarak bilinmektedir. Çoğu zaman iri, şekilsiz, mevsimi dışında yetiştirilen sebze ve meyveleri gören tüketiciler, bu ürünleri hormonlu diye almamakta, alanlarda ise bu ürünleri tüketirken acaba hormon var mıdır? Varsa ne kadar zararlı diye huzursuzluk duymaktadırlar.

Meyve ve sebzelerden çok büyük, iri, şekilsiz ve alışılagelmiş renklerden farklı görünenler, yetişme mevsimi dışında satılanlar, mutlaka hormon kullanılarak yetiştirilmiştir şeklindeki ön yargı kesinlikle yanlıştır. Bu tür anormalliklerin sebebi hormon kullanılması da olabilir, bitkilerin çeşit özelliğinden de kaynaklanabilir. Günümüzde bitki ıslah teknikleri ile bitkilerin genetiği değiştirilerek üreticilerin ve tüketicilerin ihtiyaçları doğrultusunda yeni bitkiler elde edilebilmektedir.

Hormon olup olmadığı ile ilgili analiz yaptırılmadan, hormonlu ürün demek, çiftçilerin hepsini hormon kullandıkları yönünde suçlamak, hatta sebze ve meyveleri hormonludur diye tüketmemek son derece yanlıştır. Günümüz insanları, zamana karşı yarıştıklarından fast-food tarzı besin değeri çok düşük, şişmanlığa neden olan yiyeceklere yöneldiler. Bu yönelmede, sebze ve meyvelerin hormonlu olabilecekleri düşüncesinin de payı olabilir.

Yazının Devamı

Organik tarım araştırma ve yaygınlaştırma çalışmaları

IFOAM ( Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu ) organik tarımın hedefini şöyle açıklamıştır ; "Organik tarımın hedefi; gelenek, yenilik ve bilimi birleştirerek paylaştığımız çevreye faydada bulunmak ve adil ilişkilerle yaşamın içinde yer alan herkes için iyi bir hayat sağlamaktır."

Bu hedeflere ulaşabilmek için herkesin üzerine düşen görevi titizlikle yerine getirmesi gerekmektedir. Ben de bu konuda yöneticilerin, araştırmacıların ve ilgili bakanlığın neler yaptıkları hakkında sizleri bilgilendirmek istiyorum.

Ülkemizde organik tarımla ilgili olarak, çoğunluğu Tarımsal Araştırma Enstitüleri tarafından yürütülen araştırma projelerinden 1971-2009 yılları arasında yayımlanmış 392 makale bulunmaktadır. Yayınların 232 tanesi derlemelerden, 160 tanesi ise araştırmaya dayalı makalelerden oluşmaktadır. Araştırmalara dayalı makalelerin çoğu kısa süreli olup, araştırmalar arasında bir koordinasyon ve bütünlük yoktur. Derleme makalelerinin ise sayısı çok fazladır. Derlemelerde aynı konularda hemen hemen aynı içerikli hazırlanmış birbirine benzer makalelerden oluşmaktadır.

Yazının Devamı

Dünyada ve ülkemizde organik tarım süreçleri

Organik Tarım Siteminin ilk temeli, Avusturyalı botanikçi ve mikrobiyolog Raoul France’nin 1911 de “Toprak Ekolojisi” kitabını yayınlayarak toprağın korunmasının öneminden bahsetmesiyle atılmıştır.

Avusturyalı bilge, sanatçı ve eğitimci Rudolf Steiner (1861-1925) bitkisel üretimle topraktan alınan minarelerin yerine konması için çiftlikten çıkan her türlü bitkisel ve hayvansal atığın kompost haline getirilerek toprağa geri verilmesi gerektiğini, sadece güneşten ve aydan tarım yaparken yararlanılmayacağı, aynı zamanda gezegenlerin hareketlerinin de tarımda önemli rol oynadığını; örneğim ekim veya hasatta dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir. Daha sonra “Antroposif Çiftçiler Araştırma Halkası” nın kurulmasına öncülük eder. Yetiştirdiği çiftçiler Steiner’in ölümünden 3 yıl sonra “Biyolojik Dinamik Ürünlerini Değerlendirme Kooperatifini” kurdular. “Demeter” markasıyla bu ürünleri satışa sunarlar.

Daha sonra İngiliz Albert Howard 1940 yılında, toprak verimliliğini koruyabilmenin muhasebeci titizliği ile topraktan uzaklaştırılan minerallerin hesaplanarak doğal yollarla verilmesi gerektiğini “Tarımsal Vesayet” isimli kitabında belirtmiştir.

Yazının Devamı

Balkon bahçeciliği

Günlük yaşantımızda, iş stresi, maddi-manevi sıkıntılar, yaşanan adaletsizlikler, insanların vefasızlıkları ve acımasızlıkları yüzünden, şehir ve insanlar üstümüze üstümüze gelmeye, insanların her yaptığı gözümüze batmaya ve nefes alamadığımızı hissetmeye başlarız. İşte o anlarda, bir avuç toprağın, yeşilin ve sessizliğin olduğu huzur dolu mekânlara, parklara, bahçelere ya da varsa şehir dışındaki evlerimize gitmek isteriz.

Aslında hemen hepimizin evinde bir balkonu vardır ya da apartmanında küçük de olsa bir bahçesi. Nedense biz balkonları evin eskisi ve kullanılmayanlarını depoladığımız mekânlar olarak kullanırız. Bu balkonları ve mini bahçeleri işlevsel bir şekilde kullanarak sebze ve çiçek bahçesi haline dönüştürmek mümkün.

İstanbul’da ilkokula giden çocuklara tavuk resmi çizin denildiğinde, öğrencilerin hemen hemen hepsi tabakta pişmiş tavuk resmi çizmişler. Kendisini ve yavrularını beslemek, yumurtalarını oluşturmak için doğal ortamda sürekli yiyecek arayan, koşturan yerleri eşeleyen, gıdaklayan tavukları görmemişler. Bu, çocukların değil, bizim suçumuz.

Yazının Devamı