Ali İnandım

Ali İnandım

Limon 90 Lira!

Savaş ekonomisiyle savaşmadan vuruluyoruz. Hem de arkamızdan; içimizde kalleşler. Top, tüfek, füze kullanmadan taranıyoruz sırtımızdan. Bir milli güvenlik sorunu haline gelmiştir artık serbest piyasa palavrası, silahtan güçlü tahribat yapıyor ticari başıbozukluk. Tavana vurmuş bürokratik duyarsızlık da kalleşlere cesaret veriyor.

Geçen sonbahardan beri üreticiler, Ziraat Odaları’nın başkanları uyarıyordu. Bizim 15-20 liraya aldığımız limon, Adana bahçelerinde 30 kuruşa kadar düşmüş, Yüreğir Ziraat Odası Başkanı, “Hükümetimiz, belediyeler gelsin bari nakliyesini üstlensin, ağaçta kalacağına vatandaşa dağıtsın” demişti.

Sadece limon değil, bütün narenciye ürünleri ağaçta kalmış, dökülüp yerde çürümüş, tonlarcası dere yataklarına dökülmüş, ağaçlar sökülmeye başlanmıştı.

Yazının Devamı

Görünmeyen güç dünyayı işgal edebilecek mi?

Ne oldu da birden dünya liderleri arka arkaya Üçüncü Dünya Savaşı tehlikesinden bahsetmeye başladı? En son ABD Başkanı Biden’la Başkan Adayı Trump, savaşı çıkartmakla birbirini suçladı. Kimin çıkaracağının önemi yok anlaşılan, bir savaş tezgahlanıyor ve çıkması için somut adımlar atılıyor.

Dünya liderleri çaresizce seslendirdiğine göre dünya siyaseti önünde duramıyor bu tezgahın.

Devletlerin üzerinde görünmez bir güç var demek engel olamadıklarına göre.

Yazının Devamı

İnsanları açlıkla azaltmaya 13. imza

Salgınlarla dünya savaşıyla bir de açlıkla dünya nüfusunu azaltma planları devam ediyor. Dünyanın önde gelen liderleri, patronları, onların memuru bürokrat ve genel müdürleri aklını emanete bırakmış, çocukların inanmayacağı basitlikte yalanlarla insanlığı yönlendiriyor.

Koca koca devletler de bu üretilmiş yapay sorunları anlaşmalara döküyor, imzalayarak yalanları meşrulaştırıyor.

Siyasette kullanılır; yalan ne kadar büyük olursa inanan o kadar çok olur diye. Dünya çapında, insanlığın köküne kast eden örneğini yaşıyoruz.

Yazının Devamı

Savaşta kira artışına nasıl çare bulunmuştu?

Televizyon haberi; gencin evi yok diye sevdiği kızı vermemiş babası. Kızı vermeyen babanın evi var mıydı acaba? Varsa da demiyor ki “Ben ne zorluklarla aldım bu evi.” Bırak ev almayı, kiralık ev bulamıyorsun, hayatının baharında hangi ev parasını kazanmış da almış olsun genç bir insan.

Sadece ev fiyatları ya da kiralar değil ki artan, herkes kendince haklı ama başında ezmeyince enflasyon canavarına yem olduk hepimiz. Rantçılar ve fırsatçıları, salgından beri seyrettik. Gözümüzün içine baka baka fiyatları katladılar, “Neye göre arttırıyorsun, ver bakayım hesabını” demedi kimse.

‘Savaş ekonomisi’ deniyor buna. Hangi şehirlerimiz bombalarla yerle bir ediliyor, kiminle topyekûn savaşıyoruz da ekonomisine girdik? Durduk yerde fakirimiz arttığı gibi zenginimiz de artıyor. Lüks tüketim patladı, aynı ülke, aynı mahalle, aynı sokakta, bambaşka gezegenlerde yaşayan, birbirine görünmez olmuş adamlar geziyor ortada.

