Ali İnandım

Ali İnandım

DEF de sansürden yana

Hatta hapse atalım diyor. Dünya Ekonomik Forumu da (DEF-WEF) bizim gibi sosyal medyadaki bilgi kirliliğinden şikayetçi. Biz ‘çöplük’ diyorduk, onlar da çöp ifadesini kullanmış sosyal medyada dolaşan bilgiler için.

Ama onların hapse kadar götürecek sansür gerekçesi, bizim şikayetimizin tam aksi niyetle talep ediliyor. Kibar Feyzo’da “Ağanın pohu üstüne poh olur mu?” repliğini hatırlatıyor dünya seçkinlerinin taşmış kızgınlığı.

Bu uyarı ve önlemler açıklamasını, DEF adına Başkan Klaus Schwab’ın sağ kolu Yuval Noah Harari yapıyor. “Ana Akım Medya’dan gelmeyen bilgiye izin verilmemeli” diye itiraz ediyor, bunun dışındaki bilgiye müsaade eden sosyal medya patronlarının cezalandırılmasını bir önlem olarak öneriyor.

Yazının Devamı

Demokrasi faşizmi

Kendi gibi düşünmeyeni ‘faşist’ ilan etme modası şimdi de. Sözcüğün kendisi anlamından saptı, beğenmediğine ‘faşist’ diyerek düşüncesini sıfırlayan bir aşağılama ifadesine dönüştü.

Yani faşizm zaten iyi bir şey değil de her beğenmediğine faşist deyince faşizmi olağanlaştırıyor, yumuşatıyorsun.

Örneğin ABD Başkanı Joe Biden, kendi gibi düşünmeyen liderlere ‘otokrat’ etiketi takıyor ama kendisini demokrasi havarisi bir demokrat olarak tanımlıyor. Tüm ABD başkanlarının kurtulamadığı bir sanrı bu. Dünyada ayak bastığı yerde ot, savaş, kargaşa bitmeyen ülkenin başkanlarına inanırsak demokrasi ve demokrat tanımını değiştirmek lazım.

Yazının Devamı

Sonbahar, Ankara’nın mevsimi

Doğanın solduğu mevsimde, Ankara canlanmaya başlar. Hüznün mevsimi değildir Ankara için sonbahar, şehrin hareketlendiği, tarihi olayların takvime girdiği zamandır.

Tatilden dönen memurları sokaklara akmaya başlar,

Gardan, otogardan, havaalanından bavullarını sürükleyen üniversite şehrinin öğrencileri dağılır,

Yazının Devamı

Bugünler 12 Eylül’ün meyvesidir

Acı ve zehirli meyvesini yiyoruz bizim gibi insanlığı da kanser eden vahşi kapitalizmin. Yaşadığımız baş döndürücü olumsuzluklara şaşırmamalıyız, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ile ülkenin bünyesine zerk edilmişti, siyasi, ekonomik, toplumsal bütün uzuvlarımızı günden güne daha kötüleştiriyor ‘altta kalanın canı çıksın’ hastalığı.

Elma şekeri gibi tatlı kısmına aldandık, altındaki acı, zehirli meyvesini yiyoruz artık. Paylaşmayı, dayanışmayı, ahlakı, insanlığı bitiren bu hastalığın, tüm dünyayı kanser eden meyvesidir yaşadıklarımız.

12 Eylül 1980 Askeri Darbesi, ülkemizdeki en etkili müdahalesidir Batı ve vahşi kapitalizmin. Tüm değerlerimiz, ilkelerimiz, siyasi, ekonomik, toplumsal ahlakımız üzerinden dozer gibi geçip, genetik yapısını bozmuştur ülke ve milletin.

Yazının Devamı

Hızla hayvan beynimize düşüyoruz

Nükleer savaşa bile gerek kalmayacak, insanoğlu zaten kendini, insanlıktan çıkararak kitleler halinde imha edecek gidişatımıza bakılırsa. Kötülük, haksızlık, açgözlülük, istismar, suçların olağanlaşma ve yaygınlaşması gibi olumsuzlukların zincirleme katlanarak artışı, intihara sürükleyecek toplumsal cinnetin olgunlaşma göstergeleri.

