KUTSAL MEKANLAR ZİYARETİ: TAİF (2. BÖLÜM)
Taif, Hicaz’ın üç önemli şehrinden biri olup Mekke’nin 88 km. doğusunda, Serât silsilesinden Gazvân dağının güney eteklerindeki dalgalı bir plato içine derin bir şekilde gömülmüş olan Vec vadisinde denizden yaklaşık 1700 m. yükseklikte kurulmuştur. Adını Amâlik’in oğullarından Vec b. Abdülhay’dan alan Vec, Tâif vadisi ve Tâif şehrinin bulunduğu alanın tamamı için de kullanılır. Tâif, Hicaz’ın kış aylarında iklimi en soğuk yerleşim birimidir. Yazın mutedil havası sebebiyle günümüzde olduğu gibi Mekke eşrafının tarih boyunca sayfiye şehri özelliği kazanmıştır. Zengin su kaynaklarına, verimli topraklara sahip olan ve bazı coğrafyacılar tarafından Necid bölgesinden sayılan şehir aynı zamanda Arabistan’ın doğu, batı ve güneyden gelen yollarının kesişme noktasında yer almakta ve Haremeyn’e açılan doğu kapısı vasfını taşımaktadır.
TAİF MESCİDİ ADDAS
Mekke’de bize rehberlik eden abime hadi hep birlikte Taife gidelim, tam üzüm mevsimi, nar mevsimi, incir mevsimi, hurma mevsimi, sebze mevsimi dedik" Dedi ki, " Ben Taife gitmem onlar, onlara sığınmış Resulullahı taşladılar. Zeyd bin Harise ve Peygamber Efendimizin s.a.v kanını döktüler. Hatta, azılı müşrik Utbe bin Rebia'nin ( Bedir'de bire bir muharebede Hz. Hamza’nın cehenneme gönderdiği müşrik) üzüm, incir ve nar bahçesine sığınan Resulullahın haline müşrik olduğu, en azılı düşmanı ( Hz. Ebu Bekir'in burnunu kırıp dümdüz eden,) olduğu halde Utbe ve Kardesi Şeyme bin Rebia acıdı, koca üzüm bağından bir salkım üzümü köleleri Addas ile gönderdi. Nar göndermediler.. "
İşte Taif’te Peygamber Efendimiz s.a.v, 2,5 km, taşlandıktan sonra sığındığı ve dua ettiği, üzüm yediği, İki rekat namaz kıldığı, köle Addas'ın Müslüman olduğu yer. Şimdi bu yerde Mescidi Addas bulunmaktadır. Ziyarete açıktır. Burada bir vakit imamlık yapma nasip oldu Elhamdülillah..
TAİF KUU MESCİDİ
Resûl-i Ekrem (a.s.m.) taif halkından taşlanmaya maruz kalıp Sığındığı Hazreti Addas’ın bağında biraz dinlenip sükûn bulduktan sonra, yarasını temizleyip abdest almış, ardından Kuu mescidin olduğu kayalık bir yerde da iki rekât namaz kılmıştır. Bir kayalığın dibinde kolunu bir kayanın üstüne yaslaması sonucu efendimizin kolunun izinin taşa çıkmasındadır ki Kuu mescidi adını almıştır. Namazın sonunda Rabbine sunduğu münacat ise, Rububiyet-ubudiyet ilişkisinin tarifsiz bir örneğidir. Meali dahi insanı huşû ve huzûa getiren bu münâcatta, Nebiyy–i Zîşan (SAV), bir ‘Abd-i aciz’ olarak Kadîr-i Rahîm’e şöyle seslenmiştir:
“Yâ Allah! Gücümün zayıflığını, tedbirimin azlığını, halk nazarında hakîr görülüşümü sana arz ve şikâyet ediyorum.
Yâ Erhamu’r–Râhimîn! Sensin zayıf düşenlerin Rabbi! Sensin benim Rabbim!