Yazının Devamı

Market ve pazar etiketleri sayaç gibi

Bayram alışverişi yaptık hepimiz. Bayram fırsatçılığı mıydı acaba; etiketler zirveleri zorluyordu yine. Market ve pazar etiketleri, sayaç gibi, hep yukarı gidiyor. Enflasyon da düşemez böyle devam ederse.

Markete gittik, en düşüğü şöyle bir yüzde 10-15 eklenmiş fiyatlara. Bazı ürünler için geçen aya göre yüzde 50 artanlar var. Market etiketlerini, elektrik sayacıyla basıyorlar herhalde!

Pazar fiyatlarına bayram vurgunu diyebiliriz; mevsim sebzesi domates, 30 ile 60 lira arasında dalgalanıyordu. En kralında 5-10 lira fark olurdu, sebze-meyvenin taban fiyatı, eski tavan fiyat olmuştu. Altın borsası böyle dalgalanmıyor.

Yazının Devamı

Yeni neslin bayramı nasıl olacak?

Bayram arifesinde tadımızı kaçıracak konulardan kaçınıyor ancak bayramların bayram gibi kutlandığı, o bayramların sevinci ve coşkusunu yaşayanların bildiği gibi yaşamıyoruz artık; böyle de tatsız yere çıkıyor konu.

Bizim bayramdan bayrama gördüklerimizi, her gün görüyor ve yaşıyor şimdiki nesil. Bayram olmadan da karşılıyor beklentilerini. Kolayca sahip olunuyor her şeye, ‘bayramlık’ denen kavram kalmadı.

Yakınları, arkadaşları, komşularımızı ziyaret günüydü, daha mesai bitiminde bir tatil yöresine yola çıkılıyor. Toplum olacağımıza, müşteriye indirgeniyoruz.

Yazının Devamı

İmparatorlukları yıkmak isteyen imparatorluk

Niyet ABD, Rusya, Çin imparatorluklarını da yıkmak ama zayıf halka Avrupa’ymış, açılış oradan yapılıyor. Avrupa İmparatorluğu yıkılıyor, yıkılacak.

Salgın dönemindeki sarsaklığını yorumlayamamıştı Avrupa devletleri.

ABD ittiriverdi Ukrayna-Rusya Savaşı’na taraf olmaları için, siyasetleri yoktu, şimdi ekonomileri de çöküyor. İsrail’de tarihin en pervasız soykırımında etkisiz elemanlar; Bosna’da, Ruanda’da, Hocalı’da, Irak’ta olduğu gibi, sınırları dışındaki her katliamı izliyor, boş lafla geçiştiriyorlar günü. Bir insanlık tepkisi göstermiyorlar..

Yazının Devamı

İnsanoğlu bir Atlantis daha mı batıracak?

İnsanoğlu, doğanın denge ve ayarıyla oynuyor, arı kovanına çomak sokuyor. Pervasızlığıyla sonuçları kestirilemeyecek deneme ve uygulamalardan çekinmiyor. Çok bildiğini sandığı için bu cesareti gösteriyor ancak bilgi olarak belki de varoluşun birinci saniyesinde. Zenginliğin delirttiği adamların, cahil cesareti girişimler bunlar.

Bir önceki ‘Suç Virüste Değil’ başlıklı yazımız, kuş gribi üzerinden doğal virüslere insan eli değdiğinde yaratılan ölümcül sonuçları örnekliyordu. Yazımızdan bir gün sonra Meksika'da 59 yaşındaki bir adamın, şimdiye kadar insanlarda hiç kaydedilmemiş bir kuş gribi türü olan H5N2 nedeniyle hayatını kaybettiği haberi yayıldı ajanslardan.

Suç virüste değil

Yazının Devamı

Suç virüste değil

Kuş gribi salgın halinde ineklere, oradan insanlara bulaşmaya başlayınca bilim insanları büyüteç altına aldı virüsü. Büyüteç, Kovid-19 dedikodularına hatta ocak ayında Dünya Ekonomik Forumu’nda Dünya Sağlık Örgütü’nün adı ve niteliği belli olmayan ama tatbikatı yapılan ‘X Hastalığı’na da bir ışık tutabilir.