Günlük yaşamınızda etrafınızdaki baş edilemeyecekmişçesine artan olumsuzluklara belki dikkat ediyorsunuzdur. Biz ediyoruz; zaten artıyordu da henüz ılıktı, ısı artışını fark edemiyorduk. Kovid-19 salgını sonrası kaynama başladı, ısı hızla yükseliyor.

Neoliberalizm, diğer adıyla vahşi kapitalizm, bizim tabirimizle ‘altta kalanın canı çıksın’ sistemi, ılık ılık bizi insanlıktan çıkarıyordu, salgınla yükseldi ateş, kaynatmaya başladı.

Yazının Devamı

Halk Ekmek enflasyon canavarına karşı

Halk Ekmek kasalarında kuyruklar bitmiyor çünkü her şey piyasaya göre çok daha ucuz. Ankara gibi pek çok il ve ilçemizde belediye kuruluş ve tesisleri, böyle hizmetler vermeye çalışıyor. Tamam enflasyon var da ondan 3-5 kat fazla açgözlülük ve şımarıklık da azgınlaştı epeydir. Yanında, onlara “Dur” demekle yükümlü yetkili kurumların sessizliği var.

6 Eylül’de yapılan CHP Tüzük Kurultay’ı sırasında soruları yanıtlayan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, şöyle bir cümle etmiş arada: Biz belediyelerimizi en iyi şekilde yönetmeye çalışıyoruz ve iktidarın yarattığı yoksulluk karşısında sosyal belediyecilikle mağduriyetleri azaltmaya gayret ediyoruz.

Evet, siyasi görüşü fark etmeksizin uzun zamandır böyle bir işlev görüyor belediyeler. Hatta Kovid-19 salgını ve Kahramanmaraş depremleri döneminde çok yükünü paylaştılar hükümetin. Hiç görmezden gelmeye uğraşılmasın, her şehir kendi belediyelerinin gayretlerini gördü, bir diğerini karalamakla örtülemez bu çabalar.

Yazının Devamı

Ümit öğütme makinesi: CHP

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ne zaman kendini heyecanlandıracak işler yapmaya girişse sonu, seçmen için hayal kırıklığı oluyor.12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra, özellikle 1990’lardan bu yana 30 küsur yıldır bütün ümitleri boşa çıkararak geldi bugünlere. 30 küsur yıldır kıpırdanıp hareket edecekmiş gibi yaptı ama hareketlenmedi yerinden. Her kıpırdanışa boşuna ümitlendi seçmen.

2019 Yerel Seçimleri, kıstırılmışlık hissine kapılmış muhalif seçmene can suyu oldu, ümitler tekrar canlandı. 2024 Yerel Seçimleri ise ümitleri yeşertirken balonda sıkışan gazın fazlası, usturuplu biçimde alındı.

Muhalefet partilerinin yapamadığını, ince ayar oylarıyla seçmen yaptı, iktidarın-muhalefetin yüzüne bir bardak su çaldı ayıltmak için. Ayılan da oldu, “Yarabbi şükür!” diyen de. 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri partilerin başarısı değil, seçmenin sağduyusuyla verdiği ayardır.

Yazının Devamı

Dünya hakimiyetinin engeli nüfus mu?

ABD Dışişleri Bakanı, ABD Ulusal Güvenlik Müsteşarı gibi ünvanları olsa da Henry Kissinger, bu ünvanları aşan, dünyayı kontrolünde tutmak isteyen adamların has memurlarındandı.

Yıl 1974, Kissinger’a, ‘National Security Study Memorandum 200’ başlıklı bir rapor hazırlatıldı. Türkçesiyle ‘Dünya Çapında Nüfus Artışının ABD Güvenlik ve Denizaşırı Çıkarları için Etkileri – NSSM200’. 1975 yılında ‘NSDM314’ başlığıyla güncellendi. Raporun gizliliği 15 yıl sonra 1989 yılında kaldırıldı.

Raporun özü; “1974'te 4 milyarlık nüfus 2000'de 6 milyar 400 milyona, 2075'te 12 milyara çıkacak (bugün 21 milyar olması tahmin ediliyor), mümkünse 6 milyarda durdurmalı, 8 milyarda müdahale etmeliyiz” deniyor. Sınır aşılınca En Az Gelişmiş Ülkeler’den başlayarak, nüfus artışına müdahale edilmeliymiş.