Sen beni kime bırakıyorsun? Senden uzak olan ve beni gördükçe suratını asan kimselere mi? İşimi eline verdiğim düşmana mı?
Eğer senden bana karşı bir azap yoksa, hiç gam çekmem.
Senin af ve mağfiretin, benim için, gazabından daha geniştir.
Senin üzerime gazap indirmenden yahut gazabının üzerimde yerleşmesinden, Senin karanlıkları aydınlatan, dünya ve ahiret işlerini düzene koyan Veçhinin Nuruna sığınırım!
PEYGAMBER EFENDİMİZİN GÖĞSÜNÜN YARILDIĞI YER.
SÜT ANNESİYLE KALDIĞI YER…
Peygamber Efendimiz s.a.v süt annesinin yanında bulunduğu sırada çocuklarla birlikte iken, Cebrâil aleyhisselâm gelip, onu arkası üstü yatırdı. Göğsünü açıp kalbini yardı. Kalbinden bir parça et çıkarıp attı. "Senin vücûdunda şeytânın nasîbi bu idi. Çıkarıp attık. Ey Allahü Teâlâ’nın Habibi (sevgilisi), seni vesveseden ve şeytânın hîlesinden emîn ettik" dedi. Sonra bir leğen içerisinde zemzem suyu ile kalbini yıkadı ve göğsünü kapatıp ayağa kaldırdı. Bu hâli gören çocuklar koşup durumu Halîme Hâtun'a haber verdiler. Yanına geldiklerinde ayağa kalkmış ve benzi sararmış vaziyette idi. Eshâb-ı kirâmdan Enes bin Mâlik (r.anh) "Ben Resûlullah'ın göğsünde bu yarılmanın izini gördüm" demiştir.
Şakk-ı Sadr hadisesinin gerçekleştiği ve Halime Validemizin yurdunda dört sene kaldığını, Süt annesinin yurduna bolluk ve bereket getirdiği, köylülerin "Halime’nin koyunlarının yayıldığı yere sizde gidin diye çobanlarına kızdıklarını (halbuki bilmiyorlardı, ahir zaman Nebisi köylerinde misafir, iki cihanın güneşi bolluk ve bereketin sebebi idi)",
Halen bu mekânın Taife yakın Halime’yi Sadiye köyünde olduğunu buram buram Habibi Kibriya’nın özünü, sözünü, tozunu nefesini ve koştuğu dağı, oturduğu taşını ve yürüdüğü yere gök kubbenin şahitlik ettiğini biliyor musunuz?
Bu hadisenin gerçekleştiği yer…
Süt Annesi Halime Validemizin evinin olduğu yer.
Yürüyüp koştuğu yer…
İLK HİCRET 10 YAŞINDA TAİF’E
Bazen hayatta geç kalmak öyle hayırlı işlere vesile oluyor ki...
Halime Binti Sadiye Mekke’ye 185 km. Uzaklıktan 10 kadınla birlikte yeni doğan çocuklardan almak için gelmiş, 9 kadın erken gelmeleri sebebiyle zengin çocukları büyütmek için almış, bineklerinin zayıf ve güçsüz olması sebebiyle Mekke’ye geç gelen Halime’ye ise Abdullah’ın yetimi Amine’nin evladı Abdulmuttalib’in torunu küçük Muhammed kalmıştı.
O gecikme Kainatın Sultanına kavuşturdu Onu..
Hz. Muhammed (s.a.v) beş yaşına kadar bağrında büyütmesine yol açtı
Ne güzel bir gecikme olduğunu dönüş yolunda anlayacaktı…
Bazen geç kaldığımızı sandığımız Allah’ın ikramları olur hayatımızda...
Hediye olarak Sır olur gelir...
