Serbest piyasa terörü

Ali İnandım

Ali İnandım

Tüm Yazıları

Gaspçıyı, hırsızı, dolandırıcıyı yakalıyor, cezalandırıyor, hapse atıyoruz. Koca koca firmalar müşteriye tuzak kuruyor, yüksek karlı fiyat uyguluyor, vermekle yükümlü olduğu kalite ve hizmetten kısıyor, aralarında anlaşıp beraber hareket ediyor, bazıları da kazandıklarını yurt dışına götürüyor, onları seyrediyoruz.

1980’den sonra bir ‘serbest piyasa’ efsanesi körüklendi, “Şöyle rekabet olacak, rekabet fiyatları düşürecek, ürün ve hizmet kalitesi artacak” şişirmeleri. Kamu İktisadi Teşekküleri (KİT) sabahtan akşama kötülendi, özel sektöre satıldı daha verimli olacak diye.

Bizde terör eylemine dönüştü ‘serbest piyasa’. Bırakın rekabeti, birlik olup devletin ve milletin üzerine çullandı, soluk aldırmıyor firmalar.

Kendi alanında tekelleşen yani kartelleşen firmalar, ne hak tanıyor ne hukuk tanıyor ne devlet korkuları var. Müşteri memnuniyetine ihtiyaçları kalmadı, o da parayla.

SALGINDAN SONRA İYİCE AZDILAR

Kovid-19 salgınından sonra tam bir ipinden boşalma halinde, resmen savaş ekonomisi yarattılar. Zaten yapıyorlardı, yokuş aşağı vitesi boşa aldılar salgınla beraber. Cesaret edemediklerine de cesaret ediyorlar artık.

E meşrulaştırılmış eşkıyalık, haydutluk bu. Silahlı terör örgütünden daha keskin ve derin bir eşkıyalık.

Böylesi başıboşluk, azgınlık ve kontrolsüzlük, bildiğin terörizm. Denetlemekle yükümlü kurum ve kişiler de bu suçun ortağıdır. Toplar atılıyor, bombalar patlıyor, füzeler yağıyor sanki memlekette. Millet bu kadar sahipsiz bırakılır mı?

Su, elektrik, doğalgaz, iletişim gibi temel hizmetleri veren firmaları satıyorsanız takip edeceksiniz, beceremeyenden geri alacaksınız. Vermekle yükümlü oldukları arıza-bakım onarım gibi işleri bile vatandaşa yıkıyorlar neredeyse.

Et, süt, şeker, un, sebze, meyve gibi temel gıdaları serbest piyasa diye firmaların keyfine bırakmayacak, kaynağına kadar teftiş edeceksiniz. Büyük firmalar, zincirleme küçük market ya da firmaları da yönlendiriyor keyfi fiyatlandırmalarıyla.

HAK HUKUK ÇİTLERİ YIKILDI

Abonelik gerektiren hizmet ya da uygulamalar, fare kapanı gibi, bildiğin tuzak, bir çeşit mafya; girdin mi çıkamıyorsun. İnternet şikayet siteleri ve forumlar, bunlarla ilgili yüzbinlerce çözülmemiş şikayetle kaynıyor. Firmalarsa tüm vurdumduymazlığıyla yeni tuzak, zorlama ya da tufaya düşürme yöntemleri tasarlıyor.

Yetkili servisleri ve çalıştıkları taşeronlar da firmalarından aşağı kalmıyor, bir de onların tuzaklar tezgahından geçiyorsunuz.

Çalışanın banka kartını alıp, gösterdiği maaşın istediği kadarını verme kurnazlığı diye bir şey çıktı salgından beri. “Asgari ücret şu kadar oldu” diye çırpınmayın boşuna.

Bankalar, kafasından uydurduğu kesintiler yapıyor. Kredi, faiz ve maddi karşılığı olmayan fonlarla olmayan para basıyorlar bir anlamda. Bu krizde çalışanına 5 maaş ikramiye veren bankalar varmış. Hakkınızı aramak için üstüne para harcamalısınız bankalara karşı.

Gösterişten para cezaları kesiliyor. Birincisi; para benim cebimden çıktıktan sonra kestiğin cezanın bize ne faydası var, ikincisi; ceza kesiyorsun da nasıl devam edebiliyor eşkıyalık?

Yani ipin ucu kaçmıştı ama salgından bu yana ahlak, hak, hukuk çitleri yıkıldı, birileriyle savaşmadığımıza göre, serbest piyasa denen meşru bir terörizm içinde yaşıyoruz artık.

MİLLİ GÜVENLİK SORUNU

Milli güvenlik seviyesinde bir terörizm. Sonu iç kargaşa, çatışmalarla biter bu filmin. İletişim çağında bu kadar aleni eşkıyalık, çok geciktirmez kavgayı. İçimizden çürüyoruz, altımız boşalıyor, kendi içimizde yıkılacağız bir savaşa bile gerek kalmadan.

Denetlemek ve yönlendirmekle yükümlü kurum ve kişilerin, gidişatı bizimle izlemeyi bırakıp, sahaya çıkması lazım.

İçin için bir bozulma, çürüme bu. Hükümet yetmez, devlet kendini göstermeli varlığını hissetmemiz, ahlaksızlığın anayasamıza dönüşmediğini anlamamız için.