Bitkisel hormonlarla ilgili üretici ve tüketicilere uyarılar

Dr. Mevlüt Şahin

Dr. Mevlüt Şahin

Tüm Yazıları

Tarımsal üretimde kullanılan Bitki Gelişim Düzenleyicileri(BGD) toplumda “hormon” olarak bilinmektedir. Çoğu zaman iri, şekilsiz, mevsimi dışında yetiştirilen sebze ve meyveleri gören tüketiciler, bu ürünleri hormonlu diye almamakta, alanlarda ise bu ürünleri tüketirken acaba hormon var mıdır? Varsa ne kadar zararlı diye huzursuzluk duymaktadırlar.

Meyve ve sebzelerden çok büyük, iri, şekilsiz ve alışılagelmiş renklerden farklı görünenler, yetişme mevsimi dışında satılanlar, mutlaka hormon kullanılarak yetiştirilmiştir şeklindeki ön yargı kesinlikle yanlıştır. Bu tür anormalliklerin sebebi hormon kullanılması da olabilir, bitkilerin çeşit özelliğinden de kaynaklanabilir. Günümüzde bitki ıslah teknikleri ile bitkilerin genetiği değiştirilerek üreticilerin ve tüketicilerin ihtiyaçları doğrultusunda yeni bitkiler elde edilebilmektedir.

Hormon olup olmadığı ile ilgili analiz yaptırılmadan, hormonlu ürün demek, çiftçilerin hepsini hormon kullandıkları yönünde suçlamak, hatta sebze ve meyveleri hormonludur diye tüketmemek son derece yanlıştır. Günümüz insanları, zamana karşı yarıştıklarından fast-food tarzı besin değeri çok düşük, şişmanlığa neden olan yiyeceklere yöneldiler. Bu yönelmede, sebze ve meyvelerin hormonlu olabilecekleri düşüncesinin de payı olabilir.

BGD’ ler halk dilinde hormonlar, bitkilerde hücreden hücreye iletişimi sağlayan, taşındığı yerde değişik yaşam olaylarını yöneten ve düzenleyen, temel yapılardır. Bitkiler büyüme ve gelişimlerini devam ettirebilmek için ihtiyaçları olan bu temel maddeleri yani hormonları kendileri üretirler.

Bitkilerin ürettikleri bu doğal hormonları, insanlar laboratuvarlarda sentetik olarak üretebilmektedirler. Bu sentetik hormonlar, doğal hormonlarla benzer etki göstermekte, bazı durumlarda da daha fazla etkilere sahip olabilmektedirler.

Hormonlardan birisi olan Oksinlerle ilgili ilk çalışmalar 1880’ li yıllarda Francis Darwin tarafından başlatılmıştır. Yulaf bitkisinden 1920 yılında ilk doğal hormon İndolasetikasit (IAA) elde edilmiştir. IAA hücre büyümesi, farklılaşması, uzaması ve çiçeklenmesi gibi bitkilerin gelişmesi sürecinde birçok olayda etkilidir.

Elde edilen sentetik oksinler 1940 yılından sonra kullanılmaya başlandı. Tarımda özellikle sebze ve meyve yetiştiriciliğinde bazen zorunluluktan, bazen de daha yüksek verim ve kaliteli ürün alabilmek ürünlerin pazar değerini yükseltebilmek için hormonlar nadiren de olsa kullanılmaktadır. Örneğin: meyvelerden alınan çeliklerin köklendirilmesi için, İndole-3- butyric acit, meyvelerde seyreltme sağlamak için Naftalen Asetik Asit gibi sentetik hormonlar çok azda olsa bazı üreticiler tarafından kullanılmaktadır.

Üreticilerin BGD’leri mecbur kalmadıkça kullanmamaları, kullanmak zorundalarsa mutlaka bu konuda arazi ve uygulama tecrübesi olan, uzman kişilerin önerileri doğrultusunda ve onların gözetimi altında ve ruhsatı olan markalı ürünleri kullanmaları gerekmektedir. Çünkü BGD’ ler, doğru zamanda, doğru dozda ve amaca uygun kullanılmadıkları takdirde çevreye ve insan sağlığına telafisi mümkün olmayan ciddi zararlı olabilmektedirler.

İslam Âlimleri; “İnsanlara zarar ver ecek her türlü maddî ve manevî davranışları kul hakkı olarak tarif etmektedirler”. İşi ehlinden öğrenmek adına Diyanet Alo Fetva hattı 190’ı aradım. Bizlere daha iyi hizmet vermek adına geçici olarak çalışmıyormuş. Kendilerine şu soruyu soracaktım. Sadece daha fazla kazanmak için, toprak, insan ve çevreye olan zararlarını göz ardı ederek, yetiştirilen ürünün çeşidine, uygulama zamanına, dozuna dikkat etmeden bitkisel hormonları ve tarım ilaçlarını bilinçsizce kullanmak dini açıdan bakıldığı zaman kul hakkına girer mi?

Her çiftçi bu soruyu bu alanda ehil kişilere ve kendi vicdanlarına sormalı. Alacağı cevaba göre dünya ve ahireti açısından kendisini nasıl tehlikeye attığını öğrenmeli. Bende Diyanet İşleri Başkanlığına yazılı olarak soracağım. Cevabı geldiğinde sizlerle bu sütunlardan paylaşacağım.