TAİF ABDULLAH BİN ABBAS CAMİ
İbn Abbas diye de meşhur olan Abdullah, hicretten üç yıl kadar önce, Müslümanlar Kureyş’in ablukası altındayken Mekke’de doğdu. Annesi, Hz. Hatice’den hemen sonra Müslüman olan Ümmü’l-Fazl Lübâbe’dir. Doğduğu zaman babası tarafından Hz. Peygamber’e götürüldü ve duasına mazhar oldu. Hicretten muaf tutulanlardan (müstaz‘af) olan annesiyle Mekke’de kaldı. Bir süre sonra onunla birlikte Medine’ye göçtüğü şeklindeki rivayet yanında, babası Abbas’la birlikte fetih yılı (630) hicret ettiğine dair de rivayetler vardır. Hz. Peygamber’in fiil ve hareketlerini öğrenmek arzusuyla onun yanında kalmaya çalışır, Peygamber’in zevcelerinden olan Meymûne teyzesi olduğu için bazı geceler Peygamber evinde konuk edilirdi. Peygamber’e karşı olan sevgisi, bağlılığı ve samimi hizmetleri sebebiyle onun takdirini kazanmış ve “Allahım, ona Kitab’ı öğret ve dinde mütehassıs kıl!” tarzındaki duasına nâil olmuştur.
Hz. Hüseyin’i Kûfe’ye davet ettiği zaman, Abdullah Kûfeliler’e güvenilemeyeceğini, davetlerine icabet etmemesi gerektiğini ona söylemiş ve mutlaka bir yere gidecekse bu yerin Yemen olabileceğini, aksi halde bazı tatsız olaylarla karşılaşabileceğini kendisine hatırlatmışsa da sözünü dinletememiştir. Kerbelâ faciasını haber alınca çok üzülmüş ve rivayete göre gözlerini kaybedecek derecede ağlamıştır. Abdullah b. Zübeyr’in halifeliğini ilân ederek Harem-i şerif’i kendisine karargâh edinmesi üzerine, hilâfete Emevîler’den daha lâyık olmasına rağmen Harem-i şerif’i karargâh yapmasına karşı çıkmış ve ona biat etmeyerek Tâif’e çekilmiştir. Hayatı boyunca Müslümanların birlik ve beraberliğini savunan, bunun gerçekleşmesi için zaman zaman yetkilileri uyaran, gerektiğinde eleştiren ve kendisine yapılan halifelik tekliflerine iltifat etmeyen Abdullah b. Abbas, yetmiş yaşlarında iken Tâif’te vefat etmiş, cenaze namazını Hz. Ali’nin oğlu Muhammed b. Hanefiyye kıldırmıştır.
Değerli YeniAnkara.com.tr okurları,
YeniAnkara.com.tr ekibi olarak Türkiye'de ve dünyada yaşanan, haber değeri taşıyan gelişmeleri sizlere en hızlı, tarafsız ve kapsamlı şekilde sunmak için çalışıyoruz. Bu süreçte sunduğumuz haberlerle ilgili eleştiri, görüş ve yorumlarınız bizim için çok değerli. Ancak, karşılıklı saygı ve hukuka uygunluk çerçevesinde, daha sağlıklı bir tartışma ortamı oluşturmak adına yorum platformumuzda uyguladığımız bazı kurallarımız bulunmaktadır.
Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (diğer okurlara yönelik olanlar da dahil) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık içermesi durumunda, yorum editörlerimiz bu yorumları onaylamayacak ve silecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar arasında aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemleri de yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur, bu nedenle bu tür yorumlar da YeniAnkara.com.tr sayfalarında yer almayacaktır.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu kanıtlanamayan iddia, itham ve karalama içeren, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.
Markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmaz ve silinir. Aynı şekilde, bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmaz ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Diğer web sitelerinden alınan bağlantılar YeniAnkara.com.tr yorum alanında paylaşılamaz.
YeniAnkara.com.tr yorum alanında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan kullanıcıya aittir, YeniAnkara.com bu sorumluluğu üstlenmez.
YeniAnkara.com.tr'de yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yer alan Kullanım Koşulları'nı ve Gizlilik Sözleşmesi'ni okumuş ve kabul etmiş sayılır.
Kurallarımıza uygun şekilde saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun yorumlarınız için teşekkür ederiz.