Boğaza takılı lokma Ankara
Örnek işler başkentlerde yapılır; örnek şehirleşme, örnek mimari, örnek projeler, örnek organizasyonlar gibi. Öncülük eder başkentler, daha iyisini yapabilen diğer şehirler, bayrağı ileri taşımış olur. Bu olumlu rekabetten gelişme doğar. Cesaret edilemeyeni yapmaya, başkentler örnek olur.
İmparatorluktan Cumhuriyet’e geçişte Ankara, her alanda çok başarılı örnekler oluşturdu. 10 Kasım 1938’in ertesi günü, sanki frenine basıldı şehrin. Dünyanın ilk ‘yeşil şehir’ planı iptal edildi, rant canavarına teslim edildi şehir. Defalarca değişen imar planları, kısa menzilli projeler, kullanılamayan tarihi birikim, adını ‘gri şehir’e çıkarttı örnek Ankara’nın.
Yıllar ilerledikçe daha ve daha kötüye gitti hem sehirleşmesi hem mimarisi hem de sosyal yaşamı. 2 bin 700 yıllık şehir, rant canavarının dikey gecekonduları, kasaba kurnazlarının vasat projeleri ve 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nin çökerttiği sosyal yaşamıyla kötüleşmeye doğru gelişti.
KÖTÜLÜK VE ÇİRKİNLİK ÖRNEĞİNE ÇEVİRDİK
Kale, Ulus, Bentderesi, Hamamönü arasını dolduran eski şehire sahip çıkılamadı. Oysa ‘yeşil şehir’i planlayan Hermann Jansen, şehrin bu kısmı için “Dokunulmamalı, bir fanus içinde korunmalı” demişti.
İnsanın üzerine ezercesine gelen yapılar, siteler, dokuyla uyuşmayan tesisler yaptık. Çoğunu da yanlış yerlere…
Nitelikli üniversite ve insan gücüne, stratejik önemine, Savunma ve Havacılık Sanayisi ile güçlü KOBİ’lerine, üstelik Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın kendi raporuna rağmen ‘Bilişim Vadisi’ alındı elinden.
Bu kopuklukların ve zincirleme yanlış kararların oluşturacağı sosyal yaşam da bu kadar ‘gri’ olurdu zaten, kötülük ve çirkinliğe örnek şehire çevirdik başkentimizi.
Sanayicileri, tüccarları, şehircileri, mimarları, sanatçıları kiminle konuşsanız aklın yolunu tarif ediyor ancak bu ileri görüşlülük şehre yansıyamıyor. Bir çelme var bu akla takılan, adeta şehri itibarsızlaştırmak için.
SANKİ HİZMETİ DİLENİYOR
Sanayi ve ticaret camiası, 2006 yılından beri dört gözle Akyurt Fuar Alanı’nı bekliyor, gözlerinin feri soldu. Yüzde 30-35’i yapıldı dedikodusuyla yetiniyoruz. Fuar alanları, sergiler, ulusal-uluslararası etkinlikler, turistik atılımlar, hepsi beklemede. Anıtkabir’le seçimler olmasa ülke başkente uğramayacak. Merkez bankası dahil bankalar, burada büyüyen şirketler, kurumlar, merkezlerini İstanbul’a taşıyor.
Başkente yakışır hiçbir büyük organizasyon yapamıyor Ankara. İşporta, büyükmüş gibi gösterilen küçük-orta organizasyonlarla oyalanıyor. Devlet burada, ileri görüşlü sanayisi, ticareti, akademisi var ama yapabilecekleri başka şehirlere yönlendiriliyor. Hiçbir uluslararası organizasyona cesareti ve gücü yok şehrin. Sözde burası başkent, ülkeye örnek olacak!
Ağustos 2018’de yıkılan 19 Mayıs Stadı’nın inşaatı sürüyormuş, 2025-2026 sezonuna açılacakmış; haberi görünce alakalı-alakasız bunlar geçti zihnimizden. Kendinden önce birçok şehire yapılanı dileniyor sanki, ağırdan alınıyor, alay ediyorlar başkentle.
YUTULACAK LOKMA DEĞİL
Yöneticilerin beceriksizliği, olanakların yetersizliğiyle açıklanamayacak bir şey Ankara’nın başına gelen. Cumhuriyet’le bitmeyen kavga, Ankara sathı üzerinden yürütülmeye devam ediyor belli ki. İçeriden, dışarıdan yutkunamayanların boğazına takılmış Cumhuriyet lokması, 100 yıl olmuş yutulamıyor.
Yutulacak lokma değil bu efendiler; Cumhuriyet milletin iradesiyle kurulmuş, Ankara, malı ve canı pahasına bileğinin hakkıyla başkent olmuştur. Sinsiliğinizin sınırı vardır, günü gelince onu da ödetmesini bilir Ankaralılarla devlete sahip çıkanlar.
Göreceksiniz, Cumhuriyet üçüncü aşamasına da yutulamayacak bir lokma olarak devam edecek, Ankara, bu kuşatmayı kırarak, kurtuluşunu yeniden tasarlayacaktır başkent olduğu ilk günkü iradesiyle.