Tarım ilaçları ve salgın hastalıklar
Dünyada tarım ilacı (pestisit) kullanımı çok eski tarihlere dayanmakta olup, bulgular M.Ö. 1500’lere kadar gitmektedir. Bilinen ilk pestisit ise Mezopotamya’da antik Sümer’de kullanılan kükürt tozudur. 15. yüzyılda arsenik, cıva ve kurşun gibi kimyasallar, 17. Yüzyılda nikotin ve 19. yüzyılda doğal tarım ilacı olarak pire otu kullanılmıştır. 1939 yılında DDT’nin pestisit olma özelliğinin keşfedilmesi ile kullanımı yaygın hale gelmiştir. 1940’lı yıllarda 2, 4-D ve 2, 4, 5-T, benzen hidroklorür, 1943’te prathion kimyasalı kullanılmaya başlanmıştır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yayınlanan çevresel göstergelere göre Türkiye’de 2017 yılında kullanılan toplam tarım ilacı miktarı, 2016 yılına göre %8,08 artarak yaklaşık 54.000 tona yükselmiştir.
Tarım ürünlerini zararlı, hastalık ve yabancı otlardan korumak ve kaliteli ürün elde ederek insanların besin ihtiyacını gidermek amacıyla kullanılan bu ilaçlar, eğer zamanında doğru şekilde ve tavsiye edilen dozda, zamanda ve miktarda kullanılmadıkları takdirde sadece uygulandıkları bölgede zarar oluşturmakla kalmayıp; hava, su, yağış, başka bir canlı ya da cansız varlıkla bulaşma, taşınma gibi birçok yolla doğanın dengeli sirkülasyonu içinde kendine yer edinmekte, ulaşabildiği her noktaya ulaşıp orada izler bırakarak çevreye zarar vermektedir. Bu yüzden tarımsal üretimde bilinçli ve denetimli tarım ilacı kullanımına özen göstermesi ve kalıntı sorununu çözecek uygulamalara geçmesi önem taşımaktadır.
Bulaşıcı salgın hastalıklar insanların vücut direnci düştüğü zaman öldürücü etki yapmaktadırlar. Öncelikle bu hastalıklardan yaşlıların ve kronik hastalıkları olan kişilerin en fazla etkilenmelerinin sebebi de budur. Vücut direncini düşüren çok sayıda etken bulunmaktadır. Bunların en önemlilerinden biriside tarım ilaçlarıdır. Tarım ilaçları İnsan kanında bulunan eritrosit (alyuvarlar) ve lökositlere(akyuvarlar) zarar verebilmekte ve sayılarının azalmasına sebep olmaktadır. Eritrositler dokular ile akciğerler arasında oksijen ve karbondioksit taşımasını yapmaktır. Lökositlerin görevi ise, vücuda farklı yollardan girmiş olan bakteri, virüs, mantar ve zehirli toksinleri tanıyarak, yok etmektir. Bu işlevi yerine getirirken damar yapıları içinde yer alan alyuvarlar, bakteri ya da virüsün bulunduğu bölgeye ulaşmak için damardan ayrılarak ilgili dokuya ulaşırlar ve bu zararlı organizmaları yok etmek için çalışırlar. Vücuda uzun yıllar ve düşük miktarlarda alınan tarım ilaçlarının zararlı etkileri daha sonra ortaya çıkmakta ve bu etkiler çoğu zaman geri dönüşümsüz olmaktadır.
Bulaşıcı hastalıkların 20. ve 21. Yüzyılda neden olduğu önemli salgınlar
1899-1923 yılları arasında Altıncı kolera salgınından 800.000 kişi öldü.
1918-1920 Yılları arasında grip salgınından 75.000.000 kişi öldü.
1957-1958 Yılları arasında Asya Gribinden 2.000.000 kişi öldü
1960’dan, günümüze kadar, HIV/AIDS salgını 30.000.000 kişi öldü.
2009 Yılı grip salgınından, 14.286 kişi öldü.
2010’dan, günümüze kadar Haiti kolerasından, Hispanyola’ da 8.500 kişi öldü.
2013-2016 Yılları arasında Batı Afrika Ebola virüsü salgınından 11.300 kişi öldü
2019’dan, günümüze kadar Koronavirüs salgınından 5.900 kişi öldü.
Bu günlerde Dünyayı kasıp kavuran Koronavirüs salgını ne ilk olmuş ne de son olacaktır. Daha önceki salgınlar nasıl atlatıldıysa bu salgınında inşallah en kısa zamanda çaresi bulunacaktır. Şu ana kadar bu salgınla mücadelede mevcut hükümet oldukça başarılı süreç yönetmektedir. Başarılarının devamını diliyorum. Vatandaşlar olarak ta bizlerde sorumluluk alıp bize düşen görevleri tam olarak yerine getirerek Devletimize yardımcı olmamız gerekmektedir. Paniğe ve strese kapılmadan cesurca her türlü tedbir alınmalı en önemlisi de vücut direncinin düşmesine fırsat verilmemelidir. Tüketicilerin gıdaları mevsiminde tüketmeleri yedikleri tarım ürünlerini özellikle sebze ve meyveler iyi yıkamaları, mümkünse öncelikle organik, en azından iyi tarım uygulamaları sertifikalarına sahip ürünleri tercih etmeleri gerekmektedir. Üreticilerinde mecbur kalmadıkça tarım ilacı kullanmamalarını, kullanacakları zamanda ruhsatlı ilaçları zamanında, uygun dozda ve ilaç kullanım zamanı ile hasat arasındaki süreye dikkat ederek kullanmaları çok büyük önem arz etmektedir. Ülkemizin bu zorlu süreci de kolaylıkla atlatacağı yönündeki ümitlerimi muhafaza etmeye çalışıyorum.