Cumhuriyet’in yeni yüzyılında yeni dönem
Türkiye Cumhuriyeti, ikinci yüzyılına girerken yeni dönemin başladığına işaret somut gelişmeler oluyor. 10 Kasım 1938’den sonra ayaklarına bağlanan prangalardan yavaş yavaş kurtuluyor, üstüne çullanmış sömürüyle var olmayı devlet olmak sanan vampirleri atıyor bir bir sırtından. Nihai silkinmesine doğru sabır ve ölçülü yürüyüşü sürüyor. Yükü hafifledikçe koşması kolaylaşacak.
PKK ve FETÖ yükünün ağırlığını, her gün biraz daha hafifletiyoruz.
İçeride eli ayağı hiç durmayan ülkeler ve istihbarat örgütleri, hiç de rahat değil artık. Tezgahları çabuk açığa çıkarılıyor, ya memleketinde ya cezaevinde alıyor soluğu hizmetkarlar.
Başka ülkelerin beslediği, kendi ülkesinin altını oyan besleme medyamız, gücü ve inanırlığından çok kaybetti.
Ülke ve toplumsal çıkarları bir kıyma makinesi gibi öğüten sosyal medyanın bıçakları, ya köreliyor ya kırılıyor.
Kendi çıkarları ulusal çıkarlara zarar verecek seviyeyi aşmış yerli ve yabancı vatansız, bayraksız, ilkesiz şirketler ve ekonomik terörleri, ekonomik krizimizle dikkatlerin odağına oturdu. Frene basmayanlar, devlete toslayacak.
Holdingleşerek parayı inancın önüne geçiren, kamu hakkı yemeyi hak sayan, ileri gidip mafyalaşan cemaat ve oluşumlar, radara girdi. Devlet içinde devlet olmaz, yük alacağına yük olanlardan da ağırlık bırakmak gerekecek.
Hızlı bir eğitim ve müfredat güncellemesini, diğer gelişmelerle eşgüdümlemeliyiz. Var olan sistem, gençlerin enerjisi ve yeteneklerini israf ediyor, işsizler yükü olarak sırtımıza bindiriyor. Atom bombasından beter hedefsiz bir gençlik yığınağı, cephaneliği gibiyiz.
“YOLA ÇIKTIK, DURMAYACAĞIZ”
Siyaset, aslında 2007’den beri dönüşümü algılayanlar, algılayamayanlar ve algılamak istemeyenler arasında tepeleniyordu. 1 Ekim’de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Yeni bir döneme giriyoruz” sözleri, çoktan başlamış dönüşüm sürecinin sözle mühürlenmesiydi. Ayağa dolanan, oyun dışı kalır.
TUSAŞ’a gönderilen terör işçileri, gönderenlerin mesajını tamamlayamadı. Ama cevabı, akşamına misli ve misliyle verildi; “Yola çıktık, durmayacağız, durduramayacaksınız.” Dış siyasete, yeni bir hatırlatmaydı.
Asya’dan kuzeyinden güneyine Afrika’ya, Ortadoğu’dan Avrupa’ya hatta Güney Amerika’ya, Balkanlar’dan Kafkaslar’a, baş döndürücü bir diplomasi trafiğimiz var. Hızla bir altyapı oluşturuluyor. Yani diplomaside koşuyoruz. Ölü toprağını atıp birden koşuya geçişimizi çözümlemeye çalışıyor rakipler.
15 Temmuz 2016 FETÖ darbesinden sonra yüzde 16 olan yerli savunma sanayimizin üretim seviyesi 6 ay içinde yüzde 35’e çıkmıştı, 8 yıl içinde bugün, yüzde 80’i buldu. Bizi göğertecek Savunma Havacılık ve Uzay Sanayisi, üretim hedefimizin 12 numarasında.
YIKILDI BENTLER
Yeni kurulacak dünyanın, en etkin ülkelerinden biriyiz. Ancak anlaşılıyor ki bu dünyayı, hafif ya da şiddetli bir savaşlar dizisi şekillendirecek. Savaşlarda, ak ve kara vardır, griler hükümsüzdür, zayıflatır birliği; ülkenizin yanında ya da karşısındasınızdır. “Yeni bir dönem başladı” sözleri, bu tercih eşiğine geldiğimiz uyarısıdır.
Son 30 yıldır milli ya da dini, bayram kutlamalarımızdaki umut, coşku, dayanışma duygularımız zayıflayarak geriliyor, birliğimiz çözülüyordu. Geçen yıl 100’üncü yaşında Cumhuriyet Bayramı’nı, belki 30 yıldır görmediğimiz bir katılım ve coşkuyla karşıladık. İçimiz ferahladı.
15 Temmuz 2016’da devlet, 100.Yıl 29 Ekim 2023’te millet yıktı bendini. Bu selin önünde durmaya kalkan, buyursun gelsin nasıl durduracaksa. 100 yıl öncekinden daha kestirilemez bir Türkiye var bugün.
Cumhuriyet'imizin 101.yaşı kutlu, birliğimiz daim, yolumuz açık olsun.