Korkuluk devri bitiyor
İnsanlık, yeni bir çağın şafağında. Gün aydınlandıkça karanlığın sakladığı vampir ruhlu adamlar, yavaş yavaş seçilir oluyor. Karanlıktan fırsat kırıp döktükleri, çalıp çırptıkları da. Dünyanın kanını emen, insanoğluna dünyada cehennemi yaşatan bir avuç adama doğru yükseliyor ışık.
İnsanlığı zehirleyen çıbanın iltihabı, patlamak üzere. Epstein davası ve arkasından dökülen isim listeleri, çıbanın daha ucu.
Hasta ruhlu adamların, içinde süperleri de olan devletleri, dünyanın parasını, enerjisini, teknolojisini, gıdasını, sağlığını, silahını, mafyasını, sanatını, modasını, her şeyi yönettiklerini gördük. Dünya tarlasına dikili korkulukların, suret ve kıyafetler içine doldurulmuş samanları belirginleşiyor ilk ışıklar vurdukça.
Her şeyi o kadar tüketti ki kuyruğundan kendini yemeye başladı yılan.
DELİLİĞİ ÖRTEN KILIFLAR
Dünyayı yuttuğu, insanı tükettiğiyle doymayan, uzayın da doyuramayacağı obezleşmiş nefisler, artık inanç dayanağını kemiriyor insanlığın. İnançla beraber tanrıyı da tüketmek istiyorlar. Delirdiler ama deli gömleğini gizleyecek süslü şeyler örtmeye çalışıyorlar üstüne.
Teknoloji, bilim süslü kılıflar mesela. Yapay zeka ve genetik bilimi, son model en süslülerinden. Fiziği, kimyayı, matematiği çok insanlık hayrına kullanmış gibi, kendi eliyle insanlığın başına yeni çoraplar ördürme peşindeler.
Bunları da devletlerin, kurumların, bilimin hatta dinin başına diktikleri korkuluklara yaptırıyorlar. Korkulukların iradesi yok, içi saman, koydukları yerde durmak işleri. Gece karanlığında, biz adam zannediyorduk gölgelerini.
KONTROLLÜ KARŞITLIK
Mesela size deseler ki “Komünizm ya da sosyalizm ideolojileri, meşruluğunu perçinlemek için bizzat vahşi kapitalizm tarafından üretilmiştir”, bozulur muydunuz?
Siz ideolojik çatışmalarla bir asırdır güç kaybederken vahşi kapitalizm zaferini ilan etmiş, sömürgeciliğini Amazonlar’ın el değmemiş kabilelerine, Everest Dağı çobanlarına kadar en kılcal damarlara ulaştırmıştır.
Bütün dinleri, bir diğerine karşı ve aynı din içinde birbirine karşı aynı elin kışkırttığını bilseniz, bilgi çağında bin yıl önceki kadar kolay beslenebilir miydi yobazlık?
Aralarında hiçbir husumet olmayan ülke ya da toplumları, tarafları aynı elin fiştekleyerek birbirine düşman etmesi, hiç düşündürmez mi sizi? 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra çok duyduğumuz bir sözdü: Sabah solcuların elinde ateşlenen silah, öğleden sonra sağcıların elinden ateşleniyordu. Yani aynı silahla iki tarafı vuruşturan bir el vardı.
Şimdi alın bu kalıbı, siyaset, ekonomi, eğitim, sosyal yaşam, istediğiniz yere oturtun. Çatışma bizi bir yere götürmüyor, yerimizde sayıyor hatta geriliyorsak o kısır çatışmayı besleyen eli aramalıydık.
HEDEF NETLEŞİYOR
Bu ‘altta kalanın canı çıksın’ düzenini kuran, yaşarken dünyamızı cehenneme çevirenler o kadar güçlendi ki artık korkuluklara ihtiyaçları kalmadı. Gönüllü olsalar da ihtiyaçları yok. Yaptığı ya da yapacaklarını gizleme gereği duymuyorlar artık, açık açık söylüyor ve yapıyorlar.
“Savaş çıkaracağız” diyor çıkarıyorlar, “Salgın salacağız” diyor, dünyayı kapatıyorlar, “Nüfus fazla, azaltacağız” diyor, olmayan hastalık salgınlarını haber veriyorlar, kitle iletişim araçlarıyla aptallaştırdıkları toplumların, sosyal medyada kalan aklını alıyor, cebimize giren telefonlarla adımlarımıza kadar sayıyorlar.
Epstein davasının, onlar için önemi yoktu, korkuluklarla işleri bitti çünkü. Bizim gözümüzü açması açısından önemliydi. Bu adamların para da değil artık dertleri, içi boş zenginliğin, son delirmişlik mertebesini zorlayacaklar. Mehdi gösterişiyle dünya idaresine inmeye hazırlanıyorlar. Milyarlarca insanın canı, akıbeti belli olmayan kontrolsüz bir kargaşa pahasına.
Ancak gün aydınlandıkça biz de seçilemeyenleri seçebiliyoruz artık. İnsanoğlu da kendi hesabını yapacak mutlaka. Teknoloji ve bilim, iki tarafa da keskin bıçak. Korkuluklar aradan çekildikçe, hedefi netleşiyor insanlığın.