Boyumuzu ve haddimizi aşarak, bilimsel terimlerle yüklü uzun bir makaleyi özetlemeyi deneyeceğiz. İnsan evladı, kendi eliyle belasını arıyor, virüslerin günahı yok.

Makalenin yazarları, Çin’den çıkan ama meslek yaşamını ABD ve Avrupa’nın ilaç ve tıbbi kuruluşlarında geçiren iki Çinli; Dr. Yuhong Dong ile Xiaoxu Sean Lin.

Yazının Devamı

Ankara tarihiyle ücretsiz tanışma fırsatı

Ankara içinde düzenli şehirleşme, Milattan Önce 700’lerde Frigler’le başlar. Frigler’in başkenti Gordion ise Polatlı’dadır. 18 Eylül 2023 sabahı Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO, Gordion’u Dünya Mirası Listesi’ne aldığını açıkladı. Bizim bilemediğimiz değerini, eloğlu bilmişti.

Bir gün sonra 19 Eylül 2023’te UNESCO, Ankara Kalesi’nde daha çok Aslanhane Camisi diye bildiğimiz Ahi Şerafeddin Camisi’ni Dünya Mirası Listesi’ne aldı.

Arkasında büyük bir emek, resmi ve özel kurumlarımızın iş birliği vardı. İki sürprizle ödüllenmiş oldu emekler. Kadim Ankara’nın tıkalı turizm damarlarına, iki kanal açılmış oldu.

Yazının Devamı

Küresel gündem: Dünya Savaşı

Birisi kolu çekecek ve karanlık kuyuya yuvarlanacağız. Hazırlamışlar düzeneği, kolu çekme gününü bekliyorlar. Dünyayı, kuyuya düşürecekleri zemine çekme aşamasındalar. İstedikleri hızda olmasa da şimdilik plan yürüyormuş gibi görünüyor.

Kovid-19 Salgını’ndan, hiç ders alınmamış gibi.

Bir haftada sokakta insan bırakmayacak bir düzenek çalıştırıldı ve kendi irademizle destek verdiğimiz ‘kapatma’ provası başarılı oldu. ABD mi dersiniz, Almanya mı, İskoçya mı; üniversite ve sağlık enstitülerinde yapılan araştırmalar sonucu tuzlu su gargarasıyla Kovid-19 etkilerinin zayıflatılabileceği ortaya çıkıverdi.

Yazının Devamı

Hayvanseverlik ikilemi

Doğanın dengesine dokunmamak lazım. İnsanın olduğu yerde bu dengenin bozulmaması imkansız. Ya ormanı yok eder ya tarlaya bina yapar ya müdahalesiyle biyolojik çeşitliliği kuraklaştırır. Dokunmaması gereken her şeye de dokunuyor insanoğlu. Doğa, bozduğu dengenin bedelini mutlaka ama mutlaka ödetiyor kendisine.

Dünya, savaşların eşiğindeyken ülkenin derdi bitmiş gibi sokak köpekleri oldu gündemimiz. Kediler saldırmıyor diye onların nüfus patlaması gündemde değil. Sitemizde kıyamayıp bakıp beslediğimiz kediler, geometrik olarak artan bir nüfus patlaması yaşıyor.

Çevre siteler dahil bakıp beslediğimiz sokak köpekleri, bize iyi de mekanlarına sahip çıkmak için kime saldıracakları belli olmuyor. Bir mekanı sahiplenmeyen başıboş 8-10’lu çeteler ise birkaç gün, bazen günlerce çevrede terör estiriyor.

Yazının Devamı

Tıkanan siyasette çıkış arayışları

Değişim hızı, tüm dünya siyaseti ve siyasetçilerini bir çıkmaz sokağa yönlendiriyor. Toplumsal taleplerin gerisinde kaldılar, eski usul yöntemlerde ısrar ederek iyice o sokağa hapsediyorlar kendilerini. Teknolojinin baş döndürücü gelişmesini ateşleyen yapay zeka, yeni bir çığır açıyor. Bilginin katlanan yayılma hızıyla foyalar çabuk dökülüyor ortaya, siyaset ve siyasetçi numaralarını öğrendi toplum.