Yazının Devamı

Bayramları da bölen siyaset

Siyasetimiz toplumu karpuz gibi ikiye ayırmıştı, ince dilimlere bölüyor artık. Ne siyaset ne toplum cesaretleri kıracak gücü toplayabiliyor, eli uzun ülkelerin içimize uzayan o ellerini kolundan kıramıyoruz bir türlü. Bu zayıflatma, güç depolayacağımız bayramlara da sirayet ediyor.

Dini bayram-milli bayram ayrışması günden güne gücümüzden alırken ne demek olduğunu anlayamayan ya da unutan geniş kesimler, ısrar ediyor ayrımcılıkta. Birlik olamayan hangi toplum ya da millet dolayısıyla devlet güçlenebilmiş? Temel ilkelerde ayrışan bir toplum, millet olabilir mi?

Eksikler tartışılır düzeltmek için ama temel ilkelerde birleşemez yani kolonları koruyamazsak zaten yavaş yavaş yıkılırız bir başka ülkenin gelip yıkmasına gerek kalmadan. Ayrıntılarda eleştirilerimiz olabilir ancak her görüşün katıldığı ortak noktalarımız olmadan sağlam kolonlarımız olamaz.

Yazının Devamı

Yeni Sakarya Savaşları olabilir mi?

Eskisini bilmiyorlar ki yenileri anlaşılsın. Bu millete, çocuklarına, 250 yıllık gerileyişi durduran, yeni devletin harcının atıldığı Sakarya Meydan Savaşı anlatılamadı. Çanakkale de anlatılamamıştı, 30 Ağustos zaferi de.

13 Eylül 2022’de o zamanki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Sakarya ilinde yapılan Grup Toplantısı’nda “..Sakarya aynı zamanda milli kurtuluş savaşı sırasında en kanlı mücadelenin verildiği bir kenttir. Sakarya savaşıdır, Sakarya galibiyetidir..” demişti.

Sakarya Meydan Savaşı’nın, Sakarya şehrimizde yapıldığını sanıyordu Genel Başkan.

Yazının Devamı

Ankara Kalesi’nde trafik kargaşası

Araç trafiği, dünyanın kanseri artık. Ne yürümeye ne durmaya sığıyor artık arabalar. İnsan için olan bir araç insanın önüne geçti, trafikteki ilk kural yaya önceliği, duyarsız ülkelerde araçların önceliğine dönüştü.

Ulaşım Plancısı Erhan Öncü, ulaşım üzerine çalışmış Sör Hugh Casson’un bir sözünü hatırlatmıştı: Otomobiller, güvercinlere benzer. Onlara yol ve otopark vermekle doyuramazsınız. Daha çok artar, doyurmaya yetişemezsiniz. Üstüne de pisler şehre; havayı ve çevreyi kirletir. Yeni otoparklar ve yeni yollar ihtiyacını, asla doyuramazsınız.

Güvercinler doğanın parçasıdır, sevimlidir, dışkısı da çok kuvvetli bir gübredir. Arabalarsa tamamen tüketici ve kirleticidir. Ancak ulaşımı kolaylaştırdığı için ihtiyacımız var onlara. Kolaylaştırdığından çok yaşamı zorlaştırarak amacının ötesine geçti, şehirlerin taşıyamadığı beli büken bir yükler artık.

Yazının Devamı

Maymun Çiçeği’nin de provası yapılmış

Münih Güvenlik Konferansı’nın 2021 yılındaki toplantısında bir salgın senaryosu ve sonuçları incelenmiş. Nükleer Tehdit Girişimi (The Nuclear Threat Initiative) adlı kurumun öncülüğünde değişik ülkelerden uzmanların katıldığı bu senaryo ve değerlendirmesi, tesadüfe bakın ki onların MPox (monkeypox) diye kısalttığı, maymun çiçeği salgını üzerine yapılmış. Bugün gündeme geldi ama 2021’de hesabını bile yapmışlar.

3 milyar kişiye bulaşacağı, 270 milyon kişiyi öldüreceği sonucuna varmışlar.

