Atatürk ve kooperatifçilik
Kooperatif, elbirliği, ortaklaşa karşılıklı yardım ve eşitlik ilkeleri doğrultusunda insanların sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını gidermek amacıyla kurulan bir ortaklığı ifade eder.
Kooperatifçilik tarihi, 1844’de İngiltere’de kurulan Rochdale Haksever Öncülerinin kurduğu kooperatif ile başlar. Rochdale İngiltere’de bir kasabadır. Charles Howarth adlı bir işçi, 1844 yılında 28 arkadaşı ile birer İngiliz Lirası sermaye koyarak ilk tüketim kooperatifini kurmuşlardır. Açtıkları dükkânın kirası 10 İngiliz Lirasıdır ve ortaklardan her biri haftada iki akşam bu dükkânda tezgâhtarlık yapmışlardır. İlk günlerde şeker, sabun, yağ, un ve mum satarlarken sonradan ticaretlerini büyütürler.
Çağdaş kooperatifçiliğin ülkemizdeki ilk uygulamasının, 1863 yılında Mithat Paşa’nın bugün Sırbistan sınırlarında kalan Niş Valisi iken kurmuş olduğu “Memleket Sandıkları” ile (tarım kredi kooperatifçiliği benzeri bir yapı) başladığı kabul edilmektedir. Mithat Paşanın Memleket sandıkları 1883’te isim değiştirerek “Menafi Sandıkları” ismini alır. Bunlarda 1888’de kaldırılarak yerine bugünkü Ziraat Bankası kurulur.
Yeri gelmişken hatırlatmakta fayda var. Mithat Paşa Abdülaziz'in şüpheli ölümü sonrası suçlanarak Yıldız Sarayı'nda yargılanmış ve idama mahkûm edilmiştir. Sultan II. Abdülhamit bu cezayı ömür boyu hapse çevirmiştir. Arabistan'da bulunan Taif Kalesine sürgün edilen Mithat Paşa 8 Mayıs 1884 gecesi muhafızları tarafından boğularak öldürülmüştür. Ölümünün padişahın emri ile gerçekleştiği ileri sürüldüyse de bu konuda herhangi bir kanıt bulunamamıştır.
Atatürk 1936 yılında tarımsal kooperatifçilik konusunda yoğun faaliyetlerde bulunmuştur. Bunlardan birisi, Mersin Taşucu’nda bulunan Tekir Köyü’nde Atatürk'ün sahibi olduğu Tekir Çiftliği civarındaki çiftçileri tarım kredi kooperatifi kurmaları için cesaretlendirerek örgütlemesidir. Merkezi Tekir Çiftliği olmak üzere bir tarım kredi kooperatif kurmak için 10 köyden 36 üretici, kurucu üye olarak Silifke Ziraat Bankası’na imzalı bir dilekçe vermişlerdir. Soyadı Kanunu çıkıncaya kadar Mustafa Kemal adını kullanan Atatürk, özel bir yasayla kendisine Atatürk soyadı verildikten sonra ilk kez Kemal Atatürk ismini kullanarak ve kooperatifin 1 nolu kurucu üyesi olarak bu dilekçeyi imzalamıştır.
1 Kasım 1936 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisini açarken Atatürk şöyle konuşmuştur. "Kooperatif teşkilatı her yerde sevilmiştir. Kredi ve satış için olduğu kadar, istihsal vasıtalarını öğretip kullandırmak için de kooperatiflerden istifadeyi mümkün görüyoruz. Köyde ve yakın köylerde müşterek harman makinelerini kullandırma köylülerin ayrılamayacağı bir adet haline getirilmelidir. Zirai sanayi bilhassa üzerinde meşgul olacağımız mevzu olacaktır. Bu arada sütçülüğe, süt sanayine hususi önem vermekteyiz. Sırasıyla şehir ve kasabalarımızın temiz ve ucuz süt mamulatı ihtiyacını temin edecek fabrikalar tesisine ve bununla ahenkli bir surette köylerdeki sütleri kıymetlendirecek ve satışı kolaylaştıracak kooperatifler teşkiline çalışılacaktır."
Cumhuriyetin ilk yıllarında başkent olan Ankara'nın gittikçe artan nüfusuna özellikle artan memurlarına ucuz ve kaliteli tüketim maddesi sağlamak başlı başına önemli bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Atatürk bu sorunun ancak bir tüketim kooperatifi kurarak çözülebileceğini öngörmüştür. Ankara’daki memurlar için, çıkartılan bir yasa ile memurlara aylıklarının yarısı kadar avans verilmesi; bu paranın da kurulacak Memurlar Tüketim Kooperatifine anapara olarak yatırılması öngörülmüştür. Ankara Memurlar Tüketim Kooperatifi 1925 yılında kurulmuştur. Gazi Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşa bu kooperatife bir ve iki numaralı üye olarak kayıt edilmiştir. Bu kooperatif Ankara’da halen tarihi amaçları doğrultusunda faaliyetlerini sürdürmektedir.
Amerika, Almanya, Hollanda gibi ülkelerde üreticilerin %90’ı tarımsal üretim kooperatiflerine üye iken, ülkemizde ise sadece %13’ü üye olarak kayıt edilmiştir. Eğer Mustafa Kemal Atatürk’ün kooperatifçiliğe verdiği önem ve değer sonraki idareciler tarafından devam ettirilseydi gelişmiş ülkelerdeki kooperatifleşme oranından daha fazla ve daha etkin kooperatifleşme alt yapımız olurdu. Belki de gıda fiyatları tüm dünyada sabit kalırken, bizim ülkemizde artmazdı. Belki de kendi kendine yeten yedi ülkeden birisi olmaya halen devam edebilirdik…