Dünya siyasetçileri, son olarak o çıkmaz sokakta direniyor eskimiş siyasetlerinden hala beklentileri olarak. Bir bir itibar kaybediyorlar ısrar ettikçe. Sandığa gitmeyen seçmen sayıları artarken güçlü iktidardan uzak, küçük dilimlere bölünmüş partilerden oluşuyor siyaset yelpazesi.

Hatta sıkışınca birbirinin siyasi alanına giriyor ancak bu seferde arka kapıdan kendi seçmenini kaybediyor, yine çıkamıyorlar sokaktan.

Yazının Devamı

Halının altındaki çöpler üzerimize yıkılıyor

İçeride ürettiğimiz pislikler ile ‘dıj gücler’ diye alay edilen başka ülkelerin pislikleri dağ oldu, İliç heyelanı gibi üzerimize yıkılıyor. “Dur” demeyince dağ oldu, halı bile görünmüyor altına süpürülen. Çoğuna bilerek göz yumduk. İliç’teki gibi faciasını da yaşayacağız doğal sonuç olarak.

Gündem, artık baş döndürücü değil bayıltıcı bir ivme hızına ulaştı. Yüksek basınçta bayılan pilotlardan farkımız kalmayacak yakında. Bile bile yığdık bu altından kalkılamayacak çöp yükünü. Kamudan, özelden, örgütlerden, kişilerden, şimdi her yerden patlamış su borusu gibi fışkırıyor pisliklerimiz.

Temizlik için attığımız her kürek, daha büyüğünün çökmesiyle sonuçlanıyor. Bu aç gözlülüğün, vurdumduymazlığın, ahlaksızlığın bedelini ödemeliyiz. Ödeyerek yeni dünyaya hazırlanabiliriz, yoksa evimiz, bu pislik dağı olacak.

Yazının Devamı

Bir ülke doğru merkezden güçlenir

Sömürgeci bir ülke değil Türkiye. Sömürgeci ülkeler, merkezi yanlış da olsa başka ülkelerin kaynak ve emeğini sömürdüğü için güçlü görünür. Sömürgeci olmayanlar, ekonomik ve sosyal merkezini doğru seçmeli, siyaseti orada güçlü olmalı. Biz merkezi doğru seçtik de etkisini kırmaya çalışıyoruz güçlendireceğimize.

100 yıl önce Kurtuluş Savaşı’nın karargahı ve arkasından başkent yaparak doğru merkezi bulmuştuk. Ankara, coğrafi olarak korunmalı ve ülkenin ortasında şehirlere daha yakın mesafelerde bir konuma sahip. Anadolu’nun göbeğinde, uzak şehirlere de eşit uzaklıkta yakın şehirlere de eşit yakınlıktaydı.

İstanbul, İzmir gibi ülkenin köşesinde uzağa en uzak, yakına bile uzak bir konumda değildi. Ekonomiyi, sosyal yaşamı, rantı İstanbul’a yıktık, Ankara bile nimetlerinden yararlanamıyor başkentliğine rağmen.

Yazının Devamı

Kovid-19 aşıları niye geri çekiliyor?

İngiliz-İsveç ilaç şirketi AstraZeneca, dünya çapında 3 milyar doz uygulandıktan sonra Kovid-19 aşısını geri çektiğini bildirdi. Aşıyı güncellemek için geri çektiğini açıklasa da şirket, nadir görülen ölümcül kan pıhtılaşmalarına neden olduğunu kabul etmişti geri planda.

Şirketin İngiltere, İtalya, Almanya gibi ülkeler başta olmak üzere ölüm ve yaralanmalarla ilgili günden güne artan davalarla başı beladaydı.

Dr. Rath Sağlık Vakfı İcra Direktörü Paul Anthony Taylor, uzmanlığı ve görgü tanıklığı deneyimiyle makalesinde konuya değiniyor;

Yazının Devamı

İnsanlık ordusu da hazırlanmalı

Altta kalanın canı çıksın sisteminin tanrıları, can ve kan banyosu istiyor. Altını yaktılar, orta şiddette ısıtıyorlar dünya savaşını. Kendini medeniyet ve gelişmiş ülke diye tanıtan burnu yukarıda ülkeler, o burunları sürtüle sürtüle savaşa sürükleniyor. Zavallı bir çaresizlik içinde, hiç ayak diremeden, kaynayan kazana yürüyorlar.