Devletleri, liderlerini, yerel ve uluslararası sağlık örgütlerini, Birleşmiş Milletler gibi kurumları uyarmışlar nasıl önlem almaları gerektiği üzerine.

Yazının Devamı

Yerel basında bir ABD eksikti

El aleme demokrasi cenneti ülkemiz. Gizli gizli yaptıkları kadar açık açık yapmaktan da çekinmiyorlar. Kendi siyasetlerine uygun sivil toplum örgütleri, medya kuruluşları, dini yapılanmalar kurduruyor, destekliyor, onlarla hükümetleri ve devleti sıkıştırıyor hatta darbe yaptırıyorlar.

İş camiası ve bürokrasinin derinliklerine uzanan, birini tutsan diğerleri rahat durmayan kollarıyla ahtapot bu devletler, hiçbir ülkenin bağımsızlığına olmadığı gibi bizimkine de saygı duymuyor yani tanımıyorlar bir nevi.

İstediği gibi at oynatırsa demokrasi oluyor, oynatamadığını ‘diktatörlük’ yaftasıyla etiketliyor, çıkarlarıyla çatışan her alanda boğmak üzere her yerden çöküyorlar boynuna.

Yazının Devamı

Ankara’nın ‘U’su nihayet ‘O’ olacak

Zaten ‘O’ olmalıydı ama ‘U’ olarak bırakılmıştı. O zamanki arabasever belediye başkanımız, kendi yaptırdığı Ulaşım Ana Planı’nı karayolu yok diye çöpe atmıştı. O zaman adı Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı olan şimdiki Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı devralmasa ‘U’ bile değildi metro hattımız, ‘C’ biçimliydi 17 yıldır.

Bitmiş metro hatlarını, 17 yıl açamadı Melih Gökçek ve EGO’su. 25 Nisan 2011’de Keçiören hattıyla beraber açılamayan Çayyolu-Sincan hattı Bakanlığa devredildi. 2014 Şubat’ında Sincan, Mart’ında Çayyolu hatları açıldı. ‘C’ biçimindeki metro hattımız, hiç olmazsa ‘U’ya dönüşmüştü. Ocak 2017’de Keçiören hattı tamamlandı.

Sincan-Çayyolu 17 yıl, Keçiören 20 yıl bekledi inşası başlamış hatta bir kısmı bitmiş metrosu olduğu halde. 1994’de onaylanan ‘Ankara Ulaşım Ana Planı 2015’in üzerine 1996’da Ankaray, 1997’de Ankara Metrosu açılmış, yeni Gökçek yönetimi, 17 yıl boyunca Sincan-Çayyolu hattının bitmiş kısımlarına bir metre bile dokunmamış, Keçiören’in adını anmamıştı.

Yazının Devamı

Sosyal medya dilimizi de bozdu

Önce mesajlaşma uygulamalarında başladı. Hızla kendi yazım kurallarımızı terk ettik, baktık ses çıkaran yok, sözde kısaltacağız diye sözcüklerin harfleri eksildi, sonra dilde olmayan sözcük ve kavramlar üretildi, sonunda tamamen kuralsız bir yazım ve söylem yöntemiyle Türkçe’nin zenginliğini terk edip ‘bir şeyce’ diyebileceğimiz sığ, kaba, kafayı yormayan bir tembel dili oluştu.

Kafa yorulmazsa üreteceği fikir de yazılacak ya da konuşulacak konu da iletişimin derinliği de o kadar oluyor. Denizin kumsalla birleştiği yerden ileri gidememek gibi; dil deryasının kıyıdan ötesini bilmeden denizi, bu sığlıktan yaşamaya başladık.

Konuşman sığ, fikrin sığ, tartışman sığ, şakan sığ, ilişkin sığ, öngörü sıfır!..

Yazının Devamı

Sosyal Medya Birleşik Devletleri

Dünyanın en büyük devletler üstü devleti oldu.

Yasası, yetkisi, sorumluluğu, hükümeti, ordusu, mahkemesi, hesap veren maliyesi, bürokrasisi olmayan ama olan devletlerin yönetimlerini tehdit edebilecek, sarsacak hatta darbe yaptırabilecek güçte, insanlığı istediği yöne hızla ve kolayca savurabilen dijital bir fırtına Sosyal Medya Birleşik Devletleri.

İnsanların ve devletlerin zaaflarına göre ince ince hesaplanmış, tasarlanmış ve şimdilik tıkır tıkır işleyen şirketler birliğinin oluşturduğu, gücü hiçbir devlette olmayan devlet. Kafasına göre bir yeni dünya düzeni kurmaya çalışıyor.

Yazının Devamı

Bir altın esnaf: İlhami Altun

Bir şey almaya girdiğimiz dükkanda olduğu halde öbür dükkana yolladı bizi. Bir de kızdık adama müşteri beğenmiyor diye. “Ben siftah yaptım, komşuya bakıver abicim” demesini de idrak edememiştik gençliğin acemiliğiyle.

Ne özgül ağırlıklı bir cümleymiş, davranışmış, esnaflıkmış, insanlıkmış.

1200’lerle 1900’ler arasında Anadolu’da toplumsal ve ticari örgütlenmenin belkemiği olmuştur Ahilik. Çok özenilesi insani bir düzen kurulmuştur bu örgütlenme ve ilkeleriyle. Kadın kolu da vardır; Bacıyan-ı Rum yani Anadolu Bacıları, örgütlenmenin diğer yarısı olarak bütünü tamamlar.

Yazının Devamı

ABD Devleti’nin istifası

İnsanlığı 1 saatte 80 yıl hatta binlerce yıl geri götüren, gördüğümüz ve duyduğumuza inanamadığımız, bir devletin en yüksek makamında hayal edilemeyecek konuşma ve izleyicilerin coşkusu!..

Bu sahneyi tekrar tekrar başa sararak izlemeli, yazmalı, çizmeli, bu kırılma tarihini taşa kazırcasına belgelemeliyiz.

İnsanlığın ‘Kara 24 Temmuz’u!..

Yazının Devamı

Amerika treni de raydan çıkıyor

Çok önce yazılmış yeni bir senaryo var, gerçekleştirmeye çalışıyor yazanlar. Çok önce yazıldığını bugün daha iyi anlıyoruz. Örneğin 11 Eylül 2001’de New York’ta yıkılan İkiz Kuleler, bu senaryonun açılış sahnesiymiş. Var olan ekonomik sistemin çöküşü simgeleniyor bu sahneyle. Dünyaya çok pahalıya mal olacak bu yapım gerçekleşirse eğer, insanlığın ödeyeceği bedele paha biçemeyiz.

Senaryo olduğuna şuradan kanaat getiriyoruz: Dünya Ekonomik Forumu (WEF), gazeteci ya da akademisyen olmayan işadamları, onların kontrolündeki basın-yayın kuruluşları, kehanetvari sözler söylüyor, ne olacağına ilişkin sayfalar basıyor, filmler, belgeseller yayınlıyorlar.

Ne kadar ileri görüşlü insanlar!

Yazının Devamı

Kıbrıs tarihinin yeni sayfası açılıyor

Kıbrıs, Girit, Malta ve Cebelitarık… Akdeniz’e hakim olmanın sac ayakları. 3 kıta arasında elmas değerinde denizden bir ada Akdeniz. Tükenmez ticari ve siyasi gücün kalbi. ABD’nin kendi sınırlarında, bu denizin çevresindeki kadar üs yoktur.

Cebelitarık ve Malta, hala İngilizlerin kontrolünde. Girit’e, ABD’yi öne ittirip yeniden giriyorlar. 1878’den beri Kıbrıs'talar ancak bir türlü tam kontrolü alamadılar. Girit ve Kıbrıs, hep kaygan zemindi onlar için. O yüzden fitne fesadı bitmedi buraların, İngiliz kumaşından meşhur kışkırtıcılıklarıyla.

1960’tan beri Güney Kıbrıs’ta İngiliz toprağı sayılan Ağratur ve Dikelya üsleri var; Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’i karıştırma üsleri. Kıbrıs’ı ne Rum’a ne Türk’e yar etmeyen İngiliz, bu üslere rağmen 1974’te Kıbrıs’ın yarısının elinden kayışını izledi.