İnsan hakları, uluslararası hukuk, demokrasi, hoşgörü, gelişmişlik, serbest piyasa…

Zaten içi boşaltılmış bu tür kavramları, gelişmemiş ya da az gelişmiş ülkelere karşı kötüye kullanıyorlardı, Ukrayna ve İsrail’deki savaşlar, bütün bu değerleri içine ateş yakılıp havaya salınan fenerlere çevirdi; sonunda kendi ateşinde yanıp kül olacak boş içleriyle.

Yazının Devamı

Ankara vekillerini görelim

Yerel seçim de bitti. Özellikle son 17 yıldır seçim de seçim, çoğunlukla önünde değilse arkasında bekliyor gündemin, boş kalanın sarıldığı can simidi. Gözümüze perde iniyor ‘seçim’ denince, duymak istediğimizden başkasını duymuyoruz, işler güçler dururcasına yavaşlıyor, bürokrasi tatil yapıyor adeta.

Ertesi günden sokağın gerçeklerini dayak olarak yemeye devam ediyoruz sonraki günlerde devam ederek. Seçim dönemlerinde kendini gösterme yarışına giren bürokratlar, buharlaşarak makamlarında kayboluyorlar. Dürtülmedikçe bir işin ucundan tutup, nihayete erdirme niyetleri olmayanlar.

Bir de ülkede akademik tez konusu ‘Ankara Milletvekilliği’ diye bir sorun var. Ankara’dan vekil olup Ankara’ya zerre faydası dokunmayan sorumsuz vekillik hali.

Yazının Devamı

Kendine simge bulamayan başkent

Yerel Seçim’den sonra ilk gündeme gelenlerdendi Ankara amblemi. Melih Gökçek’in kafası gibi karışık mevcut simge, sahiplenilemedi, 28 yıldır tartışması sürüyor. Bir devletin başkenti ve onun yöneticileriyle sakinleri, şehrin simgesine karar veremedi.

Bir Ankara silüeti çizildiğinde, Kalesi, Anıtkabir’i, Kocatepe Camisi, Atakulesi mutlaka öne çıkıyor en belirgin simgeler olarak. Ya da bu öne çıkan simgelerle tanıtılıyor başkent. Ancak yenişemiyorlar aralarında, bizim hatamız, biz denkliyoruz onları eşitmiş gibi.

Bize göre bunların içinde açık ara bir birinci var.

Yazının Devamı

Tozlu Ankara’ya üfleyelim

13 yıldır üstü tozlu bir ‘hazine sandığı’ diye tarif ediyoruz Ankara’yı. Bizden önce bir 90 yılı var kıymet bilinmeyişinin. 100'ü geçtik artık. Üfleyip açılması, içindeki cevherlerin görülmesi ve gösterilmesi gerek sandığın.

Tarih desen var, eser desen var, mimarisi, hikayeleri, yeni devletin kuluçkalığı ve ev sahipliği, dünyaya kafa tutan liderin Anıtkabir’i, ileri görüşlü sanayisi, en nitelikli insan gücü ile eğitimi, kaplıcası, doğası, kendine has bitkisi, meyvesi, Ahiliği…

Cumhuriyet’le beraber sandık açılıyormuş ki Atatürk’ün ölümüyle yeniden örtülmüş üstü. Sandık açılınca rantından olacağını fark eden ‘rant canavarı’, sandığın görünmemesi için kendi haline terk ettirmiş. O sandığın cevherleri, rant canavarının doymayan şehvetiyle baş edemedi, bir türlü değerini gösteremiyor insanlığa.

Yazının Devamı

Çocukluğu yeniden doğuran 23 Nisan

Devlet tazelenmiş olarak yeniden doğarken şanslı çocuklar doğdu onunla beraber. Dünyada benzeri olmayan bir bayramla ödüllendirildiler. Çocukluğunu da bayramlarını da hakkını vererek yaşadılar. 23 Nisan 1927’de bayramları oldu, 1979’da dünya çocuklarını da ortak ettiler güneş gibi parlayan coşkularına.

Ertesi yıl bir alamet geldi ‘12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’ diye. Yumruk gibi geldi, zerk ettiği zehirle insanlığımızı yavaş yavaş hasta etti. İnsanlık değerlerimiz körelirken çocukların çocukluğu bozuldu. Eğitim sistemi ile maddiyatı yücelten düzen, hisleri dağlanmış çocuklar bıraktı geriye.

Çocukluğunu yaşatmayan eğitim sistemi, okul sıraları ve dershanelere hapsetti onları. Maddiyatçı düzen de müşteriye çevirdi. Varlık içinde de yokluk içinde de olsalar, çocukluk coşkuları parlaklığını yitirdi.

Yazının Devamı

Yokuş aşağı vura vura

Siyasetimizin freni patladı, arabalara, kaldırıma, ağaca, binaya, insana vura vura savruluyor yokuş aşağı. Bürokrasi ve iş dünyası yüküyle siyaset, vatandaşın üzerine yıkılacak sonunda. Biraz fren yapması, hız kesmesi gibi hiçbir uyarısını ciddiye almayan siyaset, yükleri ve muhalefetiyle beraber vatandaşın üzerine yıkılmaya geliyor.

Ne çiftçiyi ne hayvancıyı ne esnafı ne bilim insanları ne gençleri ne emekliyi dinlediler. Liyakatsiz yöneticileriyle memurlar, uzun zamandır halinden memnun. Parti ve Meclis koridorlarında kulakları sağırlaştı, kapı dışarı bakmayı unuttular, bir iktidarcılık-muhalefetçilik tiyatrosuyla bugüne getirdiler ülkeyi.

Frene basmakla yükümlü muhalefet, basamamış demek ki. Basıyor olsa bir salgın, arkasından yükselen fiyatlar, dünyada görülmemiş bir deprem ve bu kadar yüksek enflasyondan sonra oyları artardı. Yerel seçim sonuçları onların değil, vatandaşın frene basma girişimidir.

Yazının Devamı

Seçimin Ankara’ya ilk faydası

Bu milletin sabır eşiği, dağları, kayaları çatlatır. Kestirilemeyen bir zamanlaması var ama sabrının sonu selametle bitiyor mutlaka. Öyle bir zamanda veriyor kararı. Osmanlı padişahlığından Cumhuriyet’e geçiş de böylesi bir zamanlamanın sonucudur.

Cumhuriyet’in başkenti olduğunda gelişmiş, Atatürk’ün ölümünden sonra nüfus olarak kalabalıklaşmış, şehircilik olarak gerilemiştir Ankara.

1950’lerde gecekondulaşma başlamış,

Yazının Devamı

Yeni dünyanın ayak seslerini duyalım

Yerel seçim gösterisi de bitti, gerçek gündemlerle yüzleşmeye geri dönebiliriz. Yerel seçimin hak etmediği abartı ile bir yıl oyalandık. Seçmen doğal tepkisini gösterdi, normali buydu ancak seçimi gibi abartılan sonuçlarından da yine aşırı beklenti yaratılıyor. Bu sonuçlar ne kadar gündemde tutulmak istense de ulusal siyasetteki etkisinin yeterli olmayacağını birkaç haftaya sönümlendikçe idrak edeceğiz.

Bir ülkeyle savaşıyor olsak bu kadar enerjisini harcardık milletin. Arası olmayan siyasi kutuplaşma, bütün ekonomik ve sosyal olumsuzluklar üzerine benzin döküyor. Ortası kalmadı memleketin, uçlara itiyor çarka gireni.

Eski kafaydı bu, çok köklü değişiklikler oluyor, bu seçimde de gördük ki eski usul siyasetten medet umuyoruz hala. Bu kafayla yeni dünyaya giremeyiz, ısrar etmeyin.

Yazının Devamı