Yazının Devamı

Bünyeleri yıkan asalaklar

Devletleri, imparatorlukları, toplumları yıkıyorlar. Sayıları artmışsa sonu mutlaka yıkım oluyor. Dünyanın mevcut siyasi, ekonomik ve toplumsal sistemi, ülke ayırt etmeksizin küresel asalak patlamasını doruğa çıkarmış durumda. Ne örnek toplum ne örnek devlet ne de örnek olacak insanlık kaldı; hepsini hasta ettiler, yıkmak üzereler insanlığı.

Her ülke ya da toplum kendi asalaklarından sorumlu, biz de kendimizinkinden.

Hak yeme, rüşvet, kayırmacılık, liyakatsizlik, ilkesizce gücün yanında durma, yabancı özentiliği, işbirlikçilik, görgüsüzlük gibi asalaklık belirtileri ve asalaklar artınca Osmanlı İmparatorluğu olsan çökmekten kurtulamıyorsun.

Yazının Devamı

Ankara’nın halı altına sığmayan çöpleri

‘Ankara’nın en acil sorunu’ mutlaka sorulan soruydu, basın-yayın tarafından olsun, açık oturumlarda olsun, vatandaş tarafından, hiç atlanmadı bu soru. “En acil birinci altyapı, ikincisi toplu taşıma” yanıtını veriyorduk.

Melih Gökçek’in kitabında ikisinin de kavram olarak bile yeri olmadığı için altyapıdan tamamen ümidi kesmiş, bir memur ve öğrenci kenti olan başkentin turizm, ticaret ve sanayileşme hamlelerini de göz önünde bulundurarak ‘toplu taşıma’yı birinciliğe çekmiştik.

Büyükşehir binası müteahhitten, ilgili ilgisiz daire başkanlarının odaları, emlakçıdan geçilmiyordu. Şöyle bir Çankaya’dan, bir de tersine Şentepe’den bakın Ankara’ya, bağrına hançer gibi saplanmış gökdelenler ve gökdelenden siteler, tepelerin arkasından mermi ucu gibi uzayan bina silüetleri görünüyor.

Yazının Devamı

Borçları çok savaşsız kapatamazlar

Gündem topacı, yavaş yavaş hızlanıyor. Hem günlük yaşamınızda hem ulusal hem dünya çapında, gelişmelere yetişememe hissinden kurtulamıyorsunuz büyük ihtimal. Daha da hızlanacak topaç, salgınla bulanan algımız, algılanamaz hale getiriliyor. Kasıtlı yaratılan bir kafa karışıklığına sürükleniyoruz.

Ancak bu kafa karışıklığının ters tepmesi ve ekonomik, siyasi ve sosyal sistemin yeniden düzenlenme ihtimali de eşit seçenek olarak yanında geliyor.

Yani bir savaş olsa da olmasa da önce dünyayı felç eden bu ekonomik sistem çökecek. Toplumların ve devletlerin tepkisi, siyasi ve sosyal yeni düzeni belirleyecek.

Yazının Devamı

Yaşından büyük gösteren Batı

Çocuk 8-9 yaşındadır ama 13-14 yaşındaki ergen vücuduna sahiptir. Ya yaradılıştan ya hormonlu beslenmeden, yaşıtlarından büyük, olgun gösterir. Oysa yaşıtlarının çocuk aklıdır onunki de yaşının gereklerini yaşar kalıbının iriliğiyle ilgisi olmayan. Büyümüş zannedip çocuk anlayışsızlığı ve içgüdüsel tepkilerine anlam veremeyiz yaşını bilmiyorsak.

‘Batı’ dediğimiz, bize medeniyet gibi gösterilen siyasi, ekonomik ve toplumsal düzen, çocuk bencilliğini aşamıyor. ‘Devletleri’ büyük görünüyor ama görünüşünden küçük gösteren çocuk davranışları, dönüp dolaşıp ele veriyor yaşlarını.

Tarihleri, sömürgecilik ve katliam tarihi. Çocuk bencilliğini aşamıyor devlet anlayışları. Her ülkenin önünde yiyebileceği kadar ekmek, kullanabileceği kadar kaynak var ancak bu tosuncuklar, kendi önündekini saklayıp, diğerlerinin haklarını yemeye alışmış; erken gelişmiş vücutlarının görüntüsü ve gücüne güveniyorlar.

Yazının